Karadeniz'de fındık bölgesi 13 ilin 70 ziraat odası başkanlarının katılımıyla 17 Ağustos tarihinde Giresun'da gerçekleştirilen " Yeni Fındık Stratejisi" değerlendirme toplantısının sonuç raporu açıklandı.
Raporda, yeni fındık stratejisi ile üreticinin piyasa şartlarında savunmasız kaldığı ve alan bazlı gelir desteğinin erken ödenmesinin üreticiler açısından çok çok önemli olduğu, erken ödeme imkanının mutlak suretle sağlanması gerektiği kaydedildi.
Dört maddeyi içeren raporda, 15 Temmuz 2009 tarih ve 27289 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan "Fındık Üreticilerine Alan Bazlı Gelir Desteği ve Alternatif Ürüne Geçen Üreticilere Telafi Edici Ödeme Yapılmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararı" ile "Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Usül ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" in yürürlüğe girmesi ile birlikte, 3 yıldır devam eden TMO kanalıyla fındıkta müdahale alımının da sona erdirildiği ve fındık piyasasında yeni bir döneme girildiği belirtildi. 15 Temmuz 2009 tarihi itibari ile başlayan yeni dönemle, fındık dikim alanlarının, 2001 yılında yürürlüğe konulan 2001/3267 karar sayılı "Fındık Alanlarının Tespitine Dair Bakanlar Kurulu Kararı" ile idari sınırları belirtilen, fındık üretimine izin verilen ilçelerdeki, yasal sınırlar içinde alternatif ürün projesi uygulanmak sureti ile sökülmesi öngörüldüğü ifade edilen raporda, uygulamaya konulan Bakanlar Kurulu Kararı ve yönetmelik ile fındık ürününde sorun olarak değerlendirilen arz fazlası ürünün, yasal olmayan fındık üretim alanlarında alternatif ürün projesi uygulanmak sureti ile giderilmesinin öngörüldüğü kaydedildi.
Dikili fındık bahçelerinin üreticiler tarafından isteğe bağlı olarak sökülerek, alternatif ürüne geçilmesi ve 170 bin hektarlık alanı kapsayan alternatif ürüne dönüşüm projesi kapsamında 100-150 bin ton kabuklu fındık üretiminin azalacağı düşünüldüğü vurgulanan raporda," Bu düşüncenin sonucu olarak da arz fazlası baskısının piyasalardan kalkması, serbest piyasa şartlarında fiyat oluşumunun dengeli bir şekilde sağlanması varsayılmıştır. 2009-2010 ürün sezonuyla başlayan bu yeni dönemde yürürlüğe konulan mevzuatın, uygulanabilmesi ve hedeflenen amaçlara ulaşılabilmesi için serbest piyasa şartlarının üreticiler lehine düzeltilmesi, alternatif ürün projesinin uygulanabilirliğinin sağlanması ve alan bazlı gelir desteğinin, öngörülen üretim alanlarındaki sınırlamanın gerçekleşeceği zamana kadar devam edilmesi gerekmektedir" denildi.
"ÜRETİCİLERİN LEHİNE SERBEST PİYASA DÜZENLEMELERİ YAPILMALIDIR"
Raporda, sayısal olarak yüz binleri geçen fındık üreticileri, bugün itibari ile çok az sayıda alıcı ile karşı karşıya kalarak, serbest piyasa şartlarında savunmasız durumda kaldığına dikkat çekildi.
