Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şadan Eren'in yönettiği toplantıda Cumhuriyet Halk Partisi Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ile CHP Trabzon İl Başkanı Necip Yıldız konuştu. TTSO Ana Toplantı Salonunda gerçekleştirilen bölge zirvesinde Trabzonlu iş adamları salonu doldurdu. Şadan Eren, açılış konuşmasında, Her dönem iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan Meclis'te grubu bulunan tüm parti vekillerinden bölge hakkında fikir, öneri ve bilgi alıyoruz. 19 Nisan'da da AKP ile burada bir araya geleceğiz dedi.
Eren, oda olarak gerçekleştirdikleri orta ve uzun vadeli projelerden söz ederken Bir yandan herkes iş ararken diğer taraftan da müteşebbis kalifiye işçi arıyor. Demek ki meslek liseleri ve iş adamlarımız yeterince iyi diyalog kuramıyor. Bu konuda kurduğumuz siteyi şu ana kadar kimse ziyaret etmedi. Şu ana kadar iş adamlarımızdan bu konuda hiçbir öneri alamadık diye yakındı. Trabzon'un sorunlarının ve çözüm önerilerinin tartışılmasını amaçlayan Toplantıda ilk konuşmayı CHP İl Başkanı Necip Yıldız yaptı.
İL BAŞKANI TRABZON İÇİN 'ÖNCELİKLER'İ SIRALADI
Yıldız, Trabzon'un bir sorunu varsa bu ortak bir sorundur. Bunları çözerken siyaset bunun dışında kalmalıdır dedi.
Bir Dünya kenti olan Trabzonumuz, geçmişten bugüne dek ülkemizin en aktif, en çalışkan kenti olmuştu hatırlatmasında bulunan Yıldız şunları söyledi: Ticarete önderlik yapan çoğu devletlerin ithalat ve ihracat merkezi olan bir kent, bugün maalesef işsizlikle boğuşmaktadır. Bunun suçlusu biziz, siyasetçilerdir, Trabzon'un değerlerine sahip çıkmayanlardır. Bu eleştirilerin içine kendimizi de koyuyoruz.
Ortak akılla birlikte gelin tekrar bu kenti güvenli, aranılan bir kent konumuna getirelim. Bu çor bir şey değildir. İyi futbol oynuyor ama gol atamıyorsanız burada bir kazanım yoktur. 6 yıldan beri burada toplantılar yapılıyor. Sorunlar konuşuluyor. Şu anda kamuoyunda şu aşamaya geldik diye bir sonuç yok. İşsiz sayısı sürekli artmakta, sokaklar güvenilir olmaktan çıkmıştır. Bunun arkasında yatan temel neden, istihdam yokluğudur. Trabzon'daki sosyal çöküntü bu yüzden tehlikeli boyutlara gelmiştir. İşsizlik çözülmeden şehir güvenli olamaz. Bir hasır bilezik sektörümüz var. Evlerde yapılan altın işçiliğini küçük sanayiye dönüştürüp Avrupa'ya ihraç edecek hale getirebiliriz. Önemli bir istihdam olabilir. Dokumacılık ve ayakkabıcılık da aynı şekilde hayata geçirilebiliriz. Tarih ve yayla turizmini kullanamıyoruz. Bu dokulardan faydalanabiliriz. Tüm potansiyelimizi limanımızla takviye edebiliriz.
Çok ucuz olan demiryolu ile ulaşım modelini bir türlü hayata geçiremedik. Liman bağlantılı olarak raylı sistemi muhakkak kurmamız lazım. Ankara-Erzincan bağlantılı hızlı demiryolu hattının Bayburt-Of üzerinden sahile indirilmesini istiyoruz. Bunlara katkı sağlayacak olan Güney Çevre Yolu da proje olmaktan çıkarılmalıdır. Trabzon artık sıkıştı. Arkaya doğru büyüme şansı yok. Yollarımızın yapılması şart. Şehrimizin güneye doğru büyümesini bu şekilde sağlayabiliriz.
1950'li yıllarda Trabzon'a en fazla getiriyi tütünün sağladığını belirten Yıldız daha sonra şunları kaydetti: Sonra fındık gündeme geldi. Tütün şu anda yok. Çünkü bu ürünü işleyecek bir fabrikayı buraya kurduramadık. Önemli bir istihdam alanı kaybedilmiş oldu. Aynı sorun fındık için geçerli. Çikolata fabrikası kuramıyoruz. 10 yıl içinde de fındık bitecek. Çay dimdik ayakta. Çünkü bu ürünü işleyecek fabrikalarımız var.
