Günebakış Gazetesi köşe yazarı Tekin Atay, geçen hafta kendisini makamına çağırıp azarlayan Trabzon Cumhuriyet Başsavcısı Rıza Can ile yaşadıkları diyaloğu köşesinde açıkladı. Atay yazısında adeta gazetecilik dersi verdi.
İşte Tekin Atay'ın Meğer Başsavcı Tebliğ İçin Çağırmış! başlıklı köşe yazısı ile Trabzon Cumhuriyet Başsavcısı Rıza Can ile yaşadığı diyoloğu köşesine taşıdı.
Meğer Başsavcı Tebliğ İçin Çağırmış!
Geçen hafta, Trabzon Cumhuriyet Başsavcısı Rıza Can, şahsımı makamına çağırttı.
Biz davete icabeti sünnet biliriz.
Tereddütsüz gittik.
Gerçi gitmeme gibi bir lüksümüz de yok!
Sonuçta Başsavcı, istediği adamı mevcutlu olarak getirtip karşısına dikme hakkına sahip.
Velhasıl odasına girdik, iyi bir fırça yedik!
Başsavcı Bey her ne kadar bunu 'dostane bir uyarı' olarak tanımlasa da, ben yediğim fırçayı bilirim arkadaş.
Peki suçumuz ne?
Trabzon Bahçecik Cezaevi'nde bir tutuklu, elinde tabancayla başka bir tutuklunun koğuşunun kapısına ateş etmiş, soruşturma başlatan Adalet Bakanlığı, Başsavcı Rıza Can'ın savunmasını istemiş, biz de bunu haber yapmışız.
İşte işittiğimiz azarın tek sebebi, bu haberimiz.
***
Haberimiz doğruydu, buna itirazı da yoktu.
Ama o, bilgi sızıntısının kaynağını merak ediyordu.
Hem de suçlayarak!
Güya daha önce yayınladığımız bir haberi, bir savcıdan aldığımızı söylemişiz!
Meğer Başsavcı Bey, bu konuda hiçbir delili olmadan, üstelik suçlanan tarafı dinleme gereği bile duymadan, mahkemeyi kurmuş, bizi yargılamış, cezayı da kesmiş!
Anladım ki beni o gün, bu cezanın tebliği için çağırmış!
Fırsat verseydi çok şey söyleyecektim.
İsnat ettiği suçu ispat ederse, o gün mesleği bırakacağıma söz verecektim.
Aksi takdirde bize bir özür borçlu olacağını anlatacaktım.
Lakin ne mümkün?
Rıza Bey coştukça coştu.
Hakkını helal etsin, 'Çalışma şeklinizi beğenmiyorum' diye bağırdığında, Eyvah, herhalde konuyu dağıttı, beni zabıt katibi ya da mübaşir zannetti diye düşündüm.
***
Başsavcı Bey ile yaşadığımız bu tatsız olay, meslektaşlarımız aracılığıyla internet sitelerinin en çok okunan haberlerinden biri oldu.
Yıllardır görüşemediğimiz okul ve asker arkadaşlarımdan tutun da, hiç tanımadığım akrabalarıma kadar arayanlar oldu.
Bu noktada, hasret gidermemizde emeği geçen Başsavcı Bey'e aslında bir teşekkür borçluyum.
Cesaret edebilseydim bu teşekkürü makamında yapacaktım ama, yeni bir tatsızlığa meydan vermemek için buradan kendisine şükranlarımı sunuyorum.
Biliyoruz; Başsavcı Bey'i çok kızdırdık!
Öyle ki; Galatasaray yenilse bu kadar öfkelenmezdi.
Sadece biz değil, yüzlerce mail gönderen okurlar da Rıza Bey'in öfkesini haksız buldu.
Şöyle düşünüyorum;
Adalet 'saray'larda dağıtılıp, hükümetlik işler de 'konak'larda yürütülünce, makam mevki sahipleri ister istemez etkileniyor.
Öyle ya, her saraya bir 'kral', her konağa bir 'bey' şarttır.
Ama şunu da vurgulamak istiyorum;
Ne krallara soytarılık, ne de beylere uşaklık etmeyiz.
Doğru bildiğimizi, hukuki çerçeve içinde yazmaya devam edeceğiz.
Sayın Başsavcı beğense de, beğenmese de
Kalın sağlıcakla.