SİYASETTEN SIKILANLAR İÇİN KOLBASTI
Belli ki önümüzdeki iki hafta kıran kırana bir seçim mücadelesi ile geçecek. Evde siyaset, gazetede siyaset, televizyonda siyaset, meydanda siyaset; nereye baksanız siyaset.
Bu ortamda belki de arada sırada siyaset dışı konulara değinmekte yarar var.
Televizyonlarda görüyorum; gençler Kolbastı oynuyor.
Kimi buna balıkçı dansı diyor, kimi başka bir köken anlatıyor.
Hatta Trabzon'la Giresun, Kolbastı aslında kimindir? diye tatlı bir kültürel tartışmaya girmiş.
Keşke Türkiye'deki her tartışma böyle danslara, şarkılara sahip çıkma konusunda olsa.
***
Ekranlarda Kolbastı oyununun kökenini açıklayanları duydukça bu konuya ben de katılıp ufak bir katkı yapmak istedim.
Çünkü 1960'lı yıllarda Trabzon'da Kolbastı havasını öğrenmiştim ve sazda sık sık da çalardım.
Bu oyun havası, sazın pes perdelerinde sakin bir ritmle başlar. Giderek tiz perdelere iner ve ritmi hızlanır. Heyecanlı, telaşlı, bir havaya bürünür.
Daha sonra yine rahatlar ve pes perdelerdeki monoton melodisine geri döner.
Bunun çok eğlenceli bir hikâyesi var.
Eskiden kabadayılar bazı gizli yerlere sığınarak, kol denilen zaptiyelerin gözünden uzak biçimde esrar içermiş.
Kapıya da erkete denilen bir gözcü oturturlarmış.
Bu erkete kucağına sazı alarak pes perdedeki sakin, yavaş melodiyi çalar dururmuş.
Ama ileriden bir kolun geldiğini görür görmez sazın tiz perdelerine iner, büyük bir acele ve telaşla içeridekilere kol geliyor! haberini iletirmiş.
Bu telaşlı melodiyi duyan kabadayılar derhal sigaralarını söndürür esrarı saklarlarmış.
Daha sonra tehlikenin geçtiği de yine sazın pes perdelerine dönülerek haber verilirmiş.
Bu hikâyeyi ve melodiyi ilk duyduğumda çok hoşuma gitmişti. Müzik yoluyla işaretleşmenin tek örneği olarak düşünmüştüm.
Yıllar boyunca, hikâyesini de anlatarak çaldığım bu şifreli parçanın herkesi eğlendirdiğini gördüm.
Şimdi oyun havasının bu biçimiyle ilgili ufak bir not düşeyim dedim.
Belki parçanın birkaç kökeni vardır ama benim kırk yıl önce Trabzon'da ögrendiğim biçimi bu.
Zaten Kolbastı resmi siteside buna benzer bir kökeni aktarıyor.
***
Biliyorsunuz, Osmanlı'da inzibatı sağlamak için sokaklarda kol gezme adeti vardı.
Karakol, kolluk kuvvetleri deyimleri de böyle türemiştir.
1972'de derlediğim Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz adlı Karadeniz parçasının bir dizesinde Bir yanımı sardı müfreze kolu denilmektedir.
Bu oyunun havasının adı da Kolbastı olduğuna göre mutlaka bir zaptiye baskınıyla ilişkili olmalı diye düşünüyorum.
Neyse bütün bunlar ayrıntı.
Gençlerin neşeyle, yeni koreografik eklemelerle çılgınca dansetmelerini izlemek güzel.
Anadolu 21. yüzyılda kendini keşfetme macerasını sürdürüyor."