Türkiye’nin Gürcistan sınırındaki ilçesi Hopa, Sarp Sınır Kapısı’nın açıldığı 1988’den bu yana sosyo-kültürel manada büyük bir değişim yaşadı. Uyuşturucu, fuhuş ve kumar en çok da gençleri etkiliyor.
Doğu Karadenizliler, Sarp Sınır Kapısı’nın açıldığı ilk günlerde, ileride yaşanacak bazı sıkıntıları öngörememişti. Türkiye ile Gürcistan’ı birleştiren sınır kapısı, sosyo-ekonomik açıdan bazı sorunlara gebeydi oysa. Bugün, başta Artvin olmak üzere, bölgedeki şehirlerin uyuşturucu, fuhuş ve kumarla başı ciddi bir şekilde dertte. En büyük problemlerin yaşandığı merkezlerin başında ise sınıra sadece 15 km uzaklıktaki Hopa ilçesi geliyor.
Bölgede yaşayan ev hanımları, Gürcü ve Rus kadınlar için, her fırsatta, devlet yetkililerine, “Kocalarımızı baştan çıkarıyorlar!” şeklinde serzenişte bulundu. Bunlar medyaya da yansıdı. Zira büyük bir trajedi yaşanıyordu ev hanımlarına göre. Kumar yüzünden iflas edenler, uyuşturucu müptelası olanlar, Gürcü kadınlarla evlenip yuvasını dağıtanlar vardı.
Bir fıkra gibi kulaktan kulağa anlatılan hadiselerin yeri, zamanı ve kahramanı da belliydi üstelik! Mesela Hopa’da bir esnaf, para bulamadığı için evindeki buzdolabını satmaya karar verir. Arkadaşlarına söz vermiştir çünkü. Akşam, Batum’a ‘eğlenmeye’ gideceklerdir. Buzdolabının kablosunu arkadan keser. Eşine, “Dolap bozulmuş, götürüp yaptıracağım.” der ve soluğu bir hurdacıda alır… Cebine koyduğu 100 TL ile o günün en bahtiyar adamıdır artık!
Bölgedeki yozlaşmanın mağdurları olarak hep ev hanımları gündeme geldi şimdiye kadar. Peki ama gençler nasıl etkileniyordu yaşanan ahlaki çöküntüden? 18 yaşını doldurup sınırdan tek başına geçmek için gün sayan bir gencin hayalindeki ‘Batum’ ne anlam ifade ediyor? Uyuşturucu ve alkol kullanımı medyaya yansıdığı kadar ciddi artış göstermiş mi gerçekten?
Sarp Sınır Kapısı, açıldığı 1988 yılından bu yana Doğu Karadeniz’in kültürel yapısını hayli değiştirdi. 80’lerin sonunda, küçük bir Anadolu kasabasını andıran Hopa, geçen sürede, sınır kapısının da etkisiyle ekonomik olarak büyüyüp gelişti. 15 bin nüfuslu ilçede şu an 24 otel bulunuyor. Neredeyse tamamında daha çok gençlerin gittiği diskolar var. Hopalılar, aynı zamanda Gürcistan’da otel ve kumarhane işletiyor. Batum, özellikle kumarhaneleriyle, Kıbrıs’a ciddi rakip olmayı hedefliyor.
Bazı esnafa göre, gençlerin diskolara gitmesi, alkol alması, hatta fuhuş ve kumar için Batum’a geçmesi, ilçede, ‘ayıp’ olarak karşılanmıyor, hayatın bir parçası olarak kanıksanmış vaziyette. Hopa’daki diskoların neredeyse tamamı, Gürcü hayat kadınlarının buluşma noktası olarak biliniyor. Gecenin geç saatlerine kadar diskolarda vakit geçiren gençler, fuhuş için anlaştıkları kadınlarla otele geçiyor. Otel sahipleri, müşterilerine evlilik cüzdanı sormadığı için gençler hiçbir sorunla karşılaşmıyor.
Yetkililer, fuhşun önüne geçmek için otelleri belirli aralıklarla kapatıyor. Fakat bu çare olmuyor. Son birkaç yıl içerisinde, 19 otel, 90 günlük kapatma cezası almış. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde 4 otel daha kapanacak. Yöre halkı, ilçenin sadece bu otellerle anılmasından ve hayat kadınlarının Hopa’da rahatça dolaşmasından kaygı duyuyor.
İşin ilginç tarafı, aynı rahatsızlık Gürcülerde de var. Gürcüler, kısa süre önce, Tiflis’te, “Artık Türkleri istemiyoruz.” diyerek sokağa döküldü ve yüzlerce kişinin katıldığı bir eylem yaptı. Hatta bazı Gürcüler, Batum ve Tiflis valiliklerine dilekçe yazarak giriş çıkışların zorlaştırılması talebinde bulundu.
