Silivri Cezaevi'nde ayrılan emekli Orgeneral Çetin Doğan açıklama yaptı.
Çetin Doğan'ın açıklamaları şu şekilde:
"Buradan bir ara tahliye olduktan sonar, 'bu nizamiyeden 'bu dava bitmeyecek' demiştim. Bugünde diyorum bu dava bitmeyecek. Bu dava ancak bu davayı kurgulayanlar içeri girdikten sonra bitecek. Onlara karşı duyduğumuz kin ve nefret duygularından değil. Bir daha bu insanların, masum insanlara karşı, tertip ve kumpaslar kurmamaları için. Ben darbeci değilim, ben Mustafa Kemal'in askeriyim. Ben devrimciyi, Atatürk devrimcisiyim demiştim" dedi. Yine aynı duruşta olduklarını söyleyen Doğan, "Biraz sonra bir genç arkadaşımız gelecek, bu kampüste kalan, 5 numaralı cezaevinde kalan hepimiz adına kısa bir konuşma yapacak. yaş günümü parmaklıklar ardından geçirdim. Bu geçirişten sonra, adalet yerini buldu deyip, oh çekip neşe içerisinde mutlu olduğumu söylemem zor. Çünkü burada kayıplarımız oldu. Şehitler verdik. Burada, Mamak'ta... Ve bunların üzüntüsü, hüznü içimize işledi. Aslında biz kendi çektiğimiz acılardan, sıkıntılardan daha fazla, eşimin, çocuklarımın, çocuklarımızın, torunlarımızın; onların dışarıda çektiği özlemden, sıkıntılardan daha fazla ıstırap duyduk. Gelecekte bu tür ıstıraplar yaşanmasın"
"BİZ PLANLARI İRDELEMİŞTİK, ENİNE BOYUNA TARTIŞMIŞTIK"
"Biliyorsunuz, bir süre önce Dışişleri Bakanlığı'nda benim tabirimle, bir geyik muhabbetiyle konuşmalar tespit edildi ve 'bunlar vatan haini' denildi. Esas vatan hainlerini ben haykırdım, hiç kimse duymadı" şeklinde konuşan Doğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Basın duydu, gazeteler yazdı belki ama esas vatan hainleri bu davayı gerçek sanısı uyandırmak için gerçek planları komşularımızın eline verdi. Milli güvenliğimizi tehdit altına aldılar. Dediler ki 'planları değiştirdik, coğrafya aynı coğrafya'. Biz planları irdelemiştik, enine boyuna tartışmıştık. O yüzde onulmaz yaralar aldı milli güvenliğimiz, milli derdimiz. Biz mahkemede bu davayı kotaranların isimlerini, izlerini, parmak izlerini gösterdik. Aldıran olmadı. Yaptığımız suç duyurularına karşı şimdilik işlem yapılmadı. Ben mahkemede infial ederek, 'TEM şubesi, terörle mücadele şubesi değil, terör üretme merkezi olmuştur' dedim. Bunun üzerine mahkeme beni suç duyurusuyla mahkemeye verdi. Yüzleşmek istedim, belgelerimi gösterdim, sahtekarlıkları gösterdim, gelmediler. Ama vicdanlı bir hakim Silivri Sulh Ceza'da beraat verdi. Bundan sonra bütün arkadaşlarla beraber yapacağımız şey Mustafa Kemal'in askeri olarak yolumuza devam etmek."
"TÜRKİYE ÇOK KRİTİK BİR DÖNEMDEN GEÇİYOR"
"Kayıplarımız oldu. Ömrümün son baharında neredeyse 5 yılını, parmaklıklar ardında bu dava ile ilgili soruşturmada, kovuşturmada geçirdim. Yapma imkanlarım için, düşündüklerim için zamanım az. Bundan hüzün duyuyorum. Ama yoluma nefesim yettiği kadar devam edeceğim. Kayıplarımız kadar bu davayla beraber kazancımızda oldu. Bu kazanç nedir? Sivil, asker; Mustafa Kemal'in askerleri arasından derin dostluklar ve bağlar kuruldu, kopmaz bağlar kuruldu. Bu bağlar devam edecetir. Birbirimizi daha iyi tanıdık. Bunun ötesinde sanıyorum ki ileri demokrasimizin üzerinde ki parlatılmış, yıldızı parlatılmış şal ve onun tam bağımsız yargı püskülü sıyrıldı ve gerçekler ortaya çıktı. Halkımız kralın daha iyi çıplak olarak görmesini sağladı. Bu bir kazançtır. Yapabildiğimiz akdarı katkı sağladı. Bu davalar; yalnız Balyoz Davası'nı kast etmiyorum, Ergenekon davası, Casusluk, fuhuş davası, Poyrazköy Davası... Bir sürü davalar.
Bu nedenle, mutluluk içerisinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Elbette yakınlarımıza dostlarımıza kavuştuğumuz içinde mutluluk içerisindeyiz. Yolumuz açık olacak hep birlikte. Türkiye çok kritik bir dönemden geçiyor. Ayrıntılar üzerinde gölgelerle savaşmayalım. Neyle savaşacağımızı açık seçik bilelim ve o zaman birlik ve beraberlik içerisinde olalım. Türkiye'nin birlik, beraberlik bütünlüğü sağlandıkça, her türlü engeli aşacağından kuşku duymuyorum"
"BU YARGI KURGUSUNU, PAÇAVRALARI, ORTAYA SERDİLER"
"Burada, Silivri'de yatan bizlere en büyük desteği veren sevgili Hıdır Okyay'ı anıyorum. Bizlerin seslerini, onların türkülerini, onların bağırışlarını, çağırışlarını, rüzgarın estirdiği kadar avlularda dinledik. Anayasa Mahkemesi, aslında dava bizi ilgilendiriyor ama dava sonucunda vereceğiz karar kendi kaderini belirleyecek demiştim. Türkiye'de hakimler var, savcılar var, bağımsız yargı var. Yüksek mahkeme, Türkiye'nin güveneceği bir mahkeme olduğu bundan önceki verdiği kararlarla tescil edildi. Kendilerine teşekkür ediyorum. Aslında Türk milletinin göz bebeği oldular. Bu yargı kurgusunu, paçavraları, ortaya serdiler. Aslında size çok kısa bir açıklama yapacağım Balyoz Davası ile ilgili; Balyoz'un bal gibi darbe planı olduğunu söyleyen var siyasilerden maalesef. Bu Balyoz Davası'na ismini veren 11 sayfalık bir balyoz güvenlik harekat planıdır. Sözde 12 Eylül Darbe planına benzetilerek hazırlanmıştır. Ama 1. Ordu'nun planıdır ve o 1. Ordunun planı darbe planı değildir. Darbe planı genel kurmayın hazırladığı. Yanlış planı almışlar. Darbe planı hükümete kim mukayyet olacak, kim alacak, kimler nereye gidecek.. Odur. Düşünün ki bir darbe planı 2005 senesinde, 2002 senesinde yazıldığı söyleniyor. Haydar Baş'ın 2005 yılında Milli İktisat Kongresi'nde yaptığı konuşma orada. Formatına bakıyorsunuz, asker gözüyle baktığınız zaten sırıtıyor her şey. Ama size söylüyorum, 'emir komuta' diyorlar. Emir komuta maddesinde, 'emir komuta radyo' diyor. Yahu radyo ile iletişim olur mu, radyo dinleme cihazıdır. Çünkü İngilizcedir radyo. İngilizce telsiz anlamına gelir. Tercümesinin doğru yapamamışlar. Nereden geldiği de belli."
