Türkiye, son birkaç aydır Kürt açılımı (demokratik açılım-ulusal birlik projesi
siz hangisini isterseniz öyle adlandırın) konusundaki tartışmalara kilitlendi. Toplumun her kesiminden ayrı görüş ve fikirler ortaya saçılıyor. Siyasetçiler, düşünürler ve bilim adamları her gün televizyonlarda boy gösteriyorlar.
Son günlerde siyasetçiden ev kadınına kadar herkesin gündemindeki en önemli konu Kürt açılımı. Aylardır televizyon ekranlarında kırmızı yazıyla son dakika haberi olarak verilen Kürt açılımı için yapılan yorumlar da, bilinmeyen detayları kadar fazla. Toplumun her kesimi kendi kültürü, içinde bulunduğu şartları, yaşadıklarını göz önüne alarak Kürt açılımı kendi perspektifinden yorumluyor.
'ARTIK DÖNÜŞ YOK'
Annesinin Türk, babasının ise Kürt olduğunu söyleyen Hülya Avşar'ın açılımı Demokratik açılım meselesinden ben çok korkuyorum. Korkuyorum, çünkü bu öyle bir mesele ki, artık dönüşü yok. Bu işe başladıysanız bitirmek zorundasınız. Türkler bu ülkenin bölünmemesini istiyor. Buna da sonsuz hakları var ama yöntem hataları yaptıklarını kabul etmeliler. Ben de sonuna kadar Türküm; ama bu Kürtleri yok saymak, onlara etnik baskı yapmak anlamına gelmemeli. Yıllardan beri Anayasa'yı değiştiriyorlar, bir kez de barış için değiştirsinler sözleriyle değerlendirmesi, son derece cesaretli bulunarak desteklendi. Ancak, bir süre sonra bu sözler Avşar kızının aleyhine döndü. Avşar hakkında soruşturma başlatıldı. Düşüncelerini paylaşmasının bir anda bölücülük olarak algılanması, Avşar'ı açılımla ilgili umutsuzluğa sürükledi:
Demokratik bir ülkede yaşamıyorsun ki açılımı yapalım. Ülkemiz demokratik bir ülkedir diyerek bu röportajı yaptım ve başıma gelene bakın.
Bana göre, şu bana yapılan, Kürt açılımının tamamen kapatılmasıdır. Bu, açılım değil, kapanış oldu.
AVŞAR'A 4.5 YIL HAPİS ŞOKU
Hülya Avşar hakkında verdiği röportajdan ötürü 'Halkı kin, nefret ve düşmanlığa tahrik etmek' suçuyla 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis istemiyle dava açılması gündemde.
AJDA'DAN 'KEÇE KURDAN'
Sanatçılardan Kürt açılımına ilk destek, aslında konu henüz gündemde bile değilken belki de farkında olmadan Süperstar Ajda Pekkan'dan geldi. Pekkan'ın 'Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı'nı kullanma bilincinin artırılması için geçen Mart ayında gerçekleşen Güldünya Konseri'nde Kürt şarkıcı Aynur Doğan ile Keçe Kurdan yani Kürt Kızı şarkısını Kürtçe söylemesi, herkes tarafından olumlandı. Bu şarkı, Süperstar'ın Kürt-Türk kim olursa olsun Türkiye'de yaşayan kadınların ortak sorunları olduğu ve bunların çözümü için Türk ve Kürt kadın sanatçıların el ele vereceklerine dair anlamlı bir mesajdı.
BAŞBAKAN'A DESTEK TELEFONU
Sezen Aksu, Temmuz ayı sonunda Tunceli'deki 9. Munzur Festivali'nde Mikail Aslan ile düet yaparak Kürtçe ve Zazaca türküler söyledi. Ardından minik serçe, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı arayarak Kürt açılımına destek verdiğini söyledi. Aksu'nun Erdoğan'a, Sürecin güzel bir şekilde tamamlanması için elimden geleni yapmaya hazırım. Annem ve babam, bu sürecin karşısında duranları iki cihanda lekeli kabul ediyorlar, ben de öyle görüyorum. Türkiye'nin her köşesinde ayrı bir güzellik var. Türkiye'nin her karesi aynıdır, bizim ayrımız gayrımız yok, olamaz da demesi herkesi sevindirdi.
