Türkiye'nin bölgedeki rolünün, bir takım çatışmaların çözülmesinde, istikrarın sağlanmasında, barışın korunmasında çok önemli olduğunu ifade eden Baird, Türkiye'nin bölgede çok önemli bir rol oynadığını vurguladı.
Türkiye'de AB'ye katılım sürecinde artan bir hayal kırıklığı gördüklerini de belirten Baird, şöyle devam etti:
''AB'ye verilen destek 2005 yılında yüzde 70 seviyelerindeyken, şimdi görüyoruz ki bu oran yüzde 50 ve hatta daha altına inmiş. Ama bence bu düşüşün nedeni AB'ye katılım sürecindeki isteksizlik değil, AB'ye katılacaklarına inanmıyor olmalarını gösteriyor. Türkiye'nin AB'ye üyelik süreci uzun bir döneme yayılmış durumda. Uzun bir döneme yayılmış olması belki de gerekiyor. Söz konusu olan Türkiye gibi büyük ve güçlü ülkenin AB sınırlarına dahil olması. Bu çok önemli bir gelişme. Birleşik Krallık'ın 1970'lerde yapmış olduğu başvurudan itibaren Türkiye gibi büyük bir ülke gelmemişti başvuru konusunda. Bizim teklifimiz de iki kere veto edilmiştir.''
AB'de, Türkiye'nin yeterince net bir şekilde anlaşılamamış olmasından kaynaklanan sorunlar olduğunu vurgulayan Baird, ''Özellikle bazı ülkeler gerçekten Türkiye'nin ne kadar modern, çağdaş bir ülke olduğunu tam olarak kavrayabilmiş değiller. Yani Türkiye'nin dinamik, canlı, ekonomik açıdan güçlenmekte olan, insan hakları konusunda, demokraside ne kadar ilerlemiş olduğunu tam olarak kavrayabilmiş değiller'' şeklinde konuştu.
-''TÜRKİYE'NİN KARARLI VE İSTİKRARLI OLDUĞUNA İNANIYORUM''-
AB'nin herhangi bir katılımın sonuçlandırılması konusunda net bir tarih vermediğini anımsatan Baird, şöyle konuştu:
''Ama Türk hükümetinin kendi değerlendirmelerinden ve ulusal eylem planlarından gördüğümüz üzere, tüm teknik ve yasal düzenlemelerin yapılması ve tamamlanması zannederim 2013'ü bulacak şeklinde yorumlanıyor. Bunun ardından da bir onaylanma süreci geçecek. Ama ben umuyorum ki, böyle bir takvim üzerinde Türkiye gerekli düzenlemeleri yapıp, AB'ye üyeliği gerçekleştirecektir. Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinde yapacağı çalışmaları aynı kararlılıkla ve hızla sürdürmesi önemli. Eminim bu gereken koşulları yerine getirdiği zaman AB'nin Türkiye'yi nasıl algıladığı olgusu da yerine oturmuş olacak. Türk hükümetinin, AB'ye katılım sürecinde son derece kararlı ve istikrarlı olduğuna inanıyorum.''
Büyükelçi Baird, 2007 ve 2008 yıllarının kısmen durağan bir dönem olarak geçmiş olabileceğini ifade ederek, ''Ama 2009'a girilmesiyle hükümetin tekrar AB'ye katılım sürecini hızlandırdığını bir ivme kazandırdığını düşünüyorum. Egemen Bağış'ın yeni müzakereci olarak atanması, ulusal eylem planının yayınlanması, Başbakan'ın Brüksel'i ziyaret etmesinin çok iyi gelişmeler olduğunu düşünüyorum'' diye konuştu.
-''TÜRKİYE'NİN AB İLE ORTADOĞU ARASINDA BİR SEÇİM YAPMASI GEREKMİYOR''-
Baird gazetecilerin, Türkiye'nin Ortadoğu'daki rolü ve Türkiye'nin Ortadoğu'ya son zamanlardaki yakınlaşması ile ilgili sorusuna ise şu yanıtı verdi:
''Bence AB ve Ortadoğu arasında bir seçim yapılması gerekli değil. Seçim konusu olmamalı. Türkiye gerçekten bölgede çok önemli bir role sahip. Türkiye'nin bu rolünün AB'ye çok büyük yararlarının, faydalarının olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türkiye'nin üstlenmiş olduğu bu rol Ortadoğu'da barış sürecinin güçlenmesine, İran'da, Irak'ta ve diğer bölgelerdeki istikrara çok büyük katkı sağlamakta. Türkiye, gerek bölgedeki ilişkileri, gerekse nüfusu ile AB'nin ve dünyanın ihtiyaç duyduğu sonuçları verebilecek nitelikte.''
Baird, Davos'ta yaşanan olayla ilgili bir soruyu ise, ''Türkiye ile İsrail'in arasında ilişkilerin gün geçtikçe daha gelişeceğine, sağlamlaşacağına inanıyorum. Türkiye'nin Ortadoğu'daki barış sürecine katkısının devam edeceğine inanıyorum. Türkiye'nin bölgede çok büyük katma değeri var'' şeklinde yanıtladı.
Türkiye hakkında yanlış bilgiler ve yanlış tanıtımlar olduğunu da ifade eden Baird, sözlerini şöyle tamamladı:
''Bence Avrupa'da, Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda bir takım endişelerin, çekincelerin olduğu bir gerçek. Dürüst konuşmak gerekirse, bu kesimlerin çekincelerinin en büyük 2 nedeninden biri İslam. Türkiye'nin büyük bir çoğunluğunun Müslüman olması. Bir diğeri de nüfusun büyüklüğü. AB'ye katılımın ardından AB ülkelerine çok büyük göç yaşanacağı ve kendi işlerinin ellerinden alınacağı korkuları var. Fakat burada önemli olan iki nokta var bence. İslam dinine yönelik endişelerin dayandırıldığı nokta, çok küçük azınlıkta kalan aşırı grupların göstermiş olduğu terörist faaliyetler. Bu nedenden dolayı Avrupa'daki bazı kesimler, normalde Müslümanların özgürlüğe düşkün, toleransa, hoşgörüye düşkün AB ile aynı değerleri paylaşan bir toplum olduklarını göremiyorlar, algılamıyorlar. Türkiye bunun en güzel örneklerinden bir tanesi. Türkiye ekonomik olarak kalkınmayı başarmış, son derece güçlü bir demokrasiye sahip. Bunu İslam ile Müslümanlıkla çok güzel özdeşleştirmiş, çok güzel harmanlamış, güçlü bir ülke. Bence bu çok önemli bir sembol.''