AİHM, KKTC'de mülkiyet meselelerini ele almak için kurulu olan tanzim komisyonlarının "etkin bir iç hukuk yolu" olduğuna hükmetti. Böylelikle, artık Kıbrıslı Rumlar, Türk kesiminde kalan mallarıyla ilgili davaları AİHM'e taşıyamayacaklar.
Bir diğer deyişle AİHM, bekleyen 1,500 dava için de kapıyı kapamış oldu. Böylelikle Rumların KKTC'de faaliyet göstern Taşınmaz Mal Komisyonu dışında gidebilecekleri başka bir kapı kalmadı.
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, NTV'ye yaptığı açıklamada, bu kararı "tarihi" olarak nitelendirdi. Talat ayrıca, "Müzakerelerde büyük kolaylık olacak. Çünkü müzakerelerdeki mülkiyet başlığının kesin çerçevesini çiziyor" dedi.
KKTC'nin geçmişte sorunun çözümünün mahkemeyle değil müzakereyle olacağını savunarak, tazminat, takas ve iade gibi yollar önerdiğini anımsatan Talat, Rumların bu önerileri reddettiğinin de altını çizdi.
BİR NEVİ TANIMA
Kararla ilgili konuşan Türkiye'nin Avrupa Konseyi'ndeki Daimi Temsilcisi Daryal Batıbay, "Kararın en önemli yanı KKTC'de Rum mülkiyet iddiaları için Taşınmaz Mal Komisyonu'nun etkin bir iç hukuk mekanizması olarak AİHM tarafından tanınması. Böylece Avrupa mahkemesi KKTC yasalarının uluslararası standartlarda olduğunu kabul etmiş oluyor.
Bu da bir bakıma KKTC'nin uluslararası kamuoyunda tanınması anlamına geliyor. AİHM'e 1,500 dava için başvurulmuş, bundan sonra bu tür davaları kabul etmeyecektir. İç hukuk yolu tükenmediği için kabul etmeyecektir. Karar emsal davalar için tarihi önemde" dedi. Bir uyuşmazlığın AİHM'ye taşınabilmesi için iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekiyor. AİHM, bugüne kadar Taşınmaz Mal Komisyonu'nu iç hukuk yolu olarak tanımıyordu. Bu nedenle mülk davaları doğrudan AİHM'ye götürülebiliyordu. Bu kararla, AİHM, KKTC kurulu bir yargı organının da meşruiyetini de tanımış oldu. Bu aşamadan sonra AİHM, doğrudan kendisine gelen mülkiyet davalarını iç hukuk yolu tüketilmediği gerekçesiyle reddedebilecek.
Rumların açtığı bu davalar, Türkiye açısından AİHM'deki en zorlu dosyalar olarak gösteriliyor. Karar, AİHM'deki Rum davaları nedeniyle son yıllarda Avrupa'da siyasi ve diplomatik baskı gören Ankara'yı rahatlatacak nitelikte.