''HES'ler ve Çevre'' paneli

'HES'ler ve Çevre'' konulu panel ve forumun sonuç bildirisinde, ''su kullanım hakkının özel kişilere verilmesinin, akarsu yatakları, ormanlar, yamaçlar ve yerleşim alanlarını geri döndürülemez tahribatlara uğratan yüzlerce HES projesinin mantar gibi bitme

'HES'ler ve Çevre'' konulu panel ve forumun sonuç bildirisinde, ''su kullanım hakkının özel kişilere verilmesinin, akarsu yatakları, ormanlar, yamaçlar ve yerleşim alanlarını geri döndürülemez tahribatlara uğratan yüzlerce HES projesinin mantar gibi bitmesine neden olduğu'' ileri sürüldü.


Doğu Karadeniz Çevre Platformu (DOKÇEP) adına, Çevre Kültür Girişimcileri Derneği ile Doğal ve Tarihi Değerleri Koruma Derneği tarafından 26-27 Aralık 2009'da Trabzon'da organize edilen ''HES'ler ve Çevre'' konulu panel ve forumun sonuç bildirisi DOKÇEP Başkanı Mustafa Yazıcı imzasıyla yayımlandı.


Bildiride, Doğu Karadeniz ve Çoruh havzalarında 2003 yılından sonra enerji açığı fazlalığı gerekçesiyle akarsularda 49 yıl gibi uzun süreli tahsislerle başlatılan hidroelektrik santralı (HES) kurma çalışmalarının bölgede kaotik bir ortama neden olduğu belirtildi.


Doğu Karadeniz dağları ve akarsu havzalarının dünya üzerinde korunması gerekli en önemli 200 ekolojik bölgeden biri olduğunun vurgulandığı bildiride, kırılgan çok farklı dinamikleri olan, yüksek hassasiyetli flora ve faunası, ekosistemleri ve sosyal, kültürel yapısı ile hassas bir bölge olan havzaların HES projeleri nedeniyle ekolojik ve sosyal sorunlarla dolu bir hale getirildiği öne sürüldü.

-''ÇED RAPORLARI, KOPYALA-YAPIŞTIR YÖNTEMİ İLE YAPILIYOR''-

Bildiride, çıkarılan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) Yasası ile akarsuların özelleştirilmesi için adım atıldığı, su kullanım hakkının özel kişilere verilmesinin, akarsu yatakları, ormanlar, yamaçlar ve hatta yerleşim alanlarının geri döndürülemez tahribatlara uğratan yüzlerce HES projesinin mantar gibi bitmesine neden olduğu iddia edilerek, şu görüşlere yer verildi:


''Her iki havzada ekolojik tabanlı havza planlaması yapılmadan HES'lerin noktasal uygulamalarla devam ettirilmesi kabul edilemez. Vadi ve ırmaklar üzerinde gelişi güzel art arda planlanan HES'lerin yapılması durumunda bölgemizin büyük bir ekolojik yıkımla karşı karşıya kalacağı kesindir.


ÇED raporları, başka havzalara ait dosya ya da makalelerden bilgiler derlenerek, kopyala-yapıştır yöntemi ile yapılmaktadır. ÇED bilgileri HES yapılan dere ya da havza ile alakası olmayan, dolgu bilgilerden oluşan kalın bir kitaptan ibaret olup, özellikle kırılgan ekosistem ve tehlike altındaki türler konusunda ÇED raporlarında ya hiç ya da çok az değinilerek HES projeleri her halükarda yapılabilir kılınmaktadır.''

-''CAN SUYU, EKOSİSTEMLERİN ÖLÜM SUYU ANLAMINA GELİYOR''-

Hazırlanan ÇED'lerin firmalar ve kamu tarafından ekolojik ve sosyo-kültürel yapıya karşı HES projesini savunma mekanizmaları gibi kullanıldığına dikkati çekilen metinde, şunlar kaydedildi:


''Uygulamada ÇED raporunda mümkün olduğunca az değinilen, çevresel tahribatı önleme ve rehabilitasyon çalışmaları hiç yapılmamakta, doğal yapı vahşice tahrip edilerek işler yürütülmektedir.


Denetimlerde, çevreye verilen zarar için yazılan cezalar caydırıcılıktan uzak olmakta, yasa ve kanunlar uygulanmamakta veya yapıcı firma lehine göz ardı edilmektedir. Havza ve akarsu bazında en önemli sorun su hakkı kullanımı ve can suyu miktarının belirlenmesidir.

Ordu'dan Artvin'e kadar tüm bölge ve havzalarda can suyu belirlenmesinde ekolojik yapı ve ekosistemin devamlılığı göz ardı edilerek, ekonomik bazlı düşünce ile fiziksel büyüklük baz alınarak yüzde 10 oranında su bırakılması öngörülmektedir. Yüzde 10'luk suyun akarsu ve çevresindeki ekosistemi sürdürülebilir kılması söz konusu değildir. Can suyunun yüzde 10 olarak bırakılması ancak dere yataklarındaki taşların ıslak kalmasını sağlayabilir. Bölgede can suyu, ekosistemlerin ölüm suyu anlamına gelmektedir.''


Bildiride, akarsularda inşa edilen bent, baraj ve benzeri yapılarda akarsuda yaşayarak akarsu içinde ya da deniz akarsu arasında beslenme ve üreme amaçlı göç eden balık ve benzeri sucul organizmaların göç edebilmeleri için canlının hareket etmesini sağlayabilecek yeterlilikte ve süreklilikte su akışı sağlanan balık geçitlerinin bulunması gerektiği savunuldu.

