TBMM'nin 24. yasama yılının 2. döneminin açılışında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genel Kurul'da bir konuşma yapıyor.
"TBMMnin 24. dönem 2. yasama dönemi dolayısıyla hepinizi selamlıyorum.
TBMM meşrutiyetini milletten alan ve meşruiyeti diğer kurumları verir. Demokrasimizin ocağıdır. Halkımızın hak, hukuk, adalet ve refaha dair isteklerinin dile geldiği yerdir. TBMM milletin kayıtsız şartsız hakimiyetini temsil eden en kudretli kurumdur.
Demokrasi şöleni şeklinde gerçekleşen 12 haziran seçimleri halk iradesini güçlü bir şekilde ortaya koydu.
Türkiye'nin en önemli gündem maddesi yeni anayasadır. Yürürlükteki anayasa ihtiyaçlara cevap vermiyor. İstinasız tüm kesimler yeni bir anayasa yapma isteğinde.
Her siyasi partyi ve milletvekili ortak gelecek ve umutlarımız adına kendi tezlerini ortaya koyacak.
Anayasa süreci korku, endişe ve kısır kısır kavgalarla tekemmül ettirilecek bir süreç değildir.
Millet olarak asgari müşterek ve ihtiyaçlar konusunda mutabakatımız var.
1982 anayasası çok kapsamlı reformlara rağmen milletin ulaştığı seviye nedeniyle dar gelmeye başlamıştır.
Ülke olarak parlak geleceğe umutla bakmamız tabiidir. yeni anayasayı itidal ve özgüvenle yürütmeliyiz. yeni anayasa sürecini üslup ve usul hatalarına kurban vermeyelim.
Temel ilke ve hassasiyetlerin zaman duyarlı hale gelmesi için esneklik gerekir.
Yeni anayasa vesayeti örtülü şekilde başka organlara değil açık bir şekilde millete dayamalıdır
Cumhuriyetin temel ilkelerinden taviz vermeyen bir anayasa olmalıdır. Sadece hesap soran değil, hesap veren bir devlet anlayışı yeni anayasada olmalıdır. Yeni anayasamız Türk demokrasisini kurumsallaştıran tüm unsurları içinde barındırmalıdır.
İç barışımızı pekiştirmenin en iyi yolu ülkemizi 1. sınıf demokrasiye ulaştırmaktır.Hukuk yoluyla siyasi üstünlük sağlamanın mümkün olmadığı defalarca görülmüştür. Haksızlık ve adaletsizlik hukuk kılıfına sarılmamalıdır. Hukukun üstünlüğü temelinde görev yapan bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi demokrasinin vazgeçilmesidir.
Yargı merciilerinin görevlerini yaparken azami özen göstermeleri gerekir.
Dosyaların çokluğu, iş gücünün azlığı nedeniyle tutukluluklar fiili cezaya dönüşmesine neden oluyor.
Teröre karşı net tutum takınamayanlar en büyük zararı kendilerine verir. Terör zerre kadar müsamaha gösterilmeyerek yok edilmesi gereken bir beladır. Terör saldırıları vicdanları derinden yaralamaktadır. Herkesin terörü telin etmesi insanlığın namusudur.
Devlete düşen görev, hukuk kurulları dahilinde terörle mücadeledeki bütün metodları kullanmaktır. Kan ve şiddetle hak alma arayılında olanlar, tarihi bir yanılgı içindedirler. Demokratik adımları terörün sonucu sayanlar büyük ve tarihi bir yanılgı içindedirler.
Ekonomik dehşet dengesinin küresel krize dönüşmemesi için G-20 platformunun etkin çalışması gerekir.
Küresel krizlere rağmen Türkiye'nin ekonomik temelleri sağlam. Küresel krizlere rağmen Türkiye ekonomisi büyümüştür. Ancak tasarruf eğilimizin biraz düşük olması bizim için zaafiyettir.
Ekonomiyle ilgili tüm birimlerin koordinasyonunu takdirle karşılıyorum.
Ekonomik hedeflere ulaşmak için yapılanlar cari açık sorununu ortaya çıkardı. Döviz kuruyla ilgili tartışmalar yapısal sorunlara neden olmamalıdır.
Uluslararası piyasalarda tercih edilen kaliteli ürünler için yeterli kaliteli hammadde eksikliğimiz var. Yüksek cari açık vermeden hızlı büyümenin yollarını bulmalıyız. 1 dolarlık ihracat için 82 sentlik ithalat yapmak zorundayız. Bu hepimizi rahatsız etmeli.
Arap Baharı, 1848 deverimlerine benzemektedir ve önüne geçilemez bir hal almıştır. Ortadoğuda yıllarca baskı, korku ve yoksulluğun kıskacındaki halk kendi iradesini ortaya koydu. Ülkemizin ortadoğu halklarına verdiği destek takdire şayandır.
En büyük desteği verdiğimiz ve yatırım yaptığımız Suriye'nin bölgedeki gelişmeleri okuyamadığını gözlemledik. Gelişmeleri tahlil etmekte geç kaldılar. Suriye yönetimine güvenmiyoruz. Ancak Türkiye herşeye rağmen kadim dostu Suriye halkının yanındadır.
Filistin devletinin tanınması için ülkemizin verdiği destek kardeşliğimizin gereğidir.
İsrail haklı taleplerimiz karşısında gerekli adımları atmadığı sürece ilişkilerin normale dönmesi beklenemez. Bölgedeki dinamikler İsrail aleyhine gelişmektedir. İsrail işgal ettiği topraklardan çekilmezse barışa ulaşılamaz.
2007 Ağustos ayında başlayan ekonomik kriz Avrupa'nın içine kapanmasına yol açtı. AB ile ilişkiler bağlamında stratejik önceliklermizden taviz vermeden üzerimize düşeni yapmalıyız. Müzakere süreci tamamlandığında AB'ye katılım noktasında sadece AB değil, Türk halkı da karar verecektir."