Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, dershanelerin önümüzdeki Eylül ayından itibaren kapanacağını söyledi ve ekledi:
“Paralel Yapı dershaneler için kayıt yapı taahhütnameler alıyormuş. Veliler uyanık olsun, taahhütname imzalamasın”
İşte Bakan Avcı'nın Serdar Arseven ve Mehmet Özmen'e konuyla ilgili olarak yaptığı açıklama:
“DERSHANE KONUSU İLLÜZYONDU”
Özellikle dershanelerin kapatılma sürecinden sonra Milli Eğitim Bakanlığı ve şahsınıza karşı saldırılar mevzu bahis oldu. Yeni Türkiye inşa edilmeye çalışılırken bu gibi tavırları nasıl değerlendirmek gerekir?
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki; dershane var, bir de “dershane” var. O dönem özellikle kampanya yürüten grubun dershanelerine baktığımız zaman görüyoruz ki; bir sahipsiz çocuklar var, bir de özel olarak seçilmiş, normal şartlarda gireceği sınavda çok yüksek puanlar belli olan, okullardan özel olarak bilgi alınarak kaydedilen çocuklardan oluşturulmuş sınıflar var. Tabi bu sınıflar her anlamda özelolarak tutuluyor. Bu öğrenciler normal şartlarda da zaten yüksek puan alacakken bu dershanenin başarısı gibi gösterilerek vitrine konuluyor. Diğer normal düzeydeki öğrenciler ise sadece dolgu malzemesi olarak kullanıyorlar. Diğer çocuklara gösterilen ihtimamın finansmanı bu çocuklar üzerinde sağlanıyor. Bu anlamda dershanelerin dönüşüm programı öncelikle buraya çomak soktu. Biz onların söylediklerine karşılık “amacınız gerçekten eğitimde daha hayırlı şeyler yapmaksa bunun daha iyi imkânı olan, okullaşmayı tercih edin” dedik. Öyle ki mevcut yapı itibariyle okula dönmesi kolay olan dershaneler de bu grubun dershaneleri.
Dershane meselesinde büyük bir illüzyon vardı. Bu illüzyon dağıldı. Şimdi Anayasa Mahkemesi’nden olumsuz bir karar çıkmasını bekliyorlar.