AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, AK Parti’yi yıkmak isteyenler olduğunu belirterek “Katilleri, tecavüzcüleri, teröristleri serbest bıraktılar. ‘AK Parti serbest bıraktı’ iftiralarıyla ortalığı karıştırıyorlar. ‘Biz bu işleri AK Parti’ye yıkarız, milletin AK Parti’ye muhabbetini kopartmış oluruz. Oyları AK Parti’den çalabiliriz’ diye düşünüyorlar” dedi.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Akçaabat İlçe Başkanlığı tarafından ‘AK Partili Yılların Değerlendirme Toplantısı’ düzenlendi. Kültürpark’ta düzenlenen toplantıya, AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, AK Parti Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım, AK Parti Trabzon milletvekilleri Cevdet Erdöl, Kemalettin Göktaş, Mustafa Cumur ve Safiye Seymenoğlu, AK Parti İl Başkanı Adnan Günnar, Trabzon Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu’nun yanı sıra belediye başkanları, parti yöneticileri ve çok sayıda partili katıldı.
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, toplantıda yaşptığı konuşmada son dönemde yaşanan tahliyeleri gündeme getirerek “AK Parti’yi yıkmak istiyorlar. Katilleri, tecavüzcüleri, teröristleri serbest bıraktılar, ‘AK Parti serbest bıraktı’ iftiralarıyla ortalığı karıştırıyorlar. Niçin? Çünkü bu millet katillerin, tecavüzcülerin, teröristlerin serbest bırakılmasından hoşlanmaz. ‘Biz bu işleri AK Parti’ye yıkarız, milletin AK Parti’ye muhabbetini kopartmış oluruz. Oyları AK Parti’den çalabiliriz’ diye düşünüyorlar. Bütün kadro koro halinde bunu seslendiriyor” şeklinde konuştu.
CMK’nın 102. maddesinin 2004’te millet meclisinden geçtiğini hatırlatan Bozdağ “Eskiden tutuklama sınırsızdı. Şimdi biz sınır koyduk. Tutuklama sınırsız olunca mahkemede Yargıtay yavaş işlem yapabilir ve gevşek davranabilirdi. Sınırı kaldırınca geçiş için süreye ihtiyaçları vardı. Biz dedik ki 1 Nisan 2008’e kadar size süre veriyoruz. Ne zaman kanun yürürlüğe girdi, 1 Haziran 2005 tarihinde. Ne zaman çıktı 2004’te. Biz iznimizi 2008’e kadar verdik. Yargıtay’a, mahkemelere bu bir talimattı. Ne talimatıydı? ‘Elinizdeki dosyaları temizleyin’ talimatıydı. 2008’e geldi, dosyalar bitmedi. Bu sefer 31 Aralık 2010’a kadar mühlet verdik ve ‘dosyaları temizleyin’ dedik. Toplam 6 yıl yaptı. Bu kanun 2004’te çıktı, ‘31 Aralık 2010’a kadar ellerinizdeki dosyaları temizleyin’ dedik. Yargıtay Başkanı açıklıyor, bin 200 civarında dosya, Adalet Bakanı açıklıyor bin 300 civarında dosya. Peki, tahliyesi 31 Aralık’ta olacağı belli olan dosyaların, 6 yıl önce karar çıkmış, elinizdeki dosyaları temizleyin denmiş; niye temizlemediniz? Elinizi tutan mı vardı? Yargıtay’daki dosyalar geliş tarihine göre öne alınsa hiç itirazım olmaz. Bu dosyalar geç geldi, sıra gelmedi derim. Ama böyle bir şey yok. Tahliyelere bakın; 1 tanesi 1996’da tutuklanmış, bir diğeri yine 1996’da, bir diğeri 1998’de, bir diğeri 2000’de. Allah aşkına siz bir insanınızı suç işlediği istinadıyla 1996’da tutukluyorsunuz, yargılıyorsunuz 15 yıl oldu. Mahkemeleriniz ‘suçsuzdur’ diyemiyor ama ‘hapiste yatacaksın’ diyor. Böyle bir hukuk devleti olabilir mi? Sizin bir yakınınızı, kardeşinizi tutuklasalar 16 yıl yargılasalar; suçlu demeseler, suçsuz da demeseler. Ama ‘seni tutuklu hapiste yatıracağım’ deseler sizin gönlünüz buna razı olur mu? Olmaz o yüzden biz dedik ki ‘dosyaları temizleyin’. Temizlemediler niçin Yargıtay Başkanı açıklıyor, ben dedim ki sayın başkan veya Yargıtay üyeleri isterlerse bu dosyaları derhal gündeme alır ve sonuçlandırabilirler. Hizbullah sanıklarının davalarını derhal sonuçlandırabilirler. Buna ne Anayasa’da ne de yasada engel yok. Biz biliyoruz orada işlerin nasıl işlediğini. Bakın bir örnek vereyim, İlhan Cihaner, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısıydı, Erzurum’da devam eden bir soruşturma nedeniyle tutuklanmıştı. Yargıtay devreye girdi, daha dosya gelmeden fotokopilerle acele bir biçimde duruşma tarihine karar verdiler. Yargıtay başkanına soruyorum buradan? Neden Cihaner dosyasını 16 yıl bekletmediniz de diğerlerinin dosyalarını beklettiniz ?, onu niye öne aldınız? Bakın bir başka örnek vereyim, Silivri’de yargılananlar var. Onları yargılayan hâkimler ve savcılarla ilgili tazminat davası açıldı. Bu tazminat davası Yargıtay’da acele bir biçimde görüşülüp, karara bağlandı. 6 ay bile sürmedi. Biz 6 sene sürer diye bekledik. İllâ şikâyetçilerin Mehmet Haberal mı olması lazım 6 ay sürmesi için?” ifadelerini kullandı.