Teoman'dan olay röportaj: Aşksız seks ağrıyı geciktirir ama azaltmaz

Teoman'dan olay röportaj: Aşksız seks ağrıyı geciktirir ama azaltmaz

12 Ocak'ta yayınlanan u2018Koyu Antoloji' albümü ile gündemde olan rock müzik şarkıcısı Teoman, 'aşk' sözcüğünün çok kolay kullanıldığını söyledi.

Posta Gazetesi'nden Işıl Cinmen'e röportaj veren sıradışı müzisyen Teoman yine çok konuşulacak sözler söyledi.

Yeni albümü Koyu Antoloji'yi Teoman şöyle anlatıyor: rnrnİnsan tek boyutlu değil. Bir sürü farklı hali, rolü var. Bir de korkutucu, karanlık bir tarafı var ki, oralara pek hakim değiliz. Karanlık taraflarımızı bastırmaya, oraları pek göstermemeye çalışıyoruz. Facebook'ta, Instagram'da herkes mutluluktan ölüyor neredeyse ama bu, yalan işte. Birebir ilişkide anlıyoruz nasıl birileri olduklarınıu2026 Ben kendi hesabıma, derin sohbetlere girdiğimde, herkes yelkenleri suya indirip kendi gerçeğini gösterdiğinde kopkoyu şeyler görüyorum, genelde de derin bir mutsuzluk.

Dünyanın hali için endişeli olduğunu Teoman şöyle belirtiyor: rnrnHuzursuzluk, amaçsızlık, dünyanın gidişatına karşı korku, can sıkıntısı, yalnızlık var. Gelecekten ödüm patlıyor. Dünyanın hali pek iç açıcı değil. rnrnBen u2018koyuluk' taraftarı değilim, hatta o koyuluk perspektifinden çıkmaya çalışmak tam zamanlı bir iş benim için. Genelde problemlere yoğunlaşan, güzel şeyleri ıskalayan biriyim. Öyle biri olmamaya çalışıyorum düşüncelerimi kontrol etmeye çalışarak. Koyu Teoman denilen şey; ne yazık ki negatif bir bakış açısından doğuyor. Kendimizi var ederken algıladığımız dünya bizlerin perspektifini yontup duruyor. Çocukluğun akıl ve duygu yürütmelerinin etkilerini kazık kadar adam olsak da aşamıyoruz işte. Ama bana şarkıları yazdıran da o u2018koyu' bakış açım.

50 yaşındaki sanatçı, 21 yıllık kariyerinin özeti olan Koyu Antoloji albümünü şöyle anlatıyor: rnu2018Koyu Antoloji' albümüyle beraber başka bir çalışma içindeydim aynı zamanda. 21 yıllık röportajlarım, tüm basın arşivim tarandı bir ekip tarafından ve derlenip toparlandı. Albüm için yıllardır yazdığım şarkılarımı da didiklediğimden, neredeyse bütün hayatımı yoğun biçimde tekrar yaşadım.

Bir de kitap yazan Teoman şöyle devam ediyor: rnrnEvetu2026 Mart'ta kitabım çıkacak. Orada hayatıma dokunan şeyleri anlatıyorum. İşte bu döneme anılar da eklenince olay çığrından çıktı. Kendime çok yakından bakmak zorunda kaldım. Nasıl biri olduğumu daha da iyi analiz ettim.

Hayatına geriye dönüp baktığında gördüğünden memnun olmadığını Teoman şu sözlerle dile getiriyor: rnrnPek iç açıcı gelmedi bana. İnsan tabii ki değişiyor, gelişiyor ama yine de bunca yılda bir sürü problemimi de halledemediğimi gördüm. Galiba insan gerçekten yedisinde neyse, yetmişinde de o. Yıllarla köşeleri daha da sivriliyor. Kendimi değiştirme, geliştirme konusunda amaçladığım bir çok konuda bir arpa boyu yol gidememişim.

Teoman, yeni albümündeki 'hayatımın şarkısı' dediği şarkıyı şöyle anlattı: rnrnNeredeyse bütün şarkılarım hayatımı anlatıyor. Genel geçer sözler yazmaktansa, gerçek olayları, duyguları detaylarıyla, saklamadan, kendimi de övmeden anlatmaya çalıştım. Her şey nasılsa öyle gözüksün istedim. Eskiden, dinleyiciyken birçok şarkıyı beğenmezdim, hiç özel şeyler anlatmıyorlar, sadece insanları eğlendirmek için yazılıp, söyleniyorlar diye. Ben farklı şarkılar yazmaya çalıştım.rnrnÇocukluğumu anlattığım bir şarkım var: u2018İstasyon İnsanları'. Ama şu ana kadarki hayatımı anlattığım bir şarkı var son stüdyo albümümde: u2018Hem Hayattan, Hem Ölümden Korkarak' adı. Galiba beni en iyi anlatan şarkı o.

