12 Eylül darbesine ilişkin dönemin Genelkurmay Başkanı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkındaki dava, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin sanıklar hakkında verilen hükmü usul yönünden bozmasının ardından Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden görülmeye başlandı.
Duruşmaya davanın bazı müdahilleri ve avukatları ile mülga Başbakanlık yerine Cumhurbaşkanlığı, TBMM, DİSK, Muğla Barosu ve 68'liler Derneğinin de arasında bulunduğu müdahil tüzel kişiliklerin avukatları katıldı.
Ölen sanıkların mirasçılarının avukatlarının bulunmadığı duruşmada hazır bulunanların tutanağa geçirilmesinin ardından usul tartışmaları yaşandı.
Müdahil avukatlardan Ömer Kavili, dosyaya giren belgelerin duruşmada okunmasını istedi. "12 Eylül darbecilerinin, darbe yapmak için ortamın ısınmasını bekledikleri en önemli olayın 1 Mayıs 1977'de yaşandığını" ifade eden Kavili, buna ilişkin belgenin dosyaya kazandırılmasını talep etti.
Müdahil Muğla Barosu avukatı Senih Özay, mahkeme heyetinde dördüncü hakim görevlendirilmesini talep etti. Ahmet Türk'ün de aralarında bulunduğu bazı müdahillerin avukatı Öztürk Türkdoğan ise duruşmanın görüntülü olarak kaydedilmesini istedi.
Mahkeme heyeti, cumhuriyet savcısın da görüşü doğrultusunda taleplerin reddine karar vererek, taraflara bozma ilamına uyulup uyulmamasına ilişkin görüşlerini sordu.
Avukat Senih Özay, mahkemenin kararında direnmesini istedi.
Bazı müdahil gerçek kişiler takdiri mahkemeye bırakırken, diğer müdahiller ve avukatları bozma ilamına uyulmasını talep ettiler.
Mahkeme, savcının da talebi doğrultusunda "usul ve yasaya uygun" bozma ilamına uyulmasına karar vererek, taraflara beyanlarını sordu.
Müdahillerin birçoğu, sanıkların mirasçılarına intikal eden mal varlıklarına tedbir konulmasını istedi.
Müdahillerden Azize Yıldız, 12 Eylül darbesi mağduru olduğunu belirterek, "Vakıf Gureba Hastanesinde başhemşireyken ihtilal oldu ve beni tutukladılar. Yeni kapanmıştım, İslami kitaplarım vardı. Bunu suç unsuru yaptılar. En son Selimiye Kışlası'nda bırakıldım. Çok mağdur oldum. Maddi ve manevi haklarımın tazminini istiyorum" dedi.
Yılmaz Yukarıgöz, 12 Eylül darbesinin ardından Merkez Bankasından 170 ton altın çalındığına yönelik iddialar bulunduğunu belirterek, yargılamada bu iddiaların üzerinde durulmasını istedi. MASAK raporlarının incelenmesini ve darbecilerin varislerine intikal eden miraslarına tedbir konulmasını ifade eden Yukarıgöz, zaman aşımı nedeniyle düşürülen işkence davalarının tekrar görülmesini ve işkenceye karışmış isimlerin yargılanmasını talep etti.
Hüseyin Esentürk de 12 Eylül'ün sanık iki generalden ibaret olmadığını söyleyerek, "5 generalden de ibaret değil. Kocaman bir yapı. Nurettin Ersin'in mal varlığı niye es geçiliyor? Nejat Tümer'inki? Bunların ölmesi suçu ortadan mı kaldırdı? Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için alınan kararlar onlar için niye alınmıyor?" ifadelerini kullandı.
Müdahil Cumhur Yavuz ise darbenin ardından 11 yıl cezaevinde kaldığını, idamının istendiğini ancak sonrasında serbest bırakıldığını anlatarak, sanıkların mirasçılarının malvarlıklarına tedbir konulmasını istedi.
Tayfun Görgün de Türkiye'nin halen 12 Eylül'ün zararlarını gördüğünü, bugünkü sorunların hepsinin gerisinde 12 Eylül ve diğer darbelerin bulunduğunu söyledi. Görgün, sanıkların mirasçılarına intikal eden mal varlıklarına tedbir konulması talebinde bulundu.
Devlet mezarlığından çıkarılsın
Mahkeme heyetinin taleplerini dinlediği TBMM vekili avukat Şebnem Demirhan, MASAK'tan yeniden rapor talep edilerek, sanıkların mirasçılarına intikal eden mal varlıklarına tedbir konulması ve söz konusu mal varlıklarının müsadere edilmesini istedi.
Cumhurbaşkanlığı vekili avukat Mehmet Faruk Öztürk de suçun işlemesiyle elde edilen maddi ve manevi tüm menfaatlerin müsadere edilmesini ve Kenan Evren'in naaşının devlet mezarlığından çıkarılmasını talep etti.
Avukat İlyas Danyeli, "Madem yasal açıdan bu sanıkların cezalandırılması mümkün değil, 12 Eylül darbesinden itibaren sanıkların elde ettiği maddi, manevi tüm kazanımların ellerinden alınmasını, rütbelerinin sökülmesini, cumhurbaşkanlığı, genelkurmay başkanlığı gibi sıfatlardan arındırılmalarını ve mirasçılarının mal varlıklarına el konulmasını talep ediyoruz." diye konuştu.
