AK Parti hükümeti, Kürt ve Alevi açılımına beklediği desteği vermeyen Prof. Ali Bardakoğlu’nu, yaklaşık sekiz yıl sürdürdüğü Diyanet İşleri Başkanlığı görevinden aldı. Hükümetin gerekçesinin “Sekiz yıl bir görevde kalmak için yeteri kadar uzun bir süre. Değişiklik şart” şeklinde olduğu belirtildi.
GÖREVDEN ALINMADIM, 8 KASIM'DA AYRILMA TALEBİNDE BULUNDUM
Toplumun hemen hemen tüm kesimlerinin saygınlığını kazanan Bardakoğlu’nun yerine, görev süresi boyunca yardımcılığını yapan Ankara İlahiyat Fakültesi kökenli Mehmet Görmez getirildi. Görmez’le ilgili kararname de bugün Resmi Gazete’de yayınlanacak. Görevden alınmasıyla ilgili konuşan Bardakoğlu, “Yarın (bugün) yapacağım basın toplantısında tüm sorulara açıklık getireceğim. Bunun dışında bir açıklama yapmak istemiyorum” demekle yetindi.
Sezer’in istediği isimdi
Bardakoğlu, 28 Mayıs 2003’te dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından başkanlık görevine atanmıştı. Sezer, hükümet tarafından kendisine gönderilen Prof. İbrahim Kafi Dönmez’in kararnamesini onaylamamış; hükümet Sezer’in vetosu üzerine Bardakoğlu’nun ismini Köşk’e göndermek zorunda kalmıştı. Bardakoğlu Ak Parti hükümetiyle her zaman ‘mesafeli’ bir ilişki izledi. Hükümetin özellikle Kürt açılımı sürecinde istediği “Kürtçe vaaz ve hutbeye resmen izin verilmesi” yönündeki taleplerine, “Zihinlerdeki parçalanmayı daha da arttırır. Vaaz ve hutbenin Kürtçe okunması, sorunun çözümünde başvurulacak belki de en son yollardan biridir” gerekçesiyle geçit vermemişti.
Alevi açılımında ters düştü
Hükümetle arasındaki bir başka gerilim konusu ise Alevi açılımı sürecinde oldu; hükümetin açılım sürecinde izlediği yolu eleştirdi. Sık sık “Atatürk’e ve Diyanet’in bir cumhuriyet kurumu olduğu değerlendirmesine” atıf yapan Bardakoğlu, özellikle kadın hakları konusunda geleneksel İslam anlayışının aksine çağdaş adımlar attı. Bardakoğlu, zaman zaman CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’la da bir araya geldi. Sezer’in atadığı bürokratlar arasında ‘En iyisi’ olarak değerlendirilen Bardakoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdroğlu’nu da geçtiğimiz günlerde Diyanet’te ağırlamıştı.
Bardakoğlu, Katolik Dünyasının Ruhani Lideri Papa XVI. Benedikt’in Türkiye ziyareti sırasında gösterdiği tavırla da saygınlık kazandı. Papa’nın Vatikan Büyükelçiliği’nde görüşme önerisini, “Sizinle ancak Diyanet’e gelirseniz görüşürüm” sözleriyle geri çevirmiş; Papa, Bardakoğlu’nun önerisini kabul ederek; Diyanet’e gelmişti.
VEDA AÇIKLAMASI
Görevden alınan Bardakoğlu, açıklama yaptı.
İşte açıklamasından satırbaşları:
Dinin evrensel varoluş çağrısını bilmeyenler, dini günlük hayatın bir realitesi zannederler. Ama dinlediğimiz ayetler bizi hep bir asla bağlı olmamızı öğütlüyor.
Geride bıraktığınız hayırlı işlerdir diyor. Dünya hayatı iyilikte doğrulukta süren bir yarıştan ibarettir öğüdünü veriyor.
Din, hukuk, ahlak, siyaset ilişkisi her zaman kolay anlaşılamadı ve bağlantıları anlamak kolay olmadı. Osmanlı aydınlarının da bugünün aydınlarının da temel problemlerinden birisi dini kavramak ve diğer kavramlarla nasıl bir ilişkide olması gerektiği gibi, ortaya koymak gibi ciddi sorunlarımız olmadı değil.
18. yüzyıldaki bu pozitivizm hareketi bizim iki asrımızı gölgeledi ve dinle ilişkilerimizi nasıl kuracağımızı ciddi şekilde sarstı. 20. yüzyılın başındaki gelişmelerde, dine bir güvenlik penceresinden bakma gibi bir yanlışı doğurdu. Batı’da din konusu 11 Eylül’den sonra bir güvenlik sorunu olarak algılanageldi.
