Eylül huzurdur, mutluluktur. Güneşin kendini tatlı bir esintiye bıraktığı bulutların resim tablosu gibi denizin mavisine indiği yeşilin tabiatla vedalaşmasıdır. Dalgaların sahile usul usul fısıldadığı zamandır. Sahilinde ruhumuzun dinginleştiği, yeni şeyler düşünme, yeni sözler söyleme, yeni planlar yapma, yeni kapılar açıp yola çıkma zamanıdır Eylül...
İşte böyle bir Eylül başında sükunet ve sakinlikle, geride biriken bir sürü sorun yumağıyla yeni eğitim öğretim yılına başladık. Yeni hedefler, kapılar, yollar, ufuklar açma adına.
Kaybedilen emeğin ve paranın telafisi var ama ne zamanın, ne sağlığın, ne de eğitimin telafisi çok zor. Bu noktadan baktığımızda salgın fırtınasında eğitim öğretim çağındaki kuşaklarımız çok kayıplar yaşadı. Eğimden psikolojiye, sağlıktan zamana, sosyalleşmeden teknoloji bağımlılığına, alışkanlıklarından yiyip - içtiklerine , özellikle de düzenden - disipline kadar tarifsiz kayıplar yaşadılar. Büyükler olarak çocuklarımızı tanıyamaz olduk.
Geride öyle bir dönem bıraktık ki; üzerine düşünülecek, söylenecek, diyecek çok söz var. Kaybedilenler çok, telafisi zor, onarılması zaman alacak...
Salgının gölgesinde başlayan büyük tufan, eğitim öğretim hayatını azgın dalgalar gibi allak bullak etti. Bir açılma bir kapanma... Bir yüzyüze bir online... Küçükten büyüğe herkes ne oluyoruz dedi. Evler okul, odalar sınıf, tabletler ve telefonlar defter- kitap oldu. Eylül rüzgarında yaprakların dökülüp savrulması gibi milyonların ruhları öteye beriye savruldu. Gençleri tanıyamaz olduk. Müthiş bir rahatlık, gevşeklik, davranış bozuklukları özellikle de disiplinsizlik. Bir öyle bir böyle, akademik hayat rayından çıktı.
Giden canların, hastalanan ruhların gölgesinde lambanın sönmesi gibi eğitim öğretim sahası da söndü. Bu durumda kim kaybetti ? Ülke kaybetti. Gelecek kaybetti. Kim kazandı ? Muamma...
Herşey duruldu, işler yoluna giriyor derken yeni bir dalga milletin üzerinden dozer gibi geçmeye başladı. Ekonomi... Yanında büyük felaket yüzyılın depremi...Tabiki, bu sert dalgadan nasibini alanlardan biri de eğitim oldu. Resmisinden özeline 20 milyona yakın eğitim alan ve veren... Kreşinden yüksek öğretime kadar...
Boranı bitmeyen eğitim öğretim hayatına bu yıl Eylül havasında sakin durgun sükûnet içinde girdik. Yeni bir dönem, yeni bir düzen, yeni bir umutla yola revan olduk. Eskiye dair eksik çok... Kaybedilenler çok çok çok...Telafi edilmesi gereken iş çok...
Öyleyse yeni planla, düzenle, projelerle, disiplinle, sistemle yola çıkmak gerek. Boranlara, tufanlara, yıkımlara dur deme vaktidir. Pandemi ve sonrası hasıl olan olumsuz alışkanlıklara dur deme vaktidir .Genç kusaklar için ayağa kalkma vaktidir. Zamanı iyi yönetme vaktidir. Cumhuriyetin yeni yüzyılında azimle, planla, disiplinle, projelerle, istikrarla güvenle ilerleme vaktidir. İşin ehli bireylerin ellerinde aydınlık yarınlara yol açma vaktidir.
ŞU DA BURADA DURSUN !
Eğitim anlayışında dönüşüme duyulan ihtiyaç artarken, idareci belirlemede ve atamada kriterlerin gerçekçi ve adil olması gerekir. İdareci ve öğretmenlerin mesleki yeterliliğinin arttırılması, öğretmenlerin ihtiyaca binaen teknolojik yeterliliğinin sağlanmalı ,öğretmenlerin ekonomik durumlarının iyileştirilmesi, adaletli hakkaniyetli yaklaşımların sergilenmesi, eğitimin siyaset üstü tutulması, sendikalar arası rekabetin eğitim camiasını ve ortamını ayrıştırmaması, eğitim camiası içerisinde çeşitli nedenlerle oluşan huzursuzlukların giderilmesi mecburidir. Tabiki ülke geleceğini sağlıklı kılmak istiyorsak. Camianın her yönüyle mutlu edilmesi için bakanlıktan tutun en üstten en alttaki yöneticilere kadar herkes eğitim camiasının neferlerini için uğraş vermelidir. Nesillerin ve geleceğimizin kurtarılması adına canla başla çalışmalı. Sonuçta okullar, idaresinden öğretmenine öğrencine kadar herkesin mutlu olduğu yaşam alanlarına dönüştürülmesi
olmazsa olmazımız olmalıdır.
Eylül'ün sükunetli, huzurlu mutlu havasında yeni eğitim öğretim yılı öğrencilerimize, velilerimize, öğretmenlerimize, yöneticilerimize hasılı ulusumuza hayırlı olsun.