ABD'de lösemi tedavisi görürken 2006'da 14 yaşında yaşamını yitiren Eren Çöğendez'in, ölmeden önce yazdığı, Doktorun adı ABD'deydi. Bana, 'Adın ne ufaklık?' dedi. 'Türkiye' dedim. 'Seni iyileştirebilirim' dedi. 'Kesin birşey istersin' dedim. 'Evet' dedi, 'Kıbrıs'ı.' 'Olmaz' dedim diyerek, hastalığı ile Türkiye'nin Kıbrıs sorununu ilişkilendirdiği kompozisyonu, okuyanları duygulandırdı.
Zonguldak'ta yaşayan Melahat ve Hasan Çöğendez çiftinin oğulları Eren Çöğendez, 8 yaşında bağırsak kanserine, bu hastalığı yendikten iki yıl sonra da lösemiye yakalandı. Eren'e, ABD'daki Duke Üniversitesi Hastanesi'nde 22 Mart 2005'te ilik nakli yapıldı. İlik hücrelerinin yüzde 98 oranında uyum sağlamasına karşın, kullandığı ilaçların yan etkisiyle organları tahrip olan Eren, kurtarılamadı ve 21 Aralık 2006'da yaşamını yitirdi.
Çöğendez'in, hastalığa yakalandıktan bir yıl sonra, öğretmeninin verdiği "Siz Türkiye olsaydınız nasıl hissedersiniz" konulu ödevinde yazdığı kompozisyon, 16'ncı yaşgünü nedeniyle anısına düzenlenen sergide yer aldı.
Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'ndeki sergide Eren'in fotoğrafları ve hastalığı sırasında ailesine yazdığı mektuplar, doktorlarının Eren ile ilgili yazdıkları yazılar sergilendi. Eren'in 9 yaşındayken hastalığı ile Türkiye'nin Kıbrıs sorununu ilişkilendirdiği "Mucize" başlıklı kompozisyonunu okuyanları duygulandı.
Oğlunun hastalığı döneminde bile Türkiye gündemini çok iyi takip ettiğini belirten annesi, "O gün hissettikleri, Türkiye'nin şu andaki gündemiyle o kadar bağdaşmış ki, şaşırmamak elde değil dedi.
Eren'in "Mucize" si
Kompozisyonunun devamında, "Kıbrıs benim hemstırımdı. Yanımdan hiç ayrılmazdı" diyen Çöğendez, şu şatırları yazmış:
"Ankaram ağrımaya başladı. Annem başka bir doktor çağırdı. Adını sormadım. 'Göllerinden su alacağım' dedi. 'Al' dedim. Tahlili kötü çıkmış. 'Dağlarından biyopsi alacağım' dedi. 'Acır mı' dedim. 'Uyuşturmak için iğne yapacağım' dedi. Biraz acıdı ama biyopsiyi hissetmedim. Biyopsi de kötü çıkmış olmalı ki doktor doçent doktoru çağırmıştı, adı AB'ydi. O da iyileştirmek için Kıbrıs'ı istedi. Ben yine 'olmaz' dedim. AB çekip gitti. Ankaram daha kötü ağrıyordu. Kusuyordum. Tek çarem AB'den yardım isteyip, onların beni hastanede iyileştirmelerini kabul etmekti. Annem AB'yi çağırdı. Ben Kıbrıs'ı vermek istemiyordum. Bir mucize oldu. Annemin verdiği Aloe-Vera sayesinde iyileşmiştim."