Hüseyin Örs’ten TBMM Genel Kurulunda Trabzon örneği

Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs TBMM genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasında Trabzon’dan örnek verdi.

Haber61 – Haber Servisi - Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerine TBMM Genel Kurulu’nda İYİ parti adına konuşan İYİ Parti Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs, genç işsizliğe dikkat çekerek Trabzon’dan örnek verdi.

Hüseyin Örs verdiği örnekte “Kendi şehrim Trabzon’dan bir örnekleme yapacağım. Trabzon en güzel sokaklarından biri Uzunsokak’tır. Gidin bakın! Bugün Uzunsokak; işsiz Trabzonlu gençlerin volta yeri, kahvehaneler, çay ocakları bu işsizlerin sığınma evi olmuştur.” dedi.

Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs TBMM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında şunları söyledi.

Anayasamızın 58’inci maddesinin ilk fıkrasında “Devlet, İstiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk İlke ve İnkılâpları doğrultusunda ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirler alır.” der. Yine Anayasamızın 58. Maddesinin ikinci fıkrasında “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için tedbirleri alır.” ifadesi yer almaktadır.

“SPOR OLMAZSA OLMAZIMIZDIR”

Toplumsal barışın sağlanması, ülkede ortak gayede buluşabilme kabiliyetlerimizin geliştirilmesi, bireylerin ruhsal, bedensel ve zihinsel olarak dengeli ve sağlıklı olabilmelerinin sağlanması için spor; olmazsa olmazımızdır. Sporun ulaştığı çok boyutlu ve kitleleri peşinden sürükleyen yapısı, birtakım sorunları da beraberinde getirmiştir. Ulaştığı ekonomik büyüklük ile önde gelen sektörlerden biri hâline gelen sporun önemli bileşenlerinden olan kulüpler, gerek iç dinamikleri gerekse hukuksal alt yapı eksiklikleri nedeniyle büyük problemlerle karşı karşıyadır. Ülkemizdeki genç nüfus dolayısıyla sahip olunan insan kaynağına rağmen, elit sporcu yetiştirilmesinde ve performans sporlarında arzulanan uluslararası başarıların kazanılmasında önemli ilerlemeler sağlanamamıştır. 

“SPOR İLE EĞİTİM ARASINDA TERCİH YAPMAK”

Dünya Sağlık Örgütü’nün, TBMM’de Obezite ile Mücadele Yöntemlerinin Araştırılması Alt Komisyonu'na sunduğu bir raporda Türkiye'de obezitenin yaygınlığına dikkat çekilmiştir. Çocukluk çağı ve erişkin obezitesi Türkiye'de süratle yayılmaktadır. Bu durumun değişmesi spor kültürünün gelişmesine bağlıdır. Çocuk yaşlardan itibaren spor ile eğitim arasında tercih yapmak durumunda kalan nesillerin bugün sağlık sorunlarıyla karşılaşmaları bilimsel bir gerçektir. İlköğretim ve lise çağlarında eğitimin sporla eşgüdümlü bir şekilde devamı sağlanmalıdır. Bu konu hem Milli Eğitim, hem Gençlik ve Spor,  hem de Kadın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı ilgilendirmekte, her üç bakanlığın bu konuyu ciddiye alıp, ortak bir eylem planı ortaya koyması gerekmektedir. Spora seyirci olarak büyük kitlelerin pasif katılımına karşı; sadece nüfusun binde 75'nin aktif katılımı; gelişmiş ülkelerle tezat teşkil etmektedir. Sportif ve fiziksel aktivitelere katılım oranlarını yüzde 30'lara ve daha yukarısına çıkarmak için tüm devlet kurumları ve sivil toplum örgütlerinin seferber olması gerekmektedir. 

“SADECE CEZA VERMEK ŞİDDET UYGULAYANLARI VAZGEÇİRMİYOR”

