Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Çözüm süreci artık milletin malıdır, çözüm süreci milli bir süreçtir, yerli bir süreçtir, bu ülkenin bütün vatandaşlarının sahiplendiği bir süreçtir" dedi.
"Şimdi muhtemelen her biriniz ya sofra başındasınız ya akşam yemeğini bitirmiş kahve içiyorsunuz ya da nöbette değişik vesilelerle iş yerlerindesiniz" diye konuşan Davutoğlu, vatandaşların sofralarının bereketli olmasını, sohbetlerinin tebessümle dolmasını, işlerinin hayırlı uğurlu olmasını diledi.
"Gurur duyduğumuz olaylardan bahsetmiştim" diye konuşan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Milletler kritik dönemlerde sınava çekilirler, tarih sınavından geçen milletler bir sonraki döneme gururla ve onurla girerler. Bu sınavları kaybedenler ise sonraki dönemlerde zillet içinde yaşarlar. Böyle bir sınavı 21 Şubat'ı 22 Şubat'a bağlayan gece yaşadık, kahraman Silahlı Kuvvetlerimiz, eşzamanlı iki ayaklı operasyonla, 21 Şubat'ı 22 Şubat'a bağlayan gece saat 21.00'de Suriye'ye girdi. Bir taraftan Süleyman Şah'ın yeni mekanı olacak olan Suriye Eşmesi'ndeki toprak kontrol altına alındı, diğer taraftan da 40 tank, 57 zırhlı araç, 572 kahraman askerimiz Birinci Dünya Savaşı'nda terk ettiğimiz topraklara tekrar girdi ve Karakozak köyündeki Süleyman Şah Saygı Karakolu'na planlandığı gibi gece yarım sularında ulaştı. Ben de bu operasyonu gece 23.00'ten itibaren sabaha kadar aralıksız şekilde Genelkurmay Başkanımız, kuvvet komutanlarımız, kahraman subaylarımız ve askerlerimizle birlikte takip ettim."
Başbakan Davutoğlu, "Emin olun, bütün gece gururla dakika dakika işleyen bir operasyona şahit olmak, benim Türk Silahlı Kuvvetlerine güvenimi, ülkemizin kapasitesine olan inancımı bir kez daha artırdı. Operasyon esnasında bir kaza suretiyle şehit olan bir askerimiz, Halit Avcı kardeşimiz dışında hiçbir askerimizin burnu dahi kanamadı ve ülkemize salimen döndüler" değerlendirmesinde bulundu.
Bu operasyondaki olağanüstü başarı dolayısıyla başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere kuvvet komutanlarına, Şah Fırat Operasyonu'nda yer alan bütün subaylara, askerlere teşekkürü borç bildiğini dile getiren Davutoğlu, onlarla gurur duyduklarını, onların bu vatan aşkının ülkenin geleceği için en büyük teminat olduğunu bildiklerini vurguladı.
"TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE DE HERKES GÜCÜ VE KUDRETİYLE SELAM DURACAK"
Şah Fırat Operasyonu nasıl başarıyla tamamlanmışsa, ekonomide ve diğer alanlarda da aynı disiplinle çalışmaya devam ettiklerini bildiren Davutoğlu, yükselen Türkiye'nin ayak seslerinin artık yurt içinde ve yurt dışında her yerden duyulduğunu söyledi.
Bu ayak seslerinin, çarpıcı bazı mega projelerle nasıl hissedilmeye başlandığı da paylaşmak istediğini belirten Davutoğlu, "12 Şubat'ta İstanbul'da üçüncü havalimanı projesini inceleme ziyaretinde bulundum. Nasıl Genelkurmay karargahında 21 Şubat'ta gururla o çalışmaları takip etmişsem, aynı şekilde üçüncü havalimanı projesinde sağlanan gelişmeleri, ilerlemeleri de aynı gururla takip ettim, brifingler aldım" dedi.