Emekli Albay Dursun Çiçek Silivri Cezaevi'nden çıktı.
Emekli Albay Dursun Çiçek,
"Başbakanın ofisine dinleme cihazı koyacak kadar pervasız olan bu çete 2009'da imzamı taklit ederek bize kumpas kurdu. Bunu hep anlatmaya çalıştık"
"Hedefte çete var, tetikçiler var. Bunları yargıya teslim ettiğimiz zaman bunun arkasında ki azmettiren siyasetçileri bunlar itiraf edecek, bunlar söyleyecek. Hep beraber göreceğiz."
Emekli Albay Dursun Çiçek, Silivri Cezaevi'nde tahliye olmasının ardından açıklama yaptı. Çiçek, "Annemizin ak sütü kadar masum olduğumuz her yerde haykırdık. Sizlerin sayesinde, akıl ve vicdan sahibi medyamızın sayesinde, adalete fener yakan kampanyaların sayesinde, sessiz çığlıkların sayesinde, her şeyden önemlisi masumiyetimize inanan, bizi tanıyan ailemizin, yakınlarımızın ve daha da önemlisi Atatürk Cumhuriyeti'nin en güzel avukatı İrem Çiçek'in sayesinde bugün sizlerin karşısındayım" dedi.
"Başbakanın ofisine dinleme cihazı koyacak kadar pervasız olan bu çete 2009'da imzamı taklit ederek bize kumpas kurdu. Bunu hep anlatmaya çalıştık" diyen Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sahte ihbarcılarda bu kumpasa destek verdiler. Ama Erzincan'da ki Dursun Çiçek başkası çıktı, Ankara'da takip ettikleri Dursun Çiçek başkası çıktı. Her şey apaçık ortaya çıkınca Anayasa Mahkemesi'nde Ankara'da hakimler olduğunu gösterdi. Bu süreçte bizlere destek veren bütün aydınlara, siz değerli medya mensuplarına, Çiçek ailesi adına, geleceğimiz olan gençler adına teşekkür ediyorum. Tek amacımız, bize yapılanları, bize yapılan kumpasları, çocuklarımız, torunlarımız yaşamasın. Bunun tek yolu da bize kumpas kuran bu canileri, alçakları Türk yargısının önüne çıkarıp hesap vermesini sağlamaktır. Bize sağlanmayan, bize verilmeyen adil yargılama hakkının onlara verilmesini istiyoruz. Hep beraber bu kumpası kuranları ortaya çıkardığımız zaman, poliste, yargıda, medyada örgütlenen bu çeteyi ortaya çıkardığımız zaman çocuklarımız, torunlarımız çok daha adil ayrılama düzeni olan Türkiye'de çok daha rahat edeceklerdir. Bu günlerin hayaliyle, bugünlerin umuduyla mücadeleye bunda sonra daha özgür ortamlarda daha etkin olarak devam edeceğiz. Bu mücadeleyi hep birlikte kazanacağız. Çünkü Türkiye'nin, gençlerimizin, torunlarımızın buna ihtiyacı var. Türkiye bu karanlık sayfayı aydınlatmalı, bir daha bu karanlık sayfaları yaşamamalı"
"ESAS ÇİLEYİ ESAS SIKINTIYI DIŞARIDA OLAN SEVENLERİMİZ, EŞİM, KIZIM ÇEKTİ"
Eşinin ve kızının verdiği mücadeleyi zaman zaman gözleri yaşararak koğuşta izlediğini belirten Dursun Çiçek, "5. Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü'ne çok teşekkür ederim. Bizi hükümlü veya tutuklu olarak değil, misafir olarak hep gördüler. Bize sürekli komutanım diye hitap ettiler. Biz askeriz, her ortamda yaşarız, her ortamda mücadele ederiz. Ama esas çileyi esas sıkıntıyı dışarıda olan sevenlerimiz, eşim, kızım çekti. Biz asker olduğumuz için zaten her türlü mücadeleye hazırdık. Onlara da huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum. Yurtdışında olan oğlum internet sitesi kurarak bu mücadeleye destek veren Deniz Çiçek'e de tesadüfen kavuşacağız, izine geliyor. Huzurlarınızda teşekkür ediyorum" dedi.
Çiçek ardından kızı İrem Çiçek'i ve eşini öptü.
"HEDEFTE ÇETE VAR, TETİKÇİLER VAR"
Dursun Çiçek daha sonra, "Tek sorumlusu bu çete. Çünkü taklit imza atanalar, sahte planı yapanlar, bunları ihbar mektubuyla savcıya ulaştıranlar, paralel yapı denen bu çetenin tetikçileridir. Bunların en kadar siyasi destek verilmiş, siyasetçiler bunların ne kadar arkasındadır; bunu bu çete açıklayacak, çete itiraf edecek. Hep beraber Türk milleti de görecek. Hedefte çete var, tetikçiler var. Bunları yargıya teslim ettiğimiz zaman bunun arkasında ki azmettiren siyasetçileri bunlar itiraf edecek, bunlar söyleyecek. Hep beraber göreceğiz" diye konuştu.
