İnanır Trabzon'da herşeyi konuştu

Kadir İnanır, hastalığı sırasında yaşadıklarını Trabzon'da anlattı: "Türkiye'nin dört bir yanında dualar okundu, hastane birbirine girdi. Hani insan ölür de cenazesine gidilir ya... Ben; kim cenazeme gelecekse hepsini gördüm!"O yılların Kadir İnanır'ı. Tü

Kadir İnanır, hastalığı sırasında yaşadıklarını Trabzon'da anlattı: "Türkiye'nin dört bir yanında dualar okundu, hastane birbirine girdi. Hani insan ölür de cenazesine gidilir ya... Ben; kim cenazeme gelecekse hepsini gördüm!"

O yılların Kadir İnanır'ı. Türkiye'nin en güzel gülen adamı, en efsane yakışıklısı. Kısa süre önce herkesi korkuttu, üç ameliyat birden geçirdi.

Herkes onu merak etti, günlerce hastaneden haber bekledi. Şimdi gayet sağlıklı, hatta 'Elveda Katya' filmi için Trabzon'daki sette. Baba ocağında sevenlerinin büyük ilgisiyle karşılaşan, Kadir İnanır, yaşadığı zor günlerin ardından, ilk röportajı verdi…

 

Geçmiş olsun, çok ciddi ameliyatlar geçirdiniz, şimdi nasılsınız? 

Teşekkür ederim. İnsan inançlı olunca, başına bir bela gelmeden önce de hayatın hem ne kadar anlamlı hem de ne kadar kısa olduğunu görebiliyor. Şöyle bir bakınca… 62 yılında İstanbul'a gelmişim. O günden bugüne 43 yıl geçmiş. Hayatımı yazmak için bu 43 yılın dökümünü yaparken, ömrün ne kadar da çabuk bittiğini gördüm. 

 

Bütün bunları yaşadıktan sonra, kendinize özensiz davrandığınızı söyleyebilir misiniz? 

Öyle olduğu kendiliğinden ortaya çıktı işte. Bazen tutkuyla bağlandığımız şeyleri çabucak ya da çok tüketmek isteyince hastalıklar da başlıyor. 

 

 Nedir o tutkuyla bağlandığınız şey? 

Sigara mesela… 

 

 Hastalığınız nasıl çıktı ortaya? 

Kısa süre önce Çin'e gitmiştim, orada epeyce üşüttüm. Gelir gelmez de otel açmak için Ertuğrul Günay'la beraber Ordu'ya gittik. Büyük üç tane otel açılıyordu, açılışları otellerin kapı ağzında yapıldı.

Ben de üzerime palto almadım, takım elbiseyle gittim, rüzgarda kalıp üşüttüm. Soğuk algınlığıdır bir haftada geçer diye yattım. Sonra baktım geçmiyor, bir doktor arkadaşıma gittim. Dinledi beni, "Anjiyo yapalım" dedi. Ben de "Bırak anjiyoyu, üşüttüm" diye ısrar ettim.

Kendi aile doktorum da dinledi, "Ciğerlerinde bir sorun var" dedi. Film çekilince gördük ki, ciğerin altında bir leke var. 

 Bunu duyunca ne hissediyor insan? Leke denilince korkmuyorsun, asıl onun sonrası var! Üç hafta antibiyotik tedavisi sonrası kendime geldim. Eve de bir hastane odası kurdurdum bu arada, öyle bir sistem var şimdi… 

 

TANRI İLE İLİŞKİM İYİDİR 

 Duyulmasın diye mi hastanede yatmadınız? 

Rahatsızlığım milleti meşgul etmesin istedim çünkü bizim böyle dramatik sorunlarımız sevenlerimize de sirayet ediyor. Film çektirdikten sonra MR'a girdik, orada da gözüküyordu leke.

Bir biyopsi yaptılar, tümör var ama kanser mi değil mi bakılması gerek. Yeni bir alet gelmiş, ona girdik, orada da doğrulandı, dediler ki "Bunu alacağız." Tam o arada bel fıtığı çıktı! Bende stent olduğu için, hastane "Anjiyo yapmadan hiçbirine müdahale ettirmem" dedi.

Önce anjiyo olduk, bir gün sonra bel fıtığı ameliyatı, iki gün sonra da akciğer operasyonu yapıldı. 

 

Arka arkaya üç ameliyat birden? 

Tıp tarihinde dört günde üç ameliyatı zor yaparlar ama biz mecbur kaldık. Ben de müdahale etmedim çünkü 'ya o leke büyürse' paniği vardı. Lafıma başlarken inançlı insanım dedim ya, gerçekten de benim Tanrı ile ilişkilerim çok güzeldir.

O kadar güzeldir ki, ben o soğuk algınlığına yakalanmasaydım kimbilir başıma neler gelecekti! "Ben seni oraya gönderdim çünkü senin yapacak daha çok işin var, bu sana ikaz olsun, sonra gene görüşürüz" dedi Tanrı bana. 

 

 Dört günde üç ameliyat yormadı mı sizi, isyan etmediniz mi? 

O andan sonra yapacak bir şey yok, teslim oluyorsunuz. 

 

ŞU ANDA RİSK KALMADI! 

Herkes hastaneye akın etti, çok endişelendi. Ne hissediyor insan böyle zamanlarda? 

Bu ülkede çok sevildiğimi biliyordum, bir kez daha emin oldum. Mesela Türkiye'de 56 tane siyasi parti varmış, yarısından fazlasının temsilcileri hastaneye gelip 'geçmiş olsun' dedi.

Türkiye'nin dört bir yanındaki evlerden dualar okunduğunu gördüm, hastane birbirine girdi, personel artık dayanamaz hale geldi. Öyle bir şeydi ki benim için; hani insan ölür de cenazesine gidilir ya…

Ben kim cenazeme gelecekse hepsini gördüm! 

 

 Siz zaten "İnsan yaşarken sevildiğini görmeli" dersiniz hep… 

İşte onu gördüm. Medyanın, hastanenin kapısında, 10 gün hiç ara vermeksizin durumumu an be an takip etmesi de bana müthiş güç verdi. 

 

 Size değil de kime gösterecekler bu ilgiyi! 

Aradaki diyalog kopuksa göstermez. Ben bazen bağırdım onlara ama hiç kırılmadılar, beni hep anladılar. 

 

Şimdi nasıl durumlar, risk ortadan kalktı mı tamamen? 

Tümör iyi huyluydu zaten, onu aldılar. Kapalı ameliyat da yapabiliyorlardı ama biz açık istedik. Operasyonlar bitti, kontroller yapıldı, her şey tertemiz çıktı.

Şu anda gözüken hiçbir risk yok. Ameliyatı yaparken kaslar kesildiği için, o kasların iyileşme süreci var sadece.

Havalar soğuyunca falan sızı oluyor, onun dışında sağlıklıyım, hiçbir sorun yok" 

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Bölgesel Haberleri