İnsan Kaçakçığı ve göçmen meselesi

Haber61 – Editör Notu – Libya'dan yola çıkan bir göçmen gemisi, daha doğrusu balıkçı teknesi İtalya'nın Lampedusa adası açıklarında battı. Teknede yüzlerce kişi, hatta kurtarılan bir göçmene göre 950 kişi vardı. Sadece 28'i kurtarılabildi. Yüzlerce kişi g

Haber61 – Editör Notu – Libya'dan yola çıkan bir göçmen gemisi, daha doğrusu balıkçı teknesi İtalya'nın Lampedusa adası açıklarında battı. Teknede yüzlerce kişi, hatta kurtarılan bir göçmene göre 950 kişi vardı. Sadece 28'i kurtarılabildi. Yüzlerce kişi geminin yük bölümünde kilitli kalmıştı.

Avrupa Birliği dışişleri bakanları bugün Lüksemburg'da bir araya gelip, Kuzey Afrika'dan Avrupa'ya göçmen akını konusunda bundan sonra ne yapılabileceğini konuşacak. İtalya göçmenleri bu tehlikeli yolculuğa özendirdiği gerekçesiyle, Akdeniz'deki arama kurtarma operasyonlarına geçen yıl son vermişti.

Oysa Mare Nostrum adı verilen bu operasyonlar, İtalyan yetkililerin kendi açıklamalarına göre Ekim 2013 - Ekim 2014 döneminde 140 bin kişinin hayatını kurtardı. Mare Nostrum'un yerini alan AB'nin sınır koruma örgütü Frontex'in Triton operasyonu ise üçte biri kadar bir bütçe, sınırlı yetki ve insan kaynakları ile çalışıyor. Örneğin Frontex'in kendi gemileri yok, üye ülkelerin ödünç verdiği gemilerle yapıyor operasyonları. Kasım 2014'te bayrağı devralan Triton'un ilk dört ayında Akdeniz'de 22.300 kişinin kurtarıldığı bildiriliyor. Ancak havaların ısınmasıyla birlikte İtalya kıyılarına ulaşmaya çalışan kaçakların sayısı, dolayısıyla da Triton operasyonunu bekleyen görevler de arttı.

AB'DE GÖRÜŞ AYRILIKLARI

Fakat örneğin İngiltere, daha fazla sayıda göçmeni bu tehlikeli yolculuklara özendireceğini öne sürerek arama ve kurtarma operasyonlarına katkıda bulunmayı reddediyor. BBC Avrupa editörü Katya Adler, Avrupalı liderlerin şimdiye kadar binlerce göçmenin hayatını kaybettiği facialara kayıtsız kalmakla suçlandığını belirtiyor.

Adler şunları söylüyor:

"Dünkü trajediden sonra AB dışişleri ve içişleri bakanları bugün özel bir oturumda bir araya gelecek. İtalya, AB liderlerinin hafta sonunda olağanüstü toplanması için baskı yapıyor. Avrupa Komisyonu da bu konuda gelecek ay yayımlanmak üzere ortak bir öneri üzerinde çalışıldığını açıkladı." "Ancak Avrupalı liderler konuşurken, Libya'dan yola çıkan göçmen dolu tekneler tehlikeli yolculuklarına devam ediyor. Bu konu Avrupa Birliği'nin en büyük zayıflıklarından biri. Trajediyle ilgili açıklamalar yapılıyor ancak soruna çözüm için para, koordinasyon ve 28 üye ülkenin siyasi iradesi gerekiyor. Şimdiye kadar krizden doğrudan etkilenmeyen birçok üye, dışarıda kalmayı tercih etti." "Ekonomik gerileme nedeniyle kaynak sıkıntısı var. Ayrıca göçmenlik tartışmalı ve popülist partiler tarafından istismar edilen bir konu. Ancak dünkü faciadan sonra kamuoyunda oluşan öfke, AB liderleri üzerinde dayanışma baskısı oluşturabilir."

