Durmuş Yılmaz, ''Faiz indirimlerinin sonuna gelindi mi?'' sorusu üzerine, ''Bir miktar daha faiz indirimleriyle ilgili alanımız olduğunu düşünüyoruz. Portföy yatırımlarının ülkeye gelmesi için en önemli nokta siyasi ve makro ekonomik istikrar. Eğer bu yoksa sermaye ülkeye gelmiyor. Sermaye ilk önce istikrara, sonra getirisine bakıyor. Belirleyici olan istikrar ve yeterli fonun bulunup bulunmadığıdır'' şeklinde konuştu.
Açıklanan paketleri yeterli bulup bulmadığına ilişkin bir soruya da Yılmaz, ''Siyasi iktidardan beklenen; para politikasının etkin olabilmesi için var olan makro istikrarın sürdürülmesi ve orta vadede sürdürülebilir mali bütçenin ortaya konulmasıdır. Para politikasının etkinliğinin artırılması için mali disiplin şart'' karşılığını verdi.
Yılmaz, ABD ve AB'nin bazı ülkelerinde mevduat güvencesi uygulamasının Türkiye'de de yapılması halinde, yatırımcılar açısından bunun nasıl karşılanacağına ilişkin bir soru üzerine de yerli ve yabancı yatırımcının, güvenilirlikle ilgili bir problemi olması halinde böyle bir uygulama yapılabileceğini, ancak Türkiye'nin böyle bir uygulamaya ihtiyacı bulunmadığını söyledi.
Enflasyonun önemli olduğu gibi onun zıttı olan deflasyonun da çok önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, ''Enflasyon hedeflemesi yapıldığı gibi belki enflasyonu aşağıya doğru çekmek değil de şu andaki deflasyon üzerinden enflasyonu bir yere getirmek için bir hedef yapılabilir diye düşünüyorum'' değerlendirmesinde bulundu.
-''ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE FAİZ İNDİRİMLERİNİN YANSIMALARINI GÖRECEĞİZ''-
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, aldıkları kararların tüketici kredileri üzerinde biraz olsun etki yarattığını ifade ederek, ''Tüketici kredileri aşağıya geldi. Bu henüz şirketler kesiminin, ticari kesimin kullandığı kredilere çok fazla yansımadı. Önümüzdeki dönemde faiz indirimlerinin yansımalarını göreceğiz diye düşünüyoruz'' dedi.
Krizin reel sektöre etkisinin hangi dönemde değişeceğine ilişkin olarak da, Yılmaz, şunları kaydetti:
''Kriz ortaya çıktığında şöyle tartışmalar oldu; 'Önümüzdeki dönemde bir ayrışma yaşayacağız. Bir tarafta gelişmiş ülkeler bir tarafta gelişmekte olan ekonomiler' ama ben şahsen buna hiç inanmadım. Bugüne de öyle bir ayrışma söz konusu değil.
Her ülke, uluslararası ekonomiye entegre oluş derecesine göre bu gelişmelerden etkilenecek dedim. Gerçekten de şu anda olan bu etkileşim de üç kanalda oluşacak; kredi kanalı, portföy kanalı ve ticaret kanalı. En etkin çalışan kanal ise ticaret kanalı. Reel sektörün ticaret, en çok da ihracat kanalından etkilendiği gözüküyor. ''
Yılmaz, ''Ülkeler avrodan çıkıp kendi para politikalarını belirleyebilirler mi?'' sorusuna ise, parasal birliğin bozulacağına ihtimal vermediğini, bunun maliyetinin şu andakinden daha fazla olacağını söyledi.
Kredi faizlerinin ne zaman düşeceği ve kredi faizlerindeki katılığın nedenine ilişkin sorular üzerine de Yılmaz, şu görüşleri dile getirdi:
''Kredi piyasasındaki sıkıntı hem arz hem de talep tarafında... Arz tarafında; bankalar haklı olarak riskler yüzünden likit kalmayı tercih ediyorlar. Talep tarafında ise; kredi talep edenler, özellikle döviz kredisi alanlar onları kapatmaya çalışıyor. Toplam borçluluk çok yüksek hala. 85'lerden 80'lere düştü.
Fakat kısa dönemde, son 3 ayda 5-6 milyar dolarlık bir kapanış, azalış söz konusu. Dolayısıyla hem arz tarafında hem talep tarafında kredi piyasasında sorunla karşı karşıyayız. Burada yapılabilecek şey, güveni tesis etmek, bunun iç ve dış şartları var. İçeride bizim yapabileceğimiz; sistemi sürekli fonlamak, likiditeyi sağlamak, orta ve uzun vadede mali disiplinin bozulmayacağı konusunda hükümetin topluma vereceği sözler ve teminatlar olabilir.''
Yılmaz, bir soru üzerine, yurt dışından gelecek paranın kayıt dışından kayıt içine alınacağını, bunun da ekonomi için büyük bir kazanım olduğunu vurguladı.