Balyoz Davası sanıklarından MHP Milletvekili Engin Alan, Sincan Cezaevi'nden çıktı. Cezaevi çıkışı arabasından inerek bir açıklama yapan Alan, açıklaması öncesi tahliyeleri kutlamak için gelen kalabalığa el salladı. Alan, bası mensuplarına yaptığı açıklamada şunları söyledi; "Birinci söyleyeceğim şu; Anayasa Mahkememiz verdiği bu kararla 2 şey yaptı. Birincisi bize özgürlüğümüzü iade etti. Ama bana göre daha önemli bir şey yaptı. Bu mahkemeden başka her şeye benzeyen özel yetkili mahkemelerin, yaptıkları hukuksuzluklar sonunda yerlerde sürünen Türk yargısının itibarını, adına yargı erkini kullandığı Türk milletine iade etti. İkinci söyleyeceğim şu; Belki ben diğerlerinden başka bir şey söyleyeceğim. Bugüne kadar olan hiçbir şey, yok sayılamaz. Eğer yok sayar isek, hayatlarını, sağlıklarını kaybeden arkadaşlarımıza ihanet olur. Bu alçaklığı yapan, planlayan, destekleyen ne kadar namussuz varsa, bunlar bu ülkenin vicdanlı, onurlu, adil yargıçlarının önüne oturup hak ettikleri cezayı alana kadar bu mücadele sürecek. Hiç kimse, bugüne kadar olanların yanına kar kalacağını düşünmesin. Üçüncü söyleyeceğim şu; biz içerideyken, hiçbir şekilde cevap verme imkanımız yokken, başta televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında bir anamıza küfür etmeyen utanmazlar dahil, herkese sıfatı, mevkii, makamı ne olursa olsun, söyleyecek sözümüz vardır. Vakti zamanı gelince bu sözün ne olacağını sizde göreceksiniz. Allah ölmüş arkadaşlarımıza rahmet, hastalarımıza şifa versin. Bu zor ve çileli süreçte çok acı çeken ailelerimiz, fedakar avukatlarımız, Türk milletinin bize inanan bütün fertlerine ve partimin genel başkanına, millletvekillerine teşekkürlerimi sunuyorum."
Bu arada, Halil İbrahim Fırtına'nın da Sincan Cezaevi'nden çıktığı öğrenildi.
ALAN GAZETECİLERE AÇIKLAMA YAPTI
Balyoz Planı Davası sanıklarının, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı doğrultusunda Ankara Sincan Kapalı Cezaevi'nden tahliye edilmeleri mutluluk ve coşku görüntülerine sahne oldu. Sincan Cezaevi'nden ilk tahliye olan kişi olan ancak basın mensuplarına görünmemek için cezaevinin başka bir kapısından sessizce uzaklaşan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Halil İbrahim Fırtına'nın hemen ardından MHP İstanbul Milletvekili ve eski Korgeneral Engin Alan aile yakınlarıyla buluştuktan sonra gazetecilere bir açıklama yaptı.
TÜRK BAYRAĞI İLE ÇIKTI
Cezaevinden daha sonra çıkan diğer bir isim elindeki Türk Bayrağı dikkat çeken Emekli Kurmay Albay Yusuf Ziya Toker oldu. Kendilerinin içeriye Türk bayraklarıyla teslim olarak, yine tahliyelerinin Türk bayrağıyla gerçekleştirdiklerine söyleyen Toker; "Uzun tutukluğum süresince kızım nişanlandı ve işe girdi ve bir çok üzücü olayda aile ve çevremde yaşandı, ancak ben bunların hiçbirine şahit olamadım" dedi.
18 yıla mahkum Emekli Tümgeneral Behzat Balta da ailesi ve yakınlarına sarıldıktan sonra gazetecilerin soruları üzerine yaptığı açıklamada; "Dinini, imamını, Allah'ını, Kuran'ını, vatanını, milletini, toprağını, bayrağını veya bunların sadece bir tanesini seven birisi varsa, bize bu suçları iftiraları atanlar bir nebze de olsa vicdan azabı çekmelidirler" dedi.
Hava Korgeneral Rıdvan Ulugüler, Deniz Albay Turgut Kesken, Emekli Albay Meftun Irıca, Emekli Kıdemli Albay Sencer Başat'da cezaevi dışında kendilerini Türk bayraklarıyla bekleyen ailelerine sarılarak ilk tahliye sevinçlerini yaşarken, davul ve zurnacılara da bahşiş vermeyi ihmal etmediler.
Cezaevi önünde bekledikleri sırada yaşlı oldukları için yorgun düşen Emekli Korgeneral Bekir Memiş'in anne ve babası ile kayınpederi ve teyzesi de çocuklarını sandalye üzerinde beklemek zorunda kaldı. Saatlerce ayakta durmakta zorlandıkları için sandalye üzerinde bekleyen anne 81 yaşındaki İmran ve baba 86 yaşındaki Mehmet Emin Memiş, kayınpederi Hayati Aygün, teyze Döndü Yılmaz çocukları Korgeneral Bekir Memiş'in cezaevinden çıktığını duydukları anda yanına kadar zorlukla olsa yürüyerek gittiler. Memiş, anne ve babasının elini öpüp sarıldıktan sonra gidecekleri otomobile kadar kendilerine eşlik etti.
SİLİVRİ CEZAEVİ'NDE TAHLİYELER BAŞLADI
Emekli Oramiral Özden Örnek,
"Burada 3 sene kalmamız çok önemli değil. Önemli olan bunun sonucunda Türkiye'nin geleceğinin aydınlık olmasıdır"
Tahliye kararının ardından Silivri Cezaevi'nde ilk ayrılardan biri de Emekli Oramiral Özden Örnek oldu. Cezaevinden otomobille ayrılan Örnek, "Çok mutluyuz, başka da söylenecek birşey yok" dedi.
Emekli Hava Tümgeneral Ahmet Bertan Nogaylaroğlu, Silivri Cezaevi'nde tahliye oldu. Nogaylaroğlu cezaevinin önünde kısa bir açıklama yaparak, "Başta ailelerimize, avukatlarımıza ve bizleri destekleyen Türk halkına teşekkür etmek istiyorum. Burada 3 sene kalmamız çok önemli değil. Önemli olan bunun sonucunda Türkiye'nin geleceğinin aydınlık olmasıdır. Burada ulunduğumuz süre içinde Silivri'de bize bir aile ortamı yaratan cezaevi yöneticilerine ve bütün görevlilerine ve sağlık faaliyetlerinin tümünü aksamdan yürüten başta Silivri Devlet Hastanesi olmak üzere, İstanbul'da ki hastanelere, doktor ve sağlık personeline teşekkür ediyorum. Tabi ki de Jandarmamıza 'da teşekkür ediyorum" dedi.
Asker olarak, 3-5 sene evinden ayrı kalmanın önemli olmadığını belirten Nogaylaroğlu, "Evimizden ayrı kaldık. Bunu da o şekilde kabul ediyorum. Ama bunun sonucunda Türk halkı mutlaka gelecekte emniyet içerisinde olmalı. Bunun sonucunda ders alıp geleceğimizi çok daha iyi şekilde kurmamız gerekiyor. Bu kararın alınmasında siyasi askeri kimin emeği varsa, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi dahil olmak üzere herkese çok teşekkür ediyorum" diye konuştu.