Ne yazık ki; toplumdaki şiddet; spordaki şiddeti körüklüyor. Cezalar, bu şiddetin azaltılmasında ya da tamamen ortadan kaldırılmasında tek başına yeterli olamamaktadır. Bu nedenle, önce; barışçıl ortamları her alanda meydana getirmenin yollarını araştırmalıyız. Sporda şiddete karışan, bulaşan, şiddet uygulayan insanlara sadece ceza vermek, onları bu eylem ve söylemlerinden vazgeçirememektedir. Konunun uzmanlarının değerlendirmeleri ışığında; bu insanlara baktığımızda, yaş grubunun genelde 16-30 yaş grubu arasında olduğunu, parçalanmış aile çocukları olduğunu ve netice itibarıyla ailede sindirilmiş, şiddet görmüş insanlardan meydana geldiğini ve bu sindirilmiş duyguların bir şekliyle statlarda ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Önce; sporda şiddete bulaşan gençlerimizi, insanlarımızı bir şekilde ıslah etmenin yollarını aramalı, daha sonra tekrarında cezalandırma cihetine gitmeliyiz. Statlarımızda istenmeyen tavır ve davranışlarda bulunan, seyircileri yönlendiren kişilerle veya taraftar gruplarının başkanlarıyla veya "amigo" diye tabir ettiğimiz insanlarla devlet veya spor kulübünün yöneticileri bir şekilde temasa geçmeli, bunlar eğitilmeli ve sporu teşvik etmeleri yönünde ıslah edilmelidir. Statlarda olumlu davranışlarda bulunan seyirci ve seyirci toplulukları ödüllendirilmeli, teşvik edilmelidir.

“PROVOKATİF DİL GERGİNLİĞİ KÖRÜKLEMEKTEDİR”

Reklam unsurunun körüklemesiyle birlikte spor artık ticarileşmeye başlamıştır. Bu ticarileşme, sporun hümanist ve entelektüel yönünün geriye atmıştır. Türkiye’de spor medyasının gerek görsel gerek yazılı bölümlerine baktığımızda, spor sayfalarının neredeyse tamamını futbol haberleri doldurmaktadır. Bu noktada; sporda şiddetin önlenmesinde basın ve medya kuruluşlarının, televizyon yorumcularının ve spor yazarlarının tavır, söylem ve duruşlarına ilişkin bir iki cümle söylemek isterim.  Gazetelerin haber ve yorum başlıklarında seçilen anahtar kelimeler özenle seçilmelidir. Ne yazık ki bu konuda çok olumlu şeyler söyleyemeyeceğim. Özellikle, bazı spor gazetelerine baktığımızda maç öncesi haber ve maç sonrası yorum ve değerlendirmelerde "savaş, kavga, saldırı, kapışma, silah, intikam, parçalamak, imha, kurşun, ölüm…" ifadelerinin birçok haber ve yorum başlıklarında mecazi anlamda da olsa kullanıldığını görmekteyiz. Başlıkların kısa olması gereği ve etkili ifade arayışı nedeniyle olumsuz anlamlar içeren kelimeler anlam kaymasına neden olmaktadır. Spor haberlerinde, özellikle de manşet ve haber başlıklarındaki bu provokatif dil rakip taraftarlar arasında gerginliği körüklemektedir. 

“ÖNCE GENÇLERE GÜVENECEKSİN, SAYIN ERDOĞAN”

Bugün burada Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesini görüşüyorsak; gençlerin işsizlik problemi ile de yüzleşmek zorundayız. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener 20 Kasım 2019’da yaptığı grup konuşmasında gençlerin işsizlik sorununa dikkat çekerek diyor ki “bu iktidar asıl, anaların, babaların, gençlerimizin umutlarını kuruttu. TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı. Genç işsizlik oranı yüzde 27.4! Neredeyse her üç gencimizden 1’i işsiz. 15-29 yaş arasındaki 5 milyon 700 bin gencimiz, ne okuyor ne çalışıyor. Başkentimiz Ankara’nın nüfusundan daha fazla sayıda gencimiz, okuyamıyor, çalışamıyor. Bir yıldan fazla süredir iş arayan gençlerin sayısıysa, son bir yılda, 80 binden 454 bine yükseldi.” ve konuşmasının devamında Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyor: “önce gençlere güveneceksin, Sayın Erdoğan. Gençlerden korkmayacak, tercihlerine, fikirlerine saygı göstereceksin. Belki, senden çok daha farklı düşünecekler. Belki, dünyaya senden çok daha farklı bakacaklar. Ama bir ülkede gençler, büyüklerden farklı düşünüyorsa, işte o zaman umut vardır. Çünkü değişime ayak uyduramayan toplumlar, gelişemez.” Evet! 2019 Temmuz ayı itibari ile ülkemizde genç işsizlik %27,4 gibi tehlikeli bir noktaya ulaşmıştır. 

