Dünya genelinde 60'dan fazla ülkenin Ulusal Yapay Zeka Strateji Belgeleri'ni açıklaması, yapay zekanın küresel öneminin kesin bir kanıtı haline geldi. Yapay Zeka Politikaları Derneği (AIPA) Kurucusu ve Başkanı Zafer Küçükşabanoğlu, ülkelerin yapay zekaya olan yatırımlarını ve bu alanda öne çıkan ülkelerle geride kalanlar arasındaki farkları değerlendirdi. Küçükşabanoğlu, yapay zekanın, ekonomiden savunmaya, enerjiden eğitime kadar pek çok alanda ülkelerin ulusal stratejilerini şekillendirdiğine dikkat çekti.
Günümüzde, yapay zekanın sadece bir teknoloji değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerde de önemli bir rol oynamaya başladığını görmekteyiz. Küçükşabanoğlu'na göre, yapay zeka artık ülkeler arası güç mücadelesinde yeni bir aktör olarak karşımıza çıkıyor. Ekonomik, kültürel, toplumsal ve politik alanda getireceği yeniliklerle ülkeler, bu alandaki gelişmelere hızlı bir şekilde adapte olma peşinde.
Küçükşabanoğlu, yapay zeka teknolojisinin 2030 yılına kadar yaklaşık 15.7 trilyon dolarlık bir ekonomik hacim yaratmasının beklendiğini ve bu teknolojinin 85 milyon istihdam kaybı ile 97 milyon yeni istihdam fırsatı yaratacağını ifade etti. Bu kapsamda, ülkelerin yapay zekayı stratejik bir değer ve ulusal güvenlik parçası olarak görmeye başladıklarını belirtti.
Yapay zeka konusunda ABD ve Çin başta olmak üzere, Singapur, Birleşik Krallık, Birleşik Arap Emirlikleri, Finlandiya, Estonya, Almanya, Fransa, Suudi Arabistan, Hindistan ve Güney Kore gibi ülkelerin öncü adımlar attığını vurgulayan Küçükşabanoğlu, Türkiye'nin de 2021'de Ulusal Yapay Zeka Strateji Belgesi ile bu alanda önemli bir adım attığını kaydetti.
Ülkeler, yapay zeka çağında güçlerini artırmak ve uluslararası rekabette öne çıkmak için yeni kurumlar oluşturuyor ve önemli regülasyonlar yapıyor. Bu bağlamda, Birleşik Krallık, Avrupa Komisyonu, Birleşik Arap Emirlikleri gibi örneklerin yanı sıra, ABD'nin yapay zeka araştırma enstitüleri kurmak için önemli fonlar ayırdığına dikkat çekiliyor.
Küçükşabanoğlu, yapay zekanın yalnızca bir teknoloji devrimi olmadığını, aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir dönüşüm aracı olduğunu belirtiyor. Yapay zeka üreten ve tüketen ülkeler arasındaki farkın giderek açıldığını, bu durumun uluslararası marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance'ın raporlarıyla da desteklendiğini ifade ediyor.
Küçükşabanoğlu'nun analizine göre, yapay zeka çağına uyum sağlayan ve bu alanda öncü olan ülkeler, geleceğin dünya düzeninde önemli bir yer edinecek. Bu durum, tüm ülkeler için yapay zeka teknolojilerine yatırım yapmanın ve bu alanda stratejik politikalar
geliştirmenin önemini vurguluyor. Gelecek, teknolojiye öncelik veren ve yapay zeka alanında kendini geliştiren toplumlar için parlak görünüyor. Küçükşabanoğlu'nun değerlendirmesine göre, yapay zeka, ekonomik büyüme, ulusal güvenlik ve toplumsal refahın anahtarı olarak ön plana çıkıyor. Bu dönüşüm sürecinde ülkeler, yapay zeka teknolojilerini benimseyerek ve bu alandaki araştırma-geliştirme faaliyetlerine yatırım yaparak global rekabette üstünlük sağlamayı hedefliyor.
Yapay zeka çağında başarı, sadece teknolojiyi geliştirmekle kalmayıp, aynı zamanda bu teknolojileri toplumun her alanına entegre edebilmek ve olası riskleri minimize edebilmekle mümkün olacak. Küresel anlamda yapay zeka stratejileri, ülkelerin bu alanda ne kadar ileri gittiklerinin ve teknolojik dönüşüme ne kadar hazır olduklarının bir göstergesi haline gelmiştir. Dolayısıyla, yapay zeka konusunda atılacak adımlar, sadece ulusal bir mesele olmanın ötesinde, uluslararası işbirliklerini ve politikaları da şekillendirecek öneme sahiptir.
Küçükşabanoğlu'nun analizi, yapay zeka teknolojisinin gelişimi ve bu alanda atılacak stratejik adımların, geleceğin dünya düzeninde belirleyici rol oynayacağını ortaya koyuyor. Bu bağlamda, ülkelerin yapay zeka alanındaki gelişmeleri yakından takip etmesi ve bu alanda etkili politikalar geliştirmesi gerektiği vurgulanıyor. Yapay zeka çağına uygun stratejiler belirleyen ülkeler, hem ulusal hem de uluslararası arenada daha güçlü bir konuma erişebilecek.