Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nca hazırlanan ‘FETÖ çatı iddianamesi’nde, örgütün kadın yapılanmasına yani ‘abla’lara ilişkin önemli tespitlere yer verildi. İddianamede, ‘Ablalık’ başlığı altında şu tespitlere yapılıyor: “Abiliğe paralel olarak kadın ve kızlar için ablalık makamı vardır. Kadınlar örgütün içinde hiçbir zaman üst düzey yönetici olamazlar. Bir kadının en fazla yükselebileceği örgüt yöneticiliği ablalık (ev ablası, bölge ablası, yurt ablası, sohbet ablası) seviyesidir. Kadın ve kızlardan sorumlu ablalar, nihayetinde o bölge il veya ilçedeki ‘abi’ye bağlıdır. Örgütün üst düzeyinde kadın yönetici yoktur.”
AYRILMAK İSTEYENE ‘KÖTÜ KIZ’ İFTİRASI ATIYORLAR
Kadınlarla ilişkili her evden sorumlu bir ‘abla’nın bulunduğu ve evin sorumluluğunun ‘abla’larda olduğu belirtilen iddianamede, şunlar kaydedildi: “Ablalar, belirledikleri kız öğrencilerin aileleri ile görüşüp onları kötü alışkanlıklardan uzak tutacakları, sadece ders çalışmalarını sağlayacakları algısı yaratarak örgüt evlerinde öğrencilerin kalmalarını sağlar. Evlerde öğrencilere Gülen’in vaaz videoları izlettirilir. Evden ayrılmak isteyen kız öğrenciler hakkında dedikodu çıkarılarak ‘kötü kız’ algısı yaratılıp öğrencilerin evden ayrılması engellenmektedir. Kalacak yeri olmayan kız öğrenciler boyun eğmektedir. Ev ablaları örgüte kazandırdığı öğrencileri katalog evlilik yoluyla evlendirerek örgütten çıkmalarını tamamen engellemektedir.”
‘KADIN İKİNCİ PLANDA’
Örgütte, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşılığından gıyabi tutuklu Fetullah Gülen’de olduğu gibi ‘kadın nefreti’ bulunduğu belirtilen iddianamede, “Kadınların ikinci plana atılıp yönetime alınmaması Cemaat’in ayrımcı özelliklerinden biridir. FETÖ, Cemaat mensubu kadınları amacına göre kullanmakta fakat hiçbir aşamada karar verici duruma yükseltmemektedir” deniliyor.
TANIKLAR NELER ANLATTI?
İddianamede, FETÖ’nün kadın yapılanmasında yer alan ancak daha sonra örgütten ayrılan bazı kişilerin itiraflarına da yer verildi:
‘VELİLERİ FİŞLEDİM’
Gizli tanık Rüzgar (Öğretmen): Meslek yüksek okulunu bitirdikten sonra stajda Gülen Cemaati’yle (FETÖ) tanıştım. Staj için onların okulunu tercih ettim. Staja başlarken özel hayatımla ilgili öğretmenlik harici bilgilerim soruldu. Çalışacağım sürede tesettür giyinmemem, erkek arkadaş edinmemem, makyaj yapmamam istendi. Öğretmenler Cemaat adına yapılan ev sohbetlerine katılıyordu. Öğrencilerim ildeki MİT, TSK, ve emniyet personelinin çocuklarıydı. Çocuklar ve aileleri hakkında her konuda bilgi topladım. Çocukların evdeki davranışlarını incelemek istediğimi bahane ederek velilerin evine gittim. Eve gitme nedenim, anne-baba hakkında bilgi toplamaktı. Ev ziyaretlerinde, mesela evin erkeği elini sıkarsa onlardan biri olmayacağı konusunda bilgi aktarımı yapardım. Eğitim durumları, gelirleri, fikirleriyle ilgili bilgi toplayıp ses kayıtlarını aldım. Hizmete (FETÖ) yakınlıkları, mal varlıkları, siyasi görüşlerini rapor edip sorumlu ‘abla’ya teslim ettim. MİT, tugay ve Özel Harekât amirlerini fişleyip okul müdürüne teslim ettim.
‘ABD’DE DEPRESYONA GİRDİM’
Tanık L.A. (Akademisyen): Yüksek okulda FETÖ mensuplarıyla tanıştım, toplantılara davet edildim. Mezun olana kadar ev ablalığı yaptım. Devlet kadrosunu kazandıktan sonra da bir hastanede yoğun bakım hemşiresi olarak göreve başladım. Yüksek lisansımı tamamladım. MEB’in Yurtdışı Lisansüstü Seçme ve Yerleştirme Bursu’na başvurdum. Bir süre sonra N. Üniversitesi’nde yardımcı doçentlik kadrosunu almaya hak kazandım. 2012’de TOEFL eğitimi aldım. 6 aylık eğitim sonrasında Rice University’ye dil eğitimi için gönderildim. ABD’de örgüte bağlı evlerde kaldım. Orada örgüt mensuplarının çocuklarına ders vermem istendi. Faaliyetin eğitimimi aksatması üzerine durumu ablalara bildirdim. Bana baskı ve şantaj yapılmaya başlandı ve psikolojim bozuldu. Büyükelçilik, Milli Eğitim Ataşesi’nin devreye girmesi ile Türkiye’ye geri dönüş yaptım. Burada depresyon tedavisi gördüm.
‘12 KİŞİLİK GRUPTAN SORUMLUYDUM’
Tanık E.Y. (FETÖ’cü bir polisin eski eşi): Akrabalarım vasıtasıyla 2008’de Ö.A.’yla tanıştım ve bir süre sonra evlendim. Onun kanalıyla Cemaat’e (FETÖ) girdim. Bir süre sonra ablalık görevi verildi. 7-12 kişilik bir gruptan sorumlu oldum. Toplantılarda cemaat mensuplarının maddi ve manevi sıkıntıları görüşüldü, bağış adı altında para toplandı. Eşim ile ailemden kaynaklanan sorunlarım çıktı. Eşim boşanma aşamasına gelince Cemaat’in desteği ile üzerimde baskı kurdu ve istediği şartlarda boşanmak zorunda kaldım. Çocuğumun velâyetini de aldı, mağdur edildim. (Habertürk)