'BEN BARIŞTAN YANAYIM'
Açılıma bir destek de Şevval Sam'dan geldi. Iğdır'da sahne alan Şevval Sam'ın Kürtçe şarkı seslendirmesi, konser alanlarındakiler kadar ne yazık ki protokolde hoşgörüyle karşılanmadı. Protokol, Kürtçe şarkı ile konseri terk ederken Sam, onları "Gidenlere güle güle, ben barıştan yanayım, Kürtçe de okurum, Türkçe de, Ermenice de" sözleriyle uğurladı. Şevval Sam, "Ben barıştan yanayım, kan dökülmesin. Bu işe alet olanlar utansın" diyerek açılıma desteğinin süreceğinin sinyallerini verdi.
Nihat Doğan: Türkiye'de derin bir anayasa var
Kürt açılımı Türkiye'nin en önemli konusu. Ancak ben bu konuya Kürt açılımı değil, demokratik açılım deme taraftarıyım. Zira hadiseye böyle bakmazsak, açılıma zarar vermiş oluruz. Kürtler 1923'ten beri mağdur edilen, şarkılarını gizli gizli dinleyen, köyleri yakılan, dilini konuşamayan insanlardı. Yarın iç Anadolu'da farklı bir ırk için ya da dini vecibelerini yerine getirmek isteyenler de aynı sorunlarla karşılaşabilir. Onun için demokratik anlamda birtakım çalışmalar yapmak daha doğrudur. Bu anlamda atılan adımlara olumlu bakıyorum. Bence tabanda herhangi bir sıkıntı yok. En canlı örnek sayın Başbakan. Kendisi Karadenizli ve eşi Emine Hanım Kürt; evlenmişler. Onların evlilikleri bir sorun yaratmadı. Bence Kürt sorunu biraz da böl, parçala, yönet mantığıyla gelişti. Bazıları insanları koparmak ve korkutmak için Kürt'ü kıro Laz'ı ise uşak diye ayırdılar. Bu halkın kanları üzerinden nemalandılar. Fakat bizler konuyu iyi idrak etmeliyiz.
PKK olayı ise askerin konusudur; ancak 25 senedir bir siyaset haline geldi. Bu konunun bedeli siyasilere ödetildi. Bu mevzu Bermuda Şeytan Üçgeni'ne döndü ve yaklaşanı kaybetti. Sorun sistem sorunudur. Dayatmacı sistemden kurtulmak lazım. Şimdiye kadar iktidarlar sisteme hizmet etti. İktidarlar cam fanusa konuldu. Ama AKP bu fanusu kırmak üzere. Ben beş sene önce Kürtçe şarkı söylediğimde tabanda sıkıntı yaşamadım. Ama yukarıda, medyada Kürtçe şarkı söyleyenlere kıro diyelim çıkarmayalım diyen derin bir anayasa var. Oysa Türkiye'de sanatçılar toplumun iç yapısını harekete geçiriyor. Dinamize ediyor. Tabii bu aşamada siyasilere de görev düşüyor. Parlamentodaki partilere şaşıyorum. Nankörlük ve halka hainlik içindeler. Halk onlara oy vererek oraya gönderdi. MHP'ye ve Deniz Baykal'a halktan birisi olarak yalvarıyorum. Tarih sizden halka hainlik etti diye bahsetmesin. Siz de kahraman olarak tarih sayfasında yerinizi alın. Başbakanın yanında yer alın. Bu süreci provoke etmek için cümleler sarf edenler de halk düşmanıdır. DTP daha dikkatli olmalı. Üzüm mü yenecek bağcı mı dövülecek? Şoven kelimeler bırakılmalı. DTP'de de bu işle nemalanan ve dokunulmazlık alan ve koltuk kazanan insanlar vardır. Bu insanlardan her partide ve PKK içinde de vardır ve süreci provoke etme adına elinden geleni yapıyorlar. Medya da vebal altındadır. Çünkü medya şehit cenazeleri haberine yer vermeseydi, PKK şimdiye kadar dağda kalmazdı. Her şeye rağmen bu açılıma sanatçı olarak bizler de katkı sağlayabiliriz.
MESAM ve MÜYAP için şu anda önceliğimiz telif hakları değil; demokratik açılıma katkıdır.
Tatlıses: Gelin Başbakana sahip çıkalım, yardımcı olalım, bu işi de bitirelim
İbrahim Tatlıses, Başbakan Erdoğan'ın terörü yok etmek için yola çıktığını belirterek, "Ona kimse sahip çıkmıyor. Var mı böyle bir şey?... Gelin Başbakana sahip çıkalım, yardımcı olalım, bu işi de bitirelim" dedi.
