Yılmaz, Dünya Gazetesi, Merkez Bankası ve Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) tarafından ortaklaşa düzenlenen ''Para Politikaları'' konulu toplantıda yaptığı konuşmada, fiyat istikrarının önemine değinerek, ''Ekonomik istikrar kalkınmanın temel şartıdır. Yüksek enflasyonun olduğu bir ülkede ekonomik istikrar yoktur'' dedi.
Ekonomik istikrar olmadan sürdürülebilir büyümenin sağlanamayacağına dikkat çeken Yılmaz, ''Geçmişte bunun örneklerini yaşadık. 1980'li yıllarda ve 1990'lı yılların ikinci yarısında yüksek enflasyon pahasına hızlı bir büyüme gerçekleşmiş, ancak bu durum geçici olmuştur'' diye konuştu.
Tüm ekonomik aktivitelerin nihai amacı olan refah seviyelerinin yükseltilmesi ve gerekli büyümenin sağlanabilmesi için istikrarın şart olduğunu vurgulayan Yılmaz, ''İstikrarın da temeli siyasi istikrar, oradan ortaya çıkan makro istikrar ve bunun da sonucu olarak ortaya çıkan fiyat istikrarıdır. Fiyat istikrarı başlı başına bir hedef değildir. Bunun özel bir değeri yok.
Ama bu bir tabir-i caizse üretime giren ham madde. Ekonomik büyümeye giren ham madde, ara malıdır fiyat istikrarı. Tecrübelerimiz de bize, bu olmadan büyümenin de olmadığını göstermiş durumdadır'' diye konuştu.
Merkez Bankası'nın makro ekonomik istikrar ortamının oluşması ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin sağlanması yolunda yapacağı en büyük katkının, fiyat istikrarını sağlamak ve korumak olduğunu ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:
''Temel politika aracımız, kısa vadeli faiz oranlarıdır. Faiz kararları enflasyonun orta vadede izleyeceği seyrin enflasyon hedefiyle uyumlu olmasına yönelik olarak alınmaktadır. Karar alma sürecinde iktisadi faaliyete ilişkin gelişmeler de göz önünde tutulur. Bu durum gerek arz ve talep koşullarının enflasyon üzerindeki etkisi, gerekse fiyat istikrarının sürdürülebilirliği için bir zorunluluktur. Türkiye'nin fiyat istikrarı konusunda aldığı mesafe, ülkemizin enflasyon sıralamasındaki yerini de iyileştirmiştir.''
Durmuş, gelişmiş ülkelerde ekonomik yavaşlama beklentisine rağmen gelişmekte olan ülkelerin yüksek oranda büyümeye devam edecekleri beklentileri nedeniyle emtia fiyatlarındaki yükselişin 2008 yılının ilk yarısında da devam ettiğini dile getirerek, şunları söyledi:
''Bunu petrol ve spot altın fiyatlarında rahatlıkla görebiliyoruz. 2007 yılından itibaren enflasyon oranlarında dünya genelinde belirgin bir artış görülmektedir. Gıda, metal ve enerji fiyatlarında yaşanan gelişmeler dünyada enflasyonun yükselmesine yol açan unsurların başında gelmektedir. Bu dönemde Merkez Bankalarının para politikaları uygulamalarında bir ayrışma yaşanmıştır.
Gelişmiş ülkelerde Merkez Bankaları finans piyasalarında yaşanan sorunların ekonominin geneline yayılmaya başlamasıyla birlikte finansal istikrarı ve büyümeyi ön planda tutarken, gelişmekte olan ülkelerde Merkez Bankaları enflasyon artışına odaklanmaktadır. Bunun sonucu olarak gelişmekte olan ülkelerde daha sıkı bir para politikası duruşu gözlenmektedir.''
-''AMERİKA BİZİM 2001'DE YAŞADIĞIMIZ SORUNLA MÜCADELE EDİYOR''-
Kendilerine yöneltilen eleştirilerden birinin, diğer ülke Merkez Bankaları gibi duyarlı davranmadıkları ve özellikle Amerika Merkez Bankası kadar duyarlı davranmadıkları, ekonomik büyümeye ve işsizliğe gerekli önemi vermedikleri yönünde olduğunu belirten Yılmaz, şunları kaydetti:
''Bunu içtenlikle söyleyebilirim ki Amerikan Merkez Bankası'nın politika faizleriyle ilgili aldığı kararların asıl amacı, ne enflasyon, ne de ekonomik büyüme. Amerika şu anda bizim 2001'de yaşadığımız mali sistemin ayakta kalıp kalmaması, çöküşün olup olmaması sorunuyla mücadele ediyor. Dolayısıyla Amerika Merkez Bankası'nın ana hedefi, amacı, şu anda aldığı kararlarla yapmaya çalıştığı şey finansal istikrarı sağlamak.
Çıkış noktası, finansal istikrarın yüz yüze olduğu durumu bertaraf etmek, sistemi ayakta tutmak. Bizim Allah'a şükür böyle bir sorunumuz yok. Biz bu sorunu 2001 yılında yaşadık. Bunu bir mali külfet ve yükle bertaraf ettik. Vergi verenin omuzunda bir miktar yük olarak kaldı. Bugün itibariyle bizim sistemimizde bir finansal istikrar sorunu yok.''
Yılmaz, içinde bulunulan yüksek belirsizlik ortamında Merkez Bankalarının faiz artırımı veya faiz indirimi serileri şeklinde bir uygulama yerine, içinde bulundukları ekonomik şartlara ve geleceğe yönelik enflasyon görünümüne uygun bir hareket tarzı tercih ettiklerini vurgulayarak, ''Dikkatlice baktığımızda her Merkez Bankası kendi içinde bulunduğu duruma özgü davranıyor. Bizim de içinde bulunduğumuz ve söylemimiz olan bu. Eldeki veri neyi söylüyorsa politikalarını da ona göre oluşturuyorlar'' dedi.