1 Eylül'de "Vira Bismillah" diyerek Karadeniz'e açılacak olan balıkçılar hazırlıklarını sürdürüyor.
Yeni sezona sıkıntılı başlayacaklarını belirten Samsun Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifler Birliği Başkanı Atıf Malkoç, yeni sezondan hiçbir şey beklemediklerini söyledi. Malkoç, "Eskiden sezon ruhu vardı. Bu sene çinakop yok. Balık boylarını 24 metreye çıkardılar. Biz nerede avlanacağız. Balıkçının 2 senedir bankalara borcu var. Çinakop'u lüfer yaptılar balıkçılar mağdur oldu. Son 2 yıla kadar hiçbir balıkçının bankalara borcu yoktu. Şu anda 2 yıldan beri kredi alan balıkçıların hiç biri borcunu ödeyemedi. Balık için denize çıkacak ruhumuz kalmadı. Sezon ha başlamış ha bitmiş bizim için bir anlamı yok" dedi.
24 METRE YASAĞINDA BALIKÇILAR MAĞDUR
24 metre yasağının orta su trollerin ve gırgır balıkçılarını tamamen mağdur ettiğini belirten Samsun ili Deniz Ürünleri Avcıları Üretici Birliği Başkanı Cemal Malkoç, "Bizim Karadenizli balıkçılar olarak en büyük sıkıntımız koyulan 24 metre yasağın bölgemizdeki orta su trollerin ve gırgır balıkçıları tamamen mağdur etmiştir. Sebebi de Karadeniz'in yapısı hiçbir şekilde incelenmeden İstanbul, Zonguldak, Sinop, Samsun, Ordu, Trabzon'un yapısına bakılmadan koyulan bu yasaktan Karadeniz'in en ortasında olan Samsun olarak bizim balıkçımız mağdur olmuştur.
Samsun aynı karadaki Bafra ve Çarşamba ovası gibi geniş düzlüklere sahiptir. Yani karada olan düzlüklerin aynısı denizde de sahiptir. Samsun'da kıyıdan yaklaşık olarak 13 kilometre açıkta 10 metre derinlik varken, Zonguldak'ta, Ereğli'de kıyıdan 800 metreden açıkta 24 metre derinliğe ulaşmaktadır. Bu konuda Bakanlıktan yardım bekliyoruz. Bu konuda bölge balıkçıları çok mağdur. Derinlik yasaklarında 24 metre değil, 10 kulaç 18 metre kıstasının uygulanmasını istiyoruz. Çünkü bölgemizde av sahaları kıyıdan çok açığa gittiğinden balık sürüleri dağınık sürüler halinde geçer ve biz bu balıklardan hiçbir şekilde faydalanamayız. Bizi bu balıkları avlamak için buradan Zonguldak, İstanbul gibi illere yollamasınlar. Biz bölgemizden göç etmek istemiyoruz. Evimizin önünde olan bu balıkları avlayıp, Samsunlu hemşerilerimize en taze şekilde sunmak istiyoruz" diye konuştu.
GEÇEN SENEDEN KALMA BALIKLARIMIZ VAR
Diğer sorunlarının da balık unu ile ilgili olduğunu ifade eden Malkoç, "Tuttuğumuz balıkların birçoğu yem sanayine kaydırıldı. Yem sanayiden dolayı un sektörüne geçiyor. Kültür balıkçılığını dengelemeye çalışıyoruz. Şu anda bizim Türkiye'de avladığımız balıklarla Türkiye'nin 2023 hedeflerinde olan 600 bin tonluk balık unu ihtiyacını karşılama şansımız yok. Bu sektörde zaten doğal kaynaklar üzerinde azalma var. Ama ne yazık ki devletimiz bu hususta 2023 hedefleri '600 bin ton' dedi. Son birkaç senesine kadar 150 binden 200 bine kadar kültür balığının yetiştirildiğini beyan etseler de biz bundan önceki yetiştirilen balıkların içersinde şaibenin olduğunu biliyoruz. Çünkü kilo başına verilen 85 kuruş teşvikten dolayı bin ton balık üreten arkadaşlarımız bunu yanına bir sıfır koyabiliyor. Çünkü bunun denetleyicisi yok, irsaliyesi yok. Türkiye'deki balık tüketimiyle ilgili zaten sıkıntılarımız var.
12 ay boyunca somon, çupra, levrek kendi havuzlarımızda yetiştirilmese de Afrika ülkelerinden, Yunanistan'dan bir şekilde temin edilip balık pazarımıza sunuluyor. Bizim en büyük sorunlarımızdan biri bugün balıklarımızın satılamamasıdır. Bizim halen daha geçen yıldan kalma 100 bin kasa civarında palamudumuz olduğunu söyleyebilirim. 10 gün sonra palamut sezonu açılacak. Geçen seneden kalan balıklarımız var. Satılamamasının sebebi de yine yanlış yapılan ekonomik zincirdir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü'nün yanlış adımları balıkçılığı her geçen gün bataklığın içersine sunuyor. Her geçen gün yasaklamalarla ilgili sınırlamaları üst üste koysalar da balıkçılık her geçen gün bir sıkıntının içersine giriyor" şeklinde konuştu.
