YÖK Dicle Üniversitesi'nin Kürtçe bölüm talebini reddetti.
YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İzzet Özgenç, "Bu konuda YÖK, teröre bulaşanları, terörü kalkan olarak kullananları, terörü araç olarak kullananları hiçbir şekilde muhatap kabul etmemiştir" dedi. YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Özgenç, YÖK'te düzenlediği bilgilendirme toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, "Türkiye'de Yaşayan Diller Enstitüsü" kurulması kararına ilişkin sorusu üzerine Özgenç, soruyu hukukçu olarak yanıtlayacağını söyledi.
"Olması gereken hukuk" ve "olan hukuk" kavramlarından bahseden Özgenç, olması gereken hukukta, bir insanın meramını en iyi şekilde ancak kendi ana diliyle anlatacağı şeklinde ilke bulunduğunu belirtti.
Özgenç, bir insanın ana dilini öğrenme hakkına sahip olduğunu, bir insanın anadilini sadece aile ortamındaki iletişimle öğrenemeyeceğini, ana dilin bilimsel yöntemle öğrenilebilmesinin hak olduğunu anlattı.
Anayasa'nın 42. maddesinde Türk vatandaşlarına Türkçeden başka hiçbir dilin anadili olarak okutulamayacağı, öğretilemeyeceği hükmünün bulunduğunu belirten Özgenç, "Bu hüküm karşısında biz, Türk vatandaşı olan bir kimseye Türkçeden başka bir dili ana dili olarak okutamayız, öğretemeyiz. Bu sınırlama ilköğretimden yükseköğretime kadar bütün eğitim öğretim aşamalarını kapsayan sınırlayıcı bir düzenlemedir" dedi.
Bu hükmün tartışılacağı yerin YÖK olmadığının altını çizen Özgenç, "YÖK'te görev yapan öğretim üyelerinin şahsi görüşleri olabilir bu konuda ama kurum olarak bizim böyle bir görüş açıklamamız söz konusu olamaz" diye konuştu.
"Bizim kültür zenginliğimizin parçası"
Özgenç, yükseköğretim kurumlarında bilimsel araştırma ve öğretim faaliyeti olmak üzere iki türlü faaliyet gerçekleştirildiğini söyledi.
Anayasa hükmü karşısında, üniversitede öğretim faaliyeti olarak Türkçeden başka bir dilin anadil olarak öğretilmesine izin veremeyeceklerini belirten Özgenç, "Ama Türkçeden başka diğer dillerin Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde yaşayan diller olarak araştırılmasına yönelik bir faaliyet icrasına izin vermemiz gerekir. Çünkü bunlar bizim kültür zenginliğimizin birer parçasıdır. Biz bu sınırlar içerisinde yer alan konuşulmayan dillerde bilimsel çalışma yapılmasına izin veriyoruz. Bu nedenle YÖK, bilimsel araştırma yapmaya herhangi bir sınırlama, kısıtlama getirmeksizin bu yönde gelen taleplere 'evet' demek durumundadır. Çünkü bilimsel araştırmanın herhangi bir sınırı olamaz" dedi.
Şu anda izin verilen durumun enstitü kurulması olduğunun altını çizen Özgenç, bu enstitünün Türkiye'de yaşayan dilleri araştırmaya yönelik bir enstitü olacağını söyledi.
Bu enstitünün kuruluşunda herhangi bir dil kısıtlamasının yapılmadığını vurgulayan Özgenç, "Bu kapsamda örneğin Süryanice de araştırılıp incelenebilecek.
Bir dile ilişkin dil bilgisi kuralları araştırılacaktır. Edebiyat zenginlikleri varsa ortaya çıkarılacaktır. Bir dilin öğretilebilmesi için hangi teknik ve yöntemlerin kullanılması gerektiği hususundaki bilimsel çalışmaların yapılması gerekmektedir ama bu öğretme, hiçbir zaman bir anadil öğretme olarak algılanmamalıdır" diye konuştu.
"Karar oybirliği ile alındı"
YÖK'ün, enstitü kurulmasına ilişkin karar alırken, bilimsel bakış açısından hareket ettiğini anlatan Özgenç, "Kurul, gelen taleplerin kabulü yönünde karar verirken şu hassasiyeti göstermiştir: Teröre bulaşmış olan, terörü araç olarak kullanan, terörle bir şekilde ilişki içine girmiş olan bir siyasi iradenin talebinin kabulü yönünde bir karar vermeme konusunda hassasiyet göstermiştir. Bu konuda YÖK, teröre bulaşanları, terörü kalkan olarak kullananları, terörü araç olarak kullananları hiçbir şekilde muhatap kabul etmemiştir. Bunların taleplerine cevap mahiyetinde de hiçbir karar almamıştır" dedi.
Özgenç, kararın oybirliğiyle alındığını, ancak iki üyenin, bu enstitünün Mardin Artuklu Üniversitesi'nde değil, başka yerleşmiş büyük üniversitelerde açılması yönünde görüş bildirdiğini söyledi.
