İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, Trabzon ve Rize'de, hükümetin ekonomik büyüme konusundaki performansına ilişkin olumlu mesajlar verdi.
İSO Başkanı Küçük,“ Hükümetin ekonomideki performansını takdirde biraz hasis (cimri) davranmış olabiliriz. Ancak biz objektifliğimizi hiçbir zaman kaybetmeyeceğiz. Ekonomide olumlu gelişmeler olurken olumsuz görüş belirtmeyeceğiz. Biz temkinli iyimserliğimizi koruyoruz ve ekonomideki kazanımların artarak devam ettirilmesine sanayinin rekabet gücünün daha da arttırılması gereğine işaret ediyoruz” dedi.
İSO'nun sanayi ve ticaret odaları ile iletişimi ve diyalogu geliştirmek amacıyla düzenlediği Anadolu gezilerinin bu yılki durağı Trabzon, Rize ve Batum'u kapsayan Doğu Karadeniz bölgesi oldu. 24-26 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen geziye İSO Başkanı Tanıl Küçük ve İSO Meclisi Başkanı Erdal Bahçıvan'ın yanı sıra 60'a yakın Meclis üyesi ve ekonomi basını katıldı.
İSO Başkanı Tanıl Küçük ve Meclis Başkanı Erdal Bahçıvan, Trabzon ve Rize Sanayi ve Ticaret Odalarına yaptıkları ziyarette Doğu Karadeniz bölgesinin kalkınmadan daha fazla pay alması ve ihracat potansiyelinin geliştirilmesi konusunda ortak mesajlar verdiler. Her iki ilin sanayi ve ticaret odası temsilcileri de, İSO gibi Türkiye'nin en büyük sanayi odasının bölgeye geniş katılımlı bir ziyaret yapmasından büyük mutluluk duyduklarını ve bu ziyaretin karşılıklı diyalog ve iletişimin gelişmesine katkıda bulunacağını belirttiler.
-“HER BÖLGENİN SANAYİLEŞMESİNE GEREK YOK”-
Doğu Karadeniz gezisi kapsamında ekonomi basınıyla Rize İkizdere'de bulunan bir Otel'de bir sohbet toplantısı düzenleyen İSO Başkanı Tanıl Küçük, bu yılki Anadolu programıyla ilgili Mecliste bir anket çalışması yaptıklarını, çalışma sonucunda Meclis üyelerinin büyük bölümünün gezi için Doğu Karadeniz'i tercih ettiğini ve seyahatin bu nedenle bölgeye yapıldığını söyledi.
Doğu Karadeniz'le ilgili olumlu gelişmeler olduğunu, ancak bunun yeterli olmadığını dile getiren Küçük, “Doğu Karadeniz kalkınmadan yeterli payı almamış ve daha fazlasını hak ediyor” diye konuştu. İSO olarak Türkiye'de her bölgede sanayileşme olacak diye şart olmadığını vurgulayan Küçük, “Doğu Karadeniz'de de sanayileşme şart değil. Sanayiye uygun olmayan bir bölgede sanayi geliştirmeye çalışmak verimsiz sonuçlara ve kayna israfına yol açıyor. Odamız bunu her seferinde dile getiriyor. Önemli olan bölgesel rekabet üstünlüklerini ön plana çıkarmak. Trabzon'da ve Rize'de turizm ve eko-turizm potansiyeli çok yüksek. Fındık, çay ve balıkçılığın yanı sıra ticarette de büyük potansiyel var” diye konuştu.
Tanıl Küçük, göçün bölge ekonomisine olumsuz etkisini değerlendirirken de “İstanbul'da yaşayan Trabzonlu sayısı Trabzon'da yaşayandan daha çok. Bu durum Rize için de geçerli. Bugün İstanbul'da yaşayan Rizeli sayısı Rize'de yaşayanın çok üzerinde. Bölgesel ekonomi yeterince gelişmeyince ve iş olanakları da sınırlı kalınca göç kaçınılmaz hale geliyor” dedi.
