Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle zor durumda kalan firmaların kendilerini kurtarmak için işlerini devretmek, satmak veya kapatmak zorunda kalacağını belirterek “Bu sektörlere de yabancılar girecek. Biz yabancı sermayeye karşı değiliz. Ama bu şekilde değil. Her zaman piyasaya girmeleri lazım. Sadece kriz sonrası değil” dedi.
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Eylül ayı meclis toplantısında konuşan TTSO Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, her geçen gün ekonomiyle ilgili hükümet tarafından tedbirler alındığını ve bu tedbirleri göre planlamalar yapıldığını hatırlattı. Özellikle 2019’un ilk 3 ayına kadar olan sürecin özel sektör için yorucu olacağına vurgu yapan Hacısalihoğlu “Bu süreç içinde bizler alabileceğimiz kadar tedbir alırken, özellikle devletimizin almış olduğu tedbirler de bizleri birinci derecede etkiliyor. Bu doğrultuda Yeni Ekonomik Program açıklandı. Alınması gereken tedbirler konusunda da özellikle Bankalar Birliği konusunda da çalışmalar devam ediyor. Bankaların sendikasyon kredilerini geri ödemeye başlaması bizleri de bu süreç içinde yakından ilgilendiren konudur. Bu süreçte yapacak olduğumuz faaliyetlerde bunu birinci derecede dikkate almakta fayda var. Döviz kurları şu anda stabil vaziyette, umarız daha da düşer. Ama önümüzdeki 3 ayda daha temkinli olmamızda yarar var” diye konuştu.
“DEVLETTEN VE BANKACILIK SEKTÖRÜNDEN İSTEKLERİMİZ VAR”
Özel sektör olarak devletten ve bankacılık sektöründen istekleri olduğunu vurgulayan Başkan Hacısalihoğlu, “Özellikle bankacılık sektöründe yeniden yapılandırmanın özel sektörü zor duruma sokmadan yapılması gerekmektedir. Önümüzdeki 6 ay içinde, yani Mart ayına kadar olan süreç bizler için zor olacak. Bu sürede firmalarımız taahhütlerini yerine getiremeyebilirler. Devletimizden şu desteği istiyoruz; bankalarla, BDDK ile görüşme yaparak, bu süreç içinde firmalarımızın takibe atılmaması, temerrüde alınmaması bizler açısından çok çok önemli. Dolayısıyla bu konu şimdiden dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde firmalarımızın ne kadar zor duruma olacağı aşikârdır. Yeniden yapılandırmaya başvuran firmalarımızın faiz oranlarında önemli miktarda artış olduğu görülmektedir. Firmalarımızın bu faiz oranlarıyla gelecekte ne kadar zor duruma düşeceğini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla devletimizin özel sektörün kurtarılması adına bankalar üzerinde etkisini göstermesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Hacısalihoğlu, devletten alacağı olan birçok firma olduğuna dikkat çekerek “Devletten alacağı olan birçok firmamız var. Devletle iş yapan müteahhit sektörümüz var. Müteahhit sektörünün devletten alacağına karşılık fiyat farkı kararnamesi beraberinde tasfiye kararnamesinin acilen çıkarılması şarttır. Tasfiye kararnamesi elbette müteahhit açısından kurtarıcıdır fakat o süreç içinde yapmış olduğu imalatlara fiyat farkı alamadığı takdirde yine bataktadır. Firmalarımızı batırmamak gerekiyor. Bu firmalar kolayına yetişmiyor. Devletten alacaklarının bir an önce ödenmesi, hatta gerekli fiyat farklarının ödenerek tasfiye isteyen firmalara tasfiye yaptırmak, isteyen firmalara da fiyat farkı vermek suretiyle devam ettirmek gerekir. Devletin parası olmayabilir. Ama geçmiş yollarda olduğu gibi devlet borçlanma senetleri verebilir, devlet tahvilleri verebilir. Geçmişte bunları yaşadık uyguladık. Vadeli verilecek olan devlet tahvilleri, devletten alacakları olan üyelerimize rahatlık sağlayacaktır. Medikal grubundaki üyelerimizin de devletten alacaklarına karşılık borçlarının bir an önce ödenmesi en büyük arzumuzdur” ifadelerini kullandı.
