Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) araştırmasına göre, geçen yıl ortalama yıllık hane halkı kullanılabilir geliri, 26 bin 577 lira olarak hesaplandı.
TÜİK, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2012 verilerini açıkladı.
Buna göre, son yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20'lik gruba göre (P80/P20) 8 kat oldu. P80/P20 göstergesi kentsel ve kırsal yerler için 7,2 çıktı.
Gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerinden gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,002 puanlık düşüş ile 0,402 olarak tahmin edildi. Katsayı, kentsel yerleşim yerleri için 0,391, kırsal yerleşim yerleri için ise 0,377 olarak tahmin edildi.
TÜİK araştırmasında, gelirin nüfusa dağılımındaki eşitsizliğin grafik gösterimi olan Lorenz Eğrisi de, bir önceki yıla göre gelir dağılımında önemli bir değişim olmadığını ortaya koydu.
EN ZENGİN İSTANBUL
Türkiye'de hanehalkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 26 bin 577 lira iken, ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelir ise 11 bin 859 lira oldu.
İstanbul Bölgesi 16 bin 126 lira ile ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri en yüksek olan bölge durumunda iken, bunu, 14 bin 160 lira ortalama gelir ile Batı Anadolu Bölgesi izledi.
En düşük ortalamaya sahip bölge ise 5 bin 870 lira ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.
EN FAZLA GELİR MAAŞTAN
Maaş-ücret gelirleri, yüzde 46,5'lik oranla toplam gelir içerisinde en fazla paya sahip oldu. Bunu yüzde 20,4 ile müteşebbis gelirleri, yüzde 20 ile sosyal transferler takip etti.
Sosyal transferlerin yüzde 92'sini emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu. Emekli ve dul-yetim aylıkları toplam gelir içinde yüzde 18,4'lük paya sahip iken, diğer sosyal transferlerin payı yüzde 1,6 oldu. Müteşebbis gelirlerinin ise yüzde 66,7'si tarım-dışı sektörden oluştu.
Nüfusun yüzde 16,3'i yoksulluk sınırının altında
TÜİK araştırmasına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, nüfusun yüzde 16,3'ü yoksulluk riski altında. Kentsel ve kırsal yerler için ayrı ayrı hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde bu oran yüzde 13,8 iken, kırsal yerlerde yüzde 16,3 oldu.
Sürekli yoksulluk riski altında bulunanların oranı ise yüzde 16 olarak gerçekleşti.
Dört yıllık panel veri kullanılarak hesaplanan “sürekli yoksulluk” oranı, son yılda ve önceki 3 yıldan en az ikisinde de yoksulluk riski altında olanlar olarak tanımlanıyor. Sürekli yoksulluğun hesaplanmasında eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 60'ı dikkate alınıyor.
Buna göre, araştırmanın hem 2011 hem de 2012 yıllarında sürekli yoksulluk riski altında olanların oranı yüzde 16 olarak hesaplandı.
TÜİK araştırmasına göre, kurumsal olmayan nüfusun, yüzde 60,6'sı kendilerine ait konutta oturuyor. Yüzde 40,6'sının konutunda “sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi gibi” sorunlar bulunuyor. Yüzde 46,6'sının oturduğu konutta “izolasyondan dolayı ısınma sorunu” yaşanıyor. Yüzde 61,3'ünün hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları dışında) bulunuyor.
Kurumsal olmayan nüfusun yüzde 85,9'u “evden uzakta bir haftalık tatili”, yüzde 61,8'i “beklenmedik harcamalarını” ve yüzde 78,8'i “yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını” ekonomik nedenlerle karşılayamıyor.
Maddi yoksunluk oranı düştü
Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4 tanesini karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan “maddi yoksunluk” oranı 2011 yılında yüzde 60,4 iken, 2012 yılında yüzde 59,2 olarak hesaplandı.