ALBAY SİNAN TOPUZ CEZAEVİNDEN ÇIKTI
Balyoz Davası'nda mahkemenin kararının ardından, Mamak Askeri Cezaevi'nde emekli Albay Sinan Topuz, cezaeviden çıktı.
AYM'NİN KARARI SONRASI MAMAK CEZAEVİ'NDE 46 KİŞİ TAHLİYE EDİLDİ
Anayasa Mahkemesi'nin geçtiğimiz gün Balyoz Davasında 'hak ihlali' kararı vermesinin ardından Mamak Askeri Cezaevi'nde bulunan 46 emekli ve muvazzaf asker tahliye edildi.
Ankara Mamak'ta bulunan Askeri Cezaevinde, Balyoz Davası'ndan cezaevinde bulunan muvazzaf ve emekli askerler tahliye edildi. Tahliye kararını öğrenen asker yakınları, cezaevinin önünde bekledi. Bekleyişin ardından cezaevi komutanları tarafından içeri alınan aileler, tutuklu bulunan akrabalarını alarak dışarı çıktı. Konvoy halinde çıkan emekli ve muvazzaf asker yakınları kornalarla ve sevinç gözyaşları ile cezaevinden çıkış yaptı.
Mamak Askeri Cezaevinde bulunan 46 kişiden ilk çıkış yapan emekli Albay Sinan Topuz yaptığı açıklamada; "Devletten beklediğimiz, bu iftiracıları, hainleri, çeteyi bulması ve adalete teslim etmesidir. Başka türlü adalet gerçekleşmez. Bizim çıkmamız adalet değil, bunu bize yapanların bulunup adalete teslim edilmesi lazım" dedi. Tahliyeler sürerken başlayan yağmura aldırmadan bekleyenler, cezaevinde bulunan yakınlarını alarak kornalar eşliğinde oradan ayrıldı. Mamak Cezaevi'nde Balyoz Davası dolayısıyla hapis yatan kimse kalmadı.
BALYOZ DAVASI’NIN TEK KADIN HÜKÜMLÜSÜ DE TAHLİYE OLDU
Emekli Albay Berna Dönmez: "Bizlere bu haksızlıkları, hukuksuzları yapanların da adalet önünde bizlere yaptıkları gibi değil, adil bir şekilde yargılanmalarını istiyorum"
İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Balyoz Davası'ndan tutuklanan tüm sanıklar için tahliye kararı vermesinin ardından, davanın tek kadın hükümlüsü emekli Albay Berna Dönmez de, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nden çıktı.
Yaklaşık 21 aydır hapis yatan Berna Dönmez’i cezaevi önünde eşi Zeki Dönmez ile yakınları ve dostları karşıladı. Cezaevinden çıkan Dönmez, kendisini bekleyen yakınlarıyla tek tek kucaklaştı. Berna Dönmez, yakınlarının ısrarı üzerine eşiyle tekrar kucaklaşırken, çevrede bulunanlar tarafından alkışlandı.
"ÇOK ZOR BİR SÜREÇ YAŞADIM"
Dönmez, cezaevi kapısı önünde yaptığı açıklamada, çok zor bir süreç yaşadığını belirterek, “Bunun biteceğini biliyordum. Adeletin bir gün tecelli edeceğini biliyordum. Nitekim Anayasa Mahkemesi, kararıyla bunu bize gösterdi. Kendilerine şükranlarımı sunuyorum. Başta Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç olmak üzere, bütün mahkeme üyelerine teşekkürlerimi, saygılarımı sunuyorum. Bizim karşılaştığımız haksızlıklarla, hukuksuzluklarla hiçkimsenin karşılaşmasını istemiyorum. Ama bizlere bu haksızlıkları, hukuksuzları yapanların da adalet önünde bizlere yaptıkları gibi değil, adil bir şekilde yargılanmalarını istiyorum" dedi.
Berna Dönmez, açıklamanın ardından eşiyle birlikte cezaevinin önünden ayrıldı.
ŞİRİNYER ASKERİ CEZAEVİ ÖNÜNDE TAHLİYE SEVİNCİ
ZEYBEKÇİ PAŞA SERBEST KALDI
Anayasa Mahkemesi'nin Balyoz davası ile ilgili 'hak ihlali yapıldığı' yönünde karar açıklamasının ardından Anadolu Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tüm sanıklara tahliye kararı vermesi, İzmir'de de coşkuyla karşılandı. Şirinyer Askeri Cezaevi'nde tutuklu bulunan 10 muvazzaf askerden önce, kamuoyunun "Zeybekçi Paşa" diye tanıdığı emekli Temgeneral Atilla Özler F Tipi Cizaevinden tahliye oldu. Özler, arkadaşları içen Şirinyer Cezaevi önüne gelirken burada zeybek oynadı.
İzmir'de Balyoz sanıklarından ilk olarak 30 Ağustos'da temekli olan emekli Hava Tümgeneral Atilla Özler Kırıklar F Tipi Cezaevi'nden tahlile oldu. Kamuoyunda "Zeybekçi paşa" olarak tanınan Özler, evine gitmek yerine 10 tahliyenin beklendiği Şirinyer Askeri Cezavi'ne geldi. Özler burada yaptığı açıklamada "Bu kumpası bize kurdular. Bundan sonra hayatını kaybeden arkadaşlarımız oldu. Hayatını kayseden arkadaylarımız için bu kumpası kuranların cezamandırılması için, ortaya çıkartılması için çalışmalıyız" dedi. Görevde olduğu sırada yabancı subayların da bulunduğu bir baloda oynağı zeybekle tanınan ve kamuoyunun "Zeybekçi paşa" diye bildiği Atila Özler Askeri cezaevi önünde tohplananların isteği üzerine davul zurna eşliğinde zeybek oynadı Özler daha sonra "Arkadaşlamı teslim alacağım" diyerek cezaevi bahçesine girdi.
Sevinçle karşılanan kararla birlikte Şirinyer Askeri Cezaevi'nde aynı davadan tutuklu bulunan Deniz Kurmay Albay Mesut Zafer Sarı, Deniz Kurmay Albay Mücahit Erakyol, Deniz Albay Mete Demirgil, Deniz Albay Akın Üredi, Deniz Kurmay Albay Alpay Çakarcan, Deniz Kurmay Albay Mehmet Koray Eryaşar, Hava Kurmay Yarbay Cenk Hasımoğlu, Hava Kurmay Yarbay Süleyman Namık Kurşuncu, Jandarma Kurmay Yarbay Oğuz Türksoyu ve Jandarma Kurmay Albay Murat Özçelik'in tahliyesi bekleniyor. Bu tutuklulardan sadece Deniz Kurmay Albay Mehmet Koray Eryaşar, İstanbul'da görülen askeri casusluk davasından tutuklu bulunmasından dolayı tahliye olamadı.
