Kanal 2 televizyonun ana haber bülteninde, özür dilenmesinin Mavi Marmara operasyonuna karışan İsrailli subay ve askerlerin ülke dışında yasal işlemlerle karşı karşıya kalmasını önleyeceğinin düşünüldüğü de kaydedildi.
ÖZÜR DİLEMEK İSRAİL ASKERLERİİNİ KORUYACAK
Habere göre, Askeri Başsavcılık ve Adalet Bakanlığı yetkilileri arasında yapılan istişare toplantılarında, İsrail'in sorumluluk üstlenmesinden farklı olarak, Türkiye'den özür dilenmesinin İsrail askerlerini koruyacağı ve bu konudaki taleplerin sona ermesini sağlayacağı değerlendirildi.
Askeri yetkililerin, Mavi Marmara olayını soruşturan ve bu ay sonunda açıklanması beklenen BM bünyesindeki Palmer raporunda, İsrail askerlerinin aşırı güç kullandığı hükmüne varıldığını hatırlatarak, İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ve Başbakan Yardımcılarından Moşe Ya'alon'un özür dilenmesinin aleyhindeki tutumlarının yanlış olduğunu söyledikleri; İsrail ordusu ile güvenlik teşkilatının çıkarlarının özür dilenmesi yönünde olduğunu ifade ettikleri vurgulandı.
İSRAİL'İN NEDEN ÖZÜR DİLEMESİ GEREKİYOR Kİ?
Öte yandan, Haaretz gazetesinde, Tel Aviv Üniversitesi, Osmanlı ve Ortadoğu Tarihi profesörlerinden Ehud Toledano imzasıyla yayımlanan bir makalede ise, İsrail'in Türkiye ile uzlaşma için özür dilemesine bir neden olmadığı savunuldu.
Yazar, İsrail ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin normalleştirilmesinin herhangi bir ittifakın yenilenmesi anlamına gelmeyeceğini, "olsa olsa söylemlerde bir değişiklik getirebileceğini" vurguladı.
İki ülke arasındaki ticari ilişkilerde, savunma sektörü hariç, herhangi bir hasarın meydana gelmediğini ve bu durumda bir kötüye gidişin de beklenmediğini ifade eden yazar, "Böyle olunca da sorulması gereken soru, İsrail'in neden elleri ve dizleri üzerine çöküp özür dilemesi gerektiği. Bunu bir jest olarak değil de bir geri adım ve hatta açık bir zaaf belirtisi olarak değerlendirecek olan Türk seçkinlerin gözünde siyasi duruşunun uğrayacağı aşağılanmanın karşılığında ne alabilecek?" diye sordu.
Makalede, devamla şöyle denildi:
"İki ülke arasındaki havanın düzeltilmesi, başka yoldan da gerçekleştirilebilir. İsrail, Ortadoğu'daki çeşitli arenalarda ağırlığını koymak ve rol üstlenmek isteyen Türkiye için son derece önemli stratejik kozlara sahip bulunuyor.
Ankara da özellikle "Arap Baharı"nın fokurdayan kazanında elini yaktıktan sonra artık farkında ki, İsrail ile düzgün çalışan ilişkilere sahip olmadan ve İsrail'in güvenini yeniden kazanmadan bölgenin gelecekteki süreçlerine katılamayacaktır.
Bu hususun açık ve net biçimde ortaya konduğu anda, şimdi taviz politikası isteyenler bile (Başbakan Recep Tayyip) Erdoğan ve yardımcılarının İsrail'e ve hükümetine karşı takındıkları tavrın ne hızla değiştiğini görüp şaşıracaklardır."