İsrail'in Filistin'e karşı zulme varan uygulamaları Türkiye'de yürüyüşler ve ürün boykot çağrılarıyla kınanıyor.
İnsanların yaşananlara sessiz kalmama hassasiyetini anlamak gerek. Ancak yapılan yürüyüşler, atılan sloganlar ve ürün boykotları İsrail nezdinde ne kadar karşılık buluyor?
İsrail'in canını sıkmak, İsrail'e dert olmak isteniyorsa, yapılması gereken gerçekten yürüyüşler ve ürün boykot çağrıları mı?
Türkiye'de herhangi bir markete girildiğinde, boykot edilebilecek onlarca ürün bulabiliyorsunuz. Peki, İsrail'de herhangi bir markete girdiğinizde raflarda kaç tane Türk ürünü bulabiliyoruz? Bizim meselemiz tam da burada ortaya çıkıyor.
İsrail'e gerçekten dert olmak isteniyorsa, İsrail ve birçok ülkede market raflarını Türk ürünleriyle doldurabilecek kadar üreten ve ihracat seviyesine ulaşan bir ülke olmalıyız. Bu seviyeye ulaşmak birkaç günle mümkün değil, ancak devlet denilen organizasyon da yarınları planlayabildiği kadar güçlüdür. Bizim bu güce ulaşacak bir kararlılığa ve azme ihtiyacımız var.
"Ürünlerinizi boykot ediyoruz" dediğimizde değil, "Size ürünlerimizi göndermiyoruz" diyebileceğimiz seviyeye çıktığımızda İsrail'e dert oluruz. Aksi takdirde yürüyüşlerin kalabalık oluşu ve atılan sloganların şiddeti İsrail'i ya da herhangi bir ülkeyi caydıracak bir sebep olamaz.
Bize dert olması gereken, 9 milyonluk ülkenin Türkiye'de onlarca marka ve yüzlerce ürüne sahip olması, bizim ise yaklaşık 10 kat fazla nüfusa rağmen daha az marka ve ürünle uluslararası piyasada var olmamız.
Bizi güçlü kılacak olan, attığımız sloganlar değil. Yaptığımız yürüyüşlerin kalabalıklığı da değil. Üreteceğiz, ürettiğimizle ülkeleri kendimize mecbur edeceğiz. Bize ve güçlü bir devlete yakışan da budur.