Avrasya ve bazı anekdotları hatırlayıp sonrasında bazı küresel unsurlara değinelim.
# ŞİMDİ !
Atayurdu, vatanımızın öz parçası Kıbrıs'ta; " Kanlı Noel " başta olmak üzere Türk'e canilik yapan ve vahşet saçan ,kadınının ırzına musallat olup kan kusturan Rumlara, tasmasını elinde tutan Yunanistan'a, arkasındaki destekçilerine karşı sus pus iken tek başına ayakta dik duran ve "Ayşe'yi tatile çıkarıp " özgürlüğe kanat çırpıp kendi göbek bağını kesen bu asil milletti. Sadece zulme değil, zulmün arkasındakilere en zor zamanında ABD'nin tehditlerine ve ambargolara göğüs geren bu milletti.
Balkanlar'da Sırpların ırkçı soykırım politikası altında; zulmüne, canice katliamlarına, işkencelerine toplu tecavüzlerine maruz kalan Boşnak halkının çığlıklarına kulak tıkayan tüm danyaya karşı Boşnakların sesi, soluğu bu aziz millet olmuştu. Başka kimse ortalıkta yokken "Mavi Kelebeklerin" sessiz yolculuğunun çığlığı olmuştu. Yüksek bir Boşna köyün başında oturan ninenin kapıyı açtığında karşısında gördüğü üniformalıya sarılıp ağladığı ve sizin geleceğinizi biliyordum dediği kahramanların atası olan millet sizdiniz.
Çeçenler Rus asimilasyonuna ve kıyımına karşı onurlu mücadele verirken yanlarında yine bu kutlu millet vardı.
Irak'ta, Suriye'de Türkmenler; öz yurtlarından sürülmek, yok edilmek, ötekileştirilip etnik ayrım yapılıp Işid, El Nusra, Haşti Şabi, Pkk, Pyd, Ypg gibi örgütlerin kucağına bırakıldığında, Irak ve Suriye vatandaşı olan kardeşlerimize sahip çıkmayıp bu örgütlere yol verdiği yerde yine bu aziz millet kol kanat açmıştı. Bayırbucak'tan Kerkük Musul Türkmeni'ne kadar bağrını açan sizlerdiniz.
Kırım'da, Kafkasya'da Ahıska'da yine siz vardinız.
Karabağ'da; Rus destekli Ermenistan işgal ve sürgününe karşı şahlanan Azerbaycanlı kardeşinin yanında duran aslan yürekli Anadolu evladı vardı. Daha birçok hadiseden bahsedebilir. Diğerleri neredeydi?
Tarihsel süreçte kendisi huzurlu ve mutlu olsa da veya darda olsa da doğudan batıya kök salan bu millet; dik durmayı, haksızlığa boyun eğmemeyi, zulme karşı onurlu direnişi, haklının ve mazlumların yanında olmayı karakter haline getirmiştir. Yeri geldi kendi dertlerini, tasalarını, sıkıntılarını, sorunlarını bir kenara bırakıp vicdanıyla, merhametiyle, duygularıyla mazlumların sesi olmayı ilke edinmiş ve edinmeye de devam edecektir. Bugün biz mazimizle ne kadar onur duyuyorsak gelecek nesiller de bu onuru ve gururu zihinlerinde ve yüreklerinde hissedecek, geleceğe şerefle taşıyacaktır.
Bu vesileyle Rauf Denkta'tan Aliye İzzetbegoviç'e, Cahar Dudayev'den Ebufeyz Elçibey'e ve nice kahramanlara selam olsun.Rahmet ve minnetle anıyoruz.
# Ya diğerleri?
Onlar; o günlerde de olduğu gibi bugün de yine sessiz, yine duyarsız. Kendi siyasi gelecek ve çıkarları için salağa yatmış,,yatmaya da devam ediyorlar. Binyamin Netanyahu'nun: "Sizler koltuklarınızı ve siyasi geleceklerinizi düşünüyorsanız susun ve sesinizi çıkarmayın." cümlesi Arap biblo liderlerin aşağılanmalarını, adam yerine konmadıklarını, o makamlarda kimler sayesinde oturduklarını, kimlerin kulları olduklarını, Arapların yüz karası olduklarını ortaya koymaktadır. Arap halklarının ne kadar sahipsiz, acziyet, cehalet, cesaretsizlik ve uyuşturulmuşluk girdabının içerisinde olduklarını ortaya koymaktadır. İş yine kimin omuzlarında kalıyor? Tabii ki bu necip milletin !
