Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel, global krizden Türkiye'nin en az zararla çıkması için cari işlem açığının en kabul edilebilir seviyeye indirilmesinin şart olduğunu söyledi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İşletme-Ekonomi Kulübü'nün davetlisi olarak geldiği Trabzon'da, 'Global Krizde Türkiye Ekonomisi' konulu bir konferans veren Erçel, merkez bankalarının ekonomideki rolünü anlattı, dünyada etkili olan krizi ve AK Parti'ye açılan kapatma davasının ekonomi üzerindeki muhtemel etkilerini değerlendirdi.
Merkez bankalarının bekleyişleri yönlendirerek para politikasını belirlediğini belirten Erçel, bankacılık sistemindeki olumsuzlukların her alanda problem ortaya çıkardığını söyledi. Erçel, Türkiye'de son 20 yıl içinde yaşanan bozuklukların tamamının bankacılık ve finans sektöründeki bozukluklar yüzünden ortaya çıktığını anlattı.
Türkiye'nin büyüme hızının 2006 sonundan itibaren başladığını ve enflasyon hedefinin planlanan seviyenin üzerinde seyrettiğini söyleyen Erçel, şöyle konuştu:
"Tüketici kredileri ve güveni düşüyor. Vergi gelirleri ve harcamalar dengesini bulamıyor. Parasal daralma sürüyor. Risk primleri artıyor. Dünyada kriz olduğu için riskler de diğer ülkelerle birlikte yükseliyor. Cari işlem açığı artıyor. Cari açık finansman kalemlerinin cari açığa oranı değişiyor, döviz gereksinimi artıyor."
Dünya ekonomisinden gelen risklerin yanında politik risklerin de ekonomiyi daralttığını anlatan Erçel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Riskler her zaman her yerde olacaktır. Önemli olan bunları yönetmektir. Bunu da hükümet yönetir. Bunları tek tek ele alıp Türkiye'nin kırılganlıkları çerçevesinde ne yapılabileceğinin ortaya konulması gerekiyor."
Global krizin Türkiye'ye etkilerinin ne olacağına da değinen Erçel, bu krizin bankacılık sektöründeki etkisinin çok cılız olacağını savundu. AK Parti hakkında açılan kapatma davanın piyasalar üzerindeki etkisini değerlendiren Erçel, bu türden olumsuz davranışların belirsizliği artırdığını söyledi.
Global krizden Türkiye'nin en az zararla çıkmasının yolunun cari işlem açığını en kabul edilebilir indirmek olduğunu anlatan Erçel, şöyle konuştu:
"Eğer enerji tasarruf tedbirleri alınsa, alternatif enerji kaynakları geliştirilse ve enerji faturasının maliyeti azaltılabilseydi, biz şimdi bu kadar yüksek bir cari açıkla karşı karşıya kalmayacaktık. Ancak bu konular üzerinde hiç durulmadı."
Hükümetin AB politikasını da eleştiren Erçel, "AB konusunda 7 aydır olumlu hava yaşanırken ortada hiçbir şey yapamadık. Sarkozy evlendi, ortadan kayboldu. Merkel zaten ona karşıydı. Böyle bir ortamdan yararlanacağımız yerde, Dışişleri Bakanımız AB yerine Afrika gezileri tercih etti" dedi.
Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınmasının faydalı bir gelişme olacağını savunan Erçel, konuşmasını şöyle tamamladı: "Ben bunun için çok uğraştım. Çünkü bizim Levent'te bir arsamız var. Ben bunu hızlandırdım ama 4 yıl içinde inşaat ruhsatını alabildik. 90'lı yıllar merkez bankalarının bağımsızlıklarını istedikleri yıllardır. Birçok ülkede merkez bankası, maliye bakanlarının olduğu yerde değildir. Politikacılardan uzaklaşınca bağımsızlığın daha iyi olacağını düşünüyorum. Türkiye daha da büyüdüğünde Merkez
Bankası'nın fonksiyonu azalıyor. İstanbul Türkiye'nin hem finans hem de özel sektörün en yoğun çalıştığı yer. Orayı çözmeden ekonomik politikaları belirlemek oldukça zor. Bunun kararını Merkez Bankası verir. Başbakan'ın açıkladığı acil paketin içinden Merkez Bankası'nın taşınma konusu çıkıyor. Bu konudaki tartışmayı bir türlü anlamadım."
Gazi Erçel, konferansın sonunda öğrencilerin sorularını cevaplandırdı.