Bu projeyle birlikte İstanbul'un dünyanın en büyük havalimanına kavuşacağını ifade eden Davutoğlu, şu bilgileri verdi:
"Dört fazda ilerleyecek çalışmalar; birinci fazda 2017 29 Ekim'ine kadar, 2 pistte 90 milyon kapasiteli havaalanı inşa edilecek, 2018 yazında üçüncü pist inşa edilecek, daha sonraki üçüncü aşamada kapasite 120 milyona, dördüncü aşamada 150 milyona çıkacak, 150 milyonla dünyanın en büyük havalimanı İstanbul'da inşa edilmiş olacak.
10 milyarı aşkın yatırım projesi, 22 milyarlık kira bedeliyle, 32 milyon 390 milyonluk müthiş bir finansal altyapıya sahip gerçek bir mega proje. Artık doğudan batıya, kuzeyden güneye kim nereye seyir ediyorsa etsin, seyir edenler mutlaka İstanbul'a inecekler, İstanbul'da intikallerini yapacaklar ya da kalacaklar ama mutlaka İstanbul'a selam duracaklar. Nasıl hava ulaşımında İstanbul Havalimanı üzerinden İstanbul'a selam durulacaksa, Türkiye Cumhuriyeti'ne de herkes gücü ve kudretiyle selam duracak."
Bu projeyi bütünleyen bir başka projeyi de dün hem İstanbullular hem de tüm vatandaşlarla paylaştığını anlatan Davutoğlu, bunun da 3 katlı İstanbul tüneli olduğunu belirtti.
İlk kez dünyada 3 katlı bir tünelle bir boğaz geçişinin, bir geçişin sağlanacağını kaydeden Davutoğlu, ortadaki metro geçişi, üst ve alt katlarda ise kara yolu geçişiyle İstanbul Boğazı'nı bir kez daha denizin 110 metre altından geçeceklerine işaret etti.
Bunun, bütüncül bir proje olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Yani İstanbul'a makro düzeyde bakıldığında 9 raylı sistemi birbirine bağlayan, bunlar arasındaki irtibatları sağlayan bir halka olacak. Tabiri caizse tespih dizileri gibi yürüyen projeler bu adımla birlikte birbirine irtibatlanacak. 3 boğaz geçişi, 3 köprü, 3 havalimanı, Kuzey Marmara Otoyolu bu projeyle birbirlerine kenetlenecekler. İstanbul'u bir anlamda iki kıtayla birlikte bütün kanatlarıyla tek bir uzuv haline getiriliyoruz" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, 6 bin 500 metrelik geçişle bir kez daha Avrupa ve Asya birbirine irtibatlanırken, İncirli, Topkapı, Okmeydanı, Mecidiyeköy, Altunizade, Söğütlüçeşme hattıyla metro üzerinden bu uzun geçiş yolunun 40 dakikaya ineceğini bildirdi.
"Boğaziçi Köprüsü raylı sistemle entegre olacak, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü de otoyolla entegre olmuş olacak. Hasdal Kavşağı'ndan Ümraniye Çamlık'a kadar gidiş 14 dakikada sağlanabilecek" diyen Davutoğlu, İstanbul'un bu projeyle tek bir bütün, makro bir planlamayla birbirine entegre hale geleceğini söyledi.
Kendisini bu projede en fazla heyecanlandıran hususlardan birinin de projenin çevre dostu niteliği olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Bunun için hiçbir yeni arazi kullanılmayacak, hepsi deniz altından, kara altından yürüyecek ve çevreyi kirleten gaz salınımlarında da büyük bir tasarruf sağlanacak, İstanbul'un siluetine de hiçbir şekilde zarar verilmeyecek. Ulaşım yeraltına indikçe yerin üstünde İstanbul'un bir medeniyet merkezi olarak ihya edilmesinin de önü açılmış olacak" değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, yine İstanbul'un özellikle Ankara, İzmir bağlantılarının da bu entegre sistemle daha kısa sürede sağlanacağını dile getirdi.
"EĞER RÜYALARINIZ VARSA..."