Fındık Batı'ya kaydırılmak isteniyor. Eğer Doğu Karadeniz'in yaşaması isteniyorsa fındığın Batı bölgelerinden sökülmesi lazım. Fiskobirlik'in başında bulunan hemşerimiz, Trabzon, Giresun, Ordu hattından bahçelerin sökülmesini öneriyor. Sökülecek bir yer varsa bu, Batı bölgeleridir. Fındığın alternatiflerini de bulmamız lazım.
Kivi ve Trabzon Hurması bunlardan ikisi olabilir, bunun için de teşvik lazımdır. Galyan Barajı'nın bitimi 25-20 yılı bulacak. Trabzonlular müdahil olmalı. Bu baraj erken zamanda bitirilmelidir. Yatırım yapılmayan bir ülke haline döndük. Türkiye'de farklı senaryolar üretiliyor. Bizi farklı alanlara çekip kendi siyasi yaşamlarını sürdürmek isteyen bir hükümetimiz var.
Çoğu bankalar satıldı. Hepinizin cebinde 4-5 banka kartı vardır. Borçlu olmayan memur arkadaşımız yoktur. Ortalama yüzde 5 olan aylık faiz, yıllık olarak yüzde 60 oluyor. İnsanlarımız bu borçların altında inim inim inliyor. Biz CHP olarak Trabzon için çözümün istihdamdan geçtiğini, yeni üretim alanlarının açılmasını gerektiğini ve tarıma öncelik verilmesinin şart olduğunu dile getiriyorum.
6 yıldır hükümette bulunan AKP temsilcileri şu ana kadar Trabzon'un sorunları hakkında hiçbir yerde bir açıklamaları olmamıştır. Şehrin sorunları hakkında ne düşünüyorlar? Trabzon bizim. Şehrin dinamikleriyle birlikte oturup konuşalım, çocuklarımıza daha sorunlu bir şehir bırakmayalım. Genel merkezlerimize de bu konudaki yaklaşımlarımızı aktarmamız lazım. Biz onları yönlendirmeliyiz.
M.AKİF HAMZAÇEBİ: ÜLKE FELAKETE SÜRÜKLENİYOR
CHP Trabzon Milletvekili M.Akif Hamzaçebi, Türkiye ve Trabzon Ekonomisi başlıklı, yorumlu iki sunum gerçekleştirdi.
80'lerden sonra küreselleşme kavramının sık sık dile getirildiğini belirten Hamzaçebi, Bilgiye çok kolay ulaşılıyor olması, içinde bulunduğumuz çağı bilgi çağı yapıyor. İktidarın aracının bilgi olduğu yönünde felsefeciler ve siyaset bilimciler fikir ortaya koyuyor. Bilgiye hakim olan dünyaya hakimdir deniyor. Küreselleşme sınırları kaldırdı. Çin'in tekstil ürünleri üzerindeki kotalar bile kaldırıldı. Her mal her ülkeye girebiliyor. Bunlar çok önemli. Bizim ekonomimizde 2001 başından itibaren, yani AKP hükümetinden önceki hükümetin bir önceki hükümetinden itibaren bir büyüme var. Özal zamanında Türkiye'ye sermaye girişi serbest olmuştur dedi.
CHP Milletvekili Hamzaçebi, Biz şu anda en liberal, en serbest ülkelerden biriyiz. Grafiklere bakıyoruz; gelişmekte olan ülkelere, gelişmiş olan ülkelerden akan sermayeye bakıyoruz. 98-99'da eğri aşağıya doğru iniyor. Çünkü Rusya krizi vardır, ardından Güneydoğu Asya krizi gelir. Gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkmış demektir. Eğri bu durumlarda aşağıya iniyor. 99'da bizde de yüzde 6 küçülme oldu ve para dışarı çıktı. 2001'de Amerika'da İkiz Kuleler'e yapılan saldırıdan dolayı bir daralma sözkonusu. Sonra yükseliş başlıyor. 2007 Mortgage Krizi'nin patladığı döneme kadar yükseliş oldu. 2002-2007 yılları, gelişmekte olan ülkelere sermayenin aktığı bir dönemdir.
Tüm dünyada sermaye transferi, nüfus ve iş dünyasına katılma oranları doğru orantılı olarak artarken, Türkiye'de nüfusun artışına ters orantılı şekilde iş hayatına katılma oranları düşmüştür. Bugün 9.9 olarak verilen istihdam açığı, nüfus yoğunluğuna baktığımızda aslında yüzde 13 olmuştur. Diğer ülkelerden AKP iktidarı döneminde nasıl koptuğumuzu anlamak için ülke nüfusu-çalışabilir nüfus oranından anlaşılabilir. Cari işlemlerimiz açığı artıyor, sermaye girişi azalıyor. Hükümet milli geliri yüzde 100 artırdık diyor. Esas olan sabit fiyatlarla mukayese yapmaktır. Kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla ancak buna göre verilebilir.