-“İSTANBUL-ANADOLU SERMAYESİ AYRIMI ARTIK KALMADI”-
İSO'nun son birkaç yılda Anadolu'ya yaptığı gezilerinin olumlu sonuçlar verdiğini belirten Tanıl Küçük bir gazetecinin, “Son dönemlerde iş dünyası içinde Anadolu ve İstanbul sanayisi-sermayesi tartışması yaşandığını hatırlaması üzerine şunları söyledi:
“Anadolu ve İstanbul sermayesi ya da sanayisi gibi bir ayrıma inanmıyorum. Ayrıca bunun kriteri nedir? Eğer 'İstanbul sermayesi' derseniz, İSO üyelerinin yüzde 10'u İstanbullu, geri kalanı Anadolulu. Neticede Anadolu sermayesi İstanbul'a gelmiş, yatırım yapmış, burada gelişmiş ve büyüme göstermiş. Ben bu ayrımı anlamakta zorlanıyor ve doğru bulmuyorum. Ayrıca Anadolu-İstanbul ayrımı ekonomik bir ayrım da değil. 1000 büyük firmanın 400'ü İstanbul, 600'ü de Anadolu'daki sanayi kuruluşlarından oluşuyor.”
Tanıl Küçük, ekonomide artık Anadolu-İstanbul sanayisinin birlikte oluşturduğu Türkiye'nin sanayisinin rekabet gücünü daha da arttırmak, küresel bir oyuncu haline getirmek ve çevreyle barışık bir sanayi yaratmak için çalıştıklarını söyledi
-“SANAYİ İSTANBUL'DAN MARMARA'YA VE YAKIN BÖLGELERE KAYMALI”-
Anadolu sermayesinin geçmişe göre bugün oldukça güçlendiğini vurgulayan Küçük, İstanbul'daki sanayinin de artık Marmara Bölgesi'ne ve yakın bölgelere yayılmasından yana olduklarını belirtirken, çevreyle barışık bir sanayi hedefinin ortak akılla geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Küçük, “72 milyonluk Türkiye'de sanayi göz ardı edilemez. Ayrıca 12-13 milyonluk nüfusa sahip İstanbul'da da sanayi hep olacaktır. Bize göre yerel yönetimlerin 1/100.000'lik planları yaparken 'ben yaptım oldu' mantığını izlememesi, sanayi temsilcileriyle, STK'lar ve ilgili tüm taraflarla işbirliği içinde bu işi yürütmesi lazım” yorumu yaptı.
-“HÜKÜMET SEÇİMLERE RAĞMEN, MALİ DİSİPLİNDEN VAZGEÇMEZ”-
TÜSİAD'ın 'mali kural seçim sonuna kalacak' öngörüsüyle ilgili bir polemiğe girmeyeceğini vurgulayan Küçük, hükümetin 'mali disiplinden vazgeçilmeyecek' açıklamasını doğru bulduklarını, çünkü Türkiye'nin bugüne kadar siyasi popülizmden çok çektiğini söyledi.
2011'de yapılacak seçimlerin ekonomi üzerindeki muhtemel etkileriyle ilgili de görüş bildiren Tanıl Küçük, özetle şunları söyledi:
“İlk 6 ayda sağlanan büyüme ile hükümetin gelirleri arttı. Bu da seçimlerde kendilerine belirli bir ölçüde oynama alanı yaratacak. Çünkü büyümenin getirdiği büyük bir avantaj var. Seçimler öncesinde yatırımları hızlandıracak, kitleleri memnun edecek bazı adımları atılması işin doğasında var. Bunda da haklı olabilirler. Ancak ben mali disiplinden vazgeçmeden, seçimin gerçekleşeceğini düşünüyorum. Çünkü popülist politikaların orta ve uzun vadede ülke ekonomisine büyük zararları oluyor. Zaten bu kazanımların korunması için de mevcut ekonomi yönetiminin ciddi gayretleri var. Ekonomi yönetiminin bu kadar gayretten sonra, elde edilen kazanımları kaybettirecek adımları atması da zaten akılcı ve doğru olmaz. Hükümetin de seçim harcamaları konusunda böyle bir yola başvurmayacağını öngörüyoruz.”