Üreticiler adına (üretici örgütlerinin güçlendirilmesi) piyasa düzenleyiciliği görevini yürüten FİSKOBİRLİK'in, işlevini yapamadığı savunulan raporda, şu ifadelere yer verildi:
"300 bin ton ürün depolama kapasitesine ve kayıtlı 240 bin fındık üreticisi ortağına rağmen, içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle fındık üreticilerinin en fazla ihtiyaç duyduğu bu yeni dönemde, üreticilere faydalı olamayacağı aşikardır. 2006 ürün bedelinden üretici borçları hala ödenemediği gibi aynı dönemde kurum garantörlüğünde Şekerbank'tan alınan ve 10 bin 711 kişiye ait toplam 39 milyon lira ile TMO'ya 30 bin ton karşılığı 22 milyon lira borç bulunmaktadır. Kurum ve onun ortağı fındık üreticisi çiftçiler hacizle karşı karşıya kalmıştır. Bu sürecin başlangıcı olan bu günlerde, mutlak suretle FİSKOBİRLİK'in içinde bulunmuş olduğu ekonomik problemler giderilmeli, FİSKOBİRLİK üreticilere hizmet eder hale getirilmelidir. Bu konuda zaman geçirmeden çalışmalara başlanmalı ve yeni ürün sezonunda FİSKOBİRLİK'in bir üretici birliği olarak fındık üreticilerinin yanında, hizmetinde ve çalışır bir pozisyonda olması sağlanmalıdır"
Üreticiler için önemli bir destek olan lisanslı depoculuk sistemi hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi tavsiyesinde bulunulan raporda," Devletin, 2008 ürün sezonunda, TMO kanalıyla piyasalara müdahale alımı yapması, 360 bin ton ürün alınmasına rağmen, gerek rekoltenin yüksekliği ve gerekse de TMO nun bölgede hızlı alım yapmaması nedeniyle ürünün kilogram fiyatlarının 2 lira gerilemesi engellenememiştir. Bu tecrübe ile yeni dönemde oluşacak arz fazlası durumunda (özellikle Eylül ayı arz fazlası) fiyatların dramatik bir şekilde düşmesinin nasıl engelleneceği sorusu akla gelmektedir. Fındık alanlarının daraltılması sağlanana kadar geçen süre içinde oluşacak arz fazlası üreticinin elinde kalacak olup, bunun piyasaya ve üreticiye yansıması fiyatların düşük olması ile beraberinde birçok olumsuzluklar yaşanmasına sebep olacaktır. Bu nedenle alan daraltılması sağlanana kadar geçen süre içersinde, oluşacak arz fazlası problemininin, piyasa dengesini bozmayacak, fiyatları düşürmeyecek ve çeşitli olumsuzlukların yaşanmasına sebebiyet vermeyecek geçici argümanlar geliştirilmeli ve kullanıma hazır hale getirilmelidir. Lisanslı depoculuğun alt yapısı için yapılan depolar, bugün itibari ile TMO'nun kullanımındadır. Üreticiler için önemli bir destek olan lisanslı depoculuk sistemi hızlı bir şekilde hayata geçirilmelidir. Aksi takdirde, lisanslı depoların hayata geçeceği süre içersinde mağduriyeti bizzat çiftçinin kendisi yaşayacaktır. Fındık bölgesindeki borsalarımız ticaret borsaları niteliğinde olup, lisanslı depoculuğun hayata geçmesine paralel olarak fındık ürün borsası, vadeli işlemler borsası ve müzayede salonlarının da yapısal hazırlığı sağlanmalı ve bu konuda TOBB'un maddi ve manevi desteği alınmalıdır" ifadeleri yeraldı.
"ALTERNATİF ÜRÜN PROJE UYGULAMASI YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR"
Raporda, fındık ürününde hayata geçirilen yeni düzenlemelerin başarısının, alternatif ürün projesinin gerçekleşmesine bağlı olduğu savunuldu. Yasal olmayan alanlarda dikili fındık ürünlerinde alternatif ürüne geçiş sağlanamadığı takdirde, hiçbir şeyin değişmediği görüleceği kaydedilen raporda, şunları vurgulandı:
"Bakanlar Kurulu Kararında alternatif ürün projesi sadece fındık alanlarının tespitine dair kararda belirtilen il ve ilçelerde sınırlı tutulmuştur. Bu konuda çok önemli bir hatanın yapıldığını düşünüyoruz. Belirtilen bu il ve ilçeler dışındaki fındık üretim alanları, alternatif ürün projesi dışında tutulmuştur. Zira belirtilen il ve ilçeler dışında olan ve çoğu taban arazi, verimli topraklarda üretim yapan Düzce merkez ilçe, Samsun Bafra ilçesi gibi yaklaşık 50 bin hektara yakın bir alan kapsam dışında bırakılmıştır.
