19 Ocak 2007 yılında işlenen Hrant Dink cinayeti ile ilgili yazıları ve haberleri yüzünden o dönem paralel yapının hedefindeki isim olan Ahmet Külekçi’den gündemi sarsacak açıklamalar.
Agos Gazetesinin Ermeni asıllı Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in o dönem emniyet ve asker içindeki cemaat yapılanması tarafından öldürüldüğünü iddia eden Haber61.net köşe yazarı Ahmet Külekçi “Defalarca yazdık çizdik bu kirli cinayetin nasıl planladığına yönelik ama dinletemedik.O gün bu cinayetin şifresi tam olarak çözülseydi 15 Temmuz akşamını yaşamazdık.Çünkü kanlı cinayetlerin işlenmeye başlandığı bu dönemde FETÖ yapılanması güçlendi.Devletin içine nasıl sızdığı noktasında bu cinayetin arka planı çok önem arz ediyordu. Bu işin arkasında, yanında ve önünde olanlar bugün vatana ihanetle suçlanıyorlar” dedi.
*Sayın Külekçi oldukça önemli bir iddiada bulunuyorsunuz, bunları cinayetin işlendiği o dönemde de dile getirdiniz mi?
SIRADAN BİR CİNAYET OLMADIĞINI BİLİYORDUM!
“Bakın ben o dönem Karadeniz Gazetesinin Yazıişleri Müdürlüğünü yürüten genç bir gazeteci ve muhabirdim. Bütün dünyanın konuştuğu cinayete elbet de bende duyarsız kalamazdım. Çok ciddi araştırmalar yaptım. Önemli belge ve bilgilere ulaştım. Cinayet sonrası yaşananları takip ettim. Daha baştan bu cinayetin sıradan bir cinayet olmadığını anladım. Pelitli’de oturan bir gencin “Ben İstanbul’a gazeteci vurmaya gidiyorum” demesi değildi bu iş. O dönem ulaştığım bilgilerin çoğunu ne yazık ki yerel de gündeme taşıyamadım. Çok hassas bir konuydu ve Trabzon şehir olarak sürekli zan altında kalıyordu. O yüzden konuyu gündemde ve sıcak tutmak kolay değildi. Ulusal basınla paslaşarak gelen bilgileri kamuoyu ile paylaşmak istedim. Çünkü akıl almaz iddialar arka arkaya geliyordu.”
*Neydi bu iddialar sizi bu kadar bu olayın içine çeken nedenleri anlatabilir misiniz?
ERHAN TUNCEL KONUŞURSA HER ŞEY AÇIĞA ÇIKAR!
“Her şeyden önce Hrant Dink cinayeti hazırlanış aşaması ve sonuç itibarıyla en ince detayları düşünülmüş cinayetti. İçerde ve dışarıda nereye nasıl mesaj verileceği noktasında iyi tasarlanmıştı Amaca ulaşma noktasında kimin nasıl piyon olarak kullanılacağından tutun cinayet sonrası oluşturulacak kaos ortamına kadar her şey aslına uygun planlanmıştı. En çok ta bu konuya dikkat çekmek istedik ama başaramadık, o dönemi yetkili kurumları bizi anlamak istemedi. Hrant Dink cinayetinin kilit ismi olan Erhan Tuncel konusunda o dönem şunu yazmıştım. “Erhan konuşmadıkça, Erhan kendisine kimin bu görevi verdiğini söylemedikçe bu cinayet aydınlatılamaz” Şahsen halen aynı noktadayım “Erhan Tuncel konuşursa cinayetin FETÖ tarafından planlandığı açıkça ortaya çıkacaktır. Erhan kendini çok iyi sakladı,konuşulması gerekenleri konuşmadı.Yasin Hayal ve Ogün Samast bu senaryonun içinde piyon olmaktan öteye geçemediler. Yasin’da Ogün’de kıskaca alındıkları için cinayetin parçası olmaktan kurtulamadılar.30 yıla yakın geçmişi olan FETÖ 2007’de Hrant Dink cinayeti ile birlikte ülkeyi karıştırmaya başladı ve bugünlerin sinyalini verdi. Asker ve polis kanadında güçlenmeye de aynı tarihte başladılar”
*Sizde Hrant Dink cinayeti ile ilgili suçlandınız. Adınızın içinde olduğu Hrant Dink şeması kitaplara konu oldu ve hatta Ergenekon dosyası ile birleştirilerek sanıklar arasında yer aldınız.Bu süreci nasıl açıklayabilirsiniz?