Bundan iki toplantı öncesinde İstanbul Üniversitesinde bu yönde bir merkez kurulmasına karar verildiğini anımsatan Özgenç, "Gündeme, Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi gibi üniversitelerde de bu yönde bilimsel araştırmalar yapılması hususunda bir enstitü kurulması YÖK'ün genel kurul toplantısı gündemine getirilmiştir" dedi.
Özgenç, YÖK Genel Kurulu'nda, böyle bir yapılanma için YÖK'ün önceden karar almaması gerektiği, karar almanın üniversite özerkliği ile bağdaşmadığı, üniversitelerden bu yönde teklif geldiğinde bu teklifleri değerlendirme yönünde karar alma şeklindeki görüşün kabul gördüğünü söyledi.
Özgenç, bir gazetecinin, "(Terörü araç olarak kullananları muhatap almadık) dediniz. Böyle bir talep geldi mi size?" sorusu üzerine, "Şöyle geldi... Dicle Üniversitesi Rektörlüğü'ne bu yönde bir talep geldi. Dicle Üniversitesi Rektörlüğü de bu talebi bize iletti. Biz bu talebi geri çevirdik. Şöyle dedik: Eğer bir üniversitede bir bölüm, bir anabilim dalı, bir araştırma merkezi, bir enstitü kurulması gerekiyorsa bu, üniversitenin akademik organlarında müzakere edilir. Orada bir karara bağlanır. Ondan sonra YÖK'ün o konudaki görüşü sorulur. YÖK olarak üniversitenin akademik organlarında görüşülmemiş, üniversite dışından bir talebin üniversite üzerinden YÖK'e gönderilmesini doğru bulmadık, bunu iade ettik" ifadelerini kullandı.
"Talebi kim yaptı ve talep neydi?" sorusuna ise Özgenç, "Kimin talep ettiği önemli değil. Talep, Kürtçe bölüm açılması, Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümünün açılması yönünde bir talepti. Bu talebi geri çevirdik, usulüne uygun bir talep olmadığı için" yanıtını verdi.
Özgenç, "Siyasi irade dediniz, bu siyasi parti mi?" sorusunu, "Hayır. Ben herhangi bir parti ile bağlantılı açıklama yapmadım ama bu taleplerin siyasi irade olduğu, siyasi iradeye bağlı bir talep olduğu ortadadır" diye yanıtladı. "Dicle Üniversitesi, bunu YÖK'e, 'kabul eder misiniz' diye mi sordu?" sorusu üzerine Özgenç, "Hayır. 'Ne yapmamız gerekir' diye sordular" dedi.
"Başka yansımaları da karşımıza gelecektir"
Bir gazetecinin "Mardin Artuklu Üniversitesi'nde bölüm veya ana bilim dalı açılsaydı bu da Anayasa'ya aykırı mı olacaktı?" sorusu üzerine Özgenç, bölüm veya ana bilim dalı açılmasının ortaya çıkaracağı bazı sonuçların olduğunu söyledi.
ÖSS sisteminde ana bilim dalı bazında programlara öğrenci kabul edildiğini belirten Özgenç, bölüm veya ana bilim kurulmasının bir öğretim faaliyetini gerekli kıldığını anlattı.
Özgenç, "Burada iki çelişki olabilir. Biri, dil ve edebiyat ana bilim dalları hepsi yabancı dillere özgü ana bilim dalları. Arap Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı. Kürt Dili ve Edebiyatı Ana bilim Dalı dediğimizde bu bir yabancı dil mi olacaktır, yoksa bir ana dili olarak mı dile getirilecektir? Bu yönde bir problem var. Eğer biz bunu yabancı dil olarak kabul edeceksek hangi ülkenin yabancı dilidir, sorunuyla karşı karşıya geliriz. Bunun ana dili olarak kabul edilmiş olması halinde Anayasa engeli olacaktır. Hukuki bakımdan böyle bir problem var" dedi.
"Eğer biz bunu yabancı dil olarak kabul edeceksek bunun başka yansımaları da karşımıza gelecektir. Özellikle doçentlik başvurularında kişi Türkçe'den başka bir yabancı dil bildiğini belgeleyecek" diyen Özgenç, "Birileri kalkıp benim yabancı dilim bu diyerek bu dilin bilindiğinden bahisle doçentlik başvurusunda bulunması gibi bir tartışma ortamına girmemiz söz konusu olabilecektir. Bu tartışmaya bu aşamada girilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.
"Kültürel zenginliklerimizi araştırmak, ortaya çıkarmak bizim toplum olarak bütünlüğümüzü pekiştiren bir unsur olması gerekiyor" diyen Özgenç, toplum unsurları arasında bir ayrışmaya sebebiyeti verecek bir yolun takip edilmesi yoluna gidemeyeceklerini belirtti.
