Ordu’nun Durugöl Mahallesi’nde yalnız yaşayan Burcu Güngör, 26 yıl önce yakalandığı şeker hastalığı ile mücadele ederken, 3 yıl önce Serdar Y. ile dünya evine girdi. Doktorların hamileliğin riskli olduğunu Burcu Güngör’e söylemesine rağmen, Güngör, anne olmak için hayatını risk ederek hamile kaldı. Hamileliğinin üçüncü ayında rahatsızlanarak hastaneye giden Güngör, böbrek yetmezliği teşhisiyle diyalize bağlanırken, anne olmak için risk aldığı bebeğini ve hamile kalmasından dolayı böbreklerini kaybetti. Yaşama tutunmak için mücadele eden talihsiz kadın, eşinden de boşandığını ve şeker hastalığı nedeniyle gözünü ve bacağını da kaybetmek üzere olduğunu söyledi.
Güngör, doktorların “Hamile kalırsan sen de çocuğun da ölür” uyarısını dikkate almayarak hamile kaldığını belirterek, “26 yıldır şeker hastasıyım. 3 yıldır diyalize giriyorum. Evlenip ayrıldığım için ailemden ayrı yaşıyorum. Evlendim hamile kaldım. Doktorlarım ‘çok riski var’ dedi. Yinede doğum yapmayı göze aldım. ‘Sen de ölürsün, bebeğin de ölür’ dediler ama ben bunlara katlandım. 3 aylık hamileydim, ‘Makineye bağlanacaksın’ dediler. Makineye bağlanmaya başladım. Bir hafta içinde fenalaşmaya başladım. Diyalizi kaldıramadım. Daha sonra çocuğumu aldırdım. Çocuğumu aldırdıktan sonra diyalize devam ettim. Bu kadar kötü değildim. Son bir sene içinde sol gözümde kanama oldu, sağ ayağımda diyalizden dolayı, yürüyemiyorum. Veremden şüpheleniyorlar” diye konuştu.
Balıkesir’de geçirdiği trafik kazası sonrasında beyin ölümü gerçekleşen bir kızın organlarını ailesinin Burcu Güngör’e vermek istediğini fakat Sağlık Bakanlığı’nın buna izin vermediğini ifade eden Burcu Güngör, “Balıkesir’de bir arkadaşımız trafik kazası yapmış, beyin ölümü gerçekleşmiş. Aile organı bana vermeyi düşünüyor ama bunu Sağlık Bakanlığı onaylamıyor. Dördüncü derece akraba olması gerekiyormuş. Ailede organları bana vermek istiyor” şeklinde konuştu.
Herkesin organ bağışında bulunmasını isteyen Güngör, “Organlar toprak olacağına bizde yaşasın” diyerek şöyle konuştu: “Herkesin organ bağışında bulunmasını isterim. Toprak altında çürüyeceğine bizler de yaşasın. Bizlerin durumuna gelmelerini istemiyorum. Onlarda yaşadıkları sürece ne olacakları belli değil. Ben suyu çok seviyorum. İlk zamanlarda ‘İç iç’ derlerdi içmezdim. Şimdi su içerken diyorum ki ‘ağzımdaki su bitmesin’ diyorum. Bol bol su içmek, gezmek, gözümün görmesini ayağımın tutmasını istiyorum. Sağlık bakanımızdan bana yardım etmelerini istiyorum.”