FETÖ SİLAHŞÖRLERİ BENİ HEDEF GÖSTERDİ!
“Sadece ben değil birçok insan o dönem mağdur oldu, hakkımızda alçakça iftiralar atıldı ve komplo kuruldu.2011 yılından bu yana hukuki mücadelemi sürdürmekteyim. Hala davalarım devam ediyor. Biz bu işin ne kadar üzerine gittiysek FETÖ sevdalıları da o kadar bizim üzerimize geldi. O tarihte Bugün Gazetesi baş-yazarı olan ve Fethullah Gülen’in sağ-kolu olarak bilinen Adem Yavuz Arslan’ın yazdığı “Bi Ermeni Var” kitabında Dinki cinayetinin içinde hedef gösterildim. Alçakça bir şekilde cinayeti azmettirenler içinde yer aldım. Israrla üzerine gittiğimiz bu olay birilerini o kadar rahatsız etmişti ki, kendilerini yanmaktan kurtarıp bizi ateşin içine çekmek istediler. Çok şükür direndik, bugünlere kadar geldik. Bu kitabı yazan Adem Yavuz Arslan ve tayfası Amerika’ya kaçtı. Uğruna mücadele ettiği lideri Gülen ve cemaati ise bugün dünyanın en ağır suçu “vatanını satmakla” yargılanacaklar. Allah büyük kimin ne olduğu hepsi ortaya çıktı”
KEŞKE ZAMANINDA ÜZERİNE GİDİLMİŞ OLSAYDI!
“15 Temmuz akşamı ülke tarihine kara bir leke olarak geçecek. Bu kanlı geceyi gündüze çeviren bizi demokrasi ile buluşturan halkımıza ve milli iradeye duacıyız. Tankların önüne yatan, kurşunlara göğsünü yeren ve sokakları işgalci teröristlerden kurtaran halkımız sayesinde bugün ayaktayız.15 Temmuz sonrası çok değişeceğine inanıyorum. Raflara kalkmış tüm dosyalar tek-tek gün ışığına çıkacak, bazı dosyalar ise derinlemesine incelenecek. Çok kişinin canı yanacak. Hrant Dink cinayeti de bu dosyaların başını çekiyor. Bu dosya yeniden titizlikle ele alındığında bizim ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkacak. Keşke zamanında bu konunun üzerine gidilmiş olsaydı. 17 Ocak 2007 Hrant Dink cinayeti ile 18 Nisan 2007 Malatya'daki Zirve Kitabevi'ne yapılan baskında biri Alman ikisi Türk üç Hristiyan’ın boğazları kesilerek öldürülmesi olayı kesinlikle bağlantılıdır bana göre. Bu iki cinayeti kurgulayanlar ve hayata geçirenler aynı amaca hizmet ediyor. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldürülmesi, Ergenekon ve Balyos Kumpasları, Uludere olayı ve son Rus uçağının düşürülmesi de aynı tezgahtan çıkma. Şimdi her şey çok sıcak ve taze.. Zamanla her şey daha net bir şekilde ortaya çıkacak.”FETÖ’cülerin yapamayacağı hainlik yok, vatanı bile satacak kadar gözü dönmüşler” dediğimizde parmak sallayan, tehdit eden, işimizle aşımızla oynayan ve mahkeme kapılarında bizi desteklemeyenlerin çoğu şimdi demokrasi havarisi olmuş. İnsanlarda biraz utanma-arlanma olur. Çıkıp bari önce ailenizden sonra bu ülkenin insanlarından özür ve af dileyin bari!
*Hrant Dink cinayeti konusunda o dönem yazılan kitaplar ve televizyonlarda yapılan onca tartışma programları ne kadar gerçeği yansıtıyordu?
HRANT’I BUNLAR ÖLDÜRDÜ DİYE SUÇLAMA YAPTILAR!