Başka bir mega projeden bahsetmek istediğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bir başka projeden bahsetmek istiyorum, yine mega projelerimiz. Bildiğiniz gibi GAP dünyanın en önemli kırsal kalkınma projelerinden biri. Önümüzdeki günlerde GAP yeni eylem planını da açıklayacağız. Fakat bunun yanında DAP ve KOP ve DOKAP'ı da geliştirdik. Geçtiğimiz ay içinde DOKAP eylem planını Ordu'da hem Karadenizli hemşehrilerimizle hem vatandaşlarımızla paylaştım. DOKAP ile birlikte, Doğu Karadeniz Kalkınma Planıyla birlikte, Doğu Karadeniz'in gayrisafi milli hasılası Türkiye ortalamasının üstüne çıkartılacak, istihdam artacak ve bu havza gerçek bir turizm havzasına dönüşecek."
Yeşil Yol Projesiyle Doğu Karadeniz'de 2 bin 500 kilometrelik toplam yolun, şu anda 490 kilometresinin bittiğini anlatan Davutoğlu, bu yol tamamlandığında Karadeniz yaylalarını birbirine birleştiren büyük bir projenin gerçekleşeceğine işaret etti.
Ayrıca, yine bütün dünyada bir ilk niteliği taşıyan Ordu-Giresun Havalimanı'nı da bu yıl hizmete açacaklarını belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Niye dünyada bir ilk? Çünkü deniz doldurularak havalimanı yapıldı. Eğer hayal ediyorsanız, eğer rüyalarınız varsa, bu rüyaları gerçekleştirecek, inancınız, düşünceniz ve milletinize güveniniz varsa her şeyi yaparsınız. Denizi doldurur hava limanı yaparsınız, Boğaz’ın 110 metre derinine iner 3 katlı tünel yaparsınız, dünyanın en büyük havalimanını İstanbul’a kazandırırsınız. Fakat rüyanız yoksa, hayaliniz yoksa, iddianız yoksa, bu toprakların altında da, üstünde de barınamazsınız. Biz iddiamız olduğu için Şah Fırat Operasyonu'nu nasıl başarıyla yaptıysak, bugün bu ekonomik mega projeleri de adım adım başarıya götüreceğiz."
Davutoğlu, uluslararası finans kuruluşlarıyla 8 Şubat'ta İstanbul'da bir araya geldiğini, G-20 Dönem Başkanlığını kendileriyle tartıştıklarını bildirdi.
"Türkiye'nin uluslararası finans piyasalarında artan itibarını kendilerinden dinledim, ayrıca Türkiye'nin geleceğe dönük projeleri konularında da bilgi verdim" ifadelerini kullanan Davutoğlu, özellikle 25 öncelikli dönüşüm programının bütün dünyada büyük ilgiyle takip edildiğini kaydetti.
Bu programın bütün Türkiye sathına yayılması için valilere talimat verdiğini bildiren Davutoğlu, valilerle bir araya geldiklerinde hem asayiş hem de ekonomik kalkınma konularını ele aldıklarını söyledi.
"BİRÇOK MÜJDEYİ BU AY İÇİNDE DE VATANDAŞLARLA PAYLAŞTIM"
Başbakan Davutoğlu, "Bu ay içinde enflasyon düşme trendini sürdürdü, 7,3'e düştü. İstikrarlı yönetimle bundan sonra enflasyonun da faizlerin de daha aşağıya ineceğine dair inancımız tamdır" dedi.
Ekonomi kalkınırken geniş halk kitlelerinin de bundan istifade etmesi gerektiği inancıyla birçok müjdeyi bu ay içinde de vatandaşlarla paylaştığına dikkati çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Belediye başkanlarımızla yaptığımız toplantıda, özellikle Büyükşehir Yasası ile birlikte kapanan belediye borçları konusundaki şikayetleri daha önce dinlemiştim. Bu şikayetleri göz önüne alarak kapanan belediyelerin borçlarını 1 yıl erteledik. Yani bir belde belediyesi kapanmışsa, ilçe belediyesine borç devredilmişse, bu borç 1 yıl süreyle erteleniyor. Bu belediyelerimizin üzerindeki borç yükünü almak bakımından önemli bir hamleydi.