Bugün yanıbaşımızdaki Pakistan’da Afganistan’da gerek dinin gelenekle bütünleşmiş kurumsal bir temsilinin olmayışı, din eğitiminin sağlam temele oturmaması nedeniyle sıkıntılar yaşanıyor.
DİYANET İŞLERİ ASLA DÖNÜŞTÜR
Diyanet İşleri Başkanlığı da bu karmaşık dünyada, bize böyle bir önemli geleneği ifade ediyor. Bugün Avrasya coğrafyası için Diyanet’in ne anlama geldiğini görmek isteyenler, biraz o coğrafyaya ulaşsalar yeterlidir. Onlar için Diyanet İşleri Başkanlığı asla dönüştür, kimliktir ve Osmanlı’dan beri devam eden karşılıksız vermenin karşılığında oluşan bir vefa duygusudur.
Böyle olduğu içinde biz dış ülkelere açıldık. Ama dışarıya açılırken kendi toplumumuzu unutamazdık. Toplumumuza açıldık. Dinin umumi şefkatinde o kalplere ipek yumuşaklığı veren merhametinden herkesin istifade etmesi gerekmez miydi? İşte biz de onu yaptık.
Engellilere sahip çıktık ve kadın hakları konusunda ülkemizin hataları olduğunu açık açık söyledik. 7 yıl içinde bayan görevlilerimizin sayısı 13 binlere ulaştı. Artık biz onları teşkilatımızın ayrılmaz parçası olarak görüyoruz.
Şu anda sözleşmelerle birlikte yüzbinleri aşan bir kadroya sahibiz. Gönlümüz arzu eder ki bütün mensuplarımız, ilahiyat fakültesi mezunu olsun, dünyada din hakkında olup biten her şeyi takip etsinler. Bunun için hizmet için eğitim kurslarını, ezanı ve kuranı güzel okuma kurslarını açtık. Benim ülkemde din görevlisi görevi hakkıyla yaptığı vakit o niçin bu işi yapıyor diyen bir kimse yoktur.
Sekiz yıl içinde bazı hususları başarmaya çalıştık. Kadın hakları konusunda, bilgi ve ahlak konusunda toplumu kucaklama, her insanı bağrına basma konusunda önemli adımlar attık. İnancı, mezhebi, meşrebi, etnik kökeni, giyimi ne olursa olsun hepsi bize yakındır.
KASIM'DA BAKAN ÇELİK'E AYRILMAK İSTEDİĞİMİ SÖYLEDİM
Bir konuyu sizinle paylaşayım. Geçtiğimiz ayda, Alman cumhurbaşkanımız Türkiye’yi ziyaret etti. Daha ilk cümlesi ‘Ben Diyanet İşleri Başkanlığı’nın faaliyetlerini yıllardır takip ediyorum. İslam dünyasında muhatap alınabilecek tek kurum olarak sizi görüyorum. Keşke başka kurumlar olsa da biz el birliğiyle bir güvenlik konusundan çıkarabilsek.”
Biz de dedik ki, ''madem Müslümanlar Almanya’nın bir parçası dediniz, oradaki 4 milyn müslümanın da cumhurbaşkanıyım dediniz, öyleyse siz o kardeşlerimizin cumhurbaşkanıysanız, bizim de cumhurbaşkanımızsınız.''
Bugün burada bu rolü yüklenecek yeni bir dönemin başlangıcını haber vermek için sizleri buraya yorduk. Teşkilat kanunumuz senelerdir üzerinde çalıştığımız bir konuydu. Bu kanunu işleme koyma imkanına kavuştuk.
Sadece benim ve bakanımın bildiği bir şeyi de söyleyeyim. Geçtiğimiz kasım ayında değerli bakanımla bu konuyu paylaştım. Teşkilat kanunu çıkıncaya kadar hiçbir yere kıpırdamamam gerektiğini, daha sonra da isteğinin yerine getirileceğini söyledi. Artık nöbet değişimi zamanı geldiğini söylemiştim.
Ben teşkilat kanunu olgunlaştığı zaman, önemli olan sürekli nöbet değişimi yapmaktır aslolan. Yeni dönemde, yeni yapılanma döneminde yeni bir kadronun isabetli olacağını ilk defa ben talep ettim. Ben hazırlıklarımı 14 temmuz’a göre yapmıştım fakat araya ramazan girdi, yaz programlarımız girdi.