-“BAŞBAKANIMIZ İSO'YA EN SON MART 2007'DE GELDİ”-
Son dönemde referandum konusunda iş dünyasının bir bölümü ile Başbakan Erdoğan arasında yaşanan gerginlikle ilgili soruyu da yanıtlayan Küçük, Erdoğan'ın son olarak Mart 2007'de odayı ziyaret ettiğini hatırlatarak, hükümetle aralarında herhangi bir gerginlik bulunmadığını dile getirdi. İSO Başkanı Küçük, “Hükümetin ilgili bakanlarıyla zaten görüşüyoruz. Sayın Başbakan'la ve hükümetle bir sorunumuz yok. Sadece uzun süreli bir ilişki kopukluğu oldu. Başbakanımız en son Mart 2007'de Odamızı ziyaret etmişti. Başbakanımız istedikleri zaman Odamızı ziyaret edebilir, talep edildiği zaman da biz gideriz” dedi. Tanıl Küçük, devamla “Biz eksikleri ifade ediyoruz. 2007'den beri makro ve mikro anlamda bir reform yapılmadığını düşünüyoruz. Biz İSO olarak sanayinin rekabet gücünün arttırılması için çalışıyoruz. Hükümetin de bu anlayışla çalışmasını bekliyoruz. Mutlaka makro ve mikro reformlara hız verilmeli” diye konuştu.
-“EKONOMİDEKİ PERFORMANSI TAKDİRDE CİMRİ DAVRANDIK”-
“İSO siyasi görüşünü neden net olarak yansıtmıyor” şeklindeki bir soruya da yanıt veren Küçük, makro ve mikro reformların yapılmasını talep etmenin doğal hakları olduğunu belirtirken, “İSO'nun geleneksel bir terbiyesi ve anlayışı var. Hiçbir zaman siyasi olmadık ve geçmişte de siyasetle ilgili hiç fikir yürütmedik. Şimdi siyaset ekonomiyi doğrudan etkilediği için görüş bildiriyoruz. Ama objektif bakış açımızı kaybetmiyoruz. İyimser bir beklenti ortaya çıktığında da bunu kamuoyumuzla paylaşıyoruz” dedi.
Son dönemde yaşanan olumlu gidişte, 'olumsuzluk' ortaya koymamak gerektiğini dile getiren Küçük, “Hükümetin ekonomi performansını takdirde belki biraz hasis (cimri) davranmış olabiliriz. İlk çeyrek büyümede bir öncekinin yaralarını saramamıştık. İkinci çeyrekteki büyüme oranları bir anlamda yaraların sarıldığını gösteriyor. Ama esas olan büyümenin artarak devam ettirilmesi, kapasite kullanımının daha da yükselmesi, yerli ve yabancı yatırımların teşvik edilmesi ve tüm bunların da istihdama katkıda bulunmasıdır” dedi.
-“MERKEZ BANKASI GÖREVİNİ YAPIYOR, ELEŞTİRMEK İŞİN KOLAYINA KAÇMAKTIR”-
Merkez Bankası'nın(MB) reel sektör ve ihracatçılar tarafından 'kur' nedeniyle eleştirildiğinin hatırlatılması üzerine de Küçük, Merkez Bankası'nı eleştirmenin çok doğru olmadığını ve bunu işin kolayına kaçmak olduğunu vurgulayan Tanıl Küçük, birikimi, deneyimi yüksek bir kurumu eleştirme hakkını kendinde görmediğini söyledi.
Küçük, “MB'nin politikaları üzerinde elbette görüş ve eleştirileri bildireceğiz. Ama bu kurumun esas görevini çok iyi yaptığını düşünüyorum. Makro ve mikro reformlar gerçekleşmediği için 'kur' sorun olarak karşımıza çıktı” diye konuştu. İSO Başkanı, döviz kurunun artık ihracat artışında en önemli faktör olmadığını, esas olarak üretimde, rekabet edilen ülkelerle eşit şartların sağlanmasının daha önemli hale geldiğine dikkat çekti. İthalattaki artışın da dikkatle izlenmesi gereğini vurgulayan İSO Başkanı Küçük, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan'ın sanayi ara malı ithalatını aşağı çekmeyi ve bu arada yerli sanayi üretimini teşvik etmeyi amaçlayan bir proje üzerinde de çalıştığı bilgisini vererek, “Bu ülkenin sanayileşerek daha fazla büyümesinin herkese, tüm ülkeye katkısı var” dedi.