Bildiride, bölgede yapılan ve yapılması planlanan hiçbir HES projesinde doğru planlanmış ve amacına uygun bir balık geçidi projesi ve uygulamasının olmadığı belirtildi.


Projelere eklenen balık geçitlerinin şeklen var olduğu ifade edilen bildiride, bunların uygulanabilirliği olmayan, balıkların bentleri aşarak akarsuyun alt ve üst havzaları arasında göç etmesini sağlamadan uzak sistemler, şeklen yapılan tesisler olduğu ileri sürüldü.

-DOĞAL YAPI DUYARSIZCA TAHRİP EDİLİYOR-

HES ve benzeri yapılar yapılırken akarsu yatakları, yamaçlar, ormanlar ve doğal yapının aşırı ve plansız, doğal yapıya duyarsız tahribatlara uğratıldığına öne süren bildiride, şu tespitlere yer verildi:


''Yamaçların kazınması ya da dinamit atımları nedeni ile yamaç dengesinin bozulması sonucu bölgede özellikle yağış dönemlerinde yoğun ve büyük toprak ve ekosistem kayıplarına neden olan heyelanlar meydana gelmektedir. Akarsu yataklarına bırakılan molozlar ve yaşanan heyelanlar nedeniyle yağış sonrası oluşan seller, vadi yatakları ve çevresinde büyük ekolojik ve ekonomik yıkımlara yol açmaktadır.

'Su berekettir', 'sudan elde edilen enerji temiz enerjidir' gibi lanse edilen HES'lerin yapımı ve sonrasındaki doğaya zararlı uygulamaların çevre felaketi olduğu görmezlikten gelinmekte, doğal, kültürel ve sosyal değerlere ekonomik olarak değer biçilmeye çalışılmaktadır.''


Artan nüfus yoğunluğu, sanayileşme ve yapılaşma ile enerji yatırımlarının, ırmak ve dereler için büyük tehdit oluşturduğunun savunulduğu bildiride, atıkların doğrudan derelere bırakılması sonucu derelerde canlı yaşamının olumsuz etkilendiği belirtildi.


Bildiride, ayrıca balık çiftliklerinin yoğunluğunun, yaratılan kirlilikte önemli bir paya sahip olduğu da vurgulanarak, balık çiftliklerinin denetim altına alınması ve ruhsat işlemlerinde daha duyarlı davranılması gerektiğine inanıldığı, EPDK'nin ulufe dağıtır gibi lisanslar vererek ırmak ve derelerin rant kaynağı gibi görülmesi ve gösterilmesinde sorumlu olduğu düşünüldüğü ifade edildi.

-BİLDİRİDE YER ALAN 11 ÖNERİ-

Bildiride yer alan öneriler ise şu şekilde sıralanıyor:
''Flora ve faunası ve sucul yaşamıyla öne çıkan önemli ırmak ve derelerimizde HES yapılması ve yapı malzemesi alınması kesinlikle önlenmeli,


Bölge bazında barolar çevre komisyonları kurarak, yörede yaşayan insanların ve en önemlisi yaşadığımız çevrenin, doğanın hukukunu savunabilecek mekanizmalar geliştirmeli,


Doğruların ve gerçeklerin açığa çıkması için bölge illerinin tamamında ve özellikle Trabzon, Giresun, Ordu ve Gümüşhane'de örgütlenme çalışmalarına daha fazla önem ve ağırlık verilmeli,


HES yatırımlarında fiziki gerçekleşme henüz yüzde 7-8 gibi düşük seviyelerdedir. Çok geç kalmadan geleceğe yönelik bölge bazında bir su kurultayı bu yıl içinde yapılmalı,


Ortak aklın bulunması, gelecekte ortaya çıkabilecek büyük yanlışlara ve istenmeyen olaylara meydan verilmemesi için bütün kurum ve kuruluşlar, havza bazlı kapsamlı, sürdürülebilir kullanım ve havza planlaması yapmalı,


Denetim ve kontrol yapmakla görevli personelin idari ve siyasi baskılara maruz bırakılmadan yasa ve yönetmelikleri objektif olarak uygulayabilmeleri için şeffaf ve hesap verebilir idari yapılanmaya dönük düzenlemeler yapılmalı,


Bölge ve diğer bölgelerde ekosistemin devamlılığı ve sürdürülebilir su kullanımının sağlanması için havza bazlı can suyu miktarının belirlenmesi için konuyla ilgili uzmanların ortaklaşa karar vereceği bir proje başlatılmalı,


EPDK enerji politikalarını her açıdan gözden geçirmeli, geri dönülmez vahim sonuçlara meydan verecek girişimlerden kaçınmalı,


Hem ülkemiz hem bölgemiz genelinde, toplumsal çatışmalara ve bölünmelere neden olan şirket yardımları ya da toplumsal destek yatırımlarına izin verilmemeli bu tür yatırımlar, ancak devlet eliyle ve proje uygulama sonrasında yapılmalı,


Su yaşamın kendisidir ve insan hakkıdır. İnsan hakları hiçbir şekilde pazarlık konusu yapılmamalıdır.''


Bildiride, hidrolik enerjinin temiz enerji olmakla birlikte, yapılış biçimiyle ekosistemleri yok ettiği hatırlatılarak, bu yüzden önceliğin, iyi planlama ve risk analizleri yapılarak rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütle enerjilere verilmesinin daha doğru olacağının düşünüldüğüne de yer verildi.

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Bölgesel Haberleri