GENEL MÜDÜRLÜĞÜMÜZ BİZİ DİNLEMİYOR
Koyulan yasakların Orta ve Doğu Karadeniz balıkçığını mağdur ettiğini belirten Malkoç şöyle devam etti: "2 yıldır Balıkçılık ve Su Ürünleri ile ilgili mücadele veriyoruz. Mücadelemizdeki en büyük davamız ise, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğümüz radikal kararlar altında yani 24 metre yasacağı, 20 santimetre çinakop yasağında haksız olduğunu zaman içersinde göreceğiz. Biz balıkçılar olarak bizi yönetecek olan kişileri Türkiye'de 1983 yılından bu yana bugüne kadar 300 civarında su ürünleri konusunda profesör ve doçentin olduğunu biliyoruz. Bunlarla ilgili üniversitelerimiz var. Veteriner ile ilgili bizim sıkıntımız yok. Veterinerler bu memlekete gereklidir.
En büyük sektörün başı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü'nün başındaki yönetecek olan kişinin su ürünlerinden olmasını, üniversitelerdeki profesör veya doçentlerde staj yapmış, eğitimini almış insanların olmasını beklerken, veterinerlerin araştırmaları halen daha bugün baktığınız zaman Trabzon Merkez Araştırma Enstitüsü'nün bütün personelinin ziraat mühendisi olduğunu görüyoruz. Bugün halen daha ziraat mühendisleri ve veteriner hekimler balıkçılık sektörünü yönetiyorlar. Yönettikleri sürece de okullarında su ürünleri ile ilgili bilgilerini almadıklarından dolayı bu sıkıntıları yaşayacağız. Biz bir şekilde bunlara sesimizi duyurmaya çalışsak da hiçbir zaman bizi dinlemediler. Karadeniz'e koyulan yasaklar tamamen Orta Karadeniz ve Doğu Karadeniz balıkçılarını mağdur eder. Balıkçılık sektörünün başındaki insanlardan biran önce alınacak olan kararlarda balıkçıların dinlenmelerini istiyoruz. Bu zamana kadar dinlenmediler."
DENİZLER KİRLİ
Denizlerde aşırı derecede kirlilik olduğunu ifade eden Malkoç, "Bunlarla ilgili hiçbir kimsenin bir şey yaptığı yok. Benim elimdeki araştırma raporlarında 2012 yılında Marmara Denizi'nde 25 yıllık MAREM projesi var. Bunun sonuç bildirgesini okuduğumuz zaman balıkçılarımızı aşırı çevre kirliliğinin öldürdüğü o raporlarda görünmektedir. Karadeniz'e kıyısı olan bütün illerimizdeki en büyük sorun, çöp istasyonlarımızın deniz kenarında olması ve bundan dolayı da denizlerimizde aşırı kirlilik oluyor. Atık tesislerimiz yok, kanalizasyon borularımız arıtılmıyor. Olduğu gibi denize dökülüyor" ifadelerini kullandı.
BALIK UNU İÇİN DENİZDEKİ BALIKLAR ZİYAN EDİLİYOR
1,5 kilogram kültür balığı üretmek için 10 kilogram denizdeki balıkların ziyan edildiğini belirten Malkoç şunları kaydetti: "Dünyada balık stokları üzerine aşırı bir av baskısı vardı. Bakanlığımız kültür balıkçılığı üzerine yatırımlarını memleketimizde çoğalttı. Bugün 10 kilogram deniz balığı yani bir hamsi, çaça gibi balıkları balık un fabrikasında işlediğiniz zaman 10 kilogram balıktan 1 kilo 700 gram balık unu alırsınız. 1 kilo 700 gram balık unundan diğer ürünlerle birleştirdiğiniz zaman yüzde 60 nispetinde yeme kattığınız zaman 3,5 kilogram yem yapar. 3,5 kilo yemden de bugünkü şartlara göre 1,5 kilogram balık yaparsınız. Yani 1,5 kilogram kültür balığı üretmek için 10 kilogram denizdeki balığımızı ziyan ediyoruz. Bugün Türkiye 190 bin ton civarında balık unu yetiştiriyoruz. Fakat yetiştirilen balığın 30 bin tonundaki ununu Türkiye'deki balık unu fabrikaları karşılıyor. Diğer geri kalan kısmı da dışarıdan para ile satın alıyor. Yani yılda 300 milyon dolar üzerindeki bir para sadece dışarıdan balık ununa harcayıp 190 bin ton balık yapıyoruz."
Denizde avladıkları balıkların en az 5 çeşit küçük plajik balık olduğunu ifade eden Malkoç sözlerini şöyle tamamladı: "Biz Karadeniz balıkçıları olarak küçük plajik tür balık avcılarıyız. Yani bu 'küçük plajik' genel bir addır. Hiçbir balık türü tek başına yaşamaz. Plajik balık türleri yani isravit, çinakop, hamsi, sardalye, palamut türü plajik balıklar en az 5 tür bir arada yaşarlar. Onun için ağlarımızı denize hamsi avlamaya attığımız zaman hamsinin içersinde en az 7 tür balık çeşidi daha geliyor. Bakanlık 20 santimetreden avlanma yasağı getirdi. Biz balık avında yüzlerce hatta binlerce kasayı geminin güvertesine alıp, teker teker balıkları metre ile ölçmemiz bizim en az 3 saatimizi alır. Plajik balıklar avlandığı zaman geminin güvertesine alıp tekrar denize dökme aşamasında 2 - 3 dakikadan sonra denize atılan balıkların hiçbiri yaşamaz. Yaşamayan bu balıklar için Genel Müdürlüğümüzün yaptığı hiçbir şey de yok."