'Libya'ya odaklanılmalı'

BBC'nin sorularını yanıtlayan Malta Başbakanı Joseph Muscat ise iç savaşın yaşandığı Libya'ya odaklanılması gerektiğini belirterek "Avrupa'nın kapılarının eşiğinde, iflas etmiş bir devlet ve burada faaliyet gösteren çeteler var. Bence yapılması gereken, Libya'daki farklı grupları bir araya getirerek, ulusal birlik hükümeti kurmaya ikna etmek." dedi.

İtalya Başbakanı Matteo Renzi de sorunun ana kaynağının Libya olduğunu belirtti ve İtalya'ya deniz yoluyla gelen kaçakların yüzde 90'ının çıkış noktasının bu ülke olduğunu söyledi. Renzi "Mesele tekneleri kurtarmak değil, bunların yola çıkmasını önlemek" diye konuştu.

GÖÇMENLERİ KURTARMAK KİMİN SORUMLULUĞU?

Mevcut AB düzenlemelerine göre AB'ye kaçak yollarla giriş yapan göçmenler, girdikleri ülkenin sorumluluğu altında. Bu sorumluluklara gıda, barınma ve sağlık yardımları da dahil. AB'nin göç konusunda yumuşak karnı ise İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi güney ülkeleri.

Bazı AB üyeleri İtalya'yı binlerce göçmenin herhangi bir belge olmadan AB sınırları içerisinde 'kaybolmasına' yol açmakla suçluyor. Peki ölümle burun buruna gerçekleşen Akdeniz yolculuğu sırasında göçmenleri kurtarmak kimin sorumluluğu? İtalya bunun AB'nin sorumluluğu olduğunu söylese de, diğer AB ülkeleri 'Bu olay İtalya'nın sorunudur' diyor.

AB üyesi ülkeler İtalya'nın maliyetli sahil arama kurtarma programı Mare Nostrum'a finansal destek vermeyi reddetti. Mare Nostrum'u daha dar kapsamlı bir AB sınır güvenlik programı ile ikame etmek de göçmenlerin fikrini değiştirmiş değil.

'21. YÜZYIL KÖLE TİCARETİ'

İtalyan Başbakanı, bu yolla yapılan insan kaçakçılığını "21. yüzyıl köleliği" olarak niteledi ve "Böyle bir trajedi karşısında Avrupa'nın başka konularda gösterdiği dayanışmayı sergileyememesi düşünülemeyecek bir şey" dedi. BM Mülteci Örgütü'nün verilerine göre, sadece 10-17 Nisan tarihleri arasında Akdeniz'de 13.500 göçmen kurtarıldı. Bu yıl şimdiye kadar ölenlerin sayısı en az 1600. Kuzey Afrika'dan 2015'te 35 bin, geçen yıl da 218 bin göçmen Avrupa'ya geçti.

Malta ve İtalya gibi Güney Avrupa ülkeleri, göçmenlerin yükünü tek başlarına kaldıramayacaklarını söylüyor. Avrupa Komisyonu geçen hafta üye ülkelerin Frontex operasyonlarını güçlendirmek için ne para ne de siyasi destek verdiklerini açıkladı.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GENEL SEKRETER YARDIMCISININ YAZISI

Birleşmiş Milletler’in gelecek hafta Katar’ın başkenti Doha’da yapılacak 13’üncü Suç Önleme ve Ceza Adaleti Kongresi önümüzdeki beş yıl süresince suç ile uluslararası mücadeleye şekil verecek...

Yuri Viktoroviç Fedotov, 1971 yılında Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı’nın Moskova Devlet Dışişleri Üniversitesi’nin uluslararası alanında profesyonelleri hazırlayan Moskova Devlet Diplomasi Enstitüsü’nden mezun oldu. BM adına birçok görev üstlenen Fedotov, Cezayir ve Hindistan’daki Rus elçiliklerinde görev aldı. 2002’de Rusya’da Dışişleri Bakanlığı yardımcılığına getirildi. Bu görevi 2005’e kadar sürdürdü. 2005 ve 2010 yılları arası İngiltere’de Rusya Büyükelçisi olarak çalıştı. 2010’da Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon tarafından BM Suç ve Uyuşturucu ile Mücadele Ofisi Direktörü görevine atandı.