“GENÇLERİMİZ İSTİHDAMDA YERLERİNİ ALAMAMIŞTIR”

İşsizler arasında üniversite mezunu olanların sayısına da ayrıca dikkatinizi çekmek isterim. Tablo (işsizler içinde üniversite mezunları oranı) İşsizler içindeki üniversite mezunu oranı 2004 yılında %12,90 iken 2018 yılında 2 kattan fazla artarak  %26.90 ‘a çıkmıştır. 2019 yılı Ağustos verilerine göre bu oran %27.50 seviyesine tırmanmıştır. Bu tablonun ifade ettiği acı gerçek şudur: “sektörlerin ihtiyaçları gözetilmeden; plansızca açılan üniversiteler, gençlerimiz için umut kapısı olmaktan öteye gidememiş ve büyük umutlarla mezun olmalarına rağmen istihdamda yerlerini alamamışlardır.”

“2019 YILINDA GENÇ İŞSİZ SAYISI REKOR KIRIYOR”

İktidar sahibi arkadaşlara sesleniyorum: “Milyonlarca genç işsizimiz var, bu gençler için ne yaptınız? Bu gençlerin işi yok işi. Hangi iş imkanını sağladınız? Bu gün gençlerimiz sıkıntılı. Gençlerimiz geleceklerinden umutsuz. Gençlerimiz mutsuz… KYK kredisi, işsizlik kaygısı, faturalar, masraflar... Öğrenciler ve yeni mezunlar Türkiye'de ekonomik zorluk yaşayan kesimlerin başında geliyor. 2019 yılında genç işsiz sayısı rekor kırıyor.  Bu gençlere istihdam sağlayacak üretime yönelik hangi yatırımlarda bulundunuz? 
Bir TYP projesi var. Toplum yararına proje. İŞKUR tarafından yürütülen bir proje. İşsiz gencim eğer siyasi referans bulup, TYP üzerinden bir işe girebilirse en fazla 9 ay çalışılabilecek ve asgari ücretle çalışabilecek. Tabi listeye girebilirse. İŞKUR’un resmi web sayfasında toplum yararına proje yani TYP nedir? Başlığı altında aynen şöyle yazıyor: “işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde veya yerlerde doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesi yoluyla özellikle istihdamında zorluk çekilen işsizlerin çalışma alışkanlık ve disiplininden uzaklaşmalarını engelleyerek işgücü piyasasına uyumlarını gerçekleştirmek ve bunlara geçici gelir desteği sağlamak amacıyla işkur tarafından uygulanan programlardır.” TYP; her ne kadar siz; işsizliği kabul etmeseniz de, pembe tablolar çizseniz de işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde, yoğun yaşandığı yerlerde uygulanan bir proje. Yani; işsizlik var. Yani; işsizlik yoğun. Yani; işsizlik her yerde, her köyde, her mahallede, her ilçede, her şehirde.  Yani; işsizlik her yaşta ve en çok da genç nüfusta. Bakın beyler, bu proje işsizliği önleme, iş edindirme projesi değil, işsizliği örtme, öteleme, yani; sorunu halının altına süpürme projesidir. 

“EĞİTİMİNİ ALDIKLARI ALANLARDA ÇALIŞACAKLARI İŞ İSTİYOR”

Oysa ki; Gençler; istihdam istiyor, Gençler; devamlı iş istiyor, gençler; sosyal güvenceli iş istiyor, gençler; 9 ay sonra sokakta kalmayacağı, 9 ay sonra iş kaygısı duymayacağı, yeniden işe girebilmek için partiden adam aramak, milletvekilinden referans almak zorunda kalmayacağı iş istiyor. Yüzbinlerce atanamayan öğretmen, yüzbinlerce işsiz İİBF mezunu, sağlıkçı, ebe, hemşire, mühendis gencimiz; torpil istemiyor, iltimas istemiyor. Eğitimini aldıkları alanlarda çalışacakları iş istiyor, atanma bekliyor. Biz vekiliz; onlar asıl. Asılın adına, geleceğimizin teminatı gençlerimiz adına bunları yüce meclisin kürsüsünde iktidar sahiplerine sesleniyorum: İşsiz gençlerimizi görmezden gelemezsiniz, onların feryatlarına kulaklarınızı tıkayamazsınız. Çünkü; TBMM yan gelip yatma yeri olarak değil, milyonlarca işsiz gencimizin çare kapısıdır.