Tatlıses, bayramda sahnede yaptığı konuşmada, demokratik açılım ve terörün bitirilmesi konusundaki çalışmaları değerlendirdi.
Tatlıses, "Türkiye Cumhuriyeti'nde siyaseten birbirimize çamur atmaktan başka bir şey bilmiyoruz. Şu anda Türkiye'nin en önemli noktası var; terör. Bu terörü yok etmek için Başbakanımız yola çıkıyor. Ona kimse sahip çıkmıyor. Var mı böyle bir şey? 30 senedir mücadele ediyoruz diyorlar, neyin mücadelesi? Bir 30 sene daha mücadele etsek terör bitmez. Gelin Başbakana sahip çıkalım, yardımcı olalım, bu işi de bitirelim. Çünkü bu işin bitmesi çok önemli bir şey" dedi.
Teoman: Gururu kırılmış halkın güvenini kazanmak için adım atılmalı
Kürt açılımının ismi demokratik açılım olarak değiştirildi - mantıksız da değil- ama Kürt açılımı üzerine düşüncelerim her demokrat insan ile aynı. Yıllardır süregelen vicdansız bir sürecin sona erdirilmesi olarak algılıyorum ve yürekten destekliyorum. Türkiye'yi esir alan neredeyse bir asırlık çağdışı, kalp dışı bu süreç, benim başımı bir Türk olarak yere eğiyor. Şu ana kadar olan faşizan politikaların hepsi benim ait olduğum kimliği küçülten şeyler. Türkiye'de yaşayan her vatandaşın etnik, dini, mezhepsel, cinsel vs. olarak eşitliği benim başımı dikleştirir.
Tabii bu süreçte önce kolay sorulardan başlanmalı. Bence bir blok olarak bütün her şeyin bir anda yol haritasına aktarılmasına da gerek yok. Meclis hemfikir olduğu asgari kanunları hemen çıkarmalı, zor soruların üzerine ise sonra gitmeli. Bu çerçevede birçok sorun var; ama asıl önemlisi Kürtlerin devlete karşı - pek de haksız olmayan - güvensizliğinin giderilmesi. İlk iş operasyonların durdurulması olmalı. Gelen şehit haberlerinin nedeni medyada PKK'nın saldırısıymış gibi yansıtılıyor. Bu kayıplar TSK'nın operasyonu neticesinde oldu.
Önemli konulardan birisi de Kürtçe eğitim. Kürt dilinde eğitim, enstitülerinin kurulması, asimilasyona son verilmesi gibi dolambaçlı konular, çok da dramatize etmeden, hemen başlamalı. Bunlar, yine yansıtıldığı gibi reel olmaktan ziyade, sembolik adımlar bence. Ama gururu kırılmış bir halkın güvenini kazanmak için de zorunlu. Devlet -meşruiyetlerini kamuoyu önünde tanıyamayacağından- Öcalan veya PKK ile görüşemeyeceği için süreç DTP ile yürütülmeli. DTP de dönem dönem gördüğümüz, kendini sürecin aktörlüğünden feragat ettiren, varlık nedenini hiçleştiren yorumlarını bir an önce bırakmalı.
Tüm bunların çerçevesinde biz sanatçılar sadece fikrimizi söyleyebiliyoruz ve söylemeliyiz de. Bunun dışında yapabileceğimiz çok bir şey yok. Bizlere yakınlık duyan insanlara bir nebze olsun güzel ve ahlaklı bir yön gösterebilirsek, belki kamuoyu dediğimiz bu muğlak kavram doğru bir yöne evrilebilir.
