Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Said Yazıcıoğlu, yeni anayasa çalışmaları kapsamında zorunlu olmaktan çıkarılması tartışılan "din kültürü ve ahlak bilgisi" dersi konusunda "ayrışmayı ortadan kaldıracak bir formül" düşünüldüğünü açıkladı.
Şu anda zorunlu olan din dersini almak istemeyenler için "evrensel din ve ahlak bilgilerini" içeren yeni bir zorunlu ders verilmesinin planlandığını söyleyen Yazıcıoğlu, "Aksi halde cemaatler ders verir, öğrenciler birinin önünde diz çökerek değişik yollardan ders alabilirler" dedi.
Milliyet'in sorularını yanıtlayan Yazıcıoğlu, "mahalle baskısı" ve "Türkiye Malezya olur mu" tartışmalarına dayanak olan endişelerin yersiz olduğunu savunurken "Bize oy vermeyenlerin endişeleri varsa onların da hükümetiyiz. Korkuları ortadan kaldırmamız lazım" görüşünü dile getirdi.
Yazıcıoğlu'nun güncel tartışmalar konusunda Milliyet'e yaptığı açıklamaları şöyle:
TÜRKİYE GERİYE GİTMEZ
Bu tartışmalar (Malezya) çok komik geliyor bana. Türkiye'nin ciddi akademik ilahiyat birikimi var. Din eğitimi ve din hizmeti boyutunda modern, farklı bir yerdeyiz. Osmanlı'dan cumhuriyete, şeyhülislamlıktan Diyanet'e geçmişiz. Tarihi, engin birikimimiz var. Böyle bir ülke gerilemez. Şimdi tutacağız başka ülkelerin derme çatma uygulamalarını model göstereceğiz. Bu, abesle iştigaldir. Zihinleri bulandırmaktan başka bir şey değil. Yıllarca İran meselesi konuşuldu. Ne oldu? Şimdi 10 binlerce kilometredeki bir ülkeyi tartışıyoruz. Böyle bir şey olmaz.
MALEZYA NERE TÜRKİYE NERE
Başı açıkla başı kapalı görmüyor musunuz beraber yürüyor, oturup kalkıyorlar. Tabanda böyle bir sıkıntı yok. Malezya falan deniyor. Malezya nere Türkiye nere...
İSLAM ÜLKELERİ HAYRAN
İslam ülkelerinin büyükelçileri ile iftardaydık. Türkiye'deki gelişmeleri, AB müzakerelerini yakından ve hayranlıkla izliyorlar. Gözleri bizde, gıpta ile bakıyorlar. Bunlar böyleyken biz "o olacağız bu olacağız' diye endişeleniyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir tartışma Türkiye için zuldür. Türkiye hak etmiyor böyle bir tartışmayı.
ENDİŞELERİ GİDERMEK GÖREVİMİZ
Bu derece güvensizlik oluşturacak şey nedir? Bir anayasa taslağının taslağı çıktı ortaya "Aman ona şuna benzeyeceğiz" deniyor. Bir kısım insanların endişeleri varsa bunu gidermek bizim görevimiz. Korkuları ortadan kaldırmamız lazım. Biz diyoruz ki "İki kişiden biri bize oy verdi, ama birisi de vermedi." Vermeyenlerin endişeleri varsa onların da hükümetiyiz. Onların da rahatlatılması bizim görevimiz.
HAYAT TARZI DEĞİŞEMEZ
Hayat tarzımızı değiştirecek böyle ne bir niyet var, ne imkân, ne de mümkünatı var. Kimsenin korkmasına gerek yok. Olur mu öyle şey? 4.5 yıllık iktidarın geldiği nokta var. Kimin hayatına karışıldı?
ÖZELEŞTİRİ YAPIYORUZ AMA
Bu kadar vehimle yaşanmaz. Malezya'da "Biz bunu önceden göremedik" deniyor. Bizim sivil, modern, çağdaş bir anayasa yapma gayretimiz böyle bir şeye yol açıyorsa o zaman bizim de kendi özeleştirimizi yapmamız lazım. Bizden kaynaklanan bir şey var mı? Bana göre yok. Çok iyi niyetle ortaya konulmuş bir proje. Türkiye AB ile müzakerede olan bir ülke, böyle zeminlerin olmamasını sağlayacak bir olay. Ama yine oluyor. Bu ortama uygun, çağdaş bir anayasa. Bazı şeyler kafa karıştırmış olabilir. Ama bizim varsa eksikliğimiz gözden geçirmemiz lazım. Özeleştiriyi her zaman yaparız, yapıyoruz. Ama birtakım vehimlere dayanılarak suni infial yaratılıyor.
LAİKLİK İÇSELLEŞTİ
Birbirimizi karşılıklı anlamamız lazım. İnsanlar laik, demokratik hukuk devletini artık içselleştirdiler. Bundan kimsenin şikâyeti yok, derdi de yok. Ama üniversitelerde başörtülü öğrencilerin sıkıntısı gibi sıkıntılar var. Bunlar alınıyor başka yerlere projekte ediliyor. Bir kısım korkular yaratılıyor.
Alternatif zorunlu ders
CEMAATLER DERS VERİR
Dini bilgileri okulda sağlıklı şekilde verilmezse öğrenciler başka yerden alır. Bu bir temel ihtiyaçtır. Bir kısmı cemaatlerden bir kısmı başka yerlerden, bir kişinin önüne diz çökerek ne bileyim değişik yollardan alabilir.
AYRIŞMAYA KARŞI FORMÜL
Seçmeli olması çocuklar arasında inançlı-inançsız ayrışmasını körükleyebilir. Zorunluluğu muhafaza edip bu dersi almak istemeyenlere açık bir kapı bırakmak gerekiyor. İstemiyorsa zorla birine ders vermenin anlamı yok. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi zorunlu (mecburi olarak) olarak kalacak. Bu dersi almak istemeyen muaf olacak. Muaf olduğunda karşılığında "evrensel din ve ahlak kültürü" gibi yeni zorunlu bir ders alacak. Böylece denge korunacak. Ayrışmayı ortadan kaldırabilecek formül bu.
DİN DERSİ PRATİĞİ ÖNERİSİ
Din dersi daha çok din kültürü üzerinedir, din eğitimi değil. Bazen aşırıya kaçtığı söyleniyor. Doğru olabilir. Masa üstünde namaz kılmak gibi. Ancak din kültürünü alan çocuk namaz kılmasını öğrenmek istiyorsa nasıl öğrenecek? Namaz kılmak ayıp, günah değil. Laikliğe aykırı değil. Anayasa bunu öğrenmek isteyene "hak var" diyor, ama uygulama karşılığı yok. Karşılık gibi görünen Diyanet'in yaz kursları var. Teoriyi öğrenen çocuk pratiğini de öğrenmek isterse nereden öğrenecek? Yine başa döndük. Yani derli toplu öğrenmezse çarpık yoldan, yanlış öğrenir.
Derli toplu öğrenmesi lazım. Mesela Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet işbirliği yaparak işin teorisini öğrenen, pratiğini de öğrenmek isteyen çocuklar için formül bulabilir. Yaz döneminde isteyenler için imkân olabilir. Mevcut Anayasa buna açık. Ama yapılacak düzenleme neye varır bilemiyorum.