Kurtarma ekipleri, 2013 Ekim ayında Sahra çölünün Nijer ile Cezayir sınırındaki bölgesinde tüyleri ürperten bir manzara ile karşı karşıya kalır. Yaklaşık 30 kilometrelik bir alana yayılmış çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 92 kişinin cesedine ulaşırlar. Yakıcı güneşten kaçmaya çalışırken susuzluktan yaşamlarını yitiren bu göçmen grup aslında iki kamyon ile seyahat etmektedir. Ancak, kamyonlardan biri bozulunca diğeri de tamir amacıyla onunla birlikte kalır.

Bu durum göçmenleri çaresizlik içinde bırakır. Beş gün bekledikten sonra grup su bulmak amacıyla harekete geçer. Sınırın Cezayir tarafındaki köylere ancak 21 kişi sağ ulaşabilir. Bu göçmenlerin ölümü dünyamız hakkında korkunç bir gerçeği gözler önüne seriyor. Suç şebekeleri kırılgan ülkelerin yaşam gücünü emiyor ve bunun sonucu olarak da milyarlarca insanı yoksulluktan kurtarmaya yönelik küresel çabalarımızı köreltiyor.

Sahra’nın güneyi, Avrupa’ya gitmeyi amaçlayan göçmenleri ağına düşürmeye çalışan suç örgütleri ile dolu. Başka bir ülkeye gitmeye hazır kadın, çocuk ve erkekler kayıtlara geçen en yüksek hava sıcaklıklarına rağmen koca bir çölü geçmeyi göze alabiliyor.Bu olayda yaşananlar sadece Kuzey Afrika’ya has bir durumu göstermiyor. Dünyanın dört bir yanında insanlar İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülmemiş oranda sayılarda göç ediyor. Bazıları tehlikeli denizlerde botlarda görülüyor, bazıları zorlu karayollarında bazıları da havayollarını kullanıyor. Ancak, büyük bir çoğunluğu bu süreç içerisinde yaşamını yitiriyor.

Bu trajedinin birçok nedeni bulunuyor. Bazıları ailelerini acımasız savaş ortamlarından uzaklaştırmaya çalışıyor, bazıları ekonomik nedenlerden dolayı yola çıkıyor. Bu göçmenler suç şebekelerinin eline düşüyor ve acımasızca istismar ediliyor.  

Sınır tanımayan yolsuzluklar bu ve benzeri suçları körüklüyor, ayrıca çocukların paha biçilemez eğitim ve çok ihtiyaç duyulan sağlık hizmetlerine gitmesi gereken kamu kaynaklarını sömürüyor. Kalkınmakta olan ülkelerde yolsuzluklar sonucu yılda 20 ila 40 milyar ABD Dolarının yabancı ülkelere aktığı tahmin ediliyor.

ÖRGÜTLERİN BİRLİĞİ

Yeni olmamakla birlikte, suç örgütleri ve terör grupları uyuşturucu ve yasadışı mal kaçakçılığı konusunda çıkar birliği yapıyor. Örneğin, küresel kereste ticaretinin yüzde 30’luk bölümü kaçak ormancılık faaliyetlerinden oluşuyor. Güneydoğu Asya’dan Avrupa Birliği (AB) ve Asya’nın başka bölgelerine yönelik yasadışı elde edilen kerestelerin ticaretinden 2010 yılı itibarıyla 3.5 milyar ABD Doları gelir sağlandığı tahmin ediliyor. Gayrinizami odun kömürü ticareti de Afrika ülkelerinin her yıl yaklaşık 1.9 milyar ABD Doları gelir kaybına uğramasına yol açıyor. Vahşi yaşama yönelik suçlardan sadece Doğu Asya ve Pasifik bölgesinde elde edilen gelir 2.5 milyar ABD Dolarına ulaşıyor. İnsanlar için de büyük tahribat anlamına gelen vahşi yaşama zarar veren eylemler bazı türlerin yok olma eşiğine gelmesine, turizmin zarar görmesine yol açıyor. Kaçakçılık kalkınmakta olan ülkeleri soymak anlamına geliyor.