Bu alanların üretim miktarı 60-80 bin ton kabuklu fındığa karşılık gelmektedir. Alternatif ürün proje uygulaması zorunlu olmayıp, isteğe bağlı bir uygulamadır. 2003 yılında Tarım Bakanlığı fındık ürününde yine alternatif ürün projesi uygulaması yürürlüğe koymuş, 100 bin hektarlık bir alanda fındık ağacı sökülmesi planlanmıştır. Bu alan önce 57 bin, daha sonra da 16 bin hektara indirilmiştir. Ancak sonuç olarak 6 bin hektarlık bir alanda uygulama olanağı bulmuştur. Gerek bölge üniversitelerin yaptığı anket çalışmaları, gerekse Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın tespitlerinde, projenin başarıya ulaşmamasındaki etkenler, alternatif ürüne ait değerlendirme tesislerinin yetersiz olması ve alternatif ürünlere tereddütle bakılması, Çarşamba, Terme, Düzce, Sakarya ovalarındaki tarım arazilerinin drenaj ve sulama kanallarının yetersiz olması nedeniyle alternatif ürün yetiştirmek isteyen üreticilerin isteksiz olması, alternatif ürünlerin fındık kadar gelir getirmeyeceği düşüncesinin hâkim olması, proje kapsamında sağlanan kaynakların üreticiyi tatmin etmemesi etkenlerdir. 2003 yılında denemesi yapılan fındık ürününde alternatif ürün projesi uygulaması çalışmasının başarısızlığa uğramasına neden olan ve yukarıda sayılan faktörlerin hiçbirinde bugüne kadar bir iyileştirmenin yapılmadığı görülmektedir. Alternatif ürün uygulaması zorunlu bir uygulama değildir. Bu nedenle üreticilerin mutlak suretle bu konuda ayrıntılı bir şekilde bilgilendirilmesi ve ikna edilmesi gerekmektedir.
Alternatif ürüne geçen üreticilere ödenmesi öngörülen telafi edici ödeme miktarı, üreticiler tarafından yeterli bulunmamaktadır. Yeni fındık politikalarının başarı anahtarı alternatif ürün projesi olduğu dikkate alındığında, telafi edici ödeme miktarının arttırılması bir zorunluluk olacaktır. Ayrıca 3 yıllık dönemi kapsayan telafi edici ödeme miktarı ikinci yıl başvurularında toplamda azaltılmaktadır. Uygulamanın yeni başlamış olması ve ilk yılda konunun tam kavranamaması dikkate alınarak, kararnamede ikinci ve üçüncü yıl başvurularına karşılık gelen telafi edici ödeme miktarlarının azaltılması uygulamasından vazgeçilmelidir"
"Alternatif ürüne geçen üreticiler için endişe veren bir düşünce de yeni ürünlerin pazarı ve getirisi konusudur" denilerek raporda şunlar yeraldı:
" Alternatif ürüne geçen üreticilerin telafi ödemesi dışında, belirli bir süre ürettikleri yeni ürünlere fındık üretiminden vazgeçme tazminatı altında ek bir pirim ödemesi mutlak suretle yapılmalıdır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı fındığa alternatif ürünleri belirleyerek yaptığı açıklamada, karanfil yetiştirilmesi halinde çiftçinin 101 kat, örtü altı domates yetiştirmesi halinde 24 kat, yaban mersini yetiştirilmesi halinde 16 kat ve kivi yetiştirilmesi halinde 13 kat fazla kar edeceğini ileri sürmüştür. Bölge için uygun görülen ürünler depolama imkanı kısıtlı, hasat sonrası pazara arz edilmesi gereken ürünlerdir. Ülkemizin genel sorunu olan yaş meyve sebze pazarlama sorunları çözülmeden, alternatif olarak önerilen bu ürünler sektördeki mevcut sorunları büyütmek anlamına gelmektedir. Elbette çiftçinin yaptığı işten daha fazla kazanması istenilendir, ancak şunu belirmek gerekir ki, çiftçiyi yanlış yönlendirmek, yapılacak onca yatırım masrafının heba olması anlamına gelecektir. Alternatif olarak belirlenen ürünlerden örneğin fındık yerine karanfil üretilmesi halinde 101 kat daha fazla kazanacağı söylenmektedir. Bu hesap yapılırken sera için yatırım masrafları da göz ardı edilmiştir. Günümüz koşullarında 1 dekarlık seranın yatırım masrafı 15 bin liradan başlayıp 50 bin liraya kadar yükselmektedir. Bir dekar karanfil serasında ortalama 100 bin dal ürün elde edilmektedir. Bakanlık hesaplarında verim 160 bin dal olarak alınmış ve adet satış fiyatı 25 kuruş olarak belirlenmiştir. Oysa