Gümüşhane-Bayburt Bölge Barosu Başkanı Avukat Ali Haydar Dereli, Hükümet ile Yüksek Yargı organları arasındaki restleşmenin kaygı verici olduğunu belirterek, Erzurum özel yetkili Cumhuriyet Savcısı'nın görevden alınma şeklinin uygun olmadığını söyledi.
Baro binasında yaptığı basın toplantısında yaşanan son olayları değerlendiren Gümüşhane-Bayburt Bölge Barosu Başkanı Dereli, Erzurum özel yetkili Cumhuriyet Savcıları'nın yaptığı soruşturmanın önemli sonuçlara yol açtığını, soruşturma sonucunda Başsavcı'nın tutuklanmasının ardından özel yetkili savcıların görevden alınmasının yargıda krize sebep olduğunu ifade etti.
Konunun Erzurum ve Erzincan Başsavcılıkları arasında yetki karmaşasına neden olduğunun bazı basın-yayın organlarında tartışıldığını fakat, televizyon ekranlarından yapılan bu tartışmalarda topluma yanlış bilgi verildiğini ifade eden Dereli, Erzurum'da Başsavcılığın haricinde eski adıyla DGM, yeni adıyla CMK 250. maddesi ile görevli Cumhuriyet Savcılığı mevcuttur. Bu savcılık özel yetkili olup, CMK 250. Maddede belirtilen örgütlü suçlar ve terör suçlarını soruşturur. Yetki çevresi Erzurum, Erzincan, Gümüşhane Bayburt, Trabzon dahil birçok ili kapsamaktadır. Bu nedenle bu savcılığın Erzincan C: Başsavcısını soruşturma yetkisi mevcuttur. Kanun 250.m (3) nolu bendi ile 1. Fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun
hükmü ile yetkiyi vermiştir. diyerek konuya açıklık getirdi.
BAŞSAVCI'NIN TUTUKLANMASI
Dereli, özel yetkili Savcılar tarafından Erzincan Cumhuriyet Başsavcısına isnat edilen suçların doğru olup olmadığının yargı sürecinde ortaya çıkacağını da ifade ederek, Suç şahsi olduğu ve görevle ilgili olmadığı için, Erzurum 250.maddesi ile görevli Cumhuriyet Savcılığının yetkili olduğunu kabul etmekle birlikte, haklı olup olmadığını şu aşamada, yargı süreci devam ederken söylemek doğru değildir. Ama bir Başsavcıyı tutuklamanın da basit gerekçelerle olamayacağı açıktır. dedi.
Baro Başkanı Dereli ayrıca, Erzurum özel yetkili savcıların CMK 251. Maddesi 1. Fıkrası gereğince, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından görevlendirildiğini, dolayısıyla kurulun görevlendirdiği savcıları görevden alma yetkisinin de mevcut olduğunu belirterek, hakim-savcı meslek teminatı içerisinde, görevden alınma şeklinin usule uygun olmadığını belirtti. Dereli, Başsavcı'nın tutuklanmasının hemen akabinde özel yetkili Cumhuriyet Savcılarının görevden alınmalarının kamu vicdanını yaraladığını ve hakimlik-savcılık mesleğinin bağımsızlığına gölge düşürdüğünü söyledi.
Açıklamasının son bölümünde Osmanlı İmparatorluğu'nun fetret döneminde padişahı yokken 12 yıl boyunca adalet teşkilatının sağlamlığı ile ayakta kaldığını hatırlatan Dereli, Hükümet ile Yüksek Yargı Organları arasındaki restleşmenin kaygı verici olduğunu, bu tür olaylarda aklıselim düşünmek ve hemen açıklama yapmak, hemen karar vermek yerine, kontrollü davranmanın gerekliliği üzerine durdu.
Türk halkının en fazla güven duyduğu organların kavgasını değil, usulünce görev yapmasını istediğini ifade eden Dereli, şunları söyledi:
Adalet Bakanının, başkanı olduğu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu toplantıya çağırarak sorunu çözmesi gereklidir. Sorun, basın önünde birbirimizi halka şikayet etmek değil, usulünce gereğini yapmaktır. Adalet teşkilatını korumak hepimizin görevidir. Çünkü Adalete güvenini kaybeden toplum dağılmaya mahkumdur.