Çalışırken işsiz kalanların sosyal haklardan yararlanma imkanını iş güvenliği uzmanı ve Milliyet Yazarı Cem Kılıç açıkladı. İşte Cem Kılıç’ın o yazısı:
İşsiz kalanlar devletin sağlık hizmetlerinden belli bir süre prim ödemeden yararlanabiliyor. Ancak sürecin sonunda gelir testini yaptırmak çok önemli. İşsiz kalınan süreler içerisinde test yaptırmayanlar ayda 245 TL’lik cezayla karşı karşıya kalıyor. Sigortalı çalışanların genel sağlık sigortası primi işyerinde ödeniyor. Yani sigortalı çalışanlar devletin sağlık hizmetlerinden prim ödemeden yararlanabiliyorlar. Ancak işsiz kalınca işler değişiyor. İşveren prim ödemeyeceği için, işsizlerin sağlık hizmetlerinden yararlanmaları sadece bir süre için mümkün oluyor, sonrasında kendileri prim ödeyerek sağlıktan yararlanabiliyorlar.
SGK’ ya göre iş sözleşmesi feshedildikten 10 gün sonra sigortalılık niteliği sona eriyor. Yani işsizlikte ilk 10 gün SGK’ya göre sigortalı sayılıyor. Bu süre içerisinde sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyor.
Ayrıca, sigortalı adına işten ayrıldığı tarihten önceki son bir yıl içerisinde 90 gün sigorta primi yatırılmış ise bu kişiler 90 gün daha sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyor. Böylece işsiz kalan bir kişi 100 gün süreyle sağlık hizmetlerinden prim ödemeksizin yararlanabiliyor.
Gelir testini unutma
Bu süreler tamamlanınca işsiz kalanların gelir testine girerek, sağlıktan yararlanmak için gelir durumlarına göre prim ödeyip ödemeyeceklerini öğrenmeleri gerek. Ne var ki pek çok kişi, işsiz kaldığı süreler içerisinde bu testi yaptırmadığından her ay adlarına en yüksekten yani 245 TL’den borç yazılıyor.
Bu durumda, diyelim ki 5 ayını işsiz geçiren bir kişi için biriken tutar yaklaşık 1.200 TL’yi buluyor. İşsiz kalan kişiye bir yandan borç yazılırken diğer yandan bu kişi herhangi bir sebeple hastaneye gitmemiş ise, muhtemelen bu borçtan da haberi olmuyor.
Bu arada yeni bir işe girip, bu işinde 30 gün çalıştıktan sonra tekrar sağlık hizmetinden yararlanmaya da devam edebiliyor. Ancak işsiz kaldığı süre içerisinde haberi olmadan biriken borç elbette silinmiyor. Bu borç faizleriyle beraber giderek artıyor. Sonuç olarak günün birinde sigortalının önüne çıkıyor. Ödenmesi güç meblağları bulabiliyor. Aslında bu durumda olanları SGK’nın bilgilendirmesi gerek. SGK yetkililerine bu konuyu sorduğumuzda, bu amaçla yeni bir bilgisayar yazılımı hazırlandığını da söylüyorlar.
İşsizlik parası alan ne yapacak?
Eğer bir kişi işsizlik sigortasından yararlanmaya başlamış ise, işsizlik parası aldığı müddetçe sağlık yardımlarından prim ödemeksizin yararlanmaya devam ediyor. Dolayısıyla kendi isteği dışında işsiz kalan ve prim ödeme gün şartlarını sağlayan kişiler işsizlik sigortasından yararlandıkları süre boyunca ücretsiz olarak sağlık hizmetlerini almaya devam ediyorlar.
4 milyar liralık prim borcuna af
1 Ocak 2012 tarihi sonrasında, gelir testi yaptırması gerekirken yaptırmayan kişi sayısının 1.5 milyon, bu kişilerin prim borçlarının ise yaklaşık 4 milyar TL’ye ulaştığı tahmin ediliyor.