Hızlı yaşamıyla gündemden düşmeyen şarkıcı, ruhen yaşlandığını şöyle anlatıyor:rnrnKan değerlerime bakarsan gençmişim. Bunca yıl hor kullanılan bir beden için çok çok iyi bir sonuç. Ama ruhen yaşlı hissediyorum. Birçok şeyin hazzı, anlamı yok olmuş benim için. Üzerine konuştuğumuz bu antoloji veya geçmişimi yazdığım o kitap, röportaj derlemeleri falan hep o duygunun ürünü. Yeni bir şeyler yapmaktansa, geçmişi geleceğe taşımakla ilgiliyim. Ruhen yaşlananların yaptığını yapıyorum, geçmişte yaşıyorum.

"O konu çok eğlenceli benim için. Hatta etrafımdaki birçok kişi bununla ilgili şeyler söylüyor bana. Hüseyin diye bir arkadaşım var, benden bir hayli küçük. Geçen gün beraberdik, yanımıza bir sürü genç geldi, onun arkadaşları. Ona u2018abi', bana ise u2018Teo' muamelesi çektiler. Hüseyin pek bozuldu. Nedenini bilmiyorum, herhalde yaptığım işin gençlerin kafasında oluşturduğu algıyla ilgilidir. Ya da pek olgun bir tipim olmadığı içindir."

u2018Büyümeyenler Derneği' sanki pozitif bir ifadeymiş gibi geliyor kulağa ama bence öyle değil. Hayatlarının sonuna kadar hayata, kendilerine, işlerine, ilişkilerine bağlı, başarılı insanlar var ve keyifleri de gayet yerinde. Çok azlar sadece. Bahsettiğin o u2018gençlik kodlarıyla yaşamaya devam eden, parlak ve eğlenceli hayatlar yaşar gibi görünen' kesim ise mutsuz.

HERKES ÇOK MUTSUZrnrnÇünkü gri bir bölgede yaşıyorlar. Ne gençliklerindeki hazzı alıyorlar hayattan, ne de olgunlar dünyasına ait olduğu varsayılan huzur, dinginlik gibi şeyleri hissedebiliyorlar. Bir şeyi daha vurgulamak istiyorum bu mutsuzluk konusundau2026 Bugünün psikolojisi, sosyolojisiyle ilgili araştırmalar okuyorum uzun zamandır.

Artık yaş, coğrafya, ekonomik durum gibi parametrelerden bağımsız olarak insanlığın genel mutsuzluğu ve tatminsizliği vurgulanıyor birçok gözlemde. Bir kriz yaşandığı konusunda çoğu kişi mutabık. u2018Büyümeyenler Derneği' belki çok göz önünde olduğu için onu konuşuyoruz ama aslında konuşulması gereken insanlığın durumu. Herkes çok mutsuz.

MUTLULUK, MUTLULUK UMUDUNDArnrnYaşlıları da inceliyorum şu sıralar. Kitaplar okuyorum. 5 bin yıllık kaynaklarda bile aynı problemlerden bahsediliyor, şu anda insanların uğraştığı. Belki de çağımızda bu konuda çok sızlandığımız için kendimizi farklı zannediyoruz. Belki genel insanlık durumu budur. Sevdiğim bir söz var, devamlı tekrarladığım: “Mutluluk, mutluluk umudunda” diyor Zygmunt Bauman. Yaşlılar o umudu kaybediyorlar herhalde. Canları çok sıkılıyor. Ölümden de ödleri patlıyor. Sıkıcı bir durum olsa gerek. Yaşadığımız sürece hayatın keyfini çıkarmak lazım. Ya da keyfini çıkardığımız kadar yaşasak iyi olur. Yaşadığımız yılların adedi çok önemli değil, kalitesi önemli galiba. Oflaya poflaya yaşamak hoş değil.

KENDİ DÖNEMİNİ ÜSTÜN GÖREN O HERİFLERE BENZEMEK İSTEMİYORUMrnrn90'lar gençliğinin, bir önceki jenerasyon tarafından eleştirildiğini hatırlıyorum. Toplumsal olaylara, siyasete uzak oldukları gibi gerekçelerle. Kendi dönemini yeni dönemden üstün gören o heriflere benzemek istemiyorum ben. Her dönemin bir ruhu var, şu anın ruhu da bu.

Ben u2018şu anın ruhu'nu temsil eden biri değilim. Eski kafalıyım. Ama kendi jenerasyonuma da, bu jenerasyona da aynı uzaklıktan bakıp anlamayı tercih ediyorum dünyanın halini. u2018Şu anın ruhu'nu da, u2018kendi jenerasyonumun ruhu'nu da istemiyorum bulunduğum konum olarak.

KATLANACAĞIZrnrnHayat güzelleşsin diye eskiye ihitiyacımız olup olmadığını soruyorsunu2026 Bilmiyorum. Değer sistemleri değişiyor, bizlerin u2018değer' diye kabul ettiğimiz bazı şeyler gülünç ve saf, naif bulunuyor şu an için. Yapacak bir şey yok. Katlanacağız.