Şovenist, faşist, ırkçı, ötekileştiren düşüncelere karşı olan biri olarak düşüncelerimi belirtmek isterim ki tepkimiz; dilsiz olmaya, sessiz olmaya, tepkisiz olmaya, kulağın üstüne yatmaya, görmezden gelmeye, kendi makam ve menfaatlarinin peşinde olup gözlerini gerçeklere yumanlara, cehaletle bir yerden haberi olmayıp ahkam kesenlere... Yoksa kötü niyetimiz yoktur. Bugün Gazze yarın başka yerler ... Tepkilerimiz insanlık onuru adına yine aynı olacaktır. Biz tarihimizden, kültürümüzden, inancımızdan, ahlakimizdan, hafızai beşerden, vicdanlarınızdan rotamızı almış yolumuzu çizmişizdir.
Zalimler ise modern çağda yine aynı coğrafya, AVRASYA özelinde Ortadoğu'da zulümlerini Gazze'de sahneliyorlar.Hem de insafsızca, acımasızca, vahşice, bebeğinden koltuk değneğiyle yürüyen yaşlısına varıncaya kadar...Ve dünya film seyreder gibi izliyor. Her ne kadar yavaş yavaş tepkilerin dozunu artıran topluluklar olsa da İsrail hiç geri adım atmadan devam ediyor. Ama ilk günden beri karakterli, ilkeli duruşunu ortaya koyan yine bu onurlu millet siz oldunuz.
Yeni dönemin Hitler'i Binyamin Netanyahu ne diyor: "Joe Biden'a söyledim. Acımasız olacağız." Bundan daha acımasız ne olabilir ki?Burada canlı gördükleri her şeyi topraktan ve haritadan silmek olur ki, o yolda ilerliyorlar. Kim dur diyecek? Bunu küresel siyaset belirleyecek. Nasıl mı? Birazdan ...
# Son günlerde yaşanan gelişmeler üzerinden küresel unsurlarının Avrasya özelinde Ortadoğu stratejisine göz atalım.
Dünya; yaşanan sivil katliam ve soykırım karşısında günden güne sesini, tepkisini artırmaya devam ederken İsrail Gazze'de çok büyük bir güç ile mücadele ediyormuşçasına nükleer silahlardan bahsediyor. Yoksa ABD yönetimi İsrail üzerinden bir yerlere mesaj mı veriyor ?
Bölgede kendini konumlandırmaya, yeni statüko ve denge oluşturma yolundaki Çin, Rusya, İran, Türkiye, Hindistan'ın ekonomik- politik-askeri durumlarını gözden geçirmek ve stratejik planları irdelemek sorunun cevabını verecektir. Konu üzerine daha önceki yazılarımda yeni Ortadoğu siyaseti ve düzeninden bahsetmiştik.
Öyleyse ABD İsrail eliyle masumlar üzerinden Gazze Savaşı'nı bahane ederek savaşı, politik - stratejik - askeri açıdan başka bir yöne mi evirmek istiyor ? Elbette öyle.
ABD'nin öncelikli hedefi İsrail'in bölgede caydırıcılığını sağlamak. İsrail üzerinden Doğu Akdeniz'de kendini orta vadede yeniden konumlandırmak. Bu coğrafyada yaşadığı siyasi askeri kayıpları yeniden telafi ederek bölgenin hakim gücü olmak. ABD'nin AVRASYA'daki üslerini göz önüne alınız. Bu coğrafyada oluşan zaafiyeti, kayıplarını ve oluşan boşlukları doldurmaya çalışan Çin, Rusya, Türkiye, İran, Hindistan merkezlerini iyi okumak gerekir.
Kağıtların yeniden karıldığı Ortadoğu topraklarında ilk hamleyi yapan İsrail'in vahşi operasyonu ülkede aykırı seslerin her gün artmasına neden oluyor. Başta muhalifler olmak üzere Netanyahu hükümeti daha sert eleştirilere maruz kalmakta. Netanyahu ve politikasının İsrail'i başka yollara sokabilecegi korkusu baş gösteriyor ve Netanyahu'ya operasyonu durdurması için baskıları arttırıyorlar. İsrail muhalefeti Netanyahu hükümetini istifaya zorluyor. Olmazsa görevden el çektirilmesi hedefleniyor.
Binyamin Netenyahu'ya görevden el çektirebilirler mi ? Bunu başta ABD'nin siyasi tavrı belirleyebilir. ABD'nin tavrını da, kendi iç dinamikleri, toplumsal reaksiyonları ve küresel aktörlerin stratejileri belirleyici olacaktır.
Bu operasyonda izlenen yöntemler, stratejiler, kıyımlar İsrail siyasetinde ve toplumunda derin fay hattı oluşturabilir mi ?
