Eski Adalet Bakanı Şevket Kazan, 28 Şubat döneminin özellikle hesap sorulması gereken isimlerinden Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'nın ahirette hesap verdiğini fakat; dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ise anayasada verilen 'sorumsuzluk' ilkesinden istifa ederek rahat bir şekilde yerinde oturduğunu belirterek, "Demirel, nasıl gidecek, nasıl götürülecek; bir yol bulunması lazım." dedi
Şevket Kazan, 28 Şubat'ın siyasi ve ekonomik kanadı üzerine de gidileceği şeklinde haberler çıkmaya başladığını kaydederek, "Öyle zannediyorum ki doğrudan doğruya askeri müdahale açısından konuya girildiği zaman onlarda yavaş yavaş ortaya çıkacak. 'Ortaya çıkacak' diyorum ama ortada olmayan bir şey değil, ortada olan bir şeyi konuşuyoruz.
TOBB, DİSK, Türk-İş'in, bunların işbirliği, bunların '5 ahbap çavuşlar' diye o tarihte meşhur olması; bütün bunlar siyasi ortam içerisinde aktif rol oynadıklarını gösteriyor. Özellikle hesap sorulması gereken Güven Erkaya, şimdi ahirette hesap veriyor. 22 Aralık 1996 tarihli Ertuğrul Özkök'ün yazısında 'bu defa sivil kuvvetler halletsin' demişti. Bu demek oluyor ki yapılacak operasyonda yalnız askerler değil aynı zaman da sivil kuvvetlerde görev alacak."
"ASKERLERİ EMEKLİYE AYIRMA KONUSUNDA DYP İLE MUTABAKAT VARDI"
1 Ocak itibariyle başlayan televizyonlardaki irtica programı, Fadime Şahin, Müslüm Gündüz olaylarının hepsinin içinde JİTEM'in olduğunun ortaya çıktığını dile getiren Kazan hükümet olarak o dönemde; İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Erol Özkasnak ve Güven Erkaya gibi isimleri görevden almayı düşündüklerini açıkladı.
Kazan; "Bu isimleri görevden almak için hükümet ortaklarının ittifak içinde olması gerekiyordu. Fakat ortaklar arasında tam bir ittifak sağlanamadı. Bundan dolayı ısrar da edilemedi. Çünkü DYP'de meydana gelen istifalar partiyi sıkıntılı duruma düşürdü.
275'in altına doğru neredeyse iniyorduk, inince de hükümetin kalması mümkün değildi. O nedenle 'bu konuyu Askeri Şura toplantılarına temmuz ayında başlayacak olan toplantıya bırakalım' diye düşünüldü. Bu toplantılar sırasında da 'bu olan bitende aktif rol oynayan kişileri emeklilik süresi gelmişse emekliye ayıralım; gelmemişse görevine son verelim' şeklinde bir arama mutabakat vardı Doğru Yol ile bizim aramızda. Ayrıca bu olabilir mi, olamaz mı?
Çünkü böyle bir şeyin olabilmesi için bizim vermiş olduğumuz kararın Cumhurbaşkanı tarafından imzalanması lazım. Cumhurbaşkanı o kararı imzalamadıktan sonra elbette bu hükümet için fiyasko olurdu. Böyle bir yola da gidilmedi. Ama Şura toplantısı vardı ve biz Şura toplantısı, Refah-Yol hükümeti tarafından yapılacak gözüyle bakıyorduk." diye konuştu.
"DEMİREL SORUMSUZLUK İLKESİYLE OTURUYOR"
Tansu Çiller'in daha önce kendileriyle hükümet kurmaya yanaşmadığını anlatan Kazan, şunları söyledi: "O bir bir bir diyordu. Bizde iki iki olsun diyorduk. Koalisyon protokolüne önce iki iki yazdık ama sonra bir sıkıntı oldu. O zaman bir madde ilave ettik: 'Birinci yılın sonunda ortaklar bir durum değerlendirmesi yapar bu durum değerlendirmesinde ikinci yılın sonunda seçime gitme kararı alındığı takdirde hükümet değişikliği olur yani başbakanlık değişikliği olur.' Nitekim bu uygulamayı yürürlüğe koymak istedik. Ama maalesef Demirel 287 imzaya rağmen görevi Mesut Yılmaz'a verdi.
Dolayısıyla daha sonraki Askeri Şura bizim tarafımızdan yapılmadı. Tam tersine Mesut Yılmaz Başbakan olunca bu aksiyonu meydana getirenleri ödüllendirdi. Mesela Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'yı ne yaptı; BÇG'yi Başbakanlık'a bağladı, Genelkurmay'dan. Ondan sonra başına emekli olan Güven Erkaya'yı getirdi."
Sivil kuvvetlerle Genelkurmay'ın işbirliği yaptığını ama bütün bu olaylara 'Başkomutan' konumunda bulunan Cumhurbaşkanının müdahale etmesi gerektiğini belirten Kazan, "Esas sorumlu olan o. Ama o sorumlu olan kişi şimdi Cumhurbaşkanlığına Anayasada verilen 'sorumsuzluk' ilkesinden istifadeyle bir ... oturuyor." şeklinde konuştu.