Vedat Yıldırım: Kürt açılımı dediğimiz aslında demokratikleşme açılımıdır
Kürt açılımı konusunda umutlu olmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda açılımı destekliyorum. Bakan Beşir Atalay'ı da yakından takip ediliyorum. Çok temkinli bir ortam var. Demokratik açılımda, Kürt açılımı kullanılabilir. Adına Kürt sorunu dediğimiz şey aslında özgürleşme ve demokratikleşme sorunudur. Çünkü Türkiye'de hala Alevi sorunundan türbanlı kızların eğitim görebilmek için okula alınmamasına kadar pek çok sorun var. Hala işçi ve memurun sendikalaşmasının önünde problemler mevcut. Bu pencereden bakıldığında, ülkede Özgürlükler bizi böler fikri, aşılması gereken en önemli unsur olarak karşımıza çıkıyor. Bölünme paranoyası bazı siyasilerce çok zikrediliyor. Eğer bu siyasiler kendi statükolarını devam ettirmek için böyle yapıyorlarsa sonucu gerçekten hoş olmayacak diye düşünüyorum. Şu anda her yönden de kabuklarını kırmaya çalışan bir ülke var. Ancak şunu göz ardı etmemek lazım. Hala 12 Eylül Anayasası ülkemizde hakim. Açılım çerçevesinde öncelikle bir anayasa değişikliği gerekli. Sorunun çözümü için öncelikle kamusal alanın rahatlatılması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin her kitapevi ve yayınevi bir jest olarak Kürtçe kitap basmalı. Sanatçılar kendi programlarında konserlerinde Kürtçe'nin yanı sıra farklı dillerde de şarkılar söylemeliler. Festivallerde sadece Kürtçe şarkılar değil, diğer diller için de kotalar konulmalı. Sezen Aksu gibi bazı sanatçılar bu anlamda kendi çabalarıyla girişimde bulundular. Tüm açılıma destek için bir araya gelerek konser verilebilir. Biz neler yapabileceğimizi kendi aramızda konuşuyoruz. Aslında demokratik açılım süreci çok uzun. Ancak bazı girişimler için çok fazla zaman geçirilmemeli. Artık bazı şeylerin somutlaşması lazım. Çünkü makul zemin yok olmak üzere. Herkesin elinden geleni yapması gerekli. Eğer ciddi adımlar atılırsa gerçekten de hayırlı olacak. Umutsuz olmak istemiyorum.
Özlem Akınözü: Kürt açılımı açıklandıktan sonra referanduma sunulmalıdır
Öncelikle Kürt sorunu tanımlamanızı ben bölge halkının sorunları olarak tanımlamak isterim. Bunun dışında ağırlıklı aynı bölgede tüm ülkede çok ciddi bir terör sorunu vardır. Ancak bu saydığım iki sorunu hem birbirinden ayırmamak hem de birbirine karıştırmamak gerekir. Ayırmamak gerekir, çünkü terör baskısı ve yetersiz eğitim sebebiyle bölge halkının bir kısmı terör örgütünü desteklemeye başlamıştır. Karıştırmamak gerekir, çünkü terör sorunu halledildiğinde ve devlet bölgeye eğitimden sağlığa ve iş konularına eksiksiz hizmeti götürdüğünde bölge insanımızın hiçbir meselesi kalmayacaktır ve kalmamalıdır.
Kürt açılımı adı altında sunulan sözcüğün içeriğinin ne olduğunu bilmesem de, yukarıda saydıklarım çerçevesinde bir içeriğe sahipse ve tanımlamayı beğenmesem de sonuna kadar desteklerim. Milletimize sunulan tanımlamanın ayrıştırmayı çağrıştırdığını düşünüyorum. Bunun dışında, dış güçlerce yönlendirilen ve desteklenen terör örgütünün yıllardan beri binlerce evladımızın canını aldıktan sonra, devlet olarak pazarlığa girilmesi, silaha sarılmanın çözüm olduğu yolunu açar ki bu da çok vahim sonuçlar doğurur. Kaldı ki verilen şehitlerin ailelerinin ve tüm milletin mutabakatının alınması manasında içeriği açıklanan bir açılım, referanduma sunulmalıdır.
Esat Kabaklı: Fırsatın ne olduğunu hala bilmiyoruz
Biz Kürtleri her zaman kardeşimiz olarak görüyoruz. Ancak PKK'lıyı ve onları besleyenleri kardeşimiz olarak görmüyoruz. Önce masum insanları öldürüp sonra da barış ve kardeşlikten bahsedilmesini samimiyetsiz buluyorum. Güneydoğu'da insanlar PKK'nın dayatması yüzünden kepenk indirdiler, yine PKK'nın korkusu yüzünden DTP'ye oy verdiler. Çünkü asker akşam çekildi kışlasına gitti; halk ise PKK ile kaldı. Korktukları için PKK'yı desteklediler. Biz istediğimiz kadar çalıp söyleyelim, faydası yok Bizi birbirimize düşürüyorlar. Hükümet açılım konusuna, bu fırsat kaçmaz diyerek girmiştir. Bu fırsatın ne olduğunu maalesef üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen Türk kamuoyu hala bilmiyor. Ancak PKK'nın sözcüsü DTP'nin açılım çerçevesinde istedikleri şartlar, ülkeyi bölmeye götürür.
