Muğla'nın Bodrum ile Milas ilçeleri arasında bulunan ve dünyanın sayılı sulak alanları arasında sayılan, yüzlerce çeşit kuş türüne ev sahipliği yapan Mandalya Körfezi'nde Trabzonlu iş insanı Ali Ağaoğlu tarafından yapılacak tatil köyü projesi için inşaat ruhsatı verilmesi, çevreçilerin tepkisine neden oldu.
Muğla Çevre Platformu üyeleri bugün projeye ruhsat veren Milas Belediyesi önünde kararı protesto etti.
MUÇEP'ten yapılan açıklamada, "Bargilya Tuzla Sulak Alanı hakkında yapacağımız bir açıklamayı kuşların, tuzcul çayırların, lagünün yanı başında değil de Milas Belediyesi önünde yapmak zorunda kaldığımız için üzgünüz." denildi.
Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat'a çağrı yapan MUÇEP, "Ruhsat vermek zorunda kalmaları ama korumak zorunda kalmamaları çok ilginç değil mi? Bununla da kalmıyor Sayın Muhammet Tokat, Milas'taki turizm potansiyelinin hayata geçirilmesi noktasında bu yıkım projesine karşı durulmamasi gerektiğini söylüyor. Sözün bittiği yer." ifadelerine yer verdi.
'ÖLÜM FERMANI'
"Bu alanın ölüm fermanı niteliğindeki projeye geçiş izni verenlere karşı sözümüzü söylemek üzere buradayız." denilen açıklamada şunlar kaydedildi:
Bargilya Tuzla Sulak Alanı bir lagün ekosistemi ve hayatta kalması çevresindeki su toplama havzalarının korunmasına bağlı. Sizce lagünü besleyen su toplama havzasına, sulak alanın tampon bölgesine bir “turizm kenti” yapmak ile sulak alan korunabilir mi? Sulak alan sadece su yüzeyinden, göl aynasından mı ibarettir?
Bargilya Sulak Alanı, Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan ve Kesin Korunacak Hassas Alan olarak en üst seviyede koruma statülerine sahip. Yetkililer için tercüme etmek gerekirse, deniyor ki, “buraya zarar verebilecek herhangi bir işleme izin verme. Yaşat. Koru.” 26 Haziran 2021’deki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile “kesin korunacak hassas alan” ilanından sonra, Bargilya Sulak Alani için “koruma amaçlı imar planı” hazırlanmış mıdır? Bu yönde bir çalışma var mıdır?
Son 25 yılda Sulak Alani da içeren bölgede 13 kez üst ölçekli plan değişikliği ve 14 kez tarihi ve doğal koruma statüleri revize edilmişken, 90’lardan kalmış bir plan, olduğu gibi bugün geçerli olabilir mi?
Türkiye’nin de imzacısı ve tarafı olduğu, Anayasa’nın 90. maddesi itibariyle kanun hükmünde olan ve bu alanı da doğrudan ilgilendiren Ramsar, Bern, Barcelona, Biyoçeşitlilik sözleşmeleri sizin için bir şey ifade etmiyor mu? Bulunduğunuz mevki ve yüklendiğiniz sorumluluklar itibariyle sizi ilgilendiren sadece “imar kanunu” mudur? Çevre Kanunu, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği gibi hukuki normlar önceliğiniz değil midir?
Buradan bağlayarak, şunu soralım, siz hiç Milas Belediyesi’nden bu sulak alanın korunması, tanıtılması, yaşatılması hakkında, tamamen kendi çabaları ve girişimleri olan bir etkinlik, proje, plan duydunuz mu? Bargilya ve Kindye antik kentleriyle beraber tarihi 3500 yıl geriye giden bu alanın uluslararası tanıtımı, dolayısıyla bölge halkına ekonomik destek açısından bir çalışmaları var mı?
Fakat öbür yandan, bu alanın tüm değerleri ile ölüm fermanı olan, Net Holding-Ağaoğlu ortaklığında yapılmak istenen devasa “turizm kenti” projesine nasıl yaklaştıklarını, nasıl yeşil ışık yaktıklarını hepimiz duyduk değil mi? Projenin ÇED olumlu kararına karşı açılmış iki dava varken, 11 bilirkişi “ÇED olumlu kararı uygun değildir.” diye rapor vermişken, şimdi projeye nasıl ruhsat vermek zorunda kaldıklarını anlatacaklar. Ruhsat vermek zorunda kalmaları ama korumak zorunda kalmamaları çok ilginç değil mi?
Biz size faunası, florası, arkeolojik önemi, kültürel ve toplumsal bağları daha nice çok kıymetli hususu uzun uzun anlatabiliriz. Lakin şu sorunun altını çizerek bitireceğiz. Bizlere, ruhsat vermek zorunda kaldıklarını anlatma çabasına girdikleri kadar, “onlara” korumak zorunda olduklarını ifade edebilselerdi… Ne dersiniz? Bununla da kalmıyor Sayın Muhammet Tokat…Milas'taki turizm potansiyelinin hayata geçirilmesi noktasında bu yıkım projesine karşı durulmamasi gerektiğini söylüyor. Sözün bittiği yer…
Cumhuriyet