Yaşananlar üzerinden İsrail hükümetinin ırkçı ve dinsel temel üzerinden yürüyen bu operasyonunda muhtemel başarısızlık İsrail'in geleceğinin sorgulanmasına yol açabilir. İsrail muhalefeti bunu görmüş olmalı ki Netenyahu hükümetinin bir an önce operasyonu sonlandırması için baskıyı artıyor. Başarısızlığın ülke içinde hem siyasetten hem toplumsal sosyoloji açısından yeni sorunlara yol açabileceğini göstermektedir. Ülke içinde huzursuzluk ve yarının ne olacağının sorusu İsrail'de oluşan fay hattında uzun soluklu ve derin kırılmalara yol açabilme ihtimalini güçlendiriyor. İsrail'de iddialara göre yapılan anketlerde savaşa desteğin giderek azaldığı ifade ediliyor. Bu da İsrail siyasetinin ve toplumunun yarınlara yönelik korkularının arttığını gösteriyor.
Netenyahu'nun dinsel argümanlar giderek daha fazla kullanarak ilerlemeye çalışması; içeride birliği sağlarak, oluşan tepki ve muhalefeti azaltarak operasyonunu devam ettirip başarılı olmak istemesinin nedenidir. Başarısızlık hem Hetanyahu'nun sonu olacak hem de uluslararası mahkemelerde ve hukukta çok zor durumlara yol açabilecektir. Bir zamanlar kendilerine karşı aynılarını yapan Hitler yönetiminin Almanya'ya ödettigi bedeller gibi.
Muhalefet ise; izlenen bu cani yöntemlerin ve operasyonun İsrail'i hem içte güçsüz düşürebilecegini hem de dünyada İsrail'in yanlızlaşmasına yol açabileceğini düşünüyor olması kuvvetle muhtemel. Hatta bu yanlızlaşma İsrail açısından uzun vadede, bölgede yeni büyük sorunlara ve sonuçlara zemin hazırlayabileceğini hatta karşısındaki bölge unsurlarını daha da cesaretlendirip güçlü ve etkin konuma getirebileceğini, bunun İsrail'in ve İsrailoğullarının eskiye dönüşü olabileceğini, bir nevi nerden dönülürse kâr olacağı mantığıyla bakıyor olma olasılığı kuvvetle muhtemeldir. O nedenle Netanyahu, operasyon başarısının İsrail'in büyük amacının varlığı olacağını , muhalifler ise yaşanan bu vahim tablo ve başarısızlığın yokluk nedeni olacağını düşünüyordur. Ama sonucu; ABD'nin devam eden süreçteki tutumu, İsrail ile olan ilişkisi ve küresel diğer aktörlerin stratejik tutumları belirleyici olacaktır.
ABD bu süreçte İsrail üzerinden bölgede azalan itibar ve gücünü yeniden tesis edebilme zeminini oluşturma gayretini devam ettirebilecek mi? Yoksa yeni bir misyon mu üstlenecek ?
ABD bir taraftan İsrail’e tam destek verirken bir taraftan da diplomasi yolunu açık tutması buna bir işaret gibi görünüyor. Yani İsrail üzerinden bölgede artık sadece " ben varım " demeye çalışırken, muhtemel başarısızlıkta diplomasiyi devrede tutarak bölgedeki statüsünü ve stratejik unsurlarını korumaya çalışıyor izlenimi veriyor. Önceki gün ABD ile Çin devlet başkanlarının görüşmesi ve dışarı pek açıklama yapılmaması perde arkası diplomasinin açık tutulduğunun görüntüsüdür.
ABD Başkanı Joe Biden'ın Çin Devlet Başkanı Jie Chinpe ile yaptığı görüşmesi zamanlama bakımından manidar değil mi ?
Gazze'deki durum İsrail'in savunduğu; topraklarını koruma, dış tehdidi sonlandırma, Hamas'ı bitirme politikasınin tam tersine gelişiyor olması ; operasyonun sivil katliama, zorunlu göçe , soykırıma dönüştürdü.. Doğal olarak küresel unsurların İsrail'e bakışını değiştirmesine zemin hazırlıyor.
Ayrıca ABD'nin bölgeyi yeniden dizayn etme stratejisi başta Çin ve Rusya olmak üzere bölge aktörlerini büyük oranda rahatsız ediyor. İsrail'in operasyonu başlattığı siyasetin tam aksine devam etmesi nedeniyle ABD, Çin ve küresel unsurlarının buradaki siyasetlerini dikkat almak zorunda. Yoksa bu güçler ABD'ye, " ya İsrail ya dünya diyebilirler." ABD bunu göze alabilir mi ? Göreceğiz.
