Rize’de fotoğrafçılık mesleği ile geçimini sağlayan Atik Bakırcı (43), yıllar önce kısmen yıkılan dede evinden geriye kalan ahşapları değerlendirip, doğayla iç içe inşa ettiği evde yorgunluğunu atıyor. Tarihe tanıklık eden 150 yıllık ahşapların hayat bulduğu yaşam alanı, taşıdığı yöre mimarisi örnekleriyle ilgi odağı olurken, görenleri de tarihte yolculuğa çıkarıyor.
Kentte fotoğrafçılık mesleği ile geçimini sağlayan Atik Bakırcı, yıllar önce bazı bölümleri yıkılan dede evinden geriye kalan ahşapları değerlendirip, kendisine yeni bir ev inşa etmeye karar verdi. Projesini uygulamaya koyulan Bakırcı, özenle istiflediği eski ahşap ve tahtaları, yüklediği kamyonla, merkeze bağlı Balıkçılar Mahallesi’ne taşıdı. Bakırcı, buradaki arazisinde; 1 yılı aşkın süren emeği ve ustalığıyla, kendisine doğayla iç içe yeni bir yaşam alanı inşa etti. Dede yadigârına sahip çıkan Bakırcı, ağaçların arasında merdivenle ulaşılan doğal ahşap evde, koronavirüs riskinden uzaklaşıp, yorgunluk gideriyor. Tarihe tanıklık eden 150 yıllık ahşapların hayat bulduğu yaşam alanı, taşıdığı yöre mimarisi örnekleriyle ilgi odağı olurken, görenleri de tarihte yolculuğa çıkarıyor.
‘KÖYDE YAŞAYINCA HAYAL GÜCÜ DE GENİŞ OLUYOR’
Hayal gücünü kullanarak böyle bir evi inşa ettiğini anlatan Atik Bakırcı, "Çocukluğundan bu yana köylerde yaşama hayalim vardı. Hep köylerde olmak istedim. Köy benim için her zaman cennet olmuştur. Küçükken köyde yaşadım, köyde yaşayan çocukların hayal gücü de geniş oluyor. Hayal gücümü kullanarak burayı yaptım. 150 yıldır var olan eski evden geri kalan tahtalarla kendime yeni bir ev yaptım. Üzerinden yıllar geçti ve o ev artık kullanılmıyordu. Kullanılmayınca da bir kısmı çöktü. Çökmeyen kısım için diğer akrabalarımdan izin alarak içindeki tahtaları kullanmak istedim. Onlarda izin verdi. Ben orada kalan o mirası yeniden yaşatmak istiyordum. Yeni evimizin alt kısmında depo gibi olan yerde o malzemeyi değerlendirmeye başladım. Orada sağlam kalan tahtaları kamyonlarla alıp buraya getirdim. Kapı lazım oldu kesip doğradım kapı yaptım” dedi.
‘İNSANLAR ÇOK BEĞENİYOR’
Görenlerin yaklaşık 80 bin lira masraf ettiği evi çok beğendiğini söyleyen Bakırcı, “Yaklaşık bir buçuk yıl zamanda herkesin beğenerek baktığı bir yer haline geldi. 70-80 bin lira arasında bir masrafım oldu. Çoğu işini kendim yaptım. Burada bir tarihi yeniden gün yüzüne çıkartıp gelecek nesillere aktarmaya çalıştım. Onlara da ‘ahşap, eski evler nedir’ diye bilsin istedim. Mesleğim fotoğrafçılık o bakış açısıyla da bütünleştirdim. Eski evden aldığım tüm ahşapları burada kapı, pencere, masa, mutfak dolabı, aksesuar ve döşeme olarak değerlendirdim. Gelen insanlar çok beğeniyor. İçerisinde salon ve mutfağı bir yerde yaptım. Aynı yerde sedir kısmı yatma yeri var. Arka kısmında ise banyo tuvalet ve lavabolar var” diye konuştu.
‘ZİYARETİME GELENLER ŞAŞIRIYORLAR’
Yeni evi yaparken doğanın dokusunu bozmadığını vurgulayan Bakırcı, "Evimizin önünde iki tane ceviz ağacı vardı. Binanın alt girişi yoktu. Oradan bir merdiven yapabilir miyim diye düşündüm. Ağaçları keserek merdiven yapabileceğimi söylediler. Bense bu ağaçları kesemem dedim ve aralarından merdiveni eve aldım. Eve çıkan merdivenin yanına da bir tane fileli ağ yaptım. Orada uzanarak dinlenebiliyoruz. Eski evden aldığım ahşapların sadece şekli değişti ve o tarih halen üzerinde kaldı. Yerlerde yine bölgemizde eskiden kullanılan çini taşı kullandım. Ziyaretime gelenler nereye geldiklerine öncelikle şaşırıyorlar. Bunların nasıl olduğunu anlatınca ise mutlu oluyorlar. İç kısmındaki kapıları eski Osmanlı saraylarına benzetenler oldu. Duvarlarımızı Karadeniz gibi dalgalı kara renginde yaptım” ifadelerinde bulundu.