Yine BAĞKUR mensuplarını yakından ilgilendiren önemli bir kararı daha aldık. Bildiğiniz gibi BAĞKUR borçlarının yeniden yapılandırılması imkanı sağlamıştık, büyük bir vatandaş kitlemiz bu yeniden yapılandırmayı gerçekleştirdi. Ancak yaklaşık 1 milyon 305 bin kişi bunu yapamadığı için sağlık hizmetlerinden yararlanamıyordu. Aldığımız kararla hem hizmetleri, hem primleri dondurarak, 1 milyon 305 bin vatandaşımızın sağlık hizmetlerinden diğerleri gibi eşit şartlarda faydalanmasının önünü açtık. Bu, büyük bir sosyal hizmet anlayışının yansımasıydı."
"TÜRKİYE ÖNCE ÜLKEDİR"
Bu hafta içinde tarımda dünyada yine bir ilk niteliğinde, devrim mahiyetinde bir projeye imza attıklarını belirten Davutoğlu, tarım sektörü entegre yönetim bilgi sistemi, kısa adıyla TARSEY'i devreye soktuklarını söyledi.
Bununla ilk defa bir ülkenin dünyadaki bütün tarım bilgilerini tek bir sistem içinde topladığını ve bu sistemle tarımı en etkin şekilde yönetme kapasitesi kazandığını dile getiren Davutoğlu, birçok dost ülkenin tarım bakanının da katıldığı törende bu özellikleriyle yeni sistemin halka ve dünyaya tanıtıldığını anlattı.
Başbakan Davutoğlu, "Bu yolla yapacağımız ürün planlaması, tarım planlaması, havza planlamalarının alandaki yetkinliğini kontrol etme imkanına sahip olacağız. 10 bin ziraat mühendisi, alandan bilgileri doğrudan aktaracak ve sistem içinde her an Türkiye'nin bütün tarım alanlarındaki üretim şartlarını görme imkanına sahip olacağız. Çiftçilerimiz ise artık e-devlet uygulamasıyla tanışacak ve bürokratik işlemler doğrudan bu sistem üzerinden yapılarak müracaatlar, tahsisler, bütün ödemeler, prim destekleri de yine bu sistemle koordine edilecek" diye konuştu.
Türkiye'nin ilklerin ülkesi olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Türkiye öncü ülkedir, Türkiye ar-ge konusunda artık hamle yapan bir ülkedir. Bu konuda emeği geçen bütün görevlilerimize bir kez daha teşekkür ediyor, çiftçilerimize hayırlı olsun diyorum" dedi.
Başbakan Davutoğlu, ayrıca, bugün tarım desteklerinin 2 milyar Türk liralık kısmının çiftçilerin önünde olduğunu belirterek, hayırlı, bereketli olmasını diledi.
"BULUŞMALARA DEVAM ETTİK"
Bu ay içinde, geçen aylarda olduğu gibi vatandaşlarla ve değişik kesimlerle buluşmalara devam ettiklerini hatırlatan Davutoğlu, 11 Şubat günü gayrimüslim kanaat önderleriyle bir araya geldiklerini, gayrimüslim vakıfların, derneklerin temsilcileriyle yaklaşık 5 saat süren bir toplantıda ülkeyle ilgili genel meseleleri ve bu vakıfların, derneklerin sorunlarını tek tek ele aldıklarını anlattı.
Davutoğlu, "Bir kez daha ifade ediyorum, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı söz konusu olduğunda hiçbir dini, mezhebi, etnik ayrım söz konusu olamaz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bir tarağın dişleri gibi birbirine eşit ve omuz omuzadır. Bu toplantıya katılan gayrimüslim kanaat önderlerine de teşekkür ediyorum. Son yıllarda sağlanan dini özgürlükler ortamından ve bu cemaatlere sağlanan imkânlardan büyük bir sitayişle bahsettiler ve kadirşinaslıklarını gösterdiler" ifadelerini kullandı.
