Ünlü oyuncu Engin Altan Düzyatan, Los Angeles'tan başlayıp San Diego'ya uzanan bir rota tutturmuş kendine ve bir süre ortada görünmemeye kararlı. Bu ayrılıktan önce ekip, oyuncunun 1968 model Mustang'iyle yola koyuldu, yol boyunca uzun uzun konuştu.
ONUN OYUNCAĞI MOTORLU TAŞITLAR
Bugüne kadar bindiklerin otomobil abi, buysa makine... Bu bambaşka bir şey. İnsan buna bindiğinde otomobil kullandığını hissediyor. Her zaman çıkamıyorum trafiğe ama bende yeri çok ayrıdır. Hafta sonları çok kalabalık olduğu için genelde hafta içi sakin zamanlarda kullanıyorum. Bu arabayı satın almakla bitmiyor. Satın almak için verdiğim paranın iki katını da elini yüzünü toplamak için harcadım. Sadece şasisi ve motorunu satın almıştım, geri kalan her şeyi sonradan yapıldı.
Bu kadar çok oyuncağın olduğunda hepsine zaman ayıramıyorsun. Arada sırada kullanıp kapının önünde bırakıyorsun. Farkındayım, hepsini ayrı ayrı seviyorum ama artık bu alışkanlığımdan kurtulmam lazım. İnsan başka türlü ferahlayamıyor. Bağlandıkça daha da bağlanıyorsun. Planım, şehirde kullanabileceğim küçük bir araç, outdoor'da işime yarayacak bir araç ve motosikletimi tutmak. Gerisinden kurtulmanın vakti geldi de geçiyor.
BEN O DAVAYI ARKAMDA BIRAKTIM
Devam eden bir dava süreci ve davanın üzerinde gizlilik kararı var; o yüzden herhangi bir yorum yapmam doğru olmaz. Ben o olayı arkamda bıraktım, artık önüme bakıyorum.
Otomobile atlayıp saatlerce yol yapmayı seviyorum. Buradan Los Angeles'a uçuyorum. Orada biraz zaman geçirdikten sonra arabaya atlayıp San Francisco, Yosemite, Las Vegas ve San Diego rotasını yapacağım. Oyuncaklardan kurtulalım diyoruz ama tatile gittiğimizde de kopamıyoruz. Hayırlısı diyelim...
TELEVİZYONA İŞ YAPMAK ZORUNDAYIM
15 gün kafa dinleyip yeni sezona öyle girmek istiyorum. Bu arada kasım veya aralıkta vizyona girecek projelere bakıyorum. Sonuçta kurduğum ve devam ettirmek zorunda olduğum bir düzenim var. Bu yüzden de televizyona düzenli olarak iş yapmak zorundayım. Biz sadece sinema filmi yaparak hayatta kalamayız. Öyle bir endüstri yok bizde.
Dünyada dizi oyuncusu, tiyatro oyuncusu, sinema filmi oyuncusu ayrı insanlardır. Bizde oyuncuysan üçünü de yaparsın. Sinema filminden milyon dolar alsam, bir tek onu yapıp yaşarım. Yurtdışından insanlarla konuşup bunların hepsini yapabildiğimi söylediğimde, çok şaşırıyorlar. Aslında doğrusu onlarınki. Bir oyuncu bunların hepsini bir arada yapamaz. Bir tanesi senin özelindir, ondan devam edersin.
"Bu İşte Bir Yalnızlık Var"da bir rock gitaristini oynuyorum. Gitar sevdası da filmle eş zamanda başladı. Gitara meraklı bir arkadaşım Los Angeles'a taşınıyordu. Onun veda partisine uğramıştım. Çıkarken, yıllardır kullandığı gitarını bana hediye etti. Başta kabul etmek istemedim, hayatımda elime gitar almamışım çünkü. Ama ısrar edip elime tutuşturdu ve ben o akşam bir gitarla döndüm eve.
Çalışma odama öylesine bıraktım. Bir hafta boyunca girdim, çıktım; o gitar kutusunda yapayalnız durmaya devam etti. Bir enstrümanın çalınmadan durması kadar kötü bir şey olamaz aslında.
Bunu düşünerek çıktım evden, müzik aletleri satan dükkana gittim. Hani gitar madem duruyor, bari bir askı alayım, amfi alayım da edebiyle dursun, eve gelen arkadaşlarım çalsın istedim. Küçüklükten bu yana da bas gitara merakım var, o anda gaza gelip bir tane de bas gitar aldım. Küçük küçük çalışıp öğrenirim diye.
Tam evde kendi kendime bas gitarımla takılırken, Fida Film'den arayıp teklifte bulundular. Önerilen rol bir rock gitaristiydi. Senaryoyu okudum ve iyice gaza geldim. Elimizde hediye edilmiş bir gitar vardı zaten. Tesadüf olamaz diye düşündüm, kabul ettim ve elektrogitar dersleri almaya başladım. Sonra film için bir Fender Stratocaster aldık. Şimdi hazır Los Angeles'a gitmişken bir tane de Gibson mı alayım diye düşünmüyor değilim. Bu gidişle birkaç yıl sonra o gitarlardan kurtulmanın yollarını ararım galiba. Olmadı, bir müzik grubu kuracağız artık.
HOLLYWOOD'DA SIFIRDAN BAŞLAMAK
Londra'ya gitmek, Los Angeles'a yerleşip oralarda bir şeyler yapmak elbet kafamdan geçti. Ama benim şu anda her şeyi bırakıp Hollywood'da kapıları zorlamam, 2001 yılındaki halime dönmem demek.
Kariyerimin başında, taş üstüne taş koymamış bir adam olsaydım, bunu denerdim. Ama burada bir yol kat ettikten sonra her şeyi geride bırakıp gitmek bana mantıklı gelmiyor.
Sen burada iyi işler yap, bırak adamlar gelip seni bulsunlar. Kim bilir, günün birinde yönetmen koltuğuna geçip kendi dünyalarımı yaratırım. İşte o zaman dünyaya açılmak çok daha kolay olur.
YA BİR GÜN OSCAR KAZANIRSA
Daha oyuncu olmadan, günün birinde Oscar alırsam çıkıp oraya ne konuşacağımı çalışırdım. Şu anda metnim kafamda hazır. İş ödülü almaya kaldı..