-ÇAYDA REKABET GÜZEL-
Öte yandan, İstanbul Sanayi Odası'nın Rize'ye yaptığı gezi sırasında Rize Ticaret ve Sanayi Odası'nda bir konuşma yapan Çaykur Genel Müdürü Ekrem Yüce, çayın Rize ekonomisinde yüzde 90-95 gibi yüksek bir ağırlığa sahip olduğunu belirterek, “Biz Çaykur olarak çay üretiminin özel sektöre açılmasından memnunuz. Rekabet güzel şey. Kalite konusunda da iyi oldu. Bugün 50 çeşit çay var. Çok sayıda çay ismi ve markası oluştu. Ancak işin biraz disipline edilmesine ihtiyaç var. Özellikle Çaykur markasının sahte kullanımları söz konusu. 500'e yakın firma ile bu konuda mahkemeliğiz. Tüketicilerimizi Çaykur ismini kullananlara karşı dikkatli olmaya çağırıyoruz” dedi.
Türkiye'nin dünya çay üretiminde 5. sırada olmasına karşın tüketimde 4. sırada olduğunu hatırlatan Ekrem Yüce, “Siyah kuru çayda yıllık üretim 110 bin ton civarında seyrediyor. Ve üretilen çayın tümü de tüketiliyor. Biz Türkiye'nin çay tüketiminde de birinci sıraya çıkmasını arzu ediyoruz” diye konuştu.
-“TÜRK ÇAYINDA HİÇBİR KATKI VE KİMYASAL YOK, ŞİFA NİYETİNE İÇİLMELİ”-
Ekrem Yüce, Türkiye'de 767 bin dekarda çay üretimi yapıldığını, 200 bin ruhsatlı müstahsil olduğunu ifade ederek şu bilgileri verdi: “Çaykur toplam üretimde ve pazarda yüzde 60-65'lik bir paya sahip. Özel sektöre ait ise 200 irili ufaklı fabrika bulunuyor. Çaykur'un 51 fabrikası, 20 bin çalışanı var. Rize'de ekilebilir tarım alanının yüzde 95'i çay. Dünyada yılda 3 milyon 800 bin ton çay üretiliyor ve bu çayın tümü tüketiliyor. Türkiye'de kişi başına tüketim 3 kg düzeyine. Türkiye'de üretilen çay hiçbir türlü toprak zararlısını veya böcek hastalığını içermiyor. Yani hiçbir katkı maddesi ve kimyasal yok. Bu nedenle Türk çayı dünyada çok özel bir konuma sahip. Türk çayının tüm dünyada şifa niyetine içilebileceğini herkese anlatmak istiyoruz.”
-“KAÇAK ÇAYI ÖNLEMEK İÇİN NARKOTİK KÖPEKLER ALDIK EĞİTİYORUZ”-
Çaykur Genel Müdürü Ekrem Yüce, kaçak çay konusunun Türkiye'de önemli bir sorun olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Kaçak çay maalesef önemli sıkıntılarımızdan biri. Kaçak çayın yoğun olduğu bölgelerde 10 milyona yakın nüfus var. Normalde bu bölgede 30-40 bin tona yakın tüketim var. Bunun 5 bin tonu resmi ithalat yoluyla geliyor. 5 bin tonu da yurtdışından gelen yolcuların beraberinde getirdikleri çaydan oluşuyor. Demek ki geriye kalan kısmı kaçak yollarla giriyor. Biz bu durumda bu bölgelere 20-30 bin ton eksik çay satabilecekken ancak 1-2 bin ton satabiliyoruz. Aslında kaçak çay girişini engellemesinde önemli adımlar atıldı. Yolcu beraberinde getirilen çaya 1 kilogramlık sınır getirildi ve üç günde bir çıkış şartı kondu. Ancak sınır bölgelerimizde bayramlarda adeta çay- şeker ticareti yaşanıyor. Bayramlaşmayı kaldıramayacağımıza göre bu işin çok kolaylıkla çözüleceğini düşünmemek gerek.”
Genel Müdür Yüce, yanlış beyanların kaçakçılıkta başvurulan ikinci yöntem olduğunu belirterek, “Karbonat diyorlar çay getiriyorlar. Her gün 1000'i aşkın TIR sınırlardan giriyor. Tek tek bu kadar TIR'ı kontrol etmek zor. Biz gümrüklerdeki kaçak girişi engellemek için yakın takipteyiz. Çay ithalatı artık sadece Rize Gümrüğü'nde yapılıyor. Kaçak girişi önlemek için Narkotik çay köpekleri getireceğiz. İlk Narkotik çay köpeğini İskenderun'da eğitmeye başladık. Yani bu kaçak çay girişini önlemek için köpek işine kadar girdik. Daha ne yapalım” diye konuştu.