Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde (KTÜ) düzenlenen “AB ve Türkiye: Algılar ve Gerçekler” konulu oturumda KTÜ’lü öğrenciler, Avrupa Birliği ülkelerinde görev yapan gazeteciler ile bir araya geldi.
KTÜ’de ‘22. Avrupa Birliği (AB) Türkiye Gazeteciler Konferansı kapsamında düzenlenen oturuma KTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öncülük etti. KTÜ Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen oturumda konuşmacı olarak AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilciliği Direktörü Stefano Manservisi, AB Türkiye Büyükelçisi Hansjoerg Haber, İngiliz Financial Times’tan David Gardner, Fransız Liberation gazetesinden Marc Semo, İtalyan La Repubblica gazetesinden Marco Ansaldo, İspanyol El Pais’ten Juan Carlos Sanz, Romen Jurnalul National’dan İrına Stoica katıldı.
Öğrenciler AB’li gazetecilere özellikle Fransa ve Türkiye’de yaşanan terör olaylarıyla ilgili sorular yöneltti.
AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilciliği Direktörü Stefano Manservisi, Türkiye’nin AB’ne girme süreciyle ilgili olarak “Ya, Türkiye ile Avrupa Birliği olarak beraber ve güçlü kalacağız ya da ayrılacağız ve zayıflayacağız” ifadesini kullandı.
Yeni fikirler ortaya koyabilmek için burada olduklarını ifade eden Stefano Manservisi, “Düşünmek, eleştirebilmek, yeni fikirler ortaya koyabilmek, nereye gittiğimizi analiz edebilmek için buradayız. Dolayısıyla beraberce karşılıklı göğüs germemiz gereken zorluklar nelerdir ? Bunun için ne yapmamız gerekir ? Mesela sınırlarımızı hep beraber muhafaza etmeliyiz. Karşılıklı bilgi paylaşabilmeliyiz. Halklar düzeyinde de toplumumuzun ürettiği radikalizasyonun yeni formalarıyla beraberce mücadele edebilmeliyiz. Bu çok uzun vadeli ve daha yakın bir ilişki gerektirir. Avrupa Birliği'nde insanların Türk halkını anlayabilmesini sağlamamız lazım. AB’deki halkın Türk halkını anlayabilmesi için Avrupa’daki gazeteciler aracılığıyla onlara Türk halkını anlayabilecekleri perspektifi sunabilmemiz gerekir. Ayrı ayrı olunduğunda zayıf olacağız. Ya, Türkiye ile Avrupa Birliği olarak beraber ve güçlü kalacağız ya da ayrılacağız ve zayıflayacağız” dedi.
"İSLAMİYETİ TERÖR SALDIRISIYLA İLİŞKİLENDİRMEK APTALCA BİR ŞEY"
Avrupa Birliği ülkelerinde İslam ile terörizmin ilişkilendirilmesi konusunda bir soruyu cevaplayan Stefano Manservisi, “Burada düşüncelerimizi tartışıyoruz. Gerçekten de 'evet' AB topluluklarında İslam ile terörizm ilişkilendirildi. Bu kötü bir şeydi. Çünkü bu doğru değil. Müslüman ülkeler, Müslüman yetkililer, bunu dile getiriyorlar. Ama AB bünyesinde çalışanlar da gerçeğin bu olmadığı farkındalar. Bunu görüyorlar ama bu saldırıları yapanların hepsi AB ülkelerinin vatandaşlarıydı. İşte bu realite toplumlarımızı yönlendiren şey. Bu yanlış, aptalca şey! Yani dini, terör saldırısıyla ilişkilendirmek aptalca bir şey” diye konuştu.
Fransız Liberation Gazetesi'nden Marc Semo ise öğrencilerin Ankara ve Paris’de yaşanan bombalı terör saldırıları ile ilgili sorularını cevaplandırdı. Semo, Suriye’deki iç karışıklıktan sonra Paris ve Ankara’nın çok güçlü bir şekilde Beşer Esed’in görevden ayrılmasını ve gitmesini istediğini ifade ettiğini hatırlatarak “Ankara’daki patlamadan sonra Avrupa’nın her yerinde dayanışma mesajları Türk yetkililerine aktarıldı. Herkes çok iyi bir şekilde şunu anladı; bu tehdit herkes için. Suriye’deki iç savaşın başladığı günden buyana Fransa ile Türkiye arasındaki bakış açısı bu konuyla ilgili neredeyse aynı. Paris ve Ankara çok güçlü bir şekilde aynı şeyi istedi, destekledi. O da Beşer Esed’in görevden ayrılması, gitmesi. İşte bu doğrultuda demokratik isyan için destek veren iki ülke Türkiye ve Fransa olmuştur" şeklinde konuştu.
"OLUP BİTENİ ÇOK İYİ ANLAYABİLİYORUZ"
"İşte bütün bunların neticesinde neyi çok iyi anlıyoruz. Olup biteni artık çok iyi anlayabiliyoruz" diyen Semo "Bu sebepten ötürü bizler de terör saldırısına maruz kaldık Fransa’da. Teröre karşı mücadele etmek gerekiyor bu net. Açık konuşacak olursam Avrupa’daki bakış açısıyla ilgili şunu söyleyebiliriz. IŞID’le DAİŞ ilgili Türk yetkilileri bakış açısı bir fark oluşturuyor. Türkiye birkaç yıl önce bu koalisyona dahil oldu ancak etkin bir şekilde Türkiye’de koalisyona dahil olması bu yılın Temmuz ayında gerçekleşti etkin bir şekilde katılımı. Türkiye’deki yetkililer için öncelik Fransa için yada ABD için öncelikle aynı değil. İşte bu sebepten ötürü de Kürt Sorunu var. Kürt sorunu ve PKK ve terörizm bir tehlike. DAİŞ kadar büyük bir tehlike Türkiye için. Eğer Türkiye bugün DAİŞ’e karşı daha dahil olmuşsa fazla Ankara’daki bomba saldırısından sonra herkes için tehdit olduğunu anlamış durumda. Ancak Ankara’daki patlamadan birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi ki 'bu terörizm kokteyl' PKK, DAİŞ ve Suriye’deki gizli servis buna dahil olmuştur. İşte bu bakış açısıyla ifade tarzı ile farklılıklar da bu noktalardan ortaya çıkmaktadır” ifadelerini kullandı.