Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, "Türkiye'nin, AB'ye tam üyelikten başka hiçbir şeyi kabul etmeyeceğini" söyledi.
Bağış, Atina'da yayımlanan Kathimerini gazetesine verdiği demeçte, Türkiye'nin AB perspektifi, kaçak göçmen sorunu, Türk-Yunan ilişkileri ve Kıbrıs konusuna değindi.
AB içerisinde Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili bazı çevrelerin itirazlarına rağmen, "Türkiye'nin bu konuda gerekli adımları atarak müzakereleri tamamlamakta kararlı olduğunu" belirten Bağış, "Tam üyelikten daha az hiçbir şeyi kabul etmiyoruz. Ya tam üye oluruz, ya da hiçbir şey" dedi.
Bağış, "Bunun alternatifi yok. Şu, 'imtiyazlı işbirliği' hikayesi de, AB'nin hiçbir uygulamasında bulunmamaktadır. Biz önce müzakereleri tamamlayacağız. Ondan sonra belki üye olmamaya karar veririz ya da bizi üyeliğe kabul etmemeyi tercih ederler. Ancak, bu karar şimdi alınacak bir karar değil. Müzakerelerin tamamlandığı gün Türkiye çok farklı bir ülke olacak ve AB de çok farklı bir Birlik olacak" diye konuştu.
"Türk hükümetinin AB reformları kapsamında birçok önemli adım attığını" ve "2009 yılının başında 400 sayfalık bir program yayınlayarak, devlet televizyonunda Kürt dilinde programlar başlatıldığını, Nazım Hikmet'in vatandaşlık hakkının iade edildiğini, 1 Mayıs'ın tatil ilan edildiğini ve TBMM'de kadın-erkek eşitliği konusuyla ilgili özel bir komisyon oluşturulduğunu" ifade eden Bağış, "Bunların, daha bir yıl öncesine kadar mahkeme kararıyla kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya olan bir parti için çok iş olduğunu" söyledi.
"AB içindeki bazı çevrelerin Türkiye ile ilgili korkularının yersiz olduğunu" belirten Bağış, "Avrupa'nın önümüzdeki 2030 yıl içerisinde karşılaşacağı terör, örgütlü suç, iş gücünün yaşlanması, iklim değişiklikleri ve enerji krizi gibi sorunları göz önüne alacak olursanız, bu sorunların sadece Türkiye'nin katılımıyla çözümlenebileceğini göreceksiniz" dedi.
-"DÜNYANIN EN BÜYÜK GÖÇMEN KAMPI OLMAYI REDDEDİYORUZ"-
Katimeri'nin kaçak göçmenlerle ilgili sorusunu da yanıtlayan Bağış, "AB ülkelerindeki kaçak göçmenlerin Türk vatandaşı olmadıklarına" dikkati çekerek, "Bu sorunla uluslararası toplumun birlikte mücadele etmesi gerektiğini" söyledi.
Bağış, "Türkiye'nin, AB'deki kaçak göçmenlerin vatandaşları olduğu Afganistan, Suriye, Pakistan, İran ve Irak gibi ülkelerle anlaşma imzalama konusunda sıkıntı yaşadığını ve Yunanistan ile 2001 yılında imzalanan protokolün uygulanmasının da bu nedenle mümkün olmadığını belirterek, şunları söyledi:
"Bu göçmenlerin geldiği ülkeler vatandaşlarını geri kabul ettiklerinde AB ile anlaşma imzalayacağız. Dünyanın en büyük göçmen kampı olmayı reddediyoruz. İki yanlış bir doğru yapmaz. Bu soruna karşı uluslararası toplumla birlikte mücadele etmeliyiz. Toplu iletişim araçlarına açıklama yaparak ve komşularımızı itham ederek değil. Sanırım, Yunanlı politikacıların Türkiye'nin dinamiğinin farkına varmaları gerekiyor. Komşu olarak, AB'ye tam üye bir ülke mi istiyorlar, yoksa sıkıntılar içinde olan ve bu sıkıntıları bölgeye yayabilecek durumda olan bir ülke mi?"