Sınıraşan suç örgütlerinin gelirinin yıllık 870 milyar ABD Doları olduğu tahmin ediliyor. Bu örgütler çeşitli şekillerde karşımıza çıkabiliyor. Bu örgütler ortaya koydukları şiddet eylemleri ile toplumları çöküntüye uğratıyor. BM Uyuşturucu ve Suç ile Mücadele Ofisi (UNODC) verilerine göre 2012 yılında dünya genelinde 437 bin cinayet işlendi. Bu cinayetlerin birçoğu evin gelirini sağlayan kişinin hayatını kaybetmesinin aile üzerinde telafisi olmayacak sonuçlar doğurdu kalkınmakta olan ülkelerde gerçekleşti.

İŞBİRLİĞİ ŞART

Suça bakış açısı neyse ki değişiyor. Yasa dışı eylemlerin kalkınmayı nasıl etkilediğinin farkına daha önce olmadığından çok varılıyor. Ülkeler artık hukukun üstünlüğünün, temel insan haklarının, güçlü, bir o kadar da adil ceza sisteminin ve yolsuzluğa sıfır müsamahanın kalkınmayı koruduğunu kabul ediyor.

Ancak, suç akımının tersine çevrilmesi için daha yapmamız gereken çok şey bulunuyor. Eğer kalkınma çabaları suç örgütlerinin pençesinden kurtarılmak isteniyorsa emniyet birimlerinin para aklama işlemlerini kesinlikle takibe alması gerekiyor. Suç örgütleri ile ilgili bilgi paylaşımı ve sınır ötesi ortak operasyonlar yapılması için daha fazla uluslararası işbirliğine gidilmesi gerekiyor.

Uluslararası topluluk günümüzde bir yandan ihtilaflar, güvenlik ve barış alanlarında büyük zorluklarla karşı karşıya bulunurken diğer taraftan da milyarlarca insanın yaşamını dönüştürecek yeni bir kalkınma gündemi oluşturma çabalarını sürdürüyor.

DOHA’DAKİ KONGRE

Bu çabaların ceza adaleti reformunun desteklenmesi ve başta adil olma, insan onurunu ön plana çıkarma ve eşitliliği sağlama alanında olmak üzere hukukun üstünlüğü ilkesinin güçlendirilmesi için kaçırılmayacak bir fırsat teşkil ettiğini düşünüyorum. Yeni sürdürülebilir kalkınma gündemini belirleme çabaları, dünyanın hukukun üstünlüğü ve onun uzantısı olan suç önleme ve ceza hukukunu kanatlandırıp BM’nin çalışmalarının ön saflarına yerleştirmesi için de bir şans olarak karşımıza çıkıyor. Eğer bu yapılabilirse sürdürülebilir kalkınma suç örgütlerine karşı ihtiyaç duyduğu korumaya sahip olabilecek. Gelecek hafta Katar’ın başkenti Doha’da 12-19 Nisan tarihlerinde yapılacak 13’ncü Suç Önleme ve Ceza Hukuku Kongresi, bu alanda şimdiye kadar olmadığı oranda farklı karar alıcı ve uygulayıcıyı bir araya getiriyor. Ayrıca, Eylül ayında dünyanın yeni kalkınma gündemini belirlemek üzere toplanacak Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi öncesine de rast geliyor.Suç gözyaşı ve kan demek. Suçların sürdürülebilir kalkınma çabalarımıza engel olmasına izin veremeyiz. UNODC ve ben, 13’ncü Suç Önleme ve Ceza Adaleti Kongresini sadece ceza adaleti uygulamalarını iyileştirmek için değil aynı zamanda herkesin yaşam kalitesini artırmak için de kullanmaya kararlıyız.