Yerel medya temsilcileriyle de 19 Şubat'ta bir araya geldiğini, bu buluşmanın da kendisini çok memnun ettiğini belirten Davutğlu, şunları söyledi:
"Ulusal medya hepimizin yakından takip etmesi bakımından daha çok bilinir, maruftur eski tabirle. Yerel medya ise toplumun kılcal damarlarına kadar ulaşan, belki daha az görünen ama daha fazla etkili olan çok geniş bir kanaat önderi camiasıdır. O programda 100'ü aşkın kanala aynı anda bağlanıp düşüncelerimi Anadolu'nun ve Trakya'nın her köşesindeki yerel medyayı izleyen vatandaşlarımıza iletme imkanı buldum. Yerel medya temsilcilerine de tekrar teşekkür ediyorum. Yerel ve yerli medya aslında düşünce özgürlüğünün de ortak aklın üretilmesinin de en önemli araçları olduğunu bir kez daha ifade etmek isterim."
"BİRÇOK AÇILIŞLAR YAPTIK"
Geçen ay içinde yurt içi seyahatlerine devam ettiğini, Afyon, Denizli, Kastamonu, Sakarya, Kocaeli, Sivas, Ordu, Giresun ve Antalya'ya ziyarette bulunduğunu anımsatan Davutoğlu, birçok açılışlar yaptıklarını, toplantılarda sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldiklerini belirtti.
Bunlardan sadece birini zikreden Davutoğlu, Antalya'da 365 milyon lira değerinde 152 tesisi hizmete açtıklarını, bütün vatandaşlarla bundan sonra da kucaklaşmaya devam edeceğini bildirdi.
Yurt dışı temaslarının da aksamadığını ifade eden Başbakan Davutoğlu, "Türkiye'de hiçbir şeyi eksik, yarım bırakamazsınız. İçeriye yoğunlaşıp, dışarıyı ihmal ederseniz dünya gündeminden düşerseniz, dışarıya yoğunlaşıp içerdeki gelişmeleri ihmal ederseniz, Türkiye'de etkin bir yönetim sağlama imkanınız kalmaz" dedi.
Şubat ayında Pakistan ve Macaristan'da yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyleri toplantısı yaptıklarını hatırlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Pakistan bizim can kardeşimizdir, İstiklal Harbinde bize verdikleri desteği hiç unutmadık. Ne zaman Türkiye'nin başı derde girse Pakistan, ne zaman Pakistan'ın başı derde girse Türkiye daha hiçbir talep olmadan devreye girer ve gereğini yapar.
Aynı şekilde Macaristan'la da çok köklü ilişkilerimiz var, tarihi derinliğe haiz ilişkilerimiz var. Orta Avrupa'nın bu önemli ülkesiyle de son derece önemli anlaşmalara imza attık ve Avrupa siyasetinde Türkiye'yle Macaristan'ın beraber hareket etmesi konusunda da prensip kararına vardık. Yine Macaristan'da biraz önce de zikrettiğim gibi Gül Baba Türbesini, Galiçya şehitlerini ziyaret edip, huzurlarında divana durdum.
Yurt dışından misafirlerimiz oldu, Irak Kürt Bölgesel Yönetim Başkanı Neçirvan Barzani, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Usame Nuceyfi Türkiye'ye geldiler, dost ve kardeş Irak'taki gelişmeleri onlarla istişare imkanı buldum. Ayrıca Irak Başbakanı Sayın Abadi'yle bir telefon görüşmesinde de Irak'ın birliği, beraberliği için nelerin yapılabileceğini istişare etme imkanı da elde ettim."
Başbakan Davutoğlu, ilerleyen günlerde yurt dışı seyahatlerinin süreceğini belirterek, şu bilgileri verdi:
"Önümüzdeki hafta Pazartesi günü Portekiz'e giderek orada da yüksek düzeyli işbirliği konseyi toplantısı yapacağım. Oradan New York'a geçeceğim, New York'ta Türkiye'ye bir yatırım ülkesi olarak bakmalarını teşvik etmek üzere uluslararası yatırımcılarla buluşacağım. Uluslararası yatırımcılara Türkiye'deki ekonomik gelişmeyi, siyasi istikrarı anlatarak, yükselen Türk ekonomisinin daha da cazibeli bir yatırım ülkesi haline gelmesi için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile görüşeceğim ve Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna da hitap edeceğim."
