Rektör atamayla gelmeli

Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Bölüm Başkanı Şengül Öymen Gür, “Burada iş adamları, üniversiteye katkı verilecek ve iş birliği yapılacak bir kurum olarak değil de büyük kremalı bir düğün pastası olarak bakıyorlar” dedi.

BİR ZAMANLAR SOLCU DEĞİLDİM, HER ZAMAN SOLCUYUM

Türkiye'yle üzülüyoruz, Türkiye'yle seviniyoruz. Biz Atatürk sevgisiyle Cumhuriyet donanımlarıyla büyüdük, çok şey umduk vatanımızdan. İstediğimiz noktaya varamadık. Bir olumlu gelişmenin ardından tatsız gelişmeler oluyor ve tatsız gelişmeler daha çok üst üste biniyor. Bundan da tabiatıyla üniversiteler etkileniyor. Ben 68 kuşağıyım. 68 kuşağı sağ ve sol üzerine bir söylemdir. '68 kuşağıyım diyenler bir zamanlar ben solcuydum' demek ister. Ben bir zamanlar solcu değildim, her zaman solcuyum.

Ben işçi haklarının müdafaacısıyım. Ben devletin artı yönlerinin halka yönelik değerlendirilmesinden yanayım. Aksi halde kimse eğitim alamaz bu ülkede. Bizim çocuklarımız KTÜ'ü de okuyorsa hala bir devlet sistemi olduğu içindir. Dolayısıyla vatanını seven herkes bu anlamda solcu olmalıdır. Belli ideolojilerin savunucusu ve her zaman ahlaktan yanayım. Çünkü eminim bana güncel sorularda soracaksınız bu terim bize lazım olacak, ahlak terimi. Biz eski ahlak sahibiyiz. Biz eski adamlarız.

YÖK YASASI KARAKTER BIRAKMAYAN BİR YASA

YÖK Yasasının değişmesinin ardından üniversitelerde ne gibi değişiklikler oldu?

1750 sayılı yasa tam değişmesi tartışıldığı sırada 1980 Eylülünü yaşadık. 1750. nin maddelerini özgür bulmazken çok daha merkeziyetçi ve dar kapsamlı bir 2547 sayılı YÖK yasası karşımıza çıkarıldı. YÖK Yasası tam bir teba yasasıdır.  Hiç kimse 'Neden bu insanlar bu yasaya bu kadar karşıdır?' diye sormadı. Karakter bırakmayan bir yasa. Ne siyasi ne idari ahlak bırakmayan bir yasa. Kralın soytarısı gibi bilim adamı olur mu efendim. Ve yasayı çok iyi üniversitelerde son derece seçkin uygulayabildiler. Neden çünkü bütün yasalar bireylerde kilitlenir. Bizimki gibi jandarma üniversitelerinde tam bir jandarma yasası gibi uygulandı. Bu üniversiteye en büyük kötülüğü Kemal Gürüz yapmıştır. Kemal Gürüz'e orayı temizleyin dendi. Burayı temizlerken komünist, solcu, sosyal demokrat, sadece mütevazi bir kişilik midir, ayırt edilmeden temizlenmeye çalışıldı.

Komünizm öyle bir anlatıldı ki; şarap içersen komünistsin, mozartı seversen komünistsin, karınla dans edersen komünistsin. Cahil için böyledir. Kemal Gürüz, içinde bundan farklı değildi.

Eli yüzü düzgün, iyi eğitim almış, aydın bir isim var ise bu isim A fakültesinde ise, B fakültesindeki yardımcı doçenti onun başına dekan olarak atadı. Bu şekilde üzmelerle ve kurumları yozlaştırmalar ile insanları buradan öteledi. Yerine Cumhuriyet karşıtı insanlar bile almıştır. Bunları bilerek yaptığına da inanmıyorum. Aydın kesimi erozyona uğrattığınız zaman ne olur,  faydasız otlar daha iyi büyür. Taşra üniversiteleri de bu şekilde taşralaştırıldı.

Bu yasa değişmez ahlaki bozukluklara neden oldu, insanları yalaka haline getirdi.