Sarp Sınır Kapısı’ndan günde ortalama 22 bin kişi giriş çıkış yapıyor. Yaz aylarında bu rakam 33 bini buluyor. Sayının neredeyse tamamını Gürcistan’a geçen Türkler oluşturuyor. Hopa’da, disko işleten G.D, gençlerin içerisinde bulundukları durumu şu cümlelerle özetliyor: “Cebine 200 TL koyan bir genç karşıya geçiyor, kumarını oynuyor, içkisini içiyor. Bir de üzerine zina yapıyor. Ama giriş ücreti 15 TL değil de daha yüksek olsa en azından garibanlar için caydırıcı olur.”
‘Gürcülerden öğrendik!’
Gürcistan’da uyuşturucu kullanmanın cezası Türkiye’ye oranla çok daha fazla. Gürcü kanunlarına göre, üzerinizde bir gram uyuşturucu yakalatsanız bile 6 yıla kadar hapis cezası alabiliyorsunuz. Bu yüzden Gürcüler, uyuşturucu kullanmak için günübirlik Türkiye’ye geçmeyi tercih ediyor. Uyuşturucuyu da buradan temin ediyor. Artvin ve çevresinde uyuşturucudan yakalananların yüzde 70’i Gürcü.
Geçen yıl 200’den fazla genç hakkında işlem yapılmış. Gürcüler, eroin bulamakları zaman belli bir marka antidepresanı sulandırıp damara enjekte ediyor. Maalesef bu tekniği Türklere de öğretmişler. Bu metodu Gürcistan’da öğrendiğini söyleyen 21 yaşındaki Ç.A.nın anlattıkları önemli: “Eroine göre çok ucuz ve kolayca temin ediliyor. Karşıda (Batum) kontrolsüz bir hayat var. Ben defalarca suça karıştığım için nezarete düştüm, hapis yattım. Hopa’da yeni yetişen gençler için bir hedef olarak gösteriliyor Batum’a ayak basmak. Gençler çoğu defa arkadaşlarıyla gidiyor. Sadece 100 TL ile iki gün her türlü ‘ortama’ girebiliyorsunuz.”
Bahse konu ilaç eczanelerde, reçetesiz olarak el altından satılıyor. Ölenler de olmuş Hopa’da. Bir otel sahibi M.P, geçen yıl doz aşımı sebebiyle hayatını kaybetmiş. M.P.nin kardeşi N.P. ile görüşmek için otele gidiyoruz. Ağabeyinin uyuşturucudan öldüğünü saklamıyor: “Sınır ticareti yaparken esrar içmeye başlamıştı. İlerleyen yıllarda biraz daha kötüye gitti. En son, aşırı derecede ilaçla altın vuruş yaptı.” Taksi şoförlüğü yapan İ.U. da aynı ilacı aşırı dozda kullandığı için 25 yaşında hayata veda etmiş. İ.U, uyuşturucuya Gürcistan’da alışmış. İstatistiklere göre son 2 yılda Hopa ve çevresinde 10 kişi uyuşturucudan ölmüş.
Hopa’ya uyuşturucu daha çok İstanbul üzerinden geliyor. Şebekeler, uyuşturucuyu Gürcistan’a da sokmaya çalışıyor. Şu an başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere değişik suçlardan ceza alan 700 civarında Türk, Gürcistan’da hapis yatıyor.
Zaman zaman Gürcistan üzerinden de Türkiye’ye eroin girişi yapılıyor. Sarp Sınır Kapısı’ndan daha çok kaçak sigara ve içki sokuluyor. 2012 yılında 260 bin paket kaçak sigara, iki bin şişe rakı, 109 kg eroin yakalanmış. ‘Karınca’ diye adlandırılan bazı Gürcü kadınlar, sürekli giriş çıkış yaparak yasal hakları olan sigara ve rakıları geçirerek Ardeşen ve Fındıklı’daki depolarda biriktiriyor. Daha sonra sigara ve rakılar büyük şehirlere gönderiliyor.
Edinilen bilgilere göre Hopa’da, uyuşturucu satan 6 torbacı var. Bunlardan ikisi tutuklanarak cezaevine konmuş. Bir pavyonda garsonluk yapan 23 yaşındaki E.B. torbacılardan biriyle bizi tanıştırıyor. E.B, askere gitmeden önce bonzai isimli sentetik uyuşturucuya alışmış. Bahşişlerle birlikte günlük 50 TL kazanıyor ama gelin görün ki kazandığı paranın yarısından fazlasını uyuşturucuya veriyor. Uyuşturucunun etkisiyle her geçen gün biraz daha fazla zayıflıyor. Türkiye’nin hemen her yerinde âdeta sigara gibi yaygınlaşan bu uyuşturucu, iştahı kesiyor, kimyasal olduğu için akciğerlerde kalıcı hasar bırakıyor. E.B. ile birlikte Teksas sokağına (yerli halkın kullandığı tabir) bonzai almak için gidiyoruz.