karanfilde ortalama üretici satış fiyatı 14 kuruştur. Yine karanfilden sonra en karlı ürün örtü altı domates olarak belirlenmiştir. Serada domates üretilmesi halinde 14 ton ürün alınabileceği haberde belirtilmektir. Bu gün bu rakam ancak Antalya gibi örtü altı yetiştiriciliği için en uygun olan ve en önde gelen ilimizde elde edilebilmektedir. Özellikle Sakarya, Düzce, Kastamonu gibi illerde Akdeniz şeridindeki gibi bir üretim miktarına ulaşmak mümkün görülmemektedir. Fındık sökümünün öngörüldüğü iller olan Düzce, Sakarya Kastamonu, Zonguldak gibi illerde örtü altı üretimi düşük olup, genelde yüksek tünel şeklinde bir yapılanma görülmektedir. Örneğin Düzce'de 2006 yılı TÜİK verilerine göre sofralık domatesin bir kilogram 58 kuruşdan pazarlanmıştır. Birliğimizce yapılan fiyat araştırmalarında da üreticilerimiz domatesini içinde 50 kuruşdan pazarlamıştır. Verilerden de görüldüğü üzere üreticilerimizin 1 liradan ürün pazarlaması pek de mümkün görülmemektedir. Alternatif ürünlerden birisi olan kivinin ise bugün ülkemizdeki üretim alanı 14 bin 500 hektardır. İlk üretici ülke olan Yeni Zelanda'da 11 bin 500 hektar ve bu ülkenin üretimi 350 bin ton düzeyindedir. Demek ki, bizim henüz yeni dikim yapılmış oldukça fazla genç bahçelerimiz vardır. Kivi bahçelerimizin üretime yatacağı önümüzdeki birkaç sene içinde üretimimizin en az 300 bin tonlara çıkacağı göz ardı edilmektedir. Hali hazırda 30 bin ton iç üretimimiz, 30 bin ithal yoluyla getirdiğimiz ve 60 bin tonu bulan bir iç tüketimimiz vardır. 2008 yılında 75 kuruşa kadar inen toptan fiyatlar, önümüzdeki birkaç yılda neredeyse yok pahasına kadar düşeceği öngörülmektedir.
Tavsiye edilen ürünlerden birisi olan bodur elmada ise durum şöyle özetlemek mümkündür. Ülkemizde son yıllarda yarı bodur ve bodur elma ağaç dikimi artmış ve üretim rakamları da 2009 yılı ilk tahmin sonuçlarına göre 2,7 milyon ton beklenmektedir. Artan elma üretimine karşı ihracat sadece üretim rakamının yüzde 3'ünü kapsamaktadır.
İhracat yetersizliği, pazarlama sorunları ve üretim artışı ile elma üreticileri emeğinin karşılığını alamamaktadır. 2008-2009 yılında üretici kilogramı 1,10 liradan elma satamamıştır. 2007-2008 sezonunda 65-90 kuruş olan elma fiyatları 2008/2009 yılında 47 kuruşa kadar gerilemiştir. Meyve suyu fabrikaları ise stoklarının yeterli olduğunu belirterek alım yapmak istememektedirler.
2007-2008 sezonunda 25 kuruşdan elma alan fabrikalar 2008-2009 sezonunda 8-9 kuruştan almaktadırlar.
2008 yılı Eylül ayında elmada ortalama üretici fiyatı 50 Kuştur. Bu fiyat dikkate alındığında üreticinin fındığa göre çok fazla kar etmesi bir tarafa, zarar ettiği ortaya çıkmaktadır. Bakanlığın çalışmasında elmanın dekara masrafı 2 bin 925 TL olarak tespit edilmiştir. Dekara 4 bin 500 ton verim ve 50 kuruş ile yapılan hesapta çiftçinin net karı ortadadır"
Raporda, Türkiye'nin genel sorunu olan pazarlama sorunları çözülmeden ve çok büyük yatırımlar gerektiren alternatif ürünlerin üretilmesi çiftçiyi hüsrana uğratabileceğine işaret edildi. Yeterli araştırmalar ve denemeler yapılmadan, en yüksek verim ve piyasadaki en yüksek fiyatları alarak çiftçinin bu ürünleri üretmesi halinde daha fazla kazanacağı yönündeki açıklamaların, yeni bir başarısız projenin başlaması anlamına geleceği anlamını taşıyacağının vurgulandığı raporda," Geçmişte alternatif ürün projelerinde yaşan olumsuz tecrübe, yeniden yürürlüğe konulan alternatif ürün projesinin başarıya ulaşmasını tehlikeye sokmaktadır. Alternatif ürün projesi ile eş zamanlı olarak yukarıda sayılan sorunların giderilmesine yönelik çalışmalara bir an önce başlanılmalı ve hız verilmelidir. Aksi takdirde fındık ürününde yeni dönemin en önemli temel taşı olan alternatif ürün projesi uygulaması ikinci kez hayal kırıklığına, başarısızlığa, zaman ve kaynak kaybına neden olacaktır" denildi.