Son günlerde siyasetçiden ev kadınına kadar herkesin gündemindeki en önemli konu Kürt açılımı. Aylardır televizyon ekranlarında kırmızı yazıyla son dakika haberi olarak verilen Kürt açılımı için yapılan yorumlar da, bilinmeyen detayları kadar fazla. Toplumun her kesimi kendi kültürü, içinde bulunduğu şartları, yaşadıklarını göz önüne alarak Kürt açılımı kendi perspektifinden yorumluyor.
'ARTIK DÖNÜŞ YOK'
Annesinin Türk, babasının ise Kürt olduğunu söyleyen Hülya Avşar'ın açılımı Demokratik açılım meselesinden ben çok korkuyorum. Korkuyorum, çünkü bu öyle bir mesele ki, artık dönüşü yok. Bu işe başladıysanız bitirmek zorundasınız. Türkler bu ülkenin bölünmemesini istiyor. Buna da sonsuz hakları var ama yöntem hataları yaptıklarını kabul etmeliler. Ben de sonuna kadar Türküm; ama bu Kürtleri yok saymak, onlara etnik baskı yapmak anlamına gelmemeli. Yıllardan beri Anayasa'yı değiştiriyorlar, bir kez de barış için değiştirsinler sözleriyle değerlendirmesi, son derece cesaretli bulunarak desteklendi. Ancak, bir süre sonra bu sözler Avşar kızının aleyhine döndü. Avşar hakkında soruşturma başlatıldı. Düşüncelerini paylaşmasının bir anda bölücülük olarak algılanması, Avşar'ı açılımla ilgili umutsuzluğa sürükledi:
Demokratik bir ülkede yaşamıyorsun ki açılımı yapalım. Ülkemiz demokratik bir ülkedir diyerek bu röportajı yaptım ve başıma gelene bakın.
Bana göre, şu bana yapılan, Kürt açılımının tamamen kapatılmasıdır. Bu, açılım değil, kapanış oldu.
AVŞAR'A 4.5 YIL HAPİS ŞOKU
Hülya Avşar hakkında verdiği röportajdan ötürü 'Halkı kin, nefret ve düşmanlığa tahrik etmek' suçuyla 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis istemiyle dava açılması gündemde.
AJDA'DAN 'KEÇE KURDAN'
Sanatçılardan Kürt açılımına ilk destek, aslında konu henüz gündemde bile değilken belki de farkında olmadan Süperstar Ajda Pekkan'dan geldi. Pekkan'ın 'Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı'nı kullanma bilincinin artırılması için geçen Mart ayında gerçekleşen Güldünya Konseri'nde Kürt şarkıcı Aynur Doğan ile Keçe Kurdan yani Kürt Kızı şarkısını Kürtçe söylemesi, herkes tarafından olumlandı. Bu şarkı, Süperstar'ın Kürt-Türk kim olursa olsun Türkiye'de yaşayan kadınların ortak sorunları olduğu ve bunların çözümü için Türk ve Kürt kadın sanatçıların el ele vereceklerine dair anlamlı bir mesajdı.
BAŞBAKAN'A DESTEK TELEFONU
Sezen Aksu, Temmuz ayı sonunda Tunceli'deki 9. Munzur Festivali'nde Mikail Aslan ile düet yaparak Kürtçe ve Zazaca türküler söyledi. Ardından minik serçe, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı arayarak Kürt açılımına destek verdiğini söyledi. Aksu'nun Erdoğan'a, Sürecin güzel bir şekilde tamamlanması için elimden geleni yapmaya hazırım. Annem ve babam, bu sürecin karşısında duranları iki cihanda lekeli kabul ediyorlar, ben de öyle görüyorum. Türkiye'nin her köşesinde ayrı bir güzellik var. Türkiye'nin her karesi aynıdır, bizim ayrımız gayrımız yok, olamaz da demesi herkesi sevindirdi.