ÖZGECAN ASLAN'IN ÖLÜMÜ
Davutoğlu, yüreklerde acıyla hissettikleri hatıraları Şubat ayında geride bıraktıklarını belirterek, "Malatya'da eğitim uçuşu esnasında iki uçağımızın düşmesi sonucunda 4 kahraman pilotumuz şehit oldu. Kabil'deki terör saldırısında yine kahraman bir askerimiz şehit oldu. Onlara Allah'tan rahmet diliyorum" ifadesini kullandı.
Büyük milletlerin dünyanın her yerinde sınamalarla karşı karşıya kaldığını dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Büyük milletin fertleri olmak onur verici bir geçmişe, onur duyulan bir geleceğe hazırlanmak kadar bazı fedakarlıklar da yapmayı beraberinde getiriyor.
Yine bu ay içinde bizim yüreğimizi yakan, bütün bir milleti infiale sevk eden birtakım cinayetlere de şahit olduk. Özgecan Aslan kızımızın hunharca katledilmesine bütün bir millet olarak tepki verdik. Şu anda sizler televizyonları başında beni izlerken hepiniz sağınızda belki kızınız, solunuzda oğlunuz veya kardeşiniz oturuyor. Herkesi bir muhasebeye davet ediyorum, bu toplumda şiddet kültürünü tümüyle yok etmeliyiz. Özgecan Aslan'ın ölümü üzerinden uyanan ortak bilinç, bu ölümün acı hatırasına rağmen hepimizde bir ümit yeşermesine de yol açtı, bu ortak bilinci harekete geçirmeliyiz. Bu ortak bilincin sözcüsü olan Özgecan'ın babası Mehmet Aslan'a bir kez daha teşekkür ediyorum. Hiçbir intikam hissi duymaksızın yaptığı çağrılar hepimizin kulağında ve kulağımızın ötesinde yüreğimizde derin izler bıraktı, işte Anadolu irfanına sahip yiğit bir insanın sözleriydi bunlar."
Davutoğlu, Özgecan'ın hatırasının unutulmaması, bir daha kadınların, kızların, çocukların şiddete maruz kalmaması için Antalya'da bir gençlik merkezine Özgecan'ın adını verdiklerini anlattı.
"HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALACAĞIZ"
"Dışişleri Bakanlığı kariyerimde en fazla gurur duyduğum olaylardan birisi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Başkanlığını yaptığım 2012 başında İstanbul Sözleşmesi adını verdiğimiz, kadına yönelik şiddet konusunda uluslararası bir sözleşmeyi hazırlamış ve Avrupa Konseyi’ne kabul ettirmiş olmamızdı" diyen Davutoğlu, hem uluslararası hem de ulusal alanda kadına ve çocuğa yönelik şiddet konusunda mücadele etmeye kararlı olduklarını ve bunu ulvi bir görev gördüklerini bildirdi.
Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak da en önemli görevlerinin başında şiddet kültürünü toplumda mümkün olduğunca tasfiye etmenin geldiğini vurgulayarak, özellikle de kadına ve çocuğa yönelik şiddet konusunda her türlü tedbiri alacaklarını aktardı.
"ZİNHAR ŞİDDETE YÖNELMEMELERİNİ TAVSİYE EDİYORUM"
Ege Üniversitesindeki gerginliğe de değinen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Yine acı bir olay da Ege Üniversitesi'nde Fırat Çakıroğlu kardeşimizi kaybettik. O gün onun da babasıyla görüştüğümde derin evlat acısını telefondaki sesinden hissettim.
Gençlerimize buradan seslenmek istiyorum. Sadece bu ülkeyi yönetme sorumluluğu üstlenmiş bin devlet adamı olarak değil, bir hoca olarak, bir baba olarak, hayatında öğrencileri arasında hiçbir zaman ideolojik ya da siyasi ayrım yapmamayı en temel ahlaki ilke edinmiş bir öğretim üyesi olarak, 70'li yıllarda kutuplaşmalardan çok acı çekmiş, gençliğini o yıllarda yaşamış bir üniversite öğrenci hareketi lideri olarak da, gençlerimizden her türlü konuda görüşlerini tartışmaya açmalarını, medeni bir şekilde tartışmalarını, görüş ayrılıkları konusunda ihtilaf etmekten çekinmemelerini, ama zinhar şiddete yönelmemelerini tavsiye ediyorum."