Yalakalık derken…

Siz eğer bu görüşmeyi benden kendi zarafetinizle istemeseydiniz, çeşitli yalakalıklarla talep etmeye çalışsaydınız, bu görüşmeyi benden alamazdınız. Ben size saygı duyduğum için bunları anlatıyorum. Ama taşra üniversitelerinde durum bu değil. Birilerine yaranmak. Diyelim ki rektör ülkücüdür, bütün ülkücüler bir tane doktoralarıyla doçent ve profesör oluyorlar. Bu üniversite 200'e yakın insan sadece doktora ve iki küçük yayınla profesör olmuştur. 300 yayınım var benim. Finlandiya, Amsterdam ve Saraybosna'da konferanslara çağırılıyor. Benden Türkiye'de de çok sayıda kimse yok. Mütevazi değilim. Mütevazılık aptallıktır çünkü. En azından yakın çevresine yararlı olmak için yeni buluşlar yapsın insanlar yayınları yoksa bile. Model bu olmadığı için, tamamen yalakalık sistemi ile sistem örgütlenmiş olduğu için çarpık kent ne ise çarpık üniversite de budur. Herkes köyüne üniversite istiyor ve hükümetleri bu şekilde sıkıştırıyor. Bunun üzerine vasıfsız bir yığın üniversite her tarafta mantar gibi büyüyor. İnsanlar kandırılıyor zaten aldıkları diplomalar ile de bir yere gelemezler. Biz kurulduğumuzdan bu yana parmakla gösterilen bir üniversite idik. Bizim için bu üniversitenin bu hale gelmesi çok üzücüdür. Geçmişimizi kaybettik. Kimseyi incitmek istemem çok değerli hocalarımız ve öğrencilerimizde var. 20 yıl yalakalık sistemiyle yönetilen bir üniversite nasıl ayakta durabilirdi ki. Duramadı işte.

KTÜ'lü bir grup öğrencinin parasız eğitim, dolmuş zammı, harçlar konusunda eylem yapmalarını, jandarmanın müdahalesini ve rektörlükten gereken desteği bulamadıklarını iddia etmelerini nasıl karşılıyorsunuz? Öğrenciler rektörün kapısının kendilerine açılmadığını ifade ediyorlar. Siz rektör olsaydınız bu grubun faaliyetlerini nasıl karşılardınız?  

Her şey diyalogsuzlukla başlar. Kapınızı açmadığınız zaman karşınıza aldığınız anlamına gelir. Çünkü kapınızı açtığınız gruplar var. O zamanda yanlılık söz konusu olur.

Dolmuş meselesi de önemli ancak kayıtta alınan harçlar çok daha önemli bir konu. Ben asıl bunlardan tedirgin oluyorum. Bunların ne fonu oluşturduğu ve nasıl kullanıldığı hakkında endişelerim var demeyeyim bilgim yok. Nasıl olurda yasal bir şekilde bu para toplanıyor? Kişi başına 150 YTL'den bahsediyoruz. Buna 4 yıldır cevap verilmedi. Ben bu paraların nereye gittiğini merak ediyorum.

Sistemin her zaman yanıt vermesi gerekir. Demokrasi sorulan soruların yanıt bulmasıdır aynı zamanda.

Benim danışmanlığını yaptığım kitap ve sosyal araştırma kulübüm var. Rektörlerin endişe etmeleri gereken bazı durumlar söz konusu olabilir. Rektörlerin endişesi grubun içinde provokatörlerin olup olmadığını bilememekten kaynaklanır. Ben özgürlük veren bir rektör olurdum, her zamanda bu riski taşırdım. Tabiki bir yönetici de risk almalıdır. Ben kapılarımı açardım, riski de alırdım.

REKTÖR İBRAHİM ÖZEN'İN EN BÜYÜK HANDİKABI ÇOK İYİ NİYETLİ OLMASIDIR

Üniversitede 4 yılda neler değişti?

Benim ilişkimin kötü olduğu hiç kimse yoktur. Akademik çevrede herkesle dost olmak zorundayız. İbrahim Özen çok iyi niyetli iyi bir insandır. En büyük handikabı da çok iyi olmasıdır. Bir rektör melekler gibi olamaz. Bir hoca olarak bir sınav yapıyorsunuz. Sınıfta yüzde elli derse gelmemiş var, 10 sorudan 5'ini yapmış var. Notlar okunuyor herkes 100 almış. Hoşunuza gider mi?  Bu da başka türlü bir adaletsizliktir. Rektör kötü bir insandır kimse diyemez. Ama şöyle diyenler de var; 'Gelecek dönemi garantilemek için, oy için'. Oy için yapıldıysa çok kötü. Rektörün kıstası ve ölçüsü olmalı. İyi niyet kötü sonuç vermiştir.

REKTÖR ASLINDA TÜCCARDIR-REKTÖR ATAMAYLA GELMELİ

Seçim taşrada yanlış bir olay, seçimden vazgeçilmeli. Vakıf Üniversitelerinin hangilerinde öğretim üyeleri rektör seçiyor. ABD'de de böyledir. Rektörler mali işlere bakan bir tüccardır. Bir doktor rektör asla olamaz. Bir mimar da aslında rektör de olamaz. Atanmayla gelir. Fon geliştirmesini bilen, çevre işadamlarıyla ilişkilerini genişleten, güçlü bağlar kuran kişidir ABD'de rektör. Bence böyle birilerinin atanması lazım.