'BEN BARIŞTAN YANAYIM'
Açılıma bir destek de Şevval Sam'dan geldi. Iğdır'da sahne alan Şevval Sam'ın Kürtçe şarkı seslendirmesi, konser alanlarındakiler kadar ne yazık ki protokolde hoşgörüyle karşılanmadı. Protokol, Kürtçe şarkı ile konseri terk ederken Sam, onları "Gidenlere güle güle, ben barıştan yanayım, Kürtçe de okurum, Türkçe de, Ermenice de" sözleriyle uğurladı. Şevval Sam, "Ben barıştan yanayım, kan dökülmesin. Bu işe alet olanlar utansın" diyerek açılıma desteğinin süreceğinin sinyallerini verdi.
Nihat Doğan: Türkiye'de derin bir anayasa var
Kürt açılımı Türkiye'nin en önemli konusu. Ancak ben bu konuya Kürt açılımı değil, demokratik açılım deme taraftarıyım. Zira hadiseye böyle bakmazsak, açılıma zarar vermiş oluruz. Kürtler 1923'ten beri mağdur edilen, şarkılarını gizli gizli dinleyen, köyleri yakılan, dilini konuşamayan insanlardı. Yarın iç Anadolu'da farklı bir ırk için ya da dini vecibelerini yerine getirmek isteyenler de aynı sorunlarla karşılaşabilir. Onun için demokratik anlamda birtakım çalışmalar yapmak daha doğrudur. Bu anlamda atılan adımlara olumlu bakıyorum. Bence tabanda herhangi bir sıkıntı yok. En canlı örnek sayın Başbakan. Kendisi Karadenizli ve eşi Emine Hanım Kürt; evlenmişler. Onların evlilikleri bir sorun yaratmadı. Bence Kürt sorunu biraz da böl, parçala, yönet mantığıyla gelişti. Bazıları insanları koparmak ve korkutmak için Kürt'ü kıro Laz'ı ise uşak diye ayırdılar. Bu halkın kanları üzerinden nemalandılar. Fakat bizler konuyu iyi idrak etmeliyiz.
PKK olayı ise askerin konusudur; ancak 25 senedir bir siyaset haline geldi. Bu konunun bedeli siyasilere ödetildi. Bu mevzu Bermuda Şeytan Üçgeni'ne döndü ve yaklaşanı kaybetti. Sorun sistem sorunudur. Dayatmacı sistemden kurtulmak lazım. Şimdiye kadar iktidarlar sisteme hizmet etti. İktidarlar cam fanusa konuldu. Ama AKP bu fanusu kırmak üzere. Ben beş sene önce Kürtçe şarkı söylediğimde tabanda sıkıntı yaşamadım. Ama yukarıda, medyada Kürtçe şarkı söyleyenlere kıro diyelim çıkarmayalım diyen derin bir anayasa var. Oysa Türkiye'de sanatçılar toplumun iç yapısını harekete geçiriyor. Dinamize ediyor. Tabii bu aşamada siyasilere de görev düşüyor. Parlamentodaki partilere şaşıyorum. Nankörlük ve halka hainlik içindeler. Halk onlara oy vererek oraya gönderdi. MHP'ye ve Deniz Baykal'a halktan birisi olarak yalvarıyorum. Tarih sizden halka hainlik etti diye bahsetmesin. Siz de kahraman olarak tarih sayfasında yerinizi alın. Başbakanın yanında yer alın. Bu süreci provoke etmek için cümleler sarf edenler de halk düşmanıdır. DTP daha dikkatli olmalı. Üzüm mü yenecek bağcı mı dövülecek? Şoven kelimeler bırakılmalı. DTP'de de bu işle nemalanan ve dokunulmazlık alan ve koltuk kazanan insanlar vardır. Bu insanlardan her partide ve PKK içinde de vardır ve süreci provoke etme adına elinden geleni yapıyorlar. Medya da vebal altındadır. Çünkü medya şehit cenazeleri haberine yer vermeseydi, PKK şimdiye kadar dağda kalmazdı. Her şeye rağmen bu açılıma sanatçı olarak bizler de katkı sağlayabiliriz.
MESAM ve MÜYAP için şu anda önceliğimiz telif hakları değil; demokratik açılıma katkıdır.
Tatlıses: Gelin Başbakana sahip çıkalım, yardımcı olalım, bu işi de bitirelim
İbrahim Tatlıses, Başbakan Erdoğan'ın terörü yok etmek için yola çıktığını belirterek, "Ona kimse sahip çıkmıyor. Var mı böyle bir şey?... Gelin Başbakana sahip çıkalım, yardımcı olalım, bu işi de bitirelim" dedi.