"750 METRE RAKIM VE ÜZERİ YASAL ALAN KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMELİDİR"
15 Temmuz 2009 tarihi itibari ile yürürlüğe konulan fındık stratejidinde, 750 metre rakımın üzerindeki fındık bahçelerinde alternatif ürün projesi uygulaması öngörüldüğü belirtilen raporda, "750 metre rakımın üzerinde alternatif ürün projesi uygulanmamasının en önemli gerekçesi, bu yükseltilerde fındık ürününün alternatifinin olmamasıdır.
Zor şartlar ve çoğu dik yamaç arazilerde tesis edilmiş olan fındık bahçelerinin yerini tutacak ve bu coğrafyada uyum sağlayacak, sürekli gelir getirici bir tarımsal faaliyet önerilmemiş ve uygulamaya da konulamamıştır. 750 metre rakımın üzerindeki alanlarda sadece fındık bahçeleri bulunmamaktadır. Özellikle Ordu ve Giresun ili başta olmak üzere yaşam alanları ve yerleşim birimleri de 750 metrenin üzerindedir. Son nüfus sayımında Karadeniz bölgesinde nüfus azalışlarının en yoğun olduğu iller 750 metre rakımın üzerinde tarımsal faaliyette bulunan kırsal bölgelerdir. Mevcut 750 metre rakımın üzerindeki fındık dikim alanları yasal alanlar statüsüne dahil edilerek alan bazlı desteğe tabi tutulmalıdır. Ancak bu alanlarda yeni bahçe tesislerine izin verilmeyeceği bir an önce ilan edilmeli, muhtarlıklara bu konu ile ilgili ağır cezai yaptırımlar getirilmelidir. Ormandan açma sureti ile tesis edilen ve hukuki süreci tamamlanarak Hazineye intikal etmiş olan fındık bahçeleri de Çevre ve Orman Bakanlığının denetiminde sökülerek ağaçlandırmaya tabi tutulmalıdır" ifadelerine yer verildi.
"ALAN BAZLI DESTEK SÜRESİ, ALTERNATİF ÜRÜN PROJESİ SONUÇLARINA PARALEL OLARAK DEVAM ETMELİDİR"
Raporda, "Alan bazlı gelir desteğinin erken ödenmesi üreticiler açısından çok çok önemlidir. Bu yıl erken ödeme imkânı mutlak suretle sağlanmalı, 2010 ve 2011 alan bazlı gelir desteği başvurularının yılın ilk 6 ayında yapılarak ödemesinin de aynı yılın ikinci yarısında, sezon öncesinde defaten yapılması sağlanmalıdır" denildi.
Müdahale alımı yapılmaksızın fındık fiyatının serbest piyasada belirleneceği yeni dönemde üreticilerin uğrayacakları muhtemel gelir kaybını aza indirmek için yasal alanlarda 3 yıl süreli alan bazlı gelir desteği ön görüldüğü ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi:
"Alan bazlı gelir desteğinin 3 yıl ile sınırlı tutulması, alternatif ürün projesi kapsamında 3 yıl içerisinde söküme tabi tutulan bahçelerden dolayı üretimin arz fazlası vermeyecek miktarlara geleceği düşüncesine dayanmaktadır. Bu düşünce gerçekleştiğinde bir problem yaşanacağı varsayılabilir. Ancak 4. yıla girildiğinde alternatif ürün projesi beklenen ölçüde gerçekleşmediğinde, gelir açısından üretici mağduriyeti yaşanacaktır. Bu nedenle alternatif ürün projesi kapsamında hedeflenen söküm rakamlarına ulaşıncaya kadar alan bazlı gelir desteği ödemesi devam edilmeli ve kararnameye bir ek maddeyle bu sürenin uzatılabileceği konulmalıdır"