Mahkeme kararını öğrenen tutukluların yakınlarının yanı sıra hem vatandaşlar hem de İşçi Partisi üyeleri de cezaevinin de içerisinde yer aldığı Şirinyer'deki Merkez Komutanlığı'na gitti. Tutuklu yakınlarının içeriye alınmasının ardından vatandaşlarda ellerindeki Türk bayraklarını sallayıp Harbiye Marşı'nı okudu. Cezaevi önünde tahliye için bekleyiş ise devam ediyor.
BALYOZDAKİ TAHLİYE KARARI İZMİR'DE DE COŞKUYLA KARŞILANDI
ANAYASA Mahkemesi'nin Balyoz davası ile ilgili 'hak ihlali yapıldığı' yönünde karar açıklamasının ardından Anadolu Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tüm sanıklara tahliye kararı vermesi, İzmir'de de coşkuyla karşılandı. Şirinyer Askeri Cezaevi'nde tutuklu bulunan 10 muvazzaf askerden ilk olarak kamuoyunun 'Zeybekçi Paşa' diye tanıdığı emekli Temgeneral Atilla Özler F Tipi Cizaevinden tahliye oldu. Özler, arkadaşları için Şirinyer Cezaevi önüne gelirken burada zeybek oynadı.
İzmir'de Balyoz sanıklarından ilk olarak 30 Ağustos'da emekli olan emekli Hava Tümgeneral Atilla Özler Kırıklar F Tipi Cezaevi'nden tahlile oldu. Kamuoyunda 'Zeybekçi Paşa' olarak tanınan Özler, evine gitmek yerine 10 tahliyenin beklendiği Şirinyer Askeri Cezavi'ne geldi. Özler burada yaptığı açıklamada "Bu kumpası bize kurdular. Bundan sonra hayatını kaybeden arkadaşlarımız oldu. Hayatını kaybeden arkadaşlarımız için bu kumpası kuranların cezalandırılması için, ortaya çıkartılması için çalışmalıyız" dedi.
Görevde olduğu sırada yabancı subayların da bulunduğu bir baloda oynağı zeybekle tanınan Atila Özler, Askeri Cezaevi önünde tohplananların isteği üzerine davul zurna eşliğinde zeybek oynadı Özler daha sonra "Arkadaşlamı teslim alacağım" diyerek cezaevi bahçesine girdi.
Sevinçle karşılanan kararla birlikte Şirinyer Askeri Cezaevi'nde aynı davadan tutuklu bulunan Deniz Kurmay Albay Mesut Zafer Sarı, Deniz Kurmay Albay Mücahit Erakyol, Deniz Albay Mete Demirgil, Deniz Albay Akın Üredi, Deniz Kurmay Albay Alpay Çakarcan, Deniz Kurmay Albay Mehmet Koray Eryaşar, Hava Kurmay Yarbay Cenk Hasımoğlu, Hava Kurmay Yarbay Süleyman Namık Kurşuncu, Jandarma Kurmay Yarbay Oğuz Türksoyu ve Jandarma Kurmay Albay Murat Özçelik'in tahliyesi bekleniyor. Bu tutuklulardan sadece Deniz Kurmay Albay Mehmet Koray Eryaşar, İstanbul'da görülen askeri casusluk davasından tutuklu bulunmasından dolayı tahliye olamadı.
Mahkeme kararını öğrenen tutukluların yakınlarının yanı sıra hem vatandaşlar hem de İşçi Partisi üyeleri de cezaevinin de içerisinde yer aldığı Şirinyer'deki Merkez Komutanlığı'na gitti. Tutuklu yakınlarının içeriye alınmasının ardından vatandaşlar da ellerindeki Türk bayraklarını sallayıp Harbiye Marşı'nı okudu. Cezaevi önünde tahliye için bekleyiş ise devam ediyor.
HUKUK VARMIŞ
Şirinyer Askeri Cezaevi'nde kalanlardan ilk olarak Deniz Albay Aşkın Üredi tahliye edildi. Yakınlarıyla ayrılırken aracından inerek 14 yaşındaki kızı İrem'i yanına alan ve vatandaşları selamlayan Aşkın Üredi, "Bu ülkede hala hukuk varmış demek ki. Anayasa Mahkemesi'ne 'hukuk var' dediği için teşekkür ederim" dedi.
KORAMİRAL KADİR SAĞDIÇ TAHLİYE OLDU
Tahliye kararının ardından Silivri Cezaevi'nden ayrılan emekli Koramiral Kadir Sağdıç, cezaevi önünde kısa bir açıklama yaptı. Sağdıç, "En az görev yapan arkadaşımızın 25 yıl hizmeti var. Benim 40 yıl hizmetim var. Maalesef yargıyı daha önceki aşamalarda yakalansın, Türkiye'ye huzur gelsin isterdik. Yargılama aşamasında özellikle yerel mahkemede büyük sıkıntılar yaşadığımızı biliyorsunuz. Ama maalesef Yargıtay aşamasında da bu sıkıntılar devam etti. Sadece bize değil bütün Türkiye'ye yargı anlamında büyük bir sorun oluşturdu bu" dedi.
"TÜRKİYE'NİN AYIBIDIR"
Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz ise cezaevinden ayrılırken, "Benim bedenim hapsedildi ama kimse beynimi düşüncelerimi hapsetme gücüne sahip olmadı. 3.5 yıla yakın süre yattım, dimdik ayaktayım ve kendimi çok daha güçlü hissediyorum. Çünkü bu toplumun yaşadığı bütün acıları içselleştirme imkanını buldum burada. Bu surete ilk defa yargıçlarla karşı karşıya kaldık, ilk defa yargıçları tanıma imkanı bulduk. Türk adaleti adına 3.5-4 yıldırı yaşadıklarımızdan büyük üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin ayıbıdır. 200 yıldır hukuk mücadelesi veren bir toplum, bunu 200 sene sonra yaşamamalıydı" diye konuştu.