Bizim ekonomimizin en büyük sorunu, tasarruflarımızın azalmasıdır. Tasarrufumuz, yatırıma yetmemektedir. Yurtdışından borç alarak bunu karşılamaya çalışıyoruz. 2002'deki açık, 2006'da zirveye ulaşmış ve 2007-08 döneminde kriz boyutuna ulaşmıştır. Deniliyor ki yatırımlar arttı 1987-2007 arasında Türkiye'nin yatırımları grafiğine bakacak olursak, 2001'de kriz var, 2002'den sonra en fazla yatırım 2005'tedir. GSMH'nin yüzde 20'sidir. 2007'de ise yüzde 15'lere vurmuştur. Bu IMF programının birinci önceliği, borç ödetmektir. Tasarruflar aşağıdadır. Borçlar yukarıdadır.
Kamu tasarruf ediyor, devlet faiz dışı fazlayı tasarruf ederken; özel sektörün gücü aşağıya iniyor. Tasarruf ettik; yatırım yapacağız, fakat 2000'den sonraki hiçbir rakam, 2000'den öncesinden büyük değildir!.. Yatırımı şu kadar artırdık demek, marifet değildir. Hükümet mali disiplin diyor, gelir düzeyimiz bugün 2000 yılının altına düşmüştür. Enflasyonda 2002'den itibaren bir azalma görüyoruz. Ama 2005'te hafif inen enflasyon 2006-7'de yüzde 9'larda çakılıp kalmıştır. Altına inmiyor. Önceki yıllara göre iyi ama yüzde 9 da iyi bir rakam değildir. Döviz fiyatı düşüyor, dövize talep artıyor. Dövize talep artınca YTL de yükseliyor.
Ulusal para çok değer kazanmışsa kur birgün kendisini düzeltir. Dalgalı kurda bu hep böyledir. Çeşitli örnekleri var. Kanada, Brezilya, İngiltere. Kontrol hükümette değilse piyasa kendini düzenler. Dalgalı kurdayız ama kur dalgalanmıyor. Piyasadaki arz ve talebe göre kurun oluşması, devletin karışmaması dalgalı kurdur. Kur, dalgalanmıyor. Çünkü maliye politikası güven verici değil. MB buna güvenemiyor. Bütçe giderleri gerçekçi olmuyor. 2006'da 8 Milyar YTL-14 Milyar YTL arasında bir harcama var. Bunlar, bütçeye gider yazılmadı. Kurdaki düşüş, enflasyonu gizliyor. Bu da hükümetin hoşuna gidiyor. Kur gerçekten dalgalansa, cari açık sözkonusu olmayacak. Özel sektör, son dönemde kamu borçlarının 3 katı kadar artmıştır.
Risk yükseldikçe özel sektörün dayanma gücü azalır. Kur yükselirse, reel sektör bunun altında kalır. Büyüyen ekonomi istihdamı getirir. 90'lı yıllarda işsizlik çok gerilerde. 2000 yılında bir büyüme var, yüzde 6.5 açık görünüyor. Oysa AKP hükümeti döneminde bu oranlar açılmıştır. Yüzde 10'da tuttum demek başarı demek değildir. İşgücüne katılma oranı, nüfusun 14 yaş ile 65 yaş arasındaki kısmı çalışabilir nüfustur.
İşgücüne katılma oranı 90'larda yüzde 50'lerde. 2007'de 47.8'dir. Nüfus artıyor, çalışmak isteyen sayısı azalıyor. Böyle bir şey mümkün mü? İşsizlik düşmedi. Ortada büyük bir başarısızlık var. Kim derse ki işsizliği azalttık, doğruyu söylemiyor. Kadın işsizliği olağanüstü kötü. İşgücüne katılma oranı yüzde 30'lardan 24'e düşürülmüş. Ekonomide kadın yok. İsihdam oranı, kadın-erkek yüzde 32'den 22'ye düşmüş.
Türkiye'deki işsizlik, büyük ölçüde kadın işsizliğidir. Kadını çalışma programına almayan bir program uygulanıyor. Ülkede çalışanların yarısına yakını kayıt dışıdır. Bunun bir nedeni tarımsa, diğeri de istihdam üzerindeki güçlüklerdir. Büyüme, istihdamı desteklemiyor. Büyümenin sadece yüzde 30'u istihdama yansıyor diye konuştu.