“EKONOMİK PROGRAMIN TAKİBİ BAĞIMSIZ KURULUŞLAR TARAFINDAN YAPILMALIDIR”
Yeni Ekonomik Program’la önemli adımlar atıldığına dikkat çeken Hacısalihoğlu, “Özellikle cari açığın, bütçe açığının kapatılması, büyümenin sürdürülebilir olması, enflasyonla mücadele ön plana çıkan başlıklar. Hepsi bizler için çok çok önemli. En önemlisi de alınan kararla 3 ayda bir eylemlerin takip edilmesi. Ancak bize göre eylemlerin takibinin kamu tarafından değil, bağımsız kuruluşlar tarafından yapılması daha uygundur. Sadece kağıt üzerinde formalite olarak değil, gerçek anlamda alınan kararların ilgili kurumlar tarafından uygulanıp uygulanmadığının takip edilmesi gerekmektedir” dedi.
Hacısalihoğlu, Trabzon’daki firmaların 14 milyon liralık şuana kadar nefes kredisi kullandığını kaydederek şunları söyledi:
“TOBB desteğiyle biz de Nefes Kredisi vermeye başladık. Ayın 21’inde başlayan başvurularda 180 civarında talep oldu. Firmalarımıza 75’er bin lira para ödüyoruz. Daha önce 200’er bin lira ödemiştik ama kaynaklar az olunca daha fazla firmaya dağıtma adına miktarı düşürdük. Talep oldukça fazla. İlk başta 5 milyon lira olarak hesapladığımız destek 14 milyon liraya kadar çıkmış durumda. Bizim amacımız bunu daha da artırmak suretiyle üyelerimize daha fazla katkı sağlamaktır. Benzer şekilde KOSGEB desteklerinden yararlanan firmalarımızın da bunları takip etmeleri gerekiyor.”
Zor durumda olan firmalara katkı sağlamak adına devlete olan borçların ertelenmesini istediklerini de ifade eden Hacısalihoğlu şöyle devam etti:
“Mart ayına kadar olan süreçte devlete karşı olan sigorta ve vergi gibi ödemelerimizin en az bir yıl daha ertelenmesini talep etmekteyiz. Geçmişte uygulandı piyasa rahatladı. Bu dönemde de bunun uygulanması piyasada rahatlık sağlayacak, piyasaya güven ve huzur getirecektir. Kış döneminde zaten durgun olan piyasanın üyelerimiz üzerine daha fazla etkisi olmaması adına devletimizin üyelerimizden aldığı bu tür alacakları bizler açısından çok önemli bir adımdır.”
“FİRMALARIMIZIN DÜŞMEMESİ ADINA DEVLETİN ELİNDEN GELEN HER ŞEYİ YAPMASI GEREKİR”
“Piyasa özel sektörle ve finans sektörüyle birlikte döndüğünü hatırlatan Başkan Hacısalihoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Buna göre özel sektör olmazsa finans sektörü de olmayacaktır. Dolayısıyla devletin bu dengeyi gözetmesi ve özel sektörü koruması gerekiyor. Hepinizin bildiği gibi ülkemizde yabancı sermaye olarak yaklaşık 55 bin firma var. Ağırlıkla kriz ve kriz sonrası ülkemize gelmektedirler. Şu anda da ülkemizde birçok yabancı firma, şirketlerimizi satın almak üzere çalışmalarını sürdürüyorlar. Zor durumda kalan firmalarımız kendilerini kurtarmak için işlerini devretmek, satmak veya kapatmak zorunda kalıyor. Bu sektörlere de yabancılar girecek. Biz yabancı sermayeye karşı değiliz. Ama bu şekilde değil. Her zaman piyasaya girmeleri lazım. Sadece kriz sonrası değil. Devlet olarak kendi özel sektörümüzü öncelikle koruyup kollayacağız, onların düşmesine engel olacağız ve firmalarımızı da yabancıların eline geçirmeyeceğiz. Bu devlet olarak bizim üzerinde durmamız gereken bir konudur. Özel sektör yok olduğu takdirde geleceğin nasıl olacağını hepimiz biliyoruz. Şu anda piyasada önemli sektörlere baktığımız zaman ağırlıkta yabancıların elinde olduğunu görüyoruz. Bütün dünyanın gördüğü Türkiye’nin büyük potansiyeli var. O potansiyelden biz payımızı alamadık. Bu döviz kurlarıyla onların ülkemize girmesi ve bundan pay alması çok kolay. Onların Türkiye’ye girmesi sadece Türk piyasası için değil, aynı zamanda Türkiye’nin hinterlandında olan piyasayı da ele geçirmeleri demektir. Dolayısıyla birinci derecede önemli olan firmalarımızın ayakta kalmasıdır. Bizim mücadelemiz de bu yöndedir. Firmalarımızın düşmemesi adına devletin elden gelen her şeyi yapması gerekir.”