Bu soru çok önemli. Bakın Hrant Dink Cinayeti sonrası birçok şey gündeme geldi, yazıldı çizildi konuşuldu ve kitaplar basıldı. Ben o dönem yazılanların bir çoğunun gerçeği yansıtmadığını ve kafaların karıştırılması için her türlü tezgahın döndüğünü defalarca köşe yazılarımda belirtmiştim. Hatta onları istedikleri bir kanalda açık oturuma çağırmıştım. Hepsi kayıtlı belgeli bu dediklerimin. Girin internete Ahmet Külekçi Hrant Dink yazın tüm arşiv çıkar. Dink cinayeti sonrası kitap yazan Gülen’in bir numaralı adamı Adem Yavuz Arslan başta olmak üzere gazeteci-yazar ile Nedim Şener ve Hrant Dink’in avukatı Fethiye Çetin’e dava açmıştım. Davalarım halen sürmekte. Saçma sapan iddialar ve cinayete yönelik şemalar akılları karıştırmaya yetiyordu. Gazeteci yazar Ali Bayramoğlu’nun polisten aldığı iddia ettiği bir şemanın peşine düşenler “Hrant’ı bunlar öldürdü” diye yaygara kopardı. O şemanın içinde olmanın acısını hala yaşamaktayım. Alçakça işlenmiş bir cinayetin parçası olarak beni gösterenleri önce adalete sonra Allah’a havale etmiştim. Çok şükür terör maskesi takanlar tek-tek deşifre oluyor. Kasıtlı olarak cinayetin seyrini değiştirmek isteyenlerin bugün kimleri nasıl ve niçin koruduğu ortaya çıkıyor. Kazdıkları kuyuya kendileri düştüler yani. Şunu da belirtmek isterim ki bu cinayetin aydınlatılması ve gerçeklerin gün yüzüne çıkarılması için girişimlerde bulunan aydın ve gazeteciler de vardı. F tipi örgütlenmesinin Hrant Dink cinayeti ile nasıl bağı olduğunu konusunda kimlerin nasıl yayıncılık yaptığı, kimlerin mahkemelerde nasıl tanıklık ettiği ve adalete yardımcı olma noktasında kimlerin yetkili makamlara doğruları aktardığı da arşivlerde kayıtlı. Benim vicdanım çok rahat ama yaşadığımız mağduriyetin hesabı nasıl sorulacak en çok bunu merak ediyorum.
Özetle siz bu cinayetin Trabzon Pelitli’den başlamadığını senaryonun bugünkü FETÖ yapılanması tarafından organize edildiğini belirtiyorsunuz. Fakat olayın içinde olan tetikçi Ogün Samast dahil diğer tutuklu olanlar bugüne kadar verdiği ifadelerde bu örgütten çok bahsetmediler, ya da dile getirmek istemediler. Bunu nasıl açıklarsınız?
TRABZON POTANSİYEL SUÇLU DAMGASI YEDİ!
Dink cinayetini planlayanlar deşifre olmamak için çok ciddi hamleler yaptılar. Olayı Pelitli üzerinde sıkıştırıp bütün dikkatleri bu mahalle üzerinden Trabzon’a çektiler. Cinayet dışarıda organize edildi ama ihale tamamen Trabzon’a kaldı. Karadeniz Bölgesinde stratejik öneme sahip Trabzon bu cinayetin bedelini fazlasıyla ödedi. Koca şehir zan altında kaldı. Oysa işin başını tutanlar elini-kolunu sallayarak yıllarca gezdiler. Bu güne kadar bile gizlenenler var. Bakın bu cinayete adım-adım yol verildi, göz yumuldu. Ogün Samast’ın Trabzon otogarından hareketinden İstanbul’a varışına kadar her şey biliniyordu. Cinayetin işlendiği gün de adım adım takipteydi. Olay günü görüntülere yansıyan üç kişinin Samast’a açık bir şekilde yardım ettiği ve gözetlediği belgelendi. İşte tüm mesele şu an onları açığa çıkarmak. Hrant Dink’in öldürüldüğü saatte olay yerinde jandarma istihbarata ait telefonlardan sinyal geldiği daha önce tespit edilmişti. Bu kişilerin istihbaratçı olduğunun üzerine bir kez daha çiziyorum. Dink’in “FETÖ’cülerin gözetiminde öldürüldüğünden o gün olduğu bugünde asla şüphem yok. Cinayetin içinde maşa olanların zaman zaman verdikleri çelişkili ifadeleri iyi irdelemek lazım. Israrla üzerini çiziyorum ne Ogün Samast ne Yasin Hayal. Her şeyin başını çekenler ortada. Bir kısmı tutuklu bir kısmı ise yakın zamanda tutuklanacak. Erhan Tuncel bu kez konuşmak zorunda kalacak,işte o zaman her şey daha net bir şekilde ortaya çıkacak.