Özgenç, "Sözü edilen dil ve edebiyatını bir ana bilim dalı veya bölüm olarak kurguladık. Buraya öğrenci kabul etmeye başladık. Buraya kim öğrenci gelecek? Toplumun hangi kesimlerinden öğrenci gelecek? Böyle bir uygulamaya bugün kapının aralanması üniversitelerde bir kaynaşmaya değil, bir ayrışmaya sebebiyet verecektir. Biz toplum kesimleri arasında bir ayrıştırmaya sebebiyet verebilecek uygulamanın önünü açacak bir karar alınmaması yönünde hassasiyet içindeyiz" diye konuştu.
"Lisansüstü eğitim için YÖK'ten izin"
Bir gazetecinin "YÖK Başkanı dünkü açıklamasında önce bir enstitü kurulacak ardından bölüm açılacak demişti" sözleri üzerine, Özgenç, bir enstitünün kurulması halinde o enstitüde mutlaka eğitim-öğretim faaliyetinin icra edileceği anlamına gelmediğini belirtti.
Enstitülerde lisansüstü eğitimin yapılabileceğini, ancak bunun için de YÖK'ten izin alınması gerektiğini ifade eden Özgenç, enstitüler bünyesinde bilimsel araştırmaların yapılmasının söz konusu olduğunu söyledi.
Özgenç, "Şu anda aldığımız karar ne bir yüksek lisans, ne bir doktora programı açılmasına izin mahiyeti taşıyor. Onun için ayrıca başvuru yapılması gerekiyor" dedi.
"Buradaki bilimsel araştırmayı kim yapacak?" sorusu üzerine Özgenç, araştırmaları bu alanın uzmanlarının yapacağını, bu alanların uzmanlarını üniversitelerin kendilerini belirleyeceğini ifade etti. Özgenç, bir gazetecinin "O zaman yurt dışından öğretim görevlisi getirilecek" sözü üzerine, "Hayır, öyle bir şey söz konusu değil. Türkiye'de bu alanda bir ihtiyaç var, bu ihtiyacı gidermek için şuradan, buradan öğretim elemanı, bilimsel çalışma elemanı transferi gibi bir karar söz konusu değil" dedi.
Bir gazetecinin "Mardin Artuklu Üniversitesi'nin öğretim elemanı ihtiyacının karşılanması için bazı üniversitelerle protokol imzaladığının duyurulduğunu" söylemesi üzerine Özgenç, bir üniversitenin dışarıdaki bir üniversite ile protokol yapması halinde bu protokolün hukuki geçerlilik taşıyabilmesi için YÖK'ün onayına tabi olması gerektiğini vurguladı.
Özgenç, "Biz bu protokollerle ilgili onay vermeden önce Dışişleri Bakanlığı'nın görüşünü soruyoruz. Mardin Artuklu Üniversitesi'nden böyle bir protokolün yapıldığına dair bir bilgi YÖK'e henüz iletilmiş değildir. Dolayısıyla YÖK'ün böyle bir protokole onay vermesi söz konusu değildir" diye konuştu.
"Enstitünün henüz kuruluş süreci tamamlanmadı"
Prof. Dr. İzzet Özgenç, "İngilizce, Fransızca eğitim yapan üniversiteler var. Burada Anayasa'ya ilişkin bir sıkıntı yok mu?" sorusuna karşılık, "Ana dili olarak öğretilemez ve okutulamaz diyor Anayasa. Türkçe'den başka bir dil öğretilemez, okutulamaz demiyor. Dolayısıyla bir dilin ana dili olarak çağrıştıracak şekilde bir öğretim faaliyetini bizim icra etmememiz gerekir" yanıtını verdi.
Özgenç, elçilik, konsolosluk personelinin kendi çocuklarına kendi ülke dillerinde öğretim verilmesine yönelik okulların açılabilmesine imkan tanındığını, onun dışında böyle bir okul açılmasına sistemin müsaade etmediğini anlattı. "Enstitüde nasıl araştırma yapılacak, işleyişi nasıl olacak?" sorusu üzerine, Özgenç, "Bir enstitü bünyesindeki bilimsel çalışmalar, doktora sonrası çalışmalar olabilir. Akademik çalışmalar, lisans, yüksek lisans ve doktora ile sınırlı değil. Bilimsel etkinlikler şeklinde olabilir. Çalışma grupları kurulur. Belli periyot içinde belli konuları ortaya çıkarması sağlanabilir. Bu dillere ilişkin olarak ulusal ve uluslararası etkinlikler düzenlenebilir" diye konuştu.
Enstitünün henüz kuruluş sürecinin tamamlanmadığını belirten Özgenç, "YÖK Genel Kurulu'nun kararı bir tavsiye kararı şeklindedir. Bu konuda enstitü olduğu için nihai karar Bakanlar Kurulu kararı şeklinde çıkacak ve Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra kuruluş gerçekleşmiş olacaktır. Henüz kuruluş gerçekleşmiş değildir" dedi. Özgenç, kararı henüz göndermediklerini söyledi. Özgenç, "Karar geri dönebilir mi?" sorusuna, "Şüphesiz, teorik olarak doğrudur" yanıtını verdi.