Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hızır Önsoy, Doğu Karadeniz'de en tehlikeli sel baskını periyodunun mayıs-haziran arası olduğunu belirtti.
Önsoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1929 yılından itibaren yaşanan taşkınlara bakıldığında bölgede bu tür olayların genellikle mayıs-haziran periyotu ile kasım-aralık periyotunda olduğunu ifade ederek, ''Bu taşkın periyotu bazen söz konusu aylardan biraz önce ya da sonra olabilir'' dedi.
Prof. Dr. Önsoy, bölgede bir iki yıldır ciddi bir su taşkını olayı yaşanmadığını, ancak yine de bazı yörelerde can kayıpları olan su taşkınları olduğunu belirterek, bölgede önceki yıllarda su taşkınlarından büyük can kayıplarının yaşandığını kaydetti.
Uyarıların dikkate alınması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Önsoy, şunları söyledi:
''Doğu Karadeniz'de en tehlikeli sel baskını periyotu mayıs-haziran periyotudur. Eğer bu periyottan önce kar yağdı ise ki bu yıl Doğu Karadeniz'de dağlara epey kar yağdı ve kardan sonra hava ısınıyor ve sürekli yağış varsa toprak suya doyar. Toprağın suya doyması dolayısıyla yağacak şiddetli yağışlar ve eriyen karlar sel baskınlarına neden olabilir. Toprak suya iyice doyarsa şiddetli yağış toprağa sızma yapamaz, bir de havanın ısınması yüzünden eriyen karlar buna eklenirse taşkınlar olur. Bu nedenle bu dönem beni çok korkutuyor.''
-SELDEN KORUNMA YÖNTEMLERİ-
Prof. Dr. Önsoy, su taşkınlarından korunmak için kısa, orta ve uzun vadeli çözümler bulunduğunu belirterek, kalıcı olduğu için orta ve uzun vadeli planlar yapılması gerektiğini ifade etti.
Doğu Karadeniz'deki yapılaşmanın çoğunlukla dere yataklarında olduğunu belirten Önsoy, öncelikle riskli alanların belirlenmesi gerektiğini ve yapılaşmaya ruhsat verilirken bu risklere göre hareket edilmesi ve ruhsat sahibinin ilgili kurumlarca bilinçlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Dere yataklarından kum ve çakıl alınmasının yasak olmasını da eleştiren Prof. Dr. Önsoy, ''Selden zarar görülmemesi için orta ve uzun vadeli planlarla taşkın koruma tesisleri yapılması lazım. Dere yataklarında biriken kum ve çakıllar daha sonra gelecek benzer malzemeyi engelliyor. Dereden kum ve çakıl almak yasak ama bunların belirli bir düzende alınması lazım ki dere yatakları boşalsın ve arkadan gelecek toprak ve çakıl rahatlıkla akıp gitsin ve su baskını olmasın'' dedi.
Prof. Dr. Önsoy, Devlet Su İşleri'nin (DSİ) de taşkınlara karşı bölgede iyileştirme çalışması yaptığını, ancak bu faaliyetlerin tüm derelerde bitirilemediğini ifade etti.
-TEMEL FIKRASI GİBİ-
Prof. Dr. Önsoy, Doğu Karadeniz'deki yapıların dere kenarlarına yapılmasına tepki göstererek, şunları kaydetti:
''Selden zarar görülmemesi için dere yataklarında yapılaşmaya belli kriterler getirilmesi lazım. Yapılaşmaların büyük bir kısmı genellikle dere yataklarına yapılmış, Temel fıkrası gibi. Bu fıkralara ben çok kızıyorum. Bu insanlara birileri evlerini okullarını, yapacağı seviyeyi bildirmesi lazım. Yani kurumların halkımızı bilinçlendirmesi lazım.''
Üniversitelerle kurumlar arasındaki işbirliğinin, sistemdeki aksaklıklar yüzünden arzuladıkları seviyede olmadığını anlatan Prof. Dr. Önsoy, şöyle konuştu:
''Su taşkınlardan korunmak ve özellikle can kayıplarını ortadan kaldırmak için bilim adamları ile uygulamacı kurumlar birlikte çalışsalar çok daha verimli çalışmalar olabilir. Bilim can kaybının sıfıra indirilebileceğini söylüyor. Can kaybının parayla karşılığı olamaz. Belki maddi kayıpları sıfıra indiremeyiz ama can kayıplarını indirebiliriz. Ama bizde bilimi dinleyen yok ki. Doğal afetlerde can kayıplarının olmasında birinci etken doğal sebepler değil insanın kendisidir. İnsanların aklı var, aklımızı kullansak en az zararla atlatırız bu tür sıkıntıları.''
-''SORUNUN ÇÖZÜMÜ İKİN SU KONSEYİ KURULMALI''-
Prof. Dr. Önsoy Doğu Karadeniz'de su taşkınlarının her yörede yaşandığını belirterek, ''En çok sel olan illeri bir sıralamaya koyarsak birinci Rize ve çevresi, daha sonra Giresun ve Trabzon gelir'' dedi.
Dere yataklarındaki yapılaşma ve dere yataklarına olumsuz müdahalenin daha fazla olması yüzünden Rize'de taşkınların fazla olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Önsoy, şunları ifade etti:
''Doğu Karadeniz'deki sorunların büyük bir çoğunluğu sudan kaynaklanıyor. Aslında sorunları çözmek çok basit ama bir koordinasyon yok. Diyorum ki sorunun çözümü için bir su konseyi kuralım, bu konseyde üniversiteden ilgili bilim adamlarının yanı sıra uygulamacı kurumlardan, sivil toplum kuruluşlarından, halktan temsilciler ve şirket patronları olsun. Zaman zaman bir araya gelip sorunu ve çözümü konuşalım. Ama bunun sıkıntısını çekiyoruz hiçbir koordinasyon yok.''
Prof. Dr. Hızır Önsoy, sözlerini, ''Her kuruma, yetkililere sesleniyorum. Lütfen Temel fıkrası üretmeyelim, iş ve çözüm üretelim'' şeklinde tamamladı.