Avukat Ömer Kavili, Cumhurbaşkanlığının davaya katılması kararının kaldırılmasını talep etti.
Avukat Mehmet Horuş da 12 Eylül darbesinin finans ayağının araştırılması talebinde bulundu.
Başka darbelerin önüne geçilmesi için Türkiye'nin geçmişindeki darbe ve muhtıralarla hesaplaşması gerektiğini vurgulayan avukat Şeref Süslü de "Askeri Ceza Yasası'nın 30 ve 31. maddelerinin sanıklara uygulanmasını, sanıkların rütbelerinin geri alınmasını istiyorum. Sanıkların bu suçtan elde ettikleri tüm malvarlıklarının müsadere edilmesini, mirasçılarına geçen terekenin tespit edilmesi ve bunlar hakkında karar alınmasını talep ediyorum." dedi.
Senih Özay, sanıkların mal varlıklarına ilişkin MASAK'ın dava dosyasına gönderdiği raporun mahkeme huzurunda okunup zapta geçilmesini talep etti.
68'liler Derneği adına davaya katılan avukat İmdat Balkoca, 12 Eylül'ün siyasi ayağının ortaya çıkarılmasını talep etti.
Tüm uygar ülkelerde darbe ve darbeyle birlikte işlenen suçların insanlığa karşı işlenmiş suç olarak kabul edildiğini belirten Avukat Öztürk Türkdoğan da "Bu davada bizi hayal kırıklığına uğratan en önemli husus şu oldu, iddianamede darbeye hazırlık olarak işlendiği belirtilen suçlara yer verildi ancak gördük ki bu suçlara ilişkin bir ceza talep edilmedi. 12 Eylül döneminde suç işleyenlerin yargılanmasını, işkence ve infaz suçlarının tamamının cezalandırılmasını istiyoruz." dedi.
Beyanların ardından söz alan duruşma savcısı, davaya katılma talebinin kabulünü, diğer taleplerin reddini istedi.
Müzakereden sonra ara karar açıklayan mahkeme heyeti, müşteki Utku Erdoğan, Azize Yıldız ve İpek Keskin Gür'ün davaya katılma talebini kabul etti.
TBMM ve Cumhurbaşkanlığının davaya katılma kararının kaldırılması talebini reddeden heyet, 1 Mayıs 1977 olaylarına ilişkin MİT'ten rapor aslının getirilmesi ve Bayrak Harekat Planının dosyaya kazandırılmasına ilişkin talebi de kabul etmedi.
Heyet, insanlığa karşı işlenen suçlar nedeniyle suç duyurusunda bulunulması talebini, suç duyurusunun ilgililer tarafından yapılmasının mümkün olduğu gerekçesiyle reddetti.
Sanıkların ve mirasçılarının sanıklardan temin edilen maddi kazanımlar ve mal varlıklarının tespit edilip söz konusu mal varlıklarına tedbir konulması talebi de heyetçe kabul edilmedi.
Dava, 12 Nisan 2019'a bırakıldı.
Davanın geçmişi
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yürürlüğe giren, "Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı"na dair anayasanın geçici 15. maddesi, 12 Eylül 2010 referandumu ile kaldırıldı. Türkiye genelinde birçok kişi ve örgüt, darbenin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkında suç duyurusunda bulundu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Evren ile Şahinkaya hakkında hazırladığı iddianamenin Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince 10 Ocak 2012'de kabul etmesiyle Türkiye tarihinde ilk kez bir darbenin sorumluları yargı önüne çıktı.
İddianamede iki komutan, ''Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek'' ile suçlandı.
Evren ve Şahinkaya, savunmalarında, suçlamaları kabul etmeyerek, kurucu iktidar olduklarını, mevcut mahkemelerin kendilerini yargılayamayacağını öne sürdü.
Dava devam ederken çıkan yasayla Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi kapatılınca yargılama Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine devredildi.
Mahkeme, 18 Haziran 2014'te Evren ve Şahinkaya'yı, 1979'da verdikleri muhtırayla anayasa ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, 1980'de de cebren anayasayı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM'yi ıskat ve cebren men suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı, takdiri indirimle cezayı müebbet hapse çevirdi.
Evren ve Şahinkaya hakkında, Askeri Ceza Kanunu'nun "askeri rütbelerin sökülmesi"ne ilişkin 30. maddesinin de uygulanmasına karar verildi.
Kararın ardından sanık avukatları kararı temyiz etti. Dosya Yargıtaydayken Evren, 10 Mayıs 2015'te 98 yaşında, Şahinkaya da 9 Temmuz 2015'te 90 yaşında hayatını kaybetti.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi.
Dosyayı yeniden görüşen yerel mahkeme, karara uyarak düşme kararı verdi ve dosya tekrar Yargıtay 16. Ceza Dairesine geldi.
Daire, yerel mahkemenin kararını bu kez usul yönünden bozdu.
Bozma kararında, yerel mahkemenin gerekçesinde lehe olan kanunun 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) hükümleri olduğunun belirtilmesine karşın, hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca karar verilmesi suretiyle gerekçe ile hüküm arasında karışıklığa neden olunmasının kanuna aykırı olduğu belirtildi.