AFAD İstanbul İl Müdürü Gökhan Yılmaz, Türkiye'de afet bilincinin artırılması için 2 milyon kişiye AFAD Temel Afet Farkındalık Eğitimi verildiğini belirtirken, "Afet öncesi alınması gereken tedbirler vatandaşlarımızda bir farkındalık düzeyinde oturmaya başladı. Vatandaşımız şu anda olası bir afet anında evdeyse paniğe kapılmadan depremin 'çök, kapan, tutun' pozisyonuna girerek, alan küçülterek sağlam bir eşyanın yanında bulunması gerektiğini ve afet bittikten sonra paniğe kapılmadan evini güvenli şekilde terk etmesi gerektiğini biliyor." dedi.
AFAD İstanbul İl Müdürü Gökhan Yılmaz, "asrın felaketi" olarak tanımlanan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin Türkiye'de afet konusunda farkındalığın artırılması ve geliştirilmesi noktasında bir milat olduğunu söyledi.
Aradan geçen 21 yılda birçok kamu kurum ve kuruluşunun afet konusunda ciddi faaliyetlerde bulunduğunu dile getiren Yılmaz, vatandaşların da bu konudaki çalışmalara destek verdiğini belirtti.
Afetle mücadelede kamu kurum ve kuruluşlarının olduğu gibi vatandaşların da sorumluluklarının bulunduğuna işaret eden Yılmaz, topyekun mücadelenin başarı getireceğine inandığını kaydetti.
AFAD'ın 21 yıldır afet farkındalık eğitimi verdiğini anlatan Yılmaz, "Afet farkındalık şuurunun artırılması yönünde 1999 yılından günümüze kadar yaklaşık 2 milyon kişiye 'AFAD Temel Afet Farkındalık Eğitimi' vermiştir. " dedi.
Yılmaz, eğitimlerde vatandaşlara afet öncesi ve sonrasında neler yapılması, afet sırasında ise nasıl davranılması gerektiği konusunda uygulamalı bilgiler verildiğini kaydetti.
Eğitim alan 2 milyon kişinin ağırlıklı olarak kamu ve şirket çalışanları, STK temsilcileri ve öğrencilerden oluştuğunun altını çizen Yılmaz, "Toplumun tüm kesimlerine yönelik eğitim faaliyetlerine devam ediyoruz." ifadesini kullandı.
Afet konusundaki çalışmalar vesilesiyle vatandaşta farkındalık oluştuğunu kaydeden Yılmaz, şöyle konuştu:
"Afet öncesi alınması gereken tedbirler vatandaşlarımızda bir farkındalık düzeyinde oturmaya başladı. Vatandaşımız şu anda olası bir afet anında evdeyse paniğe kapılmadan depremin 'çök, kapan, tutun' pozisyonuna girerek, alan küçülterek sağlam bir eşyanın yanında bulunması gerektiğini ve afet bittikten sonra paniğe kapılmadan evini güvenli şekilde terk etmesi gerektiğini biliyor. Dolayısıyla eğitimlerimizin toplumda artarak tabii devam etmesi gerekiyor. Çünkü 1999 depreminde aradan 21 yıl geçtiğini düşündüğümüzde o yıl dünyaya gelen bir bebeğin bugün 21 yaşında bir delikanlı olduğunu düşünebiliriz. Yine o gün 40-50 yaşında olan bir vatandaşımızı da bir şekilde vefat etmiş olma ihtimali de var. Dolayısıyla eğitim süreklilik arz edecek bir konudur. Bugün 'verdik eğitimi bitti' diyemeyiz."
Eğitim alan kişilere zaman zaman pratik yapmalarını öneren Yılmaz, AFAD'ın sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde meydana gelen afetlerden edindiği tecrübeleri de vatandaşa aktardığını söyledi.
Yılmaz, "Afet nerede yaşanırsa yaşansın ona karşı alınacak tedbirler ortaktır. Bu noktadan baktığımızda AFAD dünyanın pek çok noktasında yaşanan benzer afetlere Türkiye'den giden ekiplerle müdahalede bulunmuş, orada çok ciddi deneyimler kazanmış, başarılı operasyonlara da imza atmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
"Yetişmiş ve eğitim almış insanlara ihtiyacımız var"
Geçen sene, toplumun her kesiminin bu mücadelenin bir parçası olması gereğinden yola çıkılarak hayata geçirilen AFAD Gönüllülük Projesi'ne de değinen Yılmaz, AFAD gönüllülerinin afet öncesi gereken tedbirlerin uygulanmasında aktif görev yaptığına, olası afetler için de 26 ana çözüm ortağıyla birlikte hazır olduklarına dikkati çekti.
Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye'de 150 bine yakın AFAD gönüllüsü kaydı bulunmaktadır. İstanbul'da bu sayı 30 bine ulaşmıştır. Tabii bu gönüllülük faaliyetlerinin artarak devam etmesini arzu ediyoruz. Olası bir afette ilk müdahale edenler genelde vatandaşlarımız oluyor. Kamunun acil müdahale ekipleri daha sahaya ulaşmadan vatandaşlarımız sahada kurtarma faaliyetlerini ya da insani yardım faaliyetlerini yürütüyorlar. Dolayısıyla onların o an için doğru müdahalelerde bulunabilmesi için yetişmiş ve eğitim almış insanlara ihtiyacımız var. Bu noktada biz bir taraftan gönüllülük faaliyetlerini artırıyoruz ama bir taraftan da afetler olmadan önce afet risklerine yönelik zarar azaltma önlemleri ve tedbirlerini almak zorundayız. 150 bin kişiyi düşündüğümüzde, her birinin dört kişilik bir ailenin ferdi olduğunu düşündüğümüzde bu 600 bin kişinin afette nasıl davranması gerektiğini öğrenmesi anlamına geliyor. Biz zaten gönüllülerimizden öncelikle yakın çevresindeki insanlara bu eğitimleri aktarmalarını ve aile planlarını yapmalarını istiyoruz."
Yılmaz, birçok doğal afetin Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyanın kaçınılmaz gerçeği olduğunun altını çizdi.