MEHMET ALİ ÇELEBİ HASDAL'DA KONUŞTU
Hasdal Askeri Cezaevi'nden tahliye olanları karşılamaya gelen emekli Teğmen Mehmet Ali Çelebi yaptığı açıklamada "Kutsal nöbeti biten bütün silah arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Tarih bir kez daha ateşle imtihan edilen Türk subaylarının dirayetine, vatanperverliğine şahit olmuştur. Bilinsin ki bizim vazife anlayışımız bu kumpasların bizim hayatımızdan çalacağı özgürlüğe, bizlere kuracakları tertiplerin hayatımızdan çalacağı özgürlüğe güdümlü ve düğümlü değildir. Ailelerinin her şeyden önce hissettiği şey onur ve gurur. Mutlaka seviniyorlar, mutlular ama her şeyden ziyade onurlu ve gururlular. Yeniden yargılamanın daha adil yürütülmesini istiyoruz. Çünkü hakikat vicdanlara, beyinlere intikal etmiş durumda. Bu nedenle adil olmak zorunda." dedi.
ÇANAKKALE'DE DE BALYOZ SEVİNCİ
EMEKLİ TUĞGENERAL MUSTAFA KEMAL TUTKUN DA TAHLİYE EDİLDİ
Anayasa Mahkemesi'nin Balyoz davası ile ilgili 'hak ihlali yapıldığı' yönünde karar açıklamasının ardından Çanakkale E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan emekli Tuğgeneral Mustafa Kemal Tutkun da tahliye edildi. Tutkun, "Nihayet adalet yerini buldu. İnşallah bu maçın ikinci devresi de bu şekilde kamuoyunun karşısında olur. Umarım roller değişecek" dedi.
Sevinçle karşılanan kararla birlikte Çanakkale E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Çanakkale 18 Mart eski öğretim görevlisi ve emekli Tuğgeneral Mustafa Kemal Tutkun, 6 ay önce Silivri'den nakil edildiği Çanakkale E Tipi Kapalı Cezaevi'nden bugün saat 17.40'da salıverildi. Emekli Tuğgeneral Mustafa Kemal Tutkun'u eşi Meral Tutkun, oğlu Evren Tutkun, kardeşi Prof. Dr. Salih Zeki Tutkun ve ellerinde Türk bayrakları bulunan 30 kişilik bir grup, dağ başını duman almış marşı ile emekli Tuğgeneral Tutkun'u karşıladı. Eşi Meral Tutkun, eşine sarıldı. Karşılama sırasında "Her şey vatan için" ve "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları atıldı.
Çok mutlu olduğunu belirten eşi Meral Tutkun, "Bin 322 gün sonra eşime kavuşacağım için çok mutluyum" dedi. Mustafa Kemal Tutkun'un avukatı Mehmet Altın, "3,5 yıldır sesimizin duyulmasını istiyorduk. Çok şükür ki onu da bir hukuk kurumu, Anayasa Mahkemesi duydu. Acıyı sıkıntıyı komutanımız çekti. Onunla birlikte ailesi çekti. Hayatını kaybeden değerli, arkadaşlarımız var. Bundan sonra böyle bir sürecin bir daha yaşanmamasını diliyoruz. Bunun için de adalet sisteminin daha iyi yargıçlara ve sisteme kavuşmasını, bağımsız yargının demokratik kurallar içinde yer etmesi için hep birlikte çalışmalıyız" diye konuştu.
TUTKUN, "UMARIM ROLLER DEĞİŞECEK"
Tahliye olan emekli Tuğgeneral Mustafa Kemal Tutkun, "Bu 40 aylık süreç içerisinde benden ziyade esas ailem ve eşim sıkıntı çekti. Bu memleket için, vatan için sıkıntı çekmemiz önemli değil. Yeter ki bunun sonucunda iyi şeyler olsun diye düşündük bugüne kadar. Türk adaletine güvenmekten başka çaremiz yok. Başka adalet yok. Biri Amerika'dan gelip bizi yargılamayarak. Eninde sonunda her kurumda olduğu gibi maalesef o kurumda da bulunmaması gereken kişiler var. Onlar da artık en son durakta. Nihayet adalet yerini buldu. İnşallah bu maçın ikinci devresi de bu şekilde kamuoyunun karşısında olur. Umarım roller değişecek. Biz bir yerlere varmak istiyorsak, bir şeyler yapmak istiyorsak. Birilerini sıkıntı çekmesi gerekiyorsa. O birileri de Mustafa Kemal Tutkun ise bu sıkıntıyı çekmeye bugün de yarın da varım. Tekrar geri dönmeye razıyım. Yeter ki dışarıdaki insanlar biran olsun kendilerini mutlu hissetsin. Bu sıkıntıları aşmamızın tek çaresi olarak Çanakkale ruhunun, insanlarda yeniden canlanması ile gerçekleşeceğine inanıyorum" diye konuştu.
HADIMKÖY'DEN 24 KİŞİ TAHLİYE OLDU
Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Balyoz Davası'nda tüm tutuklu sanıklara tahliye kararı vermesinin ardından Hadımköy Askeri Cezaevi'ndeki 24 kişi tahliye oldu. Tahliye kararının ardından cezaevine akın eden tutuklu aileleri ve yakınları büyük sevinç yaşadı. Bir tutuklu yakını cezaevi önünde bekleyenlere baklava ikram etti.
Tahliye işlemlerinin tamamlanmasının ardından cezaevinden ilk çıkan Koramiral Deniz Cora oldu. Cora, cezaevinin bulunduğu kışladan yakınlarının kullandığı özel araç ile ayrıldı. Cora, ellerinde Türk bayraklarıyla 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' şeklinde slogan atan gruba aracın içinden el salladı.
"KUMPASI KURANLAR YARGILANACAK DİYE DÖRT GÖZLE BEKLEYECEĞİZ"
18 yıl hapis cezası alan Tümgeneral Gürbüz Kaya cezaevi çıkışında gazetecilere açıklama yaptı. Kaya, "Bugün Türk demokrasisi için önemli bir gün. Bizler 4 yıl önce sahte belgelerle bir çete tarafından oyuna getirildiğimizi herkese söyledik. Herkesin aynı düşünceyi paylaşmış olduğunu görmekten büyük mutluluk duyduk. Özellikle Anayasa Mahkemesi'nin göstermiş olduğu hassasiyete teşekkür ediyoruz. Bundan böyle artık kumpası kuranlar yargılanacak diye dört gözle bekleyeceğiz. Biz bu milletin evlatlarıyız. Bu milletin ne bir ferdine ne toprağına ne bir taşına hiçbir zaman zarar gelsin istemeyiz. Bizim zor günlerimizde üzüntülerimizi, kederlerimizi paylaşan başta aile bireylerimiz, değerli avukatlarımız, yakınlarımız ve bizi gönülden destekleyen bir kısım basın mensubuna şükranlarımızı sunuyoruz. Ayrıca daima arkamızda büyük bir güç olduğunu hissettiğimiz yüce Türk milletine şükranlarımızı sunuyoruz. Biz bugüne kadar onların hizmetindeydik, bundan sonra da vatan, millet için yaşamaya devam edeceğiz" dedi.