İNSAN KAÇAKÇILIĞI SUCU

İnsan ticareti suçu teşkil eden fiiller için başta ceza kanunumuz olmak üzere kanunlarda çeşitli yaptırımlar kabul edilmiş olmakla birlikte, bu suçlarla daha etkin bir şekilde mücadele edebilmek için “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”, ile “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol” ülkemiz tarafından da imzalanmış ve onaylanmıştır.

T.C.K. Madde 80 -(1) (Değişik fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K. 3.md) Zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tâbi kılmak ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişileri ülkeye sokan, ülke dışına çıkaran, tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka bir yere götüren veya sevk eden ya da barındıran kimseye sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.

(2) Birinci fıkrada belirtilen amaçlarla girişilen ve suçu oluşturan fiiller var olduğu takdirde, mağdurun rızası geçersizdir.

(3) On sekiz yaşını doldurmamış olanların birinci fıkrada belirtilen maksatlarla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya barındırılmaları hâllerinde suça ait araç fiillerden hiçbirine başvurulmuş olmasa da faile birinci fıkrada belirtilen cezalar verilir.

(4) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.

KORUNAN MENFAAT

– Kölelik ve insan ticareti yasaklanarak insanlığın ve dolayısıyla bu suçun mağduru olan insanların, insanlık şeref ve haysiyeti korunmaktadır.

– Kişilerin içinde bulunduğu zaaf ve sıkıntılardan faydalanarak bu insanların özgürlük, insanlık şeref ve haysiyetini ihlal eder nitelikte sömürülmesine engel olmak,

– İnsanlığın ve toplumun geleceği olan gençlerin ve küçüklerin özgürlüklerini ve beden masumiyetlerini korumak,

– Devlet olarak vatandaşların koruma ve kollanması, kişi güvenliğinin sağlanması ve kişilerin sömürülmesine yönelik hareketlerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

SUÇUN UNSURLARI

 

1- SUÇUN MADDİ UNSURU

Suçun maddi unsurunu oluşturan hareketler 80. maddenin birinci fıkrasında sayılmıştır. Buna göre suçun maddi unsurlarını kadın, çocuk veya diğer insanların;

– tedarik edilmeleri,

– kaçırılmaları,

– bir yerden başka bir yere götürülmeleri,

– sevk edilmeleri veya

– barındırılmaları oluşturmaktadır.

Ancak bu hareketlerin kanunda gösterilen şekillerde yapılması gerekir. Yani bu hareketlerin 80. maddenin birinci fıkrasında gösterilen belirli araç fiillere başvurulmak suretiyle gerçekleştirilmesi gereklidir.

Bu açıdan suç bağlı hareketli suç olarak işlenebilecektir. 80. maddenin birinci fıkrasında sayılan araç fiiller ( seçimlik hareketler ) ise;

– tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak,

– nüfuzu kötüye kullanmak,

– kandırmak,

– kişiler üzerindeki denetim olanaklarından yararlanmak veya

– kişilerin çaresizliklerinden yararlanmaktır.

Ancak 80. maddenin 3. Fıkrasına göre, suçun mağduru 18 yaşından küçük ise, sayılan araç fiillere başvurulmamış olsa bile failler, bu araç fiilleri yapılmış gibi cezalandırılacaktır. Buna karşın 18 yaşından büyükler açısından ise, bu araç fiillerin yapılması halinde suç oluşacaktır.

İnsan ticareti suçu, mütemadi suç teşkil eder; ani suç olarak işlenemez. İcrai bir suç olmakla birlikte, ihmali bir hareketle de işlenmesi mümkündür.

Suçun Fail ve Mağduru

Fail:

İnsanlığa karşı suçun faili herkes olabilir. Madde metninde …. kimseye… ibaresi kullanıldığı için fail gerçek veya tüzel kişi olabilir. Ancak bu suç, çoğunlukla suç örgütleri tarafından işlenmektedir.

Mağdur:

Bu suç özellikle kadınlar ve çocuklar aleyhine işleniyor olmasına rağmen, herkes suçun mağduru olabilir. Mağdur için madde metni … kişileri tedarik eden… ibaresine yer verdiğinden mağdur bakımından sınırlama yoktur. Herkes mağdur olabilir.