Davutoğlu, "Üniversite gençliğinin farklı kanaatlere sahip olmasından daha doğal hiçbir şey olamaz, üniversite geçlerinin heyecanlı tartışmalarından daha doğal da bir şey olamaz ama bu farklı kanaatler aranızdaki dostluğu, bu ülkenin vatandaşı olmaktan gelen ortak kader bilincini yok etmesin. Birbirinize yönelik şiddet sözleri sarf etmektense, fikirleri konuşturun. Şiddet yöntemlerine başvurmaktansa muhabbet yöntemleri kullanın. Emin olun, şiddetin yol açabileceği hiçbir başarı muhabbetle gönüllere girmenin başarısını örtemez" şeklinde konuştu.
NUH KÖKLÜ'NÜN ÖLDÜRÜLMESİ
Davutoğlu, gazeteci Nuh Köklü'nün, çok acı bir olayda hayatını kaybettiğini anımsatarak, merhuma Allah'tan rahmet diledi, ailesine de taziyelerini sundu.
Hiçbir şekilde şiddet ve şiddete yönelik gidebilecek herhangi bir eylem içinde olunmaması gerektiğine dikkati çeken Davutoğlu, özgürlüklerin korunması ve iç güvenlik reformundaki temel amaçlarının, özgürlüklerin güvenlikle birlikte gerçekleşmesi olduğunu söyledi.
Davutoğlu, kesinlikle toplantı, gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğü de dahil hiçbir özgürlüğe herhangi kısıtlama gelmeyeceğini ve böyle bir niyetlerinin söz konusu olmadığına işaret ederek, şu ifadelere yer verdi:
"Ancak toplantı ve gösteri yapmak özgürlüğünü istismar ederek 6-7 Ekim olaylarında olduğu gibi şehirlerimizde şiddeti hakim kılmak, tahripkarlık yapmak, vandalizme yönelmek isteyenlere karşı da tedbir almak devlet görevidir. Bu tedbirlerin hepsi Avrupa standartlarındadır, defaatle bunlarla ilgili bilgi verdim. Farklı kanaati olanları dinlemeye hazırız, ancak Avrupa Birliği standartlarında güvenliği sağlayan, güvenliği temin ederek özgürlüklerin en iyi şekilde yaşanmasını garanti altına alan bir düzenleme söz konusu. Bu paket içinde nüfus işleriyle ilgili devrim mahiyetinde adımlar var, Jandarma Genel Komutanlığımızın İçişleri'ne bağlanması var, emniyet teşkilat yapısının demokratikleşerek yeniden yapılanması var, kolluk kuvvetlerine tanınan yetkiler dışında kolluk kuvvetlerinin denetimi de var. Dolayısıyla, Türkiye demokratik bir ülke olarak geleceğe yönelik attığı her adımda evresel insan hakları ve özgürlükleri esas alır."
ÇÖZÜM SÜRECİ
"Hazır bu şiddet ortamı üzerinde konuşmuşken, bu şiddet ortamını ve Türkiye'de geçmişte ortaya çıkan birçok yarayı sarmak üzere başlattığımız hayati bir sürece de tekrar atıfta bulunmak istiyorum. Hemen anladınız herhalde, Çözüm Süreci" görüşünü paylaşan Davutoğlu, Çözüm Süreci'nin, milleti kardeşlik bağıyla birbirine irtibatlandıran bir süreç olduğunu belirtti.