"İÇERİ GİRDİĞİMDE OĞLUM 40 GÜNLÜKTÜ, ŞİMDİ İKİ YAŞINA GELDİ"
Deniz Kurmay Albay, Şenol Büyükçakır ise cezaevinden eşi Filiz Büyükçakır ve kucağındaki 2 yaşındaki oğlu Çınar Büyükçakır ile birlikte alkışlar ve 'Türkiye sizinle gurur duyuyor' sloganları arasında çıktı. Çocuklarına eşine kavuştuğu için mutluluğun dile getiren Büyükçakır, "Ancak bir taraftan da hüzünlüyüz. Bu dava henüz bitmedi, tamamlanacak. Bize bu kumpası kuranlardan bunların hesabını sormadan bu dava bitmeyecek. Ben buraya girdiğimde oğlum Çınar henüz 40 günlüktü. Şimdi İki yaşına geldi. Bu çocuğun vebali bize bu kumpası kuranların üzerinde ve bu vebalde mahşerde alınmayacak burada alınacak"
"BU KUMPASI KURAN HAİNLERİN ADALET ÖNÜNDE HESAP VERMESİNİ BEKLİYORUZ"
Cezaevinden yakınlarının kullandığı bir araç ile çıkan emekli Hava Kurmay Albay Hüseyin Dilaver ise araç içinden "Bu daha başlangıç mücadeleye devam" sloganları atarak çıktı. Ailesine kavuştuğu için çok mutlu olduğunu ifade eden Dilaver, "Ancak bu sevinç buruk bir sevinç. Mücadelemiz yeni başlıyor. Öncelikle adaletin yerini bulup beraatimizin gelmesini bekliyoruz. Daha sonra da bu kumpası kuran hainlerin adalet önünde hesap vermesini bekliyoruz. Ancak o zaman başımızı yastığa rahat koymuş olacağız" diye konuştu.
"ASLAN GİBİYİM"
16 yıl hapis cezası alan Deniz Kurmay Kıdemli Albay Kadri Sonay Akpolat, eşi Nurcan Akpolat'ın kullandığı araç ile cezaevinden çıkış yaptı. Araç içinden gazetecilere açıklama yapan Akpolat, "Vatan hainleri bizden korksun. Kendini saklayanlar, yalancı maymun olanlar bizden korkun. Bakın aslan gibiyim" dedi.
Hadımköy Askeri Cezaevi'nden ayrılanlar konvoy eşliğinde Silivri Cezaevi'nden tahliye olanlarla birlikte buluşmak üzere Silivri'ye hareket ettiler.
AK Parti'den Balyoz tahliyelerine ilk yorum
AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, Balyoz Davası sanıklarının tahliyelerine ilişkin değerlendirmede bulundu. Tayyar, Anayasa Mahkemesi'nin Balyoz kararıyla ilgili olarak "Bal tutar parmağını yalar misali, AYM kendisine tanınan yetkileri aşarak kararlar verdi. AYM Başkanı Haşim Kılıç, hukukçu olmadığı halde bir hukuk içtihadı oluşturabiliyor" diye konuştu
Balyoz davasının özü itibariyle bir darbe davası olduğunu belirten Tayyar, "AYM'nin siyasi karar verdiğini düşünüyorum" dedi
Tayyar "Sanıklarla ilgili hangi noktalarda hak ihlalı olmuş ise o noktaları yeniden yargılanması söz konusu. Ayrıca bu bir tahliye beraat kararı değil. Beraat etmediklerini hatırlatmak istiyorum" ifadelerini kullandı.
Tayyar şunları söyledi:
"İntikam duygusunun sebebi 4,5 yıl cezaevinde olmaları olabilir ama hakaretin açıklaması yok.
AYM, hükümetten muhalefet ile de uzlaşarak bireysel başvuru şartlarının yeniden düzenlenmesini istiyor. Bal tutar parmağnı yalar misali, AYM kendisine tanınan yetkileri aşarak kararlar verdi.
TAHLİYE OLAN ENGİN ALAN'A YANIT: EĞER ÖZÜR DİLEMEZSE BEN DE KENDİSİNE...
Öncelikle serbest bırakılan, tahliye edilen herkesin Ak Parti iktidarına bir teşekkür borcu olduğunu düşünüyorum. Şu ana kadar henüz teşekkür edene rastlamadım, aksine, intikam duygusuyla açıklamalar yapılıyor. Bugün Engin Alan hem hakaret etti, hem Anayasa Mahkemesi'ne özel bir anlam yükledi hem de intikam alacaklarını ifade etti. Ben açıkçası intikam duygusuyla bezenmelerini 4,5 yıllık içeride kalmış olmanın getirdiği bir psikolojik bir travmaya belki bağlayabilirim. Ama hakaretin gerekçesi ne olursa olsun bunu kabul etmemiz mümkün değil. Balyoz davasında destek olanlar dahil herkes için 'namussuz' ifadesini kullandı. Eğer özür dilemezse ben de kendisine en yakın zamanda tırnak içinde özür dileyerek söylüyorum 'namussuz' ifadesini kullanacağım. Engin Alan'ın hiç kimseye hakaret etmeye, küfretmeye hakkının olmadığını düşünüyorum. Mağduriyet yaşadığını düşünüyorsa bunu ifade edebilir, bununla ilgili hukuki yollar açıktır.
"BALYOZ DARBE DAVASIDIR"
Balyoz davası özü itibariyle bir darbe davasıdır. Başta nasıl bir toptan tutuklama olduysa şimdi de toptan tahliye oldu. Bunun bir darbe davası olduğunu, intikam davası olduğunu ve AYM'nin siyasi karar verdiğini düşünüyorum.
"HAŞİM KILIÇ HUKUKÇU OLMADIĞI HALDE..."
AYM Başkanı Haşim Kılıç, hukukçu olmadığı halde bir hukuk içtihadı oluşturabiliyor. Sanıklarla ilgili hangi noktalarda hak ihlalı olmuş ise o noktaları yeniden yargılanması söz konusu. Ayrıca bu bir tahliye beraat kararı değil. Beraat etmediklerini hatırlatmak istiyorum.