YENİ ŞARKILAR YAZMAYACAĞIMrnrnYeni şarkılar yazmayı düşünmüyorum. Şu an müzikal olarak beni motive eden tek şey, geleceğe güzel şarkılar bırakmak. Eskiden yazdığım şarkıları derleme toplama işine o yüzden girdim. u2018Koyu Antoloji' albümü bunun başlangıcı.

SADECE PRODÜKSİYONrnrnBirkaç projem daha var ama bunlar Türk Popüler Müziği'nde sevdiğim şarkıları kaydetmekle ilgili. Başkalarının yazdığı şarkılar ama onları gerçekten çok beğeniyorum ve benim sesimle de kalsınlar istiyorum geleceğe. u2018Cover' tabir edilen albümlerden olacaklar. Hem zevkli hem de kolay projeler bunlar benim için. Sadece prodüksiyonla uğraşacağım, şarkı yazmayacağım.

Yaşantımla veya röportajlarda söylediklerimle filan olabildiğimce açık ve dürüst olmaya çalıştım hep. İnsanlar ben konuşmadan bile ne düşündüğümü tahmin ediyorsa, bundandır herhalde.

ÜLKEM İÇİN ÜZÜLÜYORUMrnrnİçimde, aklıma gelen şeyleri bir yerlere yaymak gibi bir ateş yok artık çünkü. Yorgunum. Dünya da, Türkiye de benim çok korktuğum bir yere doğru gidiyor. Türkiye'nin geleceğine dair umutsuzum. Üzülüyorum ülkem için. Ama çıkış yolu ne desen, onu da bilmiyorum.

AŞKSIZ SEKS AĞRIYI GECİKTİRİR AMA AZALTMAZrnrnAşk konusunda artık pek konuşmak istemiyorum. Aşk derken ne anlıyoruz? Romeo ile Juliet'inkini mi, magazin eklerindeki “Bilmem kimin yeni aşkı, 10 gündür tanışıyorlar” haberindekini mi? Aşk sözcüğünün çok kolay kullanıldığını düşünüyorum. İlişkilerimde hep temkinli davrandım. O yüzden de aşklarını onlu sayılarla ifade edenlerden değilim. Birkaç tane sadece.

AYRILIŞ SANCILIYSA AŞKrnrnBir şeyin u2018aşk' olduğunu kabul etmem zor oldu hep, ayrılışlarım da sancılı oldu. Belki sancı meselesi iyi bir açıklayıcı olur. Ayrılış sancılıysa aşk, değilse değil.

YALAMA OLUYORSUNrnrnİnsanın, insandan insana koşması şarkımdan aldın bu kullanımıu2026 Bu, bir yarayı kapatmak içinse boş bir çaba. Ağrıyı geciktiriyor ama azaltmıyor. Hatta boşluk duygusunu çoğaltıyor. Ama kalbimiz yaralıyken ya da birini sevecek mecalimiz yokken ya da yalnızlık çekilmezken birilerinin varlığına yine de ihtiyaç duyuyoruz.

Seks isteği, şefkat ihtiyacı gibi nedenlerle boşu boşuna çabalıyoruz. Uzun süreler boyunca böyle yaşadıkça da ağrı kesici niteliğini kaybediyor bu ilişki biçimi. Yalama oluyorsun.

BANA ACINMASI ÇOCUKKEN CANIMI ÇOK ACITIRDIrnrnOrtaokul yaz tatillerinden beri çalışıp, para kazanan, okuyan, kendi kendini var etmiş azimli biriyim. Dikkatli bakılırsa, birçok kişiye örnek olarak gösterebileceğiniz şeyler var geçmişimde. Ama serseriyim biraz. Hayatım boyunca hem çok çalıştım, hem de eğlendim. Yine de eğlence gibi gurur duymadığım bir özelliğimle anılmak hoşuma gitmiyor.

Artistik ve ekonomik olarak başarılı bir kariyerim, onun öncesinde de çok yoğun kendimi var etme çabam var benim.

ÇOCUKLAR SAHTEKARLIĞI ÖĞRENİP BİZE BENZEYECEKLERrnrnBir çocuk insanın hayatına çok şey katıyor. Ya da şöyle söyleyeyim, benimkine kattı. Dünyaya bakış açınız değişiyor. Bir sorumluluğunuz oluyor ve dünyadaki her şey önemini yitiriyor o sorumluluğun yanında. Bir taraftan yaşam amacınız oluyor, bu çok iyi bir şey, bir taraftan da korkutucu bir yanı var.

Artık eskisi gibi cesur değilsiniz, “Bana ne olursa olsun” diyemiyorsunuz, korkaklık başlıyor. “Dünya, Türkiye acaba nasıl olacak çocuğum büyüyünce” diyorsunuz. Bir deu2026 Çok dürüstler, her istediklerini söylüyorlar. Yavaş yavaş sahtekarlığı öğrenip bize benzeyecekler.

Bana acınması çocukken canımı çok acıtırdı. Babamın öldüğünü duyanlar yüzüme karşı “Ah vah” dediklerinde kırılırdım. O insanlardan da nefret ederdim. Oradan biliyorum acınma duygusunun acıttığını.