Daha önce anne ya da babası üzerinden sağlık yardımı alıyorken, şimdi eğitimini tamamlayıp bu haklarını kaybeden erkek çocuklar ve işsiz kaldığı dönemde gelir testine girmeyen kişilerin borçları, biriken bu borçların neredeyse tamamını oluşturuyor.
Şu sıralar Meclis’e gönderilecek bir torba yasaya sağlık sigortası prim borçlarının faizlerinin silinmesi ve taksitlendirmenin yapılması ile ilgili bir madde eklendiği bilgisi var. Yani Genel Sağlık Sigortası borçlarının taksitlendirilmesi, yapılandırılması söz konusu.
Sağlık harcamaları 10 yılda 5 kat arttı
Genel sağlık sigortasının zorunlu hale gelmesiyle bazı kesimlerin sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanma hakkı kalkmış oldu. Buna göre, işsiz kalanlar, askerden dönüp henüz iş bulamayanlar, liseyi bitirip üniversiteyi kazanamayanlar sağlık hizmetlerinden yararlanmak için prim ödemek zorunda kaldılar.
Bu kişilerin sağlık hizmetlerinden prim ödeyerek yararlanması toplumda huzursuzluk yarattı. Ancak ortada bir gerçek var ki, sağlık harcamaları çok ciddi bir oranda artıyor. 2002 yılına göre, 2012 yılında yani on yıllık dönemde sağlık giderleri yaklaşık 5.5 kat artış göstermiş.
Devletin artan sağlık harcamalarıyla başa çıkabilmesi için gelirlerini artırması gerekiyor. Dolayısıyla prim gelirlerine ihtiyaç var. Ancak gelir artışının kademeli primlerle olmayacağı da görülüyor.
Yılda 2 milyarlık kaçak
SGK yetkililerine göre, sağlıkta kayıp kaçak rakamları yılda 2 milyar TL düzeyinde. Her şeyden önce bu konuya el atmak lazım. SGK son yıllarda sağlık alanındaki denetimleriyle bu kaçakları ve haksız sağlık ödemelerini azaltmayı hedefliyor. Ayrıca avuç içi okuma yöntemi, sağlık harcamalarında takibi kolaylaştıran MEDULA gibi sistemler bu amaçla devreye sokuldu.
‘Genel sağlıkta’ primler adaletsiz
Kişilerin gelirlerine göre sağlıkta prim alınması yöntemi adaletli değil. Sigortalı çalışmayanlardan, gelir testi sonrası geliri asgari ücretin brüt miktarının 3’te birinden yani 340.5 TL’den düşük olanların genel sağlık sigortası primleri devlet tarafından ödeniyor.
Geliri asgari ücretin brüt miktarının üçte biri ile asgari ücret arasında olanlar aylık 40.86 TL, asgari ücretin brüt miktarı ile asgari ücretin iki katı arasında olanlar aylık 122.58 TL ve asgari ücretin iki katı ve daha fazla geliri olanlar ise 245,16 TL aylık prim ödemek durumundalar. Kademeli bir prim tahsilâtı var.
Kademelendirilmiş prim yapısı
Hiç kimseye gittiği hastanede ödediği prim miktarı dolayısıyla farklı hizmet verilmiyor. İşin doğrusu da bu, yani kimseye farklı davranmamak, ancak iş prim toplamaya gelince sigortalı olmayanlar açısından farklılık yaratılıyor, işte bu doğru değil.
Emeklilik bakımından, yüksek kazanç miktarları üzerinden prim ödenmesi emekli aylıklarını yükseltiyor, düşük kazançlarda ise emekli aylıkları düşebiliyor. Dolayısıyla, SGK’ya bildirilen kazanca göre gelecekte alınacak emekli aylıklarının farklılaşması anlaşılabilir bir durum, ancak sağlıkta herkes doğal olarak eşit imkânlardan yararlanacağı için sigorta kapsamında olmayanlar için kademelendirilmiş prim yapısı doğru değil.
Yeni bir sisteme geçmek gerekiyor. Bu aşamada yapılan gelir testlerinin evde yaşayanların tamamını dikkate almasından dolayı gelir düzeylerini ne kadar doğru tespit ettiğini de ayrıca sorgulama ihtiyacı var.