Tatlıses, bayramda sahnede yaptığı konuşmada, demokratik açılım ve terörün bitirilmesi konusundaki çalışmaları değerlendirdi.
Tatlıses, "Türkiye Cumhuriyeti'nde siyaseten birbirimize çamur atmaktan başka bir şey bilmiyoruz. Şu anda Türkiye'nin en önemli noktası var; terör. Bu terörü yok etmek için Başbakanımız yola çıkıyor. Ona kimse sahip çıkmıyor. Var mı böyle bir şey? 30 senedir mücadele ediyoruz diyorlar, neyin mücadelesi? Bir 30 sene daha mücadele etsek terör bitmez. Gelin Başbakana sahip çıkalım, yardımcı olalım, bu işi de bitirelim. Çünkü bu işin bitmesi çok önemli bir şey" dedi.
Teoman: Gururu kırılmış halkın güvenini kazanmak için adım atılmalı
Kürt açılımının ismi demokratik açılım olarak değiştirildi - mantıksız da değil- ama Kürt açılımı üzerine düşüncelerim her demokrat insan ile aynı. Yıllardır süregelen vicdansız bir sürecin sona erdirilmesi olarak algılıyorum ve yürekten destekliyorum. Türkiye'yi esir alan neredeyse bir asırlık çağdışı, kalp dışı bu süreç, benim başımı bir Türk olarak yere eğiyor. Şu ana kadar olan faşizan politikaların hepsi benim ait olduğum kimliği küçülten şeyler. Türkiye'de yaşayan her vatandaşın etnik, dini, mezhepsel, cinsel vs. olarak eşitliği benim başımı dikleştirir.
Tabii bu süreçte önce kolay sorulardan başlanmalı. Bence bir blok olarak bütün her şeyin bir anda yol haritasına aktarılmasına da gerek yok. Meclis hemfikir olduğu asgari kanunları hemen çıkarmalı, zor soruların üzerine ise sonra gitmeli. Bu çerçevede birçok sorun var; ama asıl önemlisi Kürtlerin devlete karşı - pek de haksız olmayan - güvensizliğinin giderilmesi. İlk iş operasyonların durdurulması olmalı. Gelen şehit haberlerinin nedeni medyada PKK'nın saldırısıymış gibi yansıtılıyor. Bu kayıplar TSK'nın operasyonu neticesinde oldu.
Önemli konulardan birisi de Kürtçe eğitim. Kürt dilinde eğitim, enstitülerinin kurulması, asimilasyona son verilmesi gibi dolambaçlı konular, çok da dramatize etmeden, hemen başlamalı. Bunlar, yine yansıtıldığı gibi reel olmaktan ziyade, sembolik adımlar bence. Ama gururu kırılmış bir halkın güvenini kazanmak için de zorunlu. Devlet -meşruiyetlerini kamuoyu önünde tanıyamayacağından- Öcalan veya PKK ile görüşemeyeceği için süreç DTP ile yürütülmeli. DTP de dönem dönem gördüğümüz, kendini sürecin aktörlüğünden feragat ettiren, varlık nedenini hiçleştiren yorumlarını bir an önce bırakmalı.
Tüm bunların çerçevesinde biz sanatçılar sadece fikrimizi söyleyebiliyoruz ve söylemeliyiz de. Bunun dışında yapabileceğimiz çok bir şey yok. Bizlere yakınlık duyan insanlara bir nebze olsun güzel ve ahlaklı bir yön gösterebilirsek, belki kamuoyu dediğimiz bu muğlak kavram doğru bir yöne evrilebilir.