-"HEYBELİADA RUHBAN OKULU TÜRKİYE'NİN İÇ MESELESİ"-
Türk-Yunan ilişkilerine değinen Bağış, "Bu konuda politikacıların düne değil, yarınlara bakmaları gerektiğini" belirterek, "Dün olanlar tarihçilerin işidir" dedi.
Bağış, Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasıyla ilgili bir soru üzerine, "Bu konunun Türkiye'nin bir iç meselesi olduğunu" söyledi.
"Türkiye'nin vatandaşları olan Ortodoks cemaatinin dini ihtiyaçlarını karşılamak durumunda olduğunu, ama aynı zamanda Yunanistan'ın da Batı Trakya Türk Azınlığının sorunlarına çözüm getirmesi gerektiğine inandığını" belirten Bağış, şöyle konuştu:
"Heybeliada Ruhban Okulunun, Türk vatandaşlarının ihtiyaçları olan hizmetleri sunabilmek için açılması gerektiğine inanıyorum. Türkiye'deki Ortodoks cemaati vergi ödeyen, ordumuzda hizmet eden ve bu ülkeye katkıları olan Türk vatandaşlarından oluşmaktadır. Eğer din adamlarına gereksinimleri varsa, bu din adamlarını eğitmelerine yardımcı olmalıyız. Bu bizim iç meselemiz. Batı Trakya Türk Azınlığının sorunları da Yunanistan'ın iç sorunlarıdır. Yunan hükümeti de aynı zamanda bu konulara eğilmek ve din adamlarının sorunlarına, liderlik, işsizlik ve Azınlık dernekleriyle ilgili sorunlara çözüm getirmek zorundadır. Bu konuda karşılıklılık ilkesi mecburi değildir. Ancak, iç sorunlarımızı çözmeye bakmalıyız ve bunu aynı zamanda yapmalıyız."
-"ANNAN PLANI MÜKEMMEL DEĞİLDİ, AMA ADİLDİ"
Kıbrıs konusunda ise Bağış, "Adadaki toplum liderlerinin her iki tarafın da kabul edebileceği bir plan üzerinde anlaşması durumunda, Türkiye'nin bunu destekleyeceğini" söyledi.
Türkiye limanlarının Rum bandıralı gemilere açılmasıyla ilgili bir soruyu yanıtlayan Bağış, "Türkiye'nin limanlarını Rum gemilerine açmasının, Rum yönetimini tüm adada egemen devlet olarak tanıdığı anlamına gelmeyeceğini" vurguladı.
Bununla ilgili olarak Tayvan'ı örnek gösteren Bağış, şöyle konuştu:
"Bütün dünyanın Tayvan ile ticaret yapması bu ülke tanınıyor anlamına gelmiyor. AB, 26 Nisan 2004 tarihinde Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyona son verme kararı aldığında, bu hareketi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) tanıdığı anlamına gelmemişti. Türkiye de, eğer limanlarını Rum gemilerine açarsa Rum yönetimini tüm adada egemen devlet olarak tanıyor anlamına gelmeyecektir.
Bu konuda aynı anda hareket edebiliriz. AB ülkeleri Kuzey Kıbrıs ile ticarete başlasınlar ve Türkiye de limanlarını açsın. Ben, Türk limanlarına demir atacak ilk Rum gemisinin de, Kuzey Kıbrıs'tan portakal yükleyerek, sadece Türkiye'ye değil, Atina'ya, Hollanda'ya, Fransa'ya ve diğer ülkelere taşıması gerektiğine inanıyorum.
Konunun siyasi boyutunun çözümüyle ilgili olarak da, Annan Planı mükemmel değildi. Ancak, adil olduğu için destekledik. Ve eğer iki Kıbrıslı lider her iki tarafın da kabul edebileceği adil bir plan hazırlayabilirlerse, biz destekleyeceğiz. Birbirimizi daha iyi anlama ve ortak sorunlara odaklanma zamanı gelmiştir."