İki liderin San Françisco'da Asya Pasifik Ekonomik İş Birliği Konferansı'ndaki görüşmede şu cümleleri önemli işaretler taşımaktadır.
Biden'ın görüşme öncesi açıklamasında: "Yüz yüze görüşmenin yerini hiçbir şey tutamaz.Tartışmalarımızı her zaman açık sözlü bulmuş ve takdir etmişimdir.Birbirimizi uzun zamandır tanıyoruz. Her zaman aynı fikirde olmadık." sözlerinin şifrelerini iyi analiz etmek gerekir.
Çin devlet başkanı ise "Dünyada en önemli ilişkiler Çin-ABD ilişkisidir. Bu ilişki iki halkın yararına olacaktır. İnsanlığın ilerlemesine yönelik sorumluluğumuzu yerine getirecek şekilde gelişmelidir. " dedi.
Gazze konusunda iki liderin farklı tutum izlediği açık. Ancak Gazze ile ilgili önemli bir açıklama yapılmadı. Ama yukarıdaki açıklama perde arkası diplomasisinde özellikle Çin'in verdiği mesajların kodlarını ortaya koymaktadır. Yine ABD- Çin arasındaki askeri iş birliği açıklaması da dikkat çekici değil mi?
Bu arada ABD içerisindeki tepkiler, Trump 'ın siyasi baskıları ve çıkışları Biden yönetimini sıkıştırıyor. Dünya kamuoyunun giderek artan tepkileri ve ABD'nin içteki siyasal dinamikleri ve toplumsal baskıları, Çin ve diğer unsurların farklı stratejileri ABD'nin tavrını yeniden gözden geçirmesinde etkili olabilir. Evanjelistler zor durumda. Bakalım ABD ilerleyen süreçte hangi yolu izleyecek?
Dünyadan yaşanan son gelişmeler üzerinden birkaç soru sorarak yorumu size bırakıp bugünü sonlandıralım.
İngiltere parlamentosu, Gazze'de ateşkes sağlanması konusundaki önergeyi redderek İsrail'e olan desteğini devam ettirdiğini ortaya koydu. Ancak ateşkes sağlanması konusundaki parlamentoda önemli orandaki evet oyları İngiltere hükümetinin tavrının değişmesinde etkili olacak mı? İngiltere hükümeti geri adım atacak mı? Atarsa ne olur?
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İsrail'e tam destek verirken son günlerde ne oldu da İsrail'i sivil katliamlar konusunda eleştiriyor ve ateşkes beklentisini neden gündeme getiriyor ? NATO içerisinde askeri ve siyasi çatlaklar mı var ? İyi irdelemek lazım.
Güney Kore ve ABD'nin, Pasifik’te ortak askeri tatbikat yapması zamanlama bakımından anlamlı değil mi? Çin'e Ortadoğu siyaseti üzerinden mesaj mı veriliyor?
Danimarka hükümeti Rusya'nın Baltık Denizi'den çıkan petrol tankerlerini denetleyecegini duyurması ne anlama geliyor?
Dünyanın Gazze meselesine odaklandığı bu süreçte, gölgede kalan Rusya Ukrayna Savaşı’nın akıbeti ne oluyor ? Ukrayna'yı tezgahlayan ABD ve Batı'nın, dünyayı ayağa kaldıran Zelenski'den ses seda çıkmaması düşündürücü değil mi?
İran'ın Gazze operasyonunda hâlâ kendini öne çıkarmamasının arkasında ne yatıyor? Korkuları mı? Savaşın İran'a evrilmesini istemeyişi mi ? Göstermelik tehditlerle konumunu korumak mı ? Yoksa pusuya yatıp fırsat mı arıyor?
Sonuç gösteriyor ki; AVRASYA'da veya dünya ölçeğinde eğitimden adalete, ekonomiden orduya her yönüyle güçlü olmak, genç ve dinamik nüfusu harekete geçirmek, üreten devlet ve toplum olmak gerekiyor. Bir ülke için dünya ve bölge siyasetinde sözü geçer olma, zulümlere dur diyebilme, barışı tesis edebilme zemininin temeli ve ön koşulları bu alanlarda doğruyu üretmek ve uygulayabilmektir. İyi düşünüldüğünde rahatlıkla anlaşılabilir.
Zikzak çizen dış politika ile dış politikayı iç siyasi malzeme yapmakla ne caydırıcı olunur, ne inandırıcı olunur ne de içte birlik olunur. Topyekûn iç ve dış politik argümanları sengronize çalıştıran, ehliyet sahibi yöneticiler olmak ve yetiştirmek esastır. Gündelik siyaset değil reel politik platformda ilerleyen ilişkiler geliştirilmelidir.