Milletvekillerinin cezaevinde kalmaması gerektiğini geçmişten beri ifade ettim. AYM'nin hak ihlali kararından sonra bir aklama çabası olduğunu görüyorum. Tutuklama kararlarının siyasi olduğunu düşünenler neden tahliyeleri siyasi olarak yorumlamıyor? Cezaevlerinde kalan 130 bin kişinin hak kayıplarını neden konuşmuyoruz?"
Arınç'tan balyoz açıklaması
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel hakkına başvuru noktasında tek başına kaldıklarını, milletin yüzde 58 ile 'bu iş çok iyi' dediğini ve mahkemenin yapısını değiştirdiklerini belirterek, "Bireysel başvuru olmasaydı, bugün yaşadığımız olayı yaşamamış olacaktık. Dolayısıyla bunu bir ileri demokrasi noktası olarak görüp, birey haklarını genişleten bir iş olarak kabul edenler bence bugün kazandılar. Ama bu meseleye sadece siyaset ideolojisi noktasından bakıp 'Hayır' diyenler, bugün ne kadar sevinseler de hak noktasında kayıptalar" dedi.
Arınç, Bursa Gazeteciler Cemiyetince Basın Kültür Sarayı'nda düzenlenen "Gazetecilik Başarı Ödülleri Yarışması Ödül Töreni"nde yaptığı konuşmada, Türkiye'de özgürlük alanlarını genişletmek, demokratikleşmede daha ileri noktalara gelmenin amaçları olduğunu, ancak bu konularda yerli yersiz eleştiriler aldıklarını söyledi.
Haklı, yerinde olan eleştirilerin de olduğunu, bunları kabul edebileceklerini, tamir etmek için çalışacaklarını ancak bazen de haksız eleştiriler hatta suçlamalar karşısında kalabildiklerini anlatan Arınç, siyasi hayatında belli bir noktaya geldiğini, 19-20 yaşından beri siyasetten uzak kalmadığını bildirdi.
Demokratikleşmenin önemine dikkati çeken Arınç, "Kendi hükümetim açısından söylüyorum; 12 yıllık iktidar içerisinde ne zaman demokratikleşme alanında ileri adımlar atılmış ise hep kazandık hep oyumuz arttı. Ne zaman kendi içimize kapanmışsak günlük sorunlarla uğraşır hale gelmişsek, o zaman içe doğru bir büzülme yaşandı" diye konuştu.
Arınç, ileride herkese anlatacağı konulardan birinin 12 Eylül 2010 referandumunda Anayasa'nın 26 maddesinin değiştirilmesi olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Bunun meclisteki fedakarlık noktasındaki çalışmalarını yaptık. Tek başımıza yaptık. Ama hemen diğer partilerin hepsi, belli açılardan eleştirdi, oylamaya katılmadı, 'Evet' demedi, sonunda milletimizin önüne götürdük. Milletimiz de her şeye rağmen yüzde 58 ile 'Evet' dedi, anayasa değişikliği gerçekleşti. Şimdi günlük hayatımıza bakalım; Anayasa Mahkemesi'ne bireysel hakkına başvuru noktasında tek başımıza kalmıştık. Aziz milletimiz de yüzde 58 ile 'Bu iş çok iyi' dedi. Anayasa Mahkemesi'nin yapısını değiştirdik. Eskiden 11 asil 4 yedek vardı, yedek ölünceye kadar yedek, asil ölünceye kadar asildi. Öyle yedek üye vardı ki hayatında bir tek karara imza atmadan emekli oluyordu. 11 kişinin içerisinde kutuplaşmalar ve gruplaşmalar vardı. Hemen hemen Anayasa Mahkemesi'ne götürülen bir konunun akı önceden tahmin etmek mümkündü. Ama bu sayı yedek asil ayrımı olmadan 17'ye yükseldi, kendi içinde yeni bir yapılanma oldu, taban zenginleşti ve demokratik fikirler, biraz daha çoğullaştı."
"BİREYSEL BAŞVURU OLMASAYDI... "
Aynı zamanda pek çok Avrupa ülkesinde olan ama Türkiye'de o zaman bile düşünülemeyen bireysel başvuru hakkını tanıdıklarına da değinen Arınç, şunları kaydetti:
"Bu da yürürlüğe girdi. Şimdi insanlar anayasa, İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer uluslararası anlaşmalar içerisinde herhangi bir şekilde hak ihlali olduğunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmeden, hiç masraf da yapmadan Anayasa Mahkemesi'ne başvurabiliyorlar. İşte bundan önce uzun tutukluluk süreleri itibarıyla dün verilen kararlarla hak ihlali noktasında Anayasa Mahkemesi, bazen oy birliği, bazen oy çokluğuyla çok önemli kararlar verdi ve bir davanın 20 yıllık, 18 yıllık hükümlüsü olan kişiler bugün hepsi tahliye edildi. Siyasi noktadan bakarsak bunu yanlış bulanlar olduğu gibi doğru bulanlar ve alkışlayanlar da olacaktır. Ama bireysel başvuru olmasaydı, bugün yaşadığımız olayı yaşamamış olacaktık. Dolayısıyla bunu bir ileri demokrasi noktası olarak görüp, birey haklarını genişleten bir iş olarak kabul edenler bence bugün kazandılar. Ama bu meseleye sadece siyaset ideolojisi noktasından bakıp 'Hayır' diyenler, bugün ne kadar sevinseler de hak noktasında kayıptalar."
"ANAYASA MAHKEMESİ'NİN KARARINA ELBETTE SAYGILI OLACAĞIZ"
Arınç, her zaman insan odaklı bireysel hakları daha çok geliştiren bir demokrasi anlayışı içinde olmak gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sevmediklerimiz olabilir ama bireysel başvuruyla Anayasa Mahkemesi onları haklı bulabilir. Anayasa Mahkemesi'nin kararına elbette saygılı olacağız, elbette onun verdiği kararların bireyi koruyan kararlar olduğunu da düşüneceğiz. Bunu şunun için söylüyorum; hükümetler, bakanlar elbette eleştirilebilir. Ben de zaman zaman bazı konuşmalarımda bu eleştirileri paylaşıyorum ve bu eleştirileri paylaşırken de mesela yargılama sürecinin uzun olmamasını hele hele tutukluğun istisnai olmasını, 2-3 yıldan beri çok yüksek sesle söylüyorum. Birileri beğenmemiş, birilerinin hoşuna gitmiş olabilir. Ama biz demokrasiden, fikirlerimizi karşılıklı olarak birbirimize anlatmak zorundayız ki, gelişmeler ancak bununla mümkün olsun. Müzakere etmek tartışmak konuşmak varken, kavga etmek ve birbirimize küsmek, bizim için yakışan bir davranış değildir."