Artvin’de Osmanlı dönemine tanıklık etmiş, şu anda 450 kişinin yaşadığını 135 hanelik tarihi semtte kazı çalışmaları başladı. Yaklaşık 20 yıl sürmesi planlanan kazı çalışmalarında eski dönemlere ait dokunun ortaya çıkartılarak, restorasyonlarla turizme kazandırılması planlanıyor.
Artvin’in Ardanuç ilçesinde yer alan Orta Çağ ve Osmanlı dönemine tanıklık etmiş 550 yılık tarihi semtte kazı çalışmaları başladı. İlçe merkezine 4 kilo metre uzaklıkta bulunan 450 kişinin yaşadığı 135 haneli Adakale Mahallesi'nde, tarihi kalıntıların tespit edilmesinin ardından Kültür Turizm Bakanlığı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi iş birliğiyle çalışmalarına başlandı. Gevhernik kalesinde içinde yar alacağı kazı çalışmalarının 20 yıl sürmesi planlanıyor. Kazı çalışması tamamlandığında restorasyonla turizme kazandırılması planlanan çalışmalarda şimdiden önemli kalıntılar tespit edildi.
14 kişilik ekipler çalışmalara başlayan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Osman Aytekin, Artvin ilçelerinde ekibiyle birlikte, otuz yıldır kültür varlıkları konusunda çalıştığını ifade etti. Ardanuç eski kent merkezi olarak kullanılan Adakale olarak nitelenen kalede kazı çalışmalarına başladıklarını ifade eden Aytekin, "Kazının amacı eski dönemlere ait dokunun ortaya çıkarılması ve restorasyonlarla turizme kazandırılmasıdır" dedi.
Aytekin konuşmasının devamında şu bilgileri aktardı:
"1987 yılında teçhil edilmesine rağmen korunamayan, 2012 yılında ise arkeolojik ve kentsel sit alanı olarak ilan edilmesine rağmen hala eski önemine kavuşamayan bu kentte, ekibimiz yirmi yıl boyunca bir çalışma yürütecek. Bu çalışma neticesinde Orta Çağ döneminde birinci derecede ne tür yapılar kaldığını ve en önemlisi Osmanlının fetih yerlerinden biri olan ve Çerkez İskender Paşa tarafından fethedilen Ardanuç’u o döneme ait dokusunun ne olduğu, daha sonra ne tür eklemeler yapıldığını netleştirmek istiyoruz. Ardanuç, Orta Çağ ve Osmanlı döneminin en önemli yöresel merkezi olmasına rağmen bu hale gelmesinin Ruslar döneminde başladığını ve Cumhuriyet döneminde de bunun devam ettiğini tespit ettik. Bir yer eğer idari merkez değilse, ilçeden bucak durumuna düşmüşse ister istemez gerilemeye doğru gider. Ardanuç’un 1922 yılında şimdiki meydanlar kesimine taşınması ile burası adeta terk edilmiş bir yerdir. Terk edildikten sonra da yakın çevreden gelen vatandaşlar satın almışlardır. Eski binaları onartamadıkları içinde kendilerine ait yeni konutlar yapmışlardır. Böylelikle kozmopolit bir yapıya dönüşmüştür. Araştırmalarımıza göre Ardanuç’ta taşınmaz kültür varlığı olarak nitelenen 21 adet birinci derecede korunması gereken kültür varlıkları var. Bunların önemli bir kısmı Osmanlı dönemine aittir. Birkaç tanesi de Orta Çağ dönemine aittir. Orta Çağ dönemine ait bir kilise yıkıntısı var. 1551 yılında burası fethedildiği zaman bu kilise yıkıntısının çok mamur bir şekilde ortada olduğu bilinmektedir. Arşiv kayıtlarına göre yıkılmış bir mescitten söz ediliyor. Bu da şunu gösteriyor ki İslam Medeniyetine geçmeden önce kısmi olsa da Müslümanların, vergi tüccarların burada yaşamaya devam ettiği görülüyor. Ayrıca Ardanuç’un Batum bağlantılı ticaret merkezi haline dönüştüğü, Batum’dan getirilen malzemelerin Gürcistan Ahıska’ya ve Ardahan’a doğru sevk edildiği de belirtiliyor. Günümüzde burada yüz otuz beş hane yaşıyor. Yaklaşık dört yüz elli nüfusu var. Birinci derecede arkeolojik ve kentsel alan olduğundan ötürü yapılaşma koşulları çok kısıtlıdır. Vatandaşların özellikle gelecekte ne tür bir şekle dönüşeceği konusunda bazı tereddütleri var. Kanunlar ölçüsünde ve rızalar alınarak yirmi yıl sonra belki iyi bir şekilde turizme açılabilecek. Ardanuç’un Artvin’in en önemli hem Orta Çağ dönemi hem de Osmanlı dönemini yansıtan kültür ve turizm kuruluşlarından ve yerlerinden biri olacağını söylemek istiyorum."
“Bu emeği ve sabrı otuz yıldır gösteriyoruz”
Arkeoloji kazılarının zorlu, emek ve sabır isteyen çalışmalar olduğunu anlatan Aytekin, “Teknik anlamda iki tür eleman var. Bir yöreden temin ettiğimiz işçiler var bir de öğretim üyelerinin yanında uzman sanat tarihi, arkeoloji, antropoloji ve değişik meslekte arkadaşlarımız var. Arkeoloji kazılar bütün dünyada olduğu gibi 18. yüzyıldan beri elle yürütülen çok zorlu bir çalışmadır. Bu işi bilmeyenler veya yeni mimariyle uğraşan arkadaşlar bizler için, gidiyorlar aylarca uğraşıyorlar fakat uğraştıkları yer küçük bir yer diye düşünüyorlar. Herhangi bir makinayla çalışmak mümkün olmuyor. Makinayla çalışıldığı zaman bir aylık iş bir günde çözülebilir ama kültür varlıkları altüst edilmiş olur ve tanımsız hale getirilir. Dolayısıyla işimiz çok emek ve sabır isteyen bir iştir. Bizlerde bu sabır ve emeği otuz yıldır yürüten birileri olarak arkadaşlarımızla özverili bir şekilde çalışarak dokunun ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Türbelerin zaman içerisinde toprak dolu çevreden getirilerek ve üst üste üç katmanlı mezarlar oluşturularak eski dokusunun bozulduğunu görüyoruz. 2002 yılında türbenin içinde define avcıları tarafından kaçak kazılar yapılarak adeta alt üst edilmişti. Biz içerisine de müdahale ederek Osmanlı dönemi türbe geleneğinin nasıl olduğunu, içerideki mezar geleneğinin ne şekilde algılanması gerektiğini göstermek ve dönüştürmek istiyoruz” ifadelerine yer verdi.