Sokakta, alkolün de etkisiyle çok sayıda kavga oluyor. İlçe genelinde her ay 40 civarında büyük çaplı kavga meydana geliyor, gençler ölüyor ya da yaralanıyor. Torbacılık yapan gencin ailesi Doğu’dan göç etmiş. İki yıldır bu sokakta uyuşturucu satıyor. Daha önce esrarın şu an ise bonzainin yoğun talep gördüğünü söylüyor. Uyuşturucuları, İstanbul’daki torbacılardan temin ediyor. İki üç haftada bir otobüsle İstanbul’a gidiyor, bonzai paketlerini vücudunun değişik yerlerine sıkıca bantlıyor. Her seferinde, 3 gramlık paketlerden 50-60 tane getiriyor. 4 içimlik fişek diye tabir edilen paketlerin tanesini 50 TL’ye satıyor.
Doğu Karadeniz’de, coğrafi yapı ve bitki örtüsü müsait olduğu için esrar ekimi de yapılıyor. Özellikle arıcılık yapan bazı kişiler, her yıl esrar ektikleri gerekçesiyle suçüstü yakalanıyor. Uyuşturucu ve alkol kullanımını artıran en büyük etkenlerin başında işsizlik geliyor. İlçede Çaykur dışında çalışacak bir fabrika yok. Hopa Limanı, atıl vaziyette kendi kaderine terk edilmiş. Çiftçiler, çay fiyatları ve uygulanan kotalardan da memnun değil. Kotayı aşan çiftçiler, çayı yarı fiyatına, yani 60-70 kuruşa tüccara satmak zorunda kalıyor. Çay, ucuza çalışan Gürcü kadınlara toplattırılıyor. Gençlerin çalışabileceği tek alternatif kalıyor o da otel, restoran ve diskolar…
Hopa, Dev-Yol’un kalesiydi
2012 yılında, Sarp Sınır Kapısı’ndaki pasaportlu geçiş kaldırıldı. Artık sadece nüfus cüzdanıyla Gürcistan’a geçilebiliyor. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Doğu Karadeniz’de yaşanan ahlaki yozlaşmanın bir nebze önüne geçmek, yığılmaları önleyebilmek için 1 TL değerindeki sembolik geçiş ücretini 15 TL’ye çıkardı. Yalnız bu fiyat artışı, Batum’un cazibesine gölge düşüremedi. Hopa’da, kiminle konuşsanız bir hikâyesi var Batum’a dair. Anlatılanlara göre, Gürcistan’da ciddi bir rüşvet çarkı dönüyor. “Bürokraside parayla halledemeyeceğiniz iş yok.” deniyor. Sınır dışı edilen hayat kadınları, isimlerini mahkemede değiştirip tekrar Türkiye’nin yolunu tutuyor.
Aynı yöntemi Gürcü hırsızlar da deniyor. Ayrıca, sınır kapısında bazı zafiyetler var. İsminin yazılmasını istemeyen bir güvenlik yetkilisinin anlattıkları daha önce duyduklarımızı destekliyor: “Hayat kadınlarını sınır dışı ediyoruz. Aynı kadın ertesi gün soluğu tekrar Hopa’da alıyor. Gençler, karşıya geçince aileleri büyük tedirginlik yaşıyor. Cep telefonları çekmediği için haber de alamıyorlar. Çoğu zaman bizi arıyorlar. Gençler 18’ini geçer geçmez kumar, fuhuş ve uyuşturucu ile tanışıyor. Gürcistan’da illegal işlere bulaşan çok sayıda genç şu an hapis yatıyor.” İddialara göre, sınırdan geçen araba ve otobüs bagajlarında insan kaçakçılığı da yapılıyor. Hopa’da bir nakliyat şirketi sahibi olan U.B, üç yıl önce Gürcistan’da bir trafik kazası yapıyor. Kaza sonrasında iki polis ölüyor. 150 bin dolar rüşvet vererek kendini kurtarıyor. Bir başka kamyoncu ise kaza yaptıktan sonra yakalanmamak için yeni aldığı tırı Batum’da bırakıp Türkiye’ye kaçıyor. Taksicilik yapan Z.E, isimli bir başka Hopalı, bir yılda 35 bin TL harcamış Batum’da. Borçlarını kapatmak için banka kredisi çekmiş. Şimdi çok pişman yaptıklarından, “İş işten geçti.” diyebiliyor ancak.