“GENÇLERİMİZİN YARASINA EN AZINDAN BİR MERHEM OLUN”

Türkiye’nin önüne geçemediği genç işsizlik oranlarının yüksek seviyelerde seyretmesinin ardından bir de basında yer alan kredi yurtlar kurumu borçlarını ödeyemeyen işsizlere vergi daireleri "e-haciz" ya da diğer adıyla "e-kısıt" uygulaması ile banka hesaplarını "bloke" uygulandığı haberleri yankılanmıştır. Geçtiğimiz günlerde bir haberde  “yaklaşık 250 bin üniversite mezunu hakkında borçlarını ödeyemedikleri için işlem başlatıldığı,  borçların silinmesi için başlatılan imza kampanyasına 50 bin mezun öğrencinin imza attığı” yazıyordu. Yani üniversite mezunu işsiz gençlerimizin bir sorunu da ödeyemedikleri KYK borçlarıdır. Şimdi AK Partili arkadaşlarıma sesleniyorum. Gelin; işsiz gençlerimizin KYK borçlarının silinmesi için verdiğimiz ve halen komisyonda bekleyen kanun teklifimize destek verin. İş imkanı sağlayamadığınız, gençlerimizin yarasına en azından bir merhem olun. Var mısınız? 

“UZUNSOKAK; İŞSİZ TRABZONLU GENÇLERİN VOLTA YERİ”

Bakın sizlere acı bir gerçeği hatırlatmak istiyorum. İstanbul’da 34 bin kahvehaneye karşılık; 51 il halk kütüphanesi var. Başkent Ankara’da 44 kütüphane, 21 bin kahvehane, İzmir’de ise 42 kütüphaneye karşılık yaklaşık 7 bin kahvehane bulunuyor. Türkiye genelinde kahvehane sayısı 700 bin iken kütüphane sayısı bin 413 olarak kalmıştır. İşte bu yüzden endişeliyiz. Kendi şehrim Trabzon’dan bir örnekleme yapacağım. Trabzon en güzel sokaklarından biri Uzunsokak’tır. Gidin bakın! Bugün Uzunsokak; işsiz Trabzonlu gençlerin volta yeri, kahvehaneler, çay ocakları bu işsizlerin sığınma evi olmuştur. İşte o yüzden endişeliyim. Biz endişeliyiz. Vakitlerini kıraathanelerde geçiren işsiz gençlerimiz için endişeliyiz. Atanamayan öğretmenlerimiz için endişeliyiz. İş bulamayan iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunu yarım milyona yakın gencimiz için endişeliyiz. Hizmet sektöründe günü birlik bir iş bulup garsonluk yapmak, tezgahtar olabilmek için referans arayan binlerce mühendis gencimiz için endişeliyiz. Sağlıkçı, ebe, hemşire olup herhangi bir işe girebilmek için Parti’den kartvizit getirmek zorunda bırakılan evlatlarımız için endişeliyiz. Bu gençlerimizin yüzündeki mutsuzluktur bizi tedirgin eden... Sevgili gençler sizlere sesleniyorum. Sorunlarınızın tek sebebi liyakati hiçe sayan bu iktidardır. Daha iyi şartlarda yaşamak istiyorsanız; zamanı geldiğinde sandığa gidip, değişim için oy kullanacaksınız. Türkiye’nin tüm kaynaklarını israf eden, kendi çıkarları için harcayan bu zihniyetin önünde dikileceksiniz. Türkiye’ye ayak bağı olmuş bu iktidarı değiştirmek için çalışacaksınız. Değişimin mimarları siz olacaksınız…

“KURTULUŞUN ÇARESİ İYİLEŞTİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEMDİR”

Bu ucube sistemden kurtuluşun çaresi iyileştirilmiş parlamenter sistemdir. Genel başkanımız Sayın Meral Akşener'in dediği gibi, “iyileştirilmiş parlamenter sistem; hakkın ve adaletin tarifidir. İyileştirilmiş parlamenter sistem; çalışan, üreten, geleceğe ve ülkesine güvenen gençliğin parolasıdır. İyileştirilmiş parlamenter sistem;  birbirine saygı duyan insanlarımızın, Konuşan Türkiye'nin anahtarıdır. İyileştirilmiş parlamenter sistem; demokratik cumhuriyetin, ekonomik kurtuluşun reçetesidir. Bu reçete; Milletin olanı millete geri vermek içindir, millet iradesinin yeniden iktidar olmasıdır…” “güneş herkesten önce; gençlerin yüzüne doğacak” diyor; yüce meclisi saygıyla selamlıyorum.

Yorum Yap
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Gündem Haberleri