Siz demokrasiyi savunan bir insansınız aslında ama rektörün seçilmesini değil, atanmasını istiyorsunuz…

Taşrada atanmayla gelmedir. Çünkü demokrasi ve katılım uygar ülkelerin modelleridir. Evren Paşa'nın dediği gibi 'Demokrasi bu ülkeye bol geldi' demişti.

KTÜ'YE DÜĞÜN PASTASI GİBİ BAKIYORLAR

Burada iş adamları üniversiteye katkı verilecek ve iş birliği yapılacak bir kurum olarak bakmıyorlar. Büyük kremalı bir düğün pastası olarak bakıyorlar. Şengül Hoca yerelde kaybetti, ama KTÜ'de kazandı. Şengül Hoca'yla işbirliği yapmak o pastadan pay almak mümkün değildi çünkü. Şadan Eren ve Cafer Hazaroğlu, zamanında İbrahim Özen'i Deniz Baykal'ın yanına götürdüler. Neden Şadan Eren ve Cafer Hazaroğlu götürüyor, kim bunlar? Hangi ticarethanelere sahipler, hangi kurumların başlarındalar. Orada ciddi hataya düşen Cumhurbaşkanıdır. İstihbaratını iyi kullanamamış ve iyi değerlendirme yapamamıştır. Madem yasa başka türlüsüne de el veriyor. O zaman daha iyi analiz yapabilirdi. Benimle bu vatanın parasını kırışmak için hiç kimse işbirliği yapamaz.

Ahlak kelimesine burada geri döndük. Benimle çok güzel asistanlar yetiştirilir ama benimle bu vatan kırıştırılmaz.

Bu zihniyetle bu iş adamları bu kuruma baktıkları sürece kurumda, onlarda, Trabzon'da kaybeder. Ben bu yeni adamları tanımıyorum. Ben eskiyim. Kusura bakmasınlar tanımakta istemiyorum. Artık her şey para ve kar.

KTÜ'nün ticari anlamda kullanıldığını düşünüyor musunuz?

Bir takım talihsiz şeylerin konuşuluyor olması bence de çok talihsiz.

Trabzon'da özel üniversiteler kuruluyor. KTÜ'ye de fakülteler kazandırılıyor? Bu gelişmelere nasıl bakıyorsunuz?

Sen bana makas ver ben her yerde üniversite açarım. Bakın yanlışlar, hep diğer yanlışlara yol açıyor ve hep çığ gibi büyüyor. 1980 Eylül'ünden sonra hiç bir şey iyiye gitmiyor. KTÜ Mimarlık bölümünün nüfusu ne ise bugün ondan bile az. Nüfus sadece sayı ile ölçülmez bir nitelik meselesidir ayrıca. Siz şimdi yeni fakülte açacaksınız. İki kere derse gelir iyi bir hukukçunuz. Yerel insanlardan üç-beş tanesini öğretim görevlisi yapacaksınız. Bunlarla insan yetiştireceksiniz. Siz buranın lokal insanıyla mı hukuk fakültesi açacaksınız. Kimi getireceksiniz? Bunlar ciddi sorunlar.

Önümüzdeki süreçte aday olacak mısınız?

Aday olmanın son gününde aday olacağım. Oy istemiyorum. Sadece kendime oy vereceğim.

Bir üniversite kendi yetiştirdiği insanı rektör yapamadığı sürece rüştünü ispat etmiş sayılmaz. Bir ODTÜ'ye İTÜ'ye kendi başka yerden birisi gelipte aday oldu mu hiç. Sadece taşra üniversitelerinde aksi olur. Ben Üniversitemin ilk profesörüyüm. Ben aday olacağım çünkü ben KTÜ mezunuyum. Seçilme şansımda yok, atanma şansımda yok. Ben kimselere zaten güvenip aday olmam. Bir önceki seçimlerde 'Cumhurbaşkanı beni atar' ben asla dememişimdir. Olsa olsa 'Cumhurbaşkanının aklı varsa beni atar' demişimdir. Kimseye hayatım boyunca minnet etmedim.

Çünkü minneti olmayan biriyim ve her  an her yere gidebilirim. Şuanda bile yurtdışına gidebilirim.  İnsan akademik olarak güçlü olduğu zaman hem onun kimseye ihtiyacı yoktur, hem de rektörler böyle insanları gizli gizli severler. Eğer benim önümü kesmeye çalışan olduysa bugüne kadar ki oldu, onlar kıskanç meslektaşlarımdan başka birileri değildir. Hiçbir rektör bana kötü davranmadı. Hepsi beni sevdi aslında, çünkü ben bana soru sorana hep doğruları söylerim. Soruyu sorana tabi; sormayanın canı cehenneme. Sorulmadan neden söyleyeyim ki. Rektörlerle alıp veremediğim bir şey olmadı. Aydın Dumanoğlu, İbrahim Özen ve Tahsin bey çok sempatik insanlar. Hepsini çok severim. Bende adaylığın son günü aday olacağım.  

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Bölgesel Haberleri