Hopa’daki en kayda değer özeleştiriyi, bir dönem, Dev-Yol isimli sol örgüte mensup üyeler yapıyor şimdilerde. İlçe, 1980 öncesinde, Dev-Yol’un kalelerinden biri olarak biliniyordu. 1979 yılında Trabzon’da öldürülen Dev-Yol militanı İhsan Hacımuratoğlu, Hopalıydı.
Aynı yıl öldürülen bir başka Dev-Yol militanı Mahir Çakır ile 1981’de, kır gerillasıyken öldürülen Alaattin Demirci de bu ilçedendi. Bugün, ilçede, Dev-Yol’un devamı sayılan Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) ile Halkevleri faaliyetlerine devam ediyor. Hareketin yayın organı sayılan Birgün gazetesi, Anadolu’daki ilçeler göz önüne alındığında en çok Hopa’da satış yapıyor (Hopa tirajı günlük 150 civarında). Uyuşturucu, fuhuş ve kumara her platformda karşı olduklarını iddia eden sol gelenek, Hopa’da, yozlaşmanın önüne geçememekten ötürü bir çelişki yaşıyor kendi içinde.
Uzun yıllar, İstanbul’da Dev-Yol’da faaliyet gösteren İslam Albay, Hopa’da bir kafe işletiyor. Bir özeleştiri yaparak, iyi bir örgütlenmeleri olsa, fuhuş, kumar ve uyuşturucuya izin vermeyeceklerini söylüyor. Sözlerine şöyle devam ediyor: “Burada gençler babalarını örnek alıyor. Babaları, parayı bulur bulmaz Batum’a geçiyor. Bu gidişatın önüne geçebilecek bir örgütlenmemiz maalesef yok. Mesela en az yozlaşma kadar önemli olan çay fiyatları ve kotaları hakkında da bir şeyler yapamıyoruz. Herkesin durup bir özeleştiri yapması gerekiyor. Biz Hopalı sosyalistler olarak yarı amatör yaşıyoruz. Devletin de zaman zaman uyuşturucu ve fuhşa göz yumduğunu düşünüyoruz. Devlet, alanı da satanı da biliyor. Burası devlet için bir tehdit unsuruydu 1980 öncesinde. Şu an uyuşturucu ve fuhuşla siyasal örgütlenmenin önüne geçilmek isteniyor. Sınır kapısını kapatmak ya da pasaportlu geçişe tekrar dönmek de bir anlam ifade etmez. Çünkü çoğunun karşı tarafta dost hayatı yaşadığı kadınlar, kumar müptelası olan insanlar var. Sınırı kapatsanız, dağlardan derelerden geçerler!”
Eczacı Selçuk Topaloğlu, ilçenin ileri gelen esnafından. Topaloğlu, öğrencilik yıllarında Dev-Yol içerisinde bulunmuş. Daha sonra ÖDP ve Halkevleri’nde faaliyet yürütmüş. Şimdi, herhangi bir siyasi oluşum içerisinde olmadığını söylüyor. Ona göre, Hopa’nın medyada olumsuz haberlerle gündeme gelmesi, esnafın, ‘İş yapamıyoruz’ diyerek sürekli dert yanması, ilçenin imajına büyük zarar veriyor:
“Dünyanın en büyük botanik parklarından biri var mesela Batum’da. Ben sırf bisiklete binmek için oraya gidiyorum. Fotoğraf çekiyorum, teleferiğe biniyorum. Sahilde dolaşıp temiz hava alıyorum. Ama insanlar bana da farklı gözle bakıyor kapıdan geçerken. Bundan büyük rahatsızlık duyuyorum. Hopa’nın bir tane düzgün plajı yok maalesef. Gençlerin stres atacakları bir sinema ve tiyatro salonu yok. Spor salonumuz daha yeni yapıldı. Batum’un, medyada sadece ‘günah cenneti’ olarak gösterilmesi çok yanlış.”
Mesela insanlar neden sınır kapısında kilometrelerce araç kuyruğu oluşturduğu sorusuna cevap aranması gerektiğini söylüyor, Topaloğlu. “Araçların yüzde 90’ı benzin ya da mazot almak için neden karşıya geçiyor? Neden sadece kumar ve fuhuş gündeme getiriliyor? Biz, yıllar önce fuhşa karşı defalarca bildiri dağıttık ama bunlar yeterli miydi, tartışılır. Daha üst perdeden işler yapılmalıydı.”