2- SUÇUN MANEVİ UNSURU

İnsan kaçakçılığı suçu ancak kasten işlenebilir. 80. maddeye göre failde özel kastın bulunması gerekir. Özel kastın varlığı için de failde yukarıda sayılan hareketleri,

– zorla çalıştırmak veya hizmet ettirmek,

– esarete veya benzeri uygulamalara tabi kılmak,

– fuhuş yaptırmak,

– vücut organlarının verilmesini sağlamak saikiyle (amacıyla) işlemesi gerekmektedir.

Bu suçta failin saiki önemlidir. İnsan ticareti suçunun ayrı bir suç olarak düzenlenmesinin nedeni, mevcut düzenlemelerin yukarıda sayılan saikleri kapsamamasıydı.

Faildeki bu saikler, insan ticareti suçunu diğer suçlardan ayırmaya yarar.

Fail sayılan bu saikler dışında bir saikle hareket etmişse, örneğin, velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın çocuğu kaçırması halinde çocuk kaçırma suçunu (md. 234), cinsel amaçla (1926 tarihli TCK md. 429-430: şehvet hissi ve evlenme maksadı) kaçırma halinde kişi hürriyetinden yoksun kılma suçunun ağırlaştırıcı halini (md. 109/5) oluşturacaktır.

3- HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ

İnsan ticareti suçunun belirtilen hareketlerle ve belirtilen amaçlarla işlenmesi halinde 80. maddenin 2. fıkrasında açıkça belirtildiği üzere mağdurun rızası geçerli değildir. Göçmen kaçakçılığından farklı olarak insan ticareti suçunda mağdurun rızası söz konusu değildir. Çünkü mağdur, tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulanarak, çaresizliğinden veya üzerindeki denetim imkanından yararlanılarak ya da kandırılarak insan ticareti teşkil eden işleri yapmaya zorlanmaktadırlar.

Diğer taraftan bir kimsenin zorla çalıştırılmaya, hizmet ettirilmeye, esarete, organlarını vermeye rıza göstermesi de düşünülemez.

Eğer rıza söz konusu olsa bile bu durum, kişilik haklarına aykırı olduğu için geçerli değildir. Çünkü burada üzerinde tasarruf edilemeyecek bir hakka yönelik bir rıza söz konusu olacak ve rıza bu sebeple geçerli olmayacaktır.

Eğer 80. maddenin 2. fıkrası olmasaydı, mağdurun rızasına ilişkin 26. maddenin düzenlemesinden de insan ticareti suçunda rızanın geçerli olmayacağı sonucuna varılacaktı.

T.C.K m. 26:

(1) Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.

(2) Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.

İnsan ticaretinde rıza gösterilmesi söz konusu olan haklar, kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği haklardan değildir.

Kanun, çocuklar açısından doğabilecek tereddüdü önlemek amacıyla 80. maddenin 3. fıkrasında açıklayıcı bir düzenleme getirmiştir. Buna göre 18 yaşın altındaki kişilerin bu suça konu edilmeleri halinde, bu suça ait araç fiillere başvurulmasa bile rıza geçerli olmayacak ve fail cezalandırılacaktır.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

a- Teşebbüs

Suçun düzenlendiği madde metnine bakıldığında bağlı hareketli bir suç tipidir. Yani bir takım hukuka aykırılıklar gerçekleştirilerek amaç suç işlenebilecektir. Bu sebeple bu suçun hareketi neticesine bitişik değildir. mesafe suçudur. Mesafe suçu olması sebebiyle bu suça teşebbüs mümkündür. Eğer ortada zorla çalıştırmak, esaret ve benzeri uygulamalar tabi tutmak, organ verilmesini sağlamak, zorla hizmet ettirmek durumu söz konusu değil ise teşebbüs söz konusu olacaktır.