Vedat Yıldırım: Kürt açılımı dediğimiz aslında demokratikleşme açılımıdır
Kürt açılımı konusunda umutlu olmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda açılımı destekliyorum. Bakan Beşir Atalay'ı da yakından takip ediliyorum. Çok temkinli bir ortam var. Demokratik açılımda, Kürt açılımı kullanılabilir. Adına Kürt sorunu dediğimiz şey aslında özgürleşme ve demokratikleşme sorunudur. Çünkü Türkiye'de hala Alevi sorunundan türbanlı kızların eğitim görebilmek için okula alınmamasına kadar pek çok sorun var. Hala işçi ve memurun sendikalaşmasının önünde problemler mevcut. Bu pencereden bakıldığında, ülkede Özgürlükler bizi böler fikri, aşılması gereken en önemli unsur olarak karşımıza çıkıyor. Bölünme paranoyası bazı siyasilerce çok zikrediliyor. Eğer bu siyasiler kendi statükolarını devam ettirmek için böyle yapıyorlarsa sonucu gerçekten hoş olmayacak diye düşünüyorum. Şu anda her yönden de kabuklarını kırmaya çalışan bir ülke var. Ancak şunu göz ardı etmemek lazım. Hala 12 Eylül Anayasası ülkemizde hakim. Açılım çerçevesinde öncelikle bir anayasa değişikliği gerekli. Sorunun çözümü için öncelikle kamusal alanın rahatlatılması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin her kitapevi ve yayınevi bir jest olarak Kürtçe kitap basmalı. Sanatçılar kendi programlarında konserlerinde Kürtçe'nin yanı sıra farklı dillerde de şarkılar söylemeliler. Festivallerde sadece Kürtçe şarkılar değil, diğer diller için de kotalar konulmalı. Sezen Aksu gibi bazı sanatçılar bu anlamda kendi çabalarıyla girişimde bulundular. Tüm açılıma destek için bir araya gelerek konser verilebilir. Biz neler yapabileceğimizi kendi aramızda konuşuyoruz. Aslında demokratik açılım süreci çok uzun. Ancak bazı girişimler için çok fazla zaman geçirilmemeli. Artık bazı şeylerin somutlaşması lazım. Çünkü makul zemin yok olmak üzere. Herkesin elinden geleni yapması gerekli. Eğer ciddi adımlar atılırsa gerçekten de hayırlı olacak. Umutsuz olmak istemiyorum.
Özlem Akınözü: Kürt açılımı açıklandıktan sonra referanduma sunulmalıdır
Öncelikle Kürt sorunu tanımlamanızı ben bölge halkının sorunları olarak tanımlamak isterim. Bunun dışında ağırlıklı aynı bölgede tüm ülkede çok ciddi bir terör sorunu vardır. Ancak bu saydığım iki sorunu hem birbirinden ayırmamak hem de birbirine karıştırmamak gerekir. Ayırmamak gerekir, çünkü terör baskısı ve yetersiz eğitim sebebiyle bölge halkının bir kısmı terör örgütünü desteklemeye başlamıştır. Karıştırmamak gerekir, çünkü terör sorunu halledildiğinde ve devlet bölgeye eğitimden sağlığa ve iş konularına eksiksiz hizmeti götürdüğünde bölge insanımızın hiçbir meselesi kalmayacaktır ve kalmamalıdır.
Kürt açılımı adı altında sunulan sözcüğün içeriğinin ne olduğunu bilmesem de, yukarıda saydıklarım çerçevesinde bir içeriğe sahipse ve tanımlamayı beğenmesem de sonuna kadar desteklerim. Milletimize sunulan tanımlamanın ayrıştırmayı çağrıştırdığını düşünüyorum. Bunun dışında, dış güçlerce yönlendirilen ve desteklenen terör örgütünün yıllardan beri binlerce evladımızın canını aldıktan sonra, devlet olarak pazarlığa girilmesi, silaha sarılmanın çözüm olduğu yolunu açar ki bu da çok vahim sonuçlar doğurur. Kaldı ki verilen şehitlerin ailelerinin ve tüm milletin mutabakatının alınması manasında içeriği açıklanan bir açılım, referanduma sunulmalıdır.
Esat Kabaklı: Fırsatın ne olduğunu hala bilmiyoruz
Biz Kürtleri her zaman kardeşimiz olarak görüyoruz. Ancak PKK'lıyı ve onları besleyenleri kardeşimiz olarak görmüyoruz. Önce masum insanları öldürüp sonra da barış ve kardeşlikten bahsedilmesini samimiyetsiz buluyorum. Güneydoğu'da insanlar PKK'nın dayatması yüzünden kepenk indirdiler, yine PKK'nın korkusu yüzünden DTP'ye oy verdiler. Çünkü asker akşam çekildi kışlasına gitti; halk ise PKK ile kaldı. Korktukları için PKK'yı desteklediler. Biz istediğimiz kadar çalıp söyleyelim, faydası yok Bizi birbirimize düşürüyorlar. Hükümet açılım konusuna, bu fırsat kaçmaz diyerek girmiştir. Bu fırsatın ne olduğunu maalesef üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen Türk kamuoyu hala bilmiyor. Ancak PKK'nın sözcüsü DTP'nin açılım çerçevesinde istedikleri şartlar, ülkeyi bölmeye götürür.