Çözüm Süreci'nin, demokratik haklar üzerinden vatandaşların eşitlik içinde bir arada yaşama kültürünü ortaya koyacağı bir süreç olduğunu dile getiren Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Çözüm süreci, 2005 Sayın Cumhurbaşkanımızın Diyarbakır konuşmasından bu yana çok ciddi merhalelerden geçti, büyük engellerle de karşılaştı. Türkiye'nin etrafındaki ateş çemberine Türkiye'yi sokmak isteyenler, Türkiye'de terörün yaygınlaşması ve şiddet ortamının derinleşmesi için çok çaba sarf ettiler. Çözüm Süreci artık milletin malıdır, çözüm süreci milli bir süreçtir, yerli bir süreçtir, bu ülkenin bütün vatandaşlarının sahiplendiği bir süreçtir. Önümüzdeki günlerde çözüm süreci konusunda çok daha sağlam adımlar atılacağına inancımız devam etmektedir" dedi.
Davutoğlu, bütün vatandaşları da Türkiye'yi, Suriye ve Irak gibi kaos ortamına sürüklemek isteyenlere karşı Çözüm Süreci'ni ve ülkedeki demokratikleşme sürecini sahiplenmeye davet etti.
"VATANDAŞLARIMIZIN ÖZGÜRLÜKLERİ İNSANLIK ONURUNUN BİR PARÇASIDIR"
"Hangi mezhep veya etnik kökenden olursa olsun, bütün vatandaşlarımız bizim için azizdir, bütün vatandaşlarımızın can güvenliği, hayat hakkı kutsaldır, bütün vatandaşlarımızın özgürlükleri insanlık onurunun bir parçasıdır" diyen Davutoğlu, bu özgürlükleri ve Türkiye'nin demokrasisini teminat altına almak için hep beraber 7 Haziran seçimlerine yürüdüklerini anlattı.
"Bugün aslında bu açıdan son derece anlamlı bir gün, 28 Şubat, Türk demokrasisine, seçilmiş bir hükümete karşı yürütülen örtülü bir darbe faaliyetinin yıl dönümündeyiz" şeklindeki görüşünü dile getiren Davutoğlu, artık 28 Şubat ve onun dayandığı eski Türkiye mantığı zihniyetinin tamamıyla devre dışı olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, yeni Türkiye'de bir daha meşruiyetini ve gücünü halktan almayan hiçbir hareketin bu milletin kaderine hükmedemeyeceğini vurguladı.
Demokrasinin, çok emin bir şekilde, sağlam temellerde ilerlediğine dikkati çeken Davutoğlu, 7 Haziran'ın bu anlamda büyük bir şans olduğunu söyledi.
TÜM VATANDAŞLARI OY KULLANMAYA DAVET ETTİ
Hangi partiye oy verirse versin, verecek olursa olsun bütün vatandaşları 7 Haziran'da sandık başına gitmeye davet eden Davutoğlu, ülkenin geleceğinin ancak ve ancak halkın iradesini yansıtan sandıklardan çıkacağını bildirdi.
Ülke ve ülkenin geleceğiyle ilgili söz sahibi olmak isteyen herkesin, demokratik seçimler üzerinden aday olması ya da aday olanlara oy vermesi gerektiğini dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Seçme ve seçilme hakkı bir insanlık hakkıdır, bir insanlık onurudur. Bu anlamda vatandaşlarımızın, her zaman demokrasiye sahip çıkmış vatandaşlarımızın 7 Haziran'da da sandığa sahip çıkacağına inancım tamdır. Herkes demokratik hakkını kullanmalı ve Türkiye bir demokrasi destanı daha yazmalı.
Aziz milletim, dünyadaki ekonomik küresel krizi takip ediyorsunuz, çevremizdeki ateş çemberini de görüyorsunuz ama Türkiye'nin bu ekonomik kriz içinde yükselen bir ekonomiye, çevredeki ateş çemberi içinde istikrarlı bir yönetim sahip olmasını da hep beraber gururla izliyorsunuz. Hiç merak etmeyiniz, Türkiye geleceğe emin adımla yürüyecektir, hiçbir şekilde kaos ortamına sürüklenmeyecektir, ekonomisi hiçbir şekilde kriz ortamına girmeyecektir. Geleceğe emin bir şekilde yürüyünüz, geleceğe güvenerek bakınız. Türkiye 2023'e yürürken yükselen ekonomisi, sağlam demokrasisiyle parlak bir geleceğe de yürüyor."