Ancak: madde metninde belirtildiği üzere eğer 18 yaşından küçükler için bu suç işlenmeye başlanmış, yani araç fiiller icra edilmiş ( – tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak,- nüfuzu kötüye kullanmak,- kandırmak,- kişiler üzerindeki denetim olanaklarından yararlanmak veya – kişilerin çaresizliklerinden yararlanmak ) ve fakat suç teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahil

EYLEM TAMAMLANMIŞ GİBİ CEZALANDIRILIR VE İNSAN TİCARETİ SUÇUNDAN CEZA VERİLİR.

Gönüllü Vazgeçme:

Bu suç bakımından 18 YAŞINDAN BÜYÜKLER İÇİN gönüllü vazgeçme mümkündür. Çünkü suç mesafe suçudur. Bu sebeple bu aşamaya kadar icra edilen ARAÇ HUKUKA AYKIRILIKLAR ( – tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak,- nüfuzu kötüye kullanmak,- kandırmak,- kişiler üzerindeki denetim olanaklarından yararlanmak veya – kişilerin çaresizliklerinden yararlanmak ) suç teşkil ediyorsa ancak bu suçlardan ceza verilebilecektir.

Ancak yine kanun koyucu 18 YAŞINDAN KÜÇÜKLER İÇİN teşebbüsü dahi tamamlanmış insan ticareti suçu olarak değerlendirdiğinden 18 yaşından küçükler için araç hukuka aykırılıklar aşamasında kalsa dahi GÖNÜLLÜ VAZGEÇME MÜMKÜN DEĞİLDİR.

b- İştirak

 

Suça iştirak mümkündür. Eğer suç bir tüzel kişi çatısı altında işlenmiş ise tüzel kişi yöneticileri fail olarak cezalandırılacak bunun yanında T.C.K genel hükümlere göre tüzel kişi içinde güvenlik tedbirlerine ( Eşya müsaderesi, kazanç müsaderesi, adli para cezası, faaliyetten men, kapatma cezalarından birisine ) hükmedilebilecektir:

c- İçtima

İnsan ticareti suçunun işlenmesi için kullanılan tehdit, baskı, cebir, şiddet veya nüfuzu kötüye kullanma fiilleri nedeniyle fail ayrıca cezalandırılmayacaktır. Çünkü bu hareketler, insan ticareti suçunun unsurlarını oluşturmaktadır.

Bileşik suç hükümleri uyarınca (md. 42) bu hareketlerin ayrıca cezalandırılmaları söz konusu olmaz. Ancak kaçırılan kişinin, örneğin organlarını vermeye zorlanması halinde fail, hem insan ticaretinden hem de 91. madde uyarınca organ ticareti suçundan ayrıca cezalandırılacaktır. Yine mağdur kaçırılırken yaralama veya öldürme fiilleri ortaya çıkarsa fail bunlardan da ayrıca sorumlu olacaktır. ( gerçek içtima )

Bu suç bazen mütemadi suç ( kaçırma, hürriyeti tahdit ) seklinde ortaya çıkabilir.

YAPTIRIM

İnsan ticareti suçunun cezası sekiz yıldan on iki yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezasıdır (md. 80/1).

a- Cezayı Ağılaştıran Sebepler:1926 tarihli TCK’da suçun örgütlü olarak işlenmesi halinde verilecek cezanın bir kat arttırılmasını öngörmüştü (md. 201/b -4). Yeni TCK bu ağırlatıcı nedeni almamıştır. İnsan ticareti suçunun çoğunlukla ulusal ve uluslararası suç örgütleri tarafından işlendiği gerçeği karşısında, bu suçun örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde cezanın arttırılması yerinde olurdu.

b- Hafifletici Nedenler: Bu suç için hiçbir hafifletici neden yoktur. Ancak gönüllü vazgeçme var ise genel hükümlere göre indirim yapılır. Çocuklara karşı ( 18 yaşından küçüklere ) işlenmiş ise yukarıda açıklandığı üzere gönüllü vazgeçme mümkün değildir.